Türkiye’mizdeki Prens Adaları’nda ikamet ettiğimiz kısaca adalı olduğumuz için şanslı mı, şansız mı olduğumuza karar veremedik.
İstanbul’da yada Türkiye’mizin herhangi bir ilinde, İlçesinde ikamet edenlerin hayalinde adalı olmak, Adalar’da yaşamak vardır. Nasıl olmasın. Düşünsenize, yüzölçümünün %85’inin mis gibi kokan çam ağaçları ile kaplı olduğu, eşsiz mimoza ağaçlarının ve akasyaların renk cümbüşü yarattığı Adalar orman tur yollarında yapılacak yürüyüşlerin, yazın yürüme mesafesindeki sahillerden denize girilmesinin, denizin, yosun, iyot kokusunun, sabahları balıkçıların oltaları ile tuttukları ufak leğenler deki canlı balıkların, sabahları araba gürültüleri ile değil de martı çığlıkları ile uyanmanın, hafta sonları ailece çay bahçelerindeki simit peynir ve çay ile kahvaltı yapmanın hayalini kurmak gayet doğaldır. Cennetten bir köşedir adalarımız. Adalılara rutin gelen güzellikler, kent yaşamının sıkıcı, tahammülü zor ağır şartlarından kurtulmak isteyenler için belki de en iyi çaredir güzel adalarımız.
Peki neydi cevap arayıp ta bulamadığımız, yada bulduysak da mutlu olmadığımız, bizi rahatsız eden çözemediğimiz sorular.
Adalar ilçesinde dört bir yanı sahil olan kıyılarımızdan denize girebilmemiz gerekir değil mi?
Ama giremezsiniz. Neden mi?
Öncelikle belediyenin kadastral paftalarda gözüken, sahillere inen yollar ya işgal edilmiştir ya arsaların içine dahil edilmiş ya yol üzerine gece kondu yapılmış ya önüne kapı yapılmış, bekçi konulmuş yada demir parmaklıklar ile kapatılmış ve sahile iniş için engellenmiştir. Yolların kapatılarak engellenmesi kimler için yapılmıştır diye sorarsanız, tamamı zengin kişilere, CEO’lar, holding sahipleri ve kulüplerin sahile kadar uzanan parsellerin deki köşk, villaları ve sözde sosyal tesisleri içindir.
Halkın sahillere inişi için yapılan yollar ne bedelle olduğu anlaşılamayan, bedelin belediyenin kasasına girip girmediği belli olmayan bir kazanç karşılığı olduğunu düşünmek yanlış olmaz. Adalar Belediyesi neden yada ne karşılığı halkın sahillere olan ulaşım yollarını kapattırmakta veya peşkeş çekmektedir. Sahil parsellerindeki yüzme havuzları, rıhtımlar, iskeleler, plaj işletmeleri yasal değildir. Yasal kılıfa sokulması da mümkün değildir. Kamunun yani halkın faydalanması kanunlar ile güvence altına alınmış olmasına rağmen Adalar Belediyesi’nde tek bir zabıtanın tutanağı akabinde 3194 S.K (imar kanunu), 3621 S.K (Kıyı Kanunu) göre ceza ve yolların halkın kullanımına açılması yapılmamaktadır. CHP’li belediyenin yaklaşan yerel seçimlerden önce bazı denize parelel sahil yollarını halkın kullanımına açmak yerine ebedi mülkiyetinin rant sahiplerine devri için yoğun çalışmalar içinde olduklarını üzüntüyle duymaktayız. Yerel seçimlere üç ay gibi bir süre kala mevcut belediye başkanı aday olarak gösterilmediği anlaşılmaktadır. Başkan şu an sahil yolunun pazarlaması için çalıştığı bilgileri gazetemize ulaştırılmaktadır.
Sahillerin halka açık olması, 3621 SAYILI KIYI KANUNU ve ANAYASA’nın 43. Mad. ile güvence altına alınmıştır. Ama bu güvence maalesef Adalar’da kağıt üzerinde kalmaktadır. Bilindiği üzere, Anayasamızın halen yürürlükte olan hepimizi bağlayan 43. maddesine göre de;
“Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.
Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.”
Anayasanın kamu yararıyla ” sahillerden herkesin eşit olarak yararlanma hakkını kısıtlayabilecek özel mülkiyet ilişkisinin kurulmasına kesinlikle izin verilmemesi”
Kıyı kanunu da ise “Kanun, deniz, tabii ve suni göl ve akarsu kıyıları ile bu yerlerin etkisinde olan ve devamı niteliğinde bulunan sahil şeritlerinin doğal ve kültürel özelliklerini gözeterek koruma ve toplum yararlanmasına açık, kamu yararına kullanma esaslarını tespit etmek amacıyla düzenlenmiştir.
Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır”
Danıştay ise Kıyıların kimi idarelerce devriyle ilgili ortaya çıkan oldu bittilerde, iptal kararlarında şu ilkeler vurgulanıyor:
– Kamu yararını ortadan kaldıracak veya engelleyebilecek biçimde,
– Sahillerde herkesin eşit olarak yararlanma hakkını kısıtlayabilecek,
– Özel mülkiyet ilişkisinin kurulması,
– “Anayasa ve Kıyı Kanunu Hükümleri uyarınca kıyılardan herkesin eşit ve serbest yararlanma hakkını ortadan kaldıracak veya sınırlandırabilecek herhangi bir tasarrufun yapılması olanağı bulunmadığı” diyor Danıştay kendisine giden tüm başvurulara ilişkin kararlarda… iptal kararı vermiştir.
Hal böyleyken Adalar ilçesinde bulunan STK’lar bile sessizdir. Dernekler suskundur. Vatandaş dertli ve mutsuzdur. Öyle ki artık şikayet edemeyecek kadar umutsuzdur. İstanbul’daki ilçelerin içinde tek Adalar İlçesinde adliye bulunmasına rağmen, Adalar Adliyesi’nde görev yapan savcı, hakim ve adliye personelleri dahi ücretsiz denize girecek yer bulamamakta, ancak plaja giriş parası vererek (onun adını da şezlong ve şemsiye parası diye değiştirmişlerdir) işgal edilmiş sahillerdeki kısaca şezlongcu denilen kişilere para vererek denize girebilmekte oluşları nedeniyle vatandaş olarak kendilerinin para vermesini kanıksamışlardır.
Adalar sahilleri spor kulüpleri adı altındaki sosyete kulüplerinin, dernek adı altında kurulup plaj işletmeciliğiyle rant sağlayanların yağması altında olup, yerli halkın denize uzaktan baktığı, yaz boyunca ücret ödemeden denize giremediği, kanunlar ve anayasa ile güvence altında olduğu söylenip de uygulanmadığı haklarını aramaktan artık vazgeçmiş olmaları korkutucudur.
Kişilerin kanunlar ile verilen hakları kutsaldır. Hele o hakları aramaktan vazgeçmiş hale getirilmeleri devletimizin ihmalidir. Çünkü kişinin hakkını aramaktan vazgeçmiş olması bile devletin vatandaşlarının hakkını korumaması anlamına gelemez. Mağdur vatandaş sindirilmiş, korkutulmuş, umutsuzluğa kapılmış olabilir.
“Ey Adalılar!
Birinci vazifen, adalarınızın sahillerini, sahillerinize inen kadastro yollarınızı, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Adalar’daki mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Sahilleriniz ve ona ulaşmanıza vesile olacak kadastrol yollarınız senin en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve haricî bedhahların olacaktır.
Bir gün, ada sahillerini ve sahillere inen yollarınızı müdafaa mecburiyetine düşersen yetkili adli ve idari makamlara şikayet için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin!
Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
Sana kanunlar ve anayasa ile verilen haklarına kastedecek CEO’lar, holding sahipleri, dernekler, spor kulüpleri altındaki sosyete kulüpleri ve kooperatif hüviyetindeki rant canavarları, şezlongcular dahil bütün adalarınızda emsali görülmemiş bir sahil işgalinin mümessili olabilirler.
Cebren ve hile ile aziz adalarınızın sahilleri ve kadastrol yollarının bütünü zaptedilmiş, bütün deniz kıyılarına girilmiş, rıhtımlar, iskeleler yapılmış, bütün sahil yolları gasp edilmiş ve memleketin her kıyısı bilfiil rantçılar tarafından işgal edilmiş olabilir.
Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, yerel iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ adalıların anayasal haklarına hıyanet içinde bulunabilirler.
Hattâ bu yerel iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.
Adalılar, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.
Ey Adalar istikbalinin evlâdı!
İşte bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen; Adalar sahillerini, kıyılarını, sahillere inen kadastrol yollarını kurtarmaktır!
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil adalı kanında mevcuttur!“
Takip ettiğimiz kadarı ile Adalar’daki hiçbir STK konudan şikayetçi değildir. Hatta 2017 yılında kurulan Büyükada Tarımsal Kooperatifi bile zeytin yağı, mantar, bal üretirken sahile iskele ve rıhtım yapmasıyla plaj işletmeciliğine hazırlandığı anlaşılmaktadır. Yoksa iskele ve rıhtım niye yapılır.
Tonlarca zeytinyağımı, yada mantar mı üretilecektir de, yük taşımak için şileplere çelik konstrüksiyonlu iskele yapılmıştır? Dernek tarımsal faaliyette bulunacak ise rıhtım düzenlemelerine ve iskele yapılmasına ne gerek vardır?
Belediyenin de kooperatife yol vermesini, sit alanı olan Adalar’da iskele yapılmasına göz yummasının bedelinin ne olduğunu anlamak da mümkün değildir. Bilinen tek gerçek ise yine kanunsuz bir uygulamada Adalar Belediyesi sahnededir ve sahiller halkın hakkını koruması için her türlü gerekli yetkilerle donatılmış belediye tarafından suiistimale uğratılmaktadır.
Daha da vahimi ise artık adalılarda Adalar’daki STK’larda suskunluk içindedir.
Ne belediye, ne İBB, ne Kaymakamlık, ne Valilik, nede Milli Emlak sahillerde olan bitenle alakadar olmamaktadır. Milli Emlak ödenen küçük m2 işgaliyeleri ile fiş kesmeden vergi ödemeden halkın gasp edilen haklarını para ile halka satarak rant sağlayanlara göz yumulmaktadır.
Ayrı bir rezalet de Orman yolları için geçerli olmuştur.
Adalar ilçesinde beşte dördü mis kokulu ağaçlarla kaplı ormanlarımızda özgürce yürüyebilmemiz gerekir değil mi? Hayır yürüyemezsiniz. Orman yollarına girebilmek için ormandan ihale ile tur yollarına girişleri alan firmalar ile tel örgüler çevrilmiş. Kapı ağızlarına konan personel adalılar ve günü birlikçilerden para almadan tur yolunda yürüyüşlerine izin vermedikleri söylenmektedir. Nasıl bir Adalar ilçesi ve belediyedir ki, adımını atsan, devletin sahilinden denize girsen para ödemek zorunda bırakıldığımıza göz yummaktadır. Siyasetle uğraşanların bir eli rantta diğer eli baldadır. Siyaset onların halka hizmet için değil kendilerinin kolay yoldan refaha ulaşması için araç haline gelmiştir. Adalıların siyasilerden beklentisi kalmamıştır. Siyaset ile uğraşanlara bakıldığında AKP’lilerin muhalefet yapmak yerine kol kola CHP’li başkan ile rant koşuşturması içinde adeta bir yağma içine girdikleri iddia edilmektedir.
Adalar İlçesindeki yaşayanların sorunlarını, şikayetlerini, iddialarının bir bölümünü sizlere iletmeye çalıştık.
Devam edeceğiz…
Şükrü Abanoz