Hayvan Haber Sitesi www.ajanimo.com ’dan Birgül Taşdemir’in; Adalar Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği yetkililerinden Emin Mahir Başdoğan ile gerçekleştirdiği özel röportajda, Adalar’daki atların son durum, ruam karantinası, İBB ile İstanbul Valiliği’ne açılan davalar ve gündeme dair birçok konu ele alındı.
www.ajanimo.com ’un gündemi değiştirecek o özel röportajı:
Adalar’daki atlar 19 Aralık’tan bu yana kanuna ve doğalarına aykırı bir biçimde ahırlarda tutuluyor. Ruam yönetmeliği, bir atta ruam şüphesi olması halinde yapılması gerekeni açık ve net bir şekilde ifade ediyor. Bu yönetmelikte ruam şüphesi olan at ve ahırdaki diğer atlara 20 günlük periyotlarda testler uygulanır. Bu test 3 kez tekrarlanır. Her 20 gün sonunda test sonucu menfi çıkan at karantinadan çıkarılır şüpheli olan karantinada tutulmaya devam eder, müspet çıkan da öldürülür. 60 günlük test sürecinin sonunda da ruam olmadığı tespit edilen atların tamamı karantinadan çıkmış olur. Tüm bu süreç karantina koşullarına uygun olarak gerçekleştirilir.
İstanbul Valisi Ali Yerlikaya ise Ruam Yönetmeliğinde belirtilen süreye ve koşullara aykırı bir açıklama yaptı. Dedi ki; “Adalar’daki atların ruam hastalığı test sürecinin tamamlanabilmesi için faytonlara at koşulması 3 ay süreyle durduruldu.” Ruam test süreci 60 gün, yasak 3 ay!!!
Bu süre zarfında ilçedeki toplu taşımanın İBB tarafından düzenlemesine karar verildi. İBB de bu süreçte “faytonları satın alıyorum” dedi. Atlar, 19 Aralık’tan bu yana doğalarına aykırı bir biçimde ahırlarda tutuluyorlar.
#FaytonaBinmeyinAtlarÖlüyor, #SıfırAtlıFayon hastagleri ile sosyal medya üzerinden kamuoyunda gündem yaratan, İBB Saraçhane önünde #YaşamNöbeti tutan hayvan aktivistleri için #YaşamNöbeti İBB’nin atları satınalacağını açıklamasının ardından bitti. Hayvan hakları konusunda faaliyet gösteren dernek, federasyon ve konfederasyonlar suskun.
Adalar Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği ise adalardaki atların doğaların aykırı bir biçimde ahırlarda bağlı tutulmalarının yanlış ve yasal olmadığını gerekçe göstererek hem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamaoğlu hem İstanbul Valiliği hakkında dava açtı.
Ajanimo.com olarak Adalar Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Derneği At ve Atçılık yetkilisi Emin Mahir Başdoğan ile neden dava açtıklarını ve adalardaki atların durumu üzerine konuştuk.
İstanbul Valiliğine ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na Neden Dava Açtınız?
Atların 3 ay ahırlarda kapalı kalması ve dışarı çıkmalarının yasaklaması, İstanbul Valiliğinin keyfi kararıdır ve yasal değildir. 10 Ocak’ta İstanbul Valiliği’ne bir dava açtık. Hastalıklı ve sağlıklı ayrımı yapılmadı. Hastalıklı atlar ile sağlıklı olanların bir arada tutulması hepsinin ölümü demektir. Ruam Yönetmeliğinde ifade edilen test sürecine uyulmadı. Ruam ile mücadelenin esasları Avrupa’da ve ABD’de olduğu gibi Türkiye’de de vardır. Ruam karantinası; içinde ruam tespit edilen tesisin kontrol altına alınması ile sınırlıdır. Ruam yönetmeliğimizde de bu açık ve net bir şekilde ifade edilmiş zaten. Karantina tedbirleri, sadece hastalık teyit edilen işletmede uygulanır. Yoksa, şu an adalarda yapıldığı gibi bütün atlar aynı ahıra toplanmaz. Tekrar altını çizerek ifade etmek isterim ki; Ruam hastalığında uygulanan karantina tedbirleri hastalık teyit edilen işletmeyle sınırlıdır. 21 Ocak tarihinde de faytonların usulsüz satın alınması ile ilgili İBB’ye de bir dava açtık. İBB, kamu kaynağını da yanlış kullandı.
Ruam hastalığının varlığı ya da varlığından şüphelenildiğinde ne yapılması gerekiyor?
Öncelikle şunu ifade edeyim, Adalar’da her 6 ayda bir kan testi yapılıyor. Sorunuza gelince; hastalığın, hayvan sahibi, bakıcısı veya hastalığı takip eden serbest veteriner hekim tarafından yetkili otoriteye bildirilmesi zorunludur. Eğer atın ruam olduğundan şüphe edilirse; öncelikle ayrı bir yerde muhafaza edilir. Şüpheli hayvanlara resmi veteriner hekim veya yetkilendirilmiş veteriner hekimler tarafından mallein testi uygulanır.
Mihraktaki şüpheli hayvanlara uygulanan mallein testi pozitif ise resmi veteriner hekim ya da yetkilendirilmiş veteriner hekim hastalık raporu düzenler. Toplanan hayvan sağlık zabıtası komisyonu, hastalık çıkış kararı alır ve ilan eder. Mallein uygulaması sonunda hasta oldukları anlaşılan tektırnaklı hayvanlar öldürülür ve imha edilir. Söz konusu işletmeye de başka atların giriş çıkışı yasaklanır.
Hastalığı kesinleşmeyen ancak şüpheli olan atlar ise sahibinin göstereceği ve resmi veteriner hekim veya yetkilendirilmiş veteriner hekim tarafından uygun bulunan bir yerde gözetim altına alınarak yirmi gün sonra yeniden teste tabi tutulur. Bu test sonucunda müspet ve şüpheli çıkanlar ruamlı kabul edilerek öldürülür; menfi çıkanlar ise serbest bırakılır.
Ruam tespit edilen atla aynı işletmede bulunan tüm atlar hastalıktan şüpheli olarak intradermik mallein testine tabi tutulur. İşletmelerde, birinci teste menfi reaksiyon veren hayvanlara yirmi gün sonra tekrar test uygulaması yapılır. Bu uygulamada menfi çıkanlar serbest bırakılır. Müspet çıkanlar öldürülür. Şüpheli çıkanlar yirmi gün sonra tekrar teste tabi tutulur. Bu üçüncü test sonucunda müspet ve şüpheli bulunanlar öldürülür, menfi sonuç verenler serbest bırakılır.
Ruam hastalığı insan sağlığı için tehlikeli olduğundan, atların bulundukları yerlere bütün vücudu kapatan koruyucu giysi, maske ve eldiven olmadan girilmesine izin verilmez. İBB’nin kendi yayınladığı video çekiminde seyislerin ya da veteriner hekimini bütün vücudu kapatan koruyucu giysi, maske ve eldiveni yok!!!
İBB, adalarda ruam karantinasının bittiğini çektiği videosu ile açıklamış oldu zaten .
Adalardaki atlar 19 Aralık’da alındılar bugün 3 Mart… Tam 75 gün oldu. Ruam yönetmeliği göre 60 gün olan süre çoktan doldu.
Bu durumda atlar ruam değil. Peki neden hala ahırlarda tutuluyorlar?
Adalar’daki atlar ruam karantinasında değil de ondan! Atlar Ruam olsaydılar şimdiye çoktan öldürülmezler miydi!
Daha önce Ruam diye itlaf edilen atlarla ilgili de Ruam testlerinin yapılıp yapılmadığını bilmiyoruz. Atlar, gecenin saat 03:30’unda bir operasyonla itlaf edildi. İtlaf edilmek istenen bir at kaçtı ve o at şu an yaşıyor. Ruam varsa itlafa itirazım yok. Ruamlı atın itlaf edilmesi kanunda yazıyor zaten. “Hayvanlar niye öldürülüyor?” diye konu etmiyorum çünkü kurallar belli. Bunun gizli kapaklı yapılmasının manası yok. Testler sonucunda atın ruam olduğu kesinleşmişse, atlar hemen itlaf edilmeli. Neden gizleme ihtiyacı duyuldu! Şüpheli atlar, neden test yapıldıktan 30 gün sonra itlaf edildi!
Ruam üzerinde kopartılmaya çalışılan bu çığlık bir bahane. Atlar, arabacılar mecbur kalıp faytonları satsın ve akülü araçlar Adalara gelsin diye ahırlarda tutuldu ve tutulmaya da devam ediyor.
Kanunen faytonlar yasaklanamaz, Çünkü kanun, Adalar’ın ulaşımı atlı faytonlarla yapılır diyor. Bu durumda geriye arabacıları, faytonlarını ve atalarını satmaya mecbur bırakmak kalıyor. 3 ayın sonunda bir kısım pes etti ve İBB’ye satışı gerçekleştirdi. Kalan arabacılara ve at sahipleri direniyor. Onların direnci kırılıncaya ve atları İBB’ye satmaya mecbur bırakana kadar, atlar ahırda tutulmaya devam edecek.
İnsanların atlar konusundaki bilgisizliğini kullandılar. Daha da ileri gidip sanki bu atlar araba çektiği için ruam oldu gibi bir algı yaratmaya çalışıyorlar. Ruamın araba ile alakası yoktur. Evet Ruam tek tırnaklı hayvanlarda olan bulaşıcı bir hastalıktır. Teknik olarak insanlara bulaşabilir. Lakin istatistiksel olarak Ada tarihinde kendisine ruam bulaşıp ölen bir tek insan yoktur!!!
İBB Başkanı İmamoğlu’na Usulsüz Satınalma ve Kamu Kaynağını Yanlış Kullandığı İçin Dava Açtığınızı Söylediniz. Usulsüzlüğü ve Yanlış Kullanımın Nasıl Olduğunu açıklar mısınız?
Şu anda Adalar’da yapılmakta olan her şey yasaya aykırıdır. İmamoğlu Bey kendisini kanunların üzerinde görüp ‘ben faytonları yasaklıyorum’ diyebilir mi? Kanunen bunu yapamayacakları için yıllardır var olan ve basit tedbirlerle kontrol edilmesi mümkün olan ruam meselesi bahane edildi ve 3 ay faytona at bağlanmasını yasakladılar. İBB de bu süreçte, faytoncuları devreden çıkarmak ve faytonculuğu fiilen bitirmek için atları satın alma yoluna gitti, faytonculara sanki onları kurtarıyormuş gibi teklifte bulundu. 3 ay para kazanamayacak olan ve 3 ayın sonunda da ne olacağı belli olmayan bir ortamda arabacılara plaka başına 300 bin, at başına 4 bin TL teklif edildi. Üstüne bir de her faytoncu ailesinden bir kişinin İBB’de çalışacağı sözü verildi. Mecbur bırakılan arabacının hür iradesi ile faytonunu ve atlarını sattığını düşünmek saflık olur.
Çok tercih ederdik, İBB buna kamulaştırıyorum diyebilseydi. O zaman çok daha büyük bir suç olacaktı. Kamu kaynağının yanlış kullanılması çok büyük bir dava konusudur. İzmir’de plaka başına -32 plaka vardı- 5 bin TL verilirken, Adalar’dan nasıl bir gelir hedefleniyor ki plaka başına 300 bin TL veriliyor! Toplamda da 90 milyon TL ediyor. Atlar, doğalarına aykırı biçimde 2 ayı aşkın bir süredir ahırlarda 1 metre ipe bağlı olarak açlık, susuzluk ve pislik içinde yaşam mücadelesi verirken, bunca paranın atları arabacının zulmünden kurtarmak için verildiğini düşünmek aşırı derecede saflık olur. Yapılan bu uygulama hukuka aykırı. Bir meslek bitiriliyor. Hayvanları koruma kanunda hayvanların değerinin düşürülmesi de suçtur.
3 ay atlarını koşamadıkları için faytonculuk yapmayan arabacıların zararları neden devlet tarafından karşılanmıyor? Sonuçta faytoncular keyfi olarak işi durdurmuş değiller…
Hepimizin cevabının merakla bekeldiğimiz bir soru bu! Atlar, İstanbul Valililiğinin keyfi kararı ile foytonlara koşulmuyor. Ama bunun bedelini ahırlara tıkılan atlar ölerek ödüyor!
Faytoncuları atlara eziyet etmekle suçlayan hayvan hakları savunucuları atların daha büyük bir eziyet yaşamasına mı sebep oldu diyorsunuz?
Ne yazık ki evet. At hayvanını hiç tanımadan, bilgisizlik ile atı ve Adayı kurtarmaya çalışanlar altından kalkamayacakları büyüklükte bir vebal aldılar. Sokaktaki kedi köpekleri sahiplendirmeye çalışan, onları belediyelerin barınaklarından kurtarmak için mücadele veren bu insanlar sahipli atları sahipsiz hale getirip belediyenin barınaklarına bıraktılar! Kediye, köpeğe bakamayan belediyelerin ve kamu idarelerinin at gibi bir hayvana bakacağına gerçekten inandılar mı!
Faytona binme atlar ölüyor ya da sıfır atlı fayton diyenler, bunu gerçekten atlar için yaptıysa, şu an atlar ahırlarda yaşam mücadelesi veriyorlar. Neredeler! O gün değil ama bugün atlar için yaşam nöbeti tutmak zorundalar.
Son 10 yıldır hayvanseverlik kisvesi altında büyük bir at bilmezlik ve cehaletin teşhiri yapılıyor. Faytonculuktaki kötü uygulama diye atlara kamçılamayı gösteriyorlar. O faytoncu atlara sert şekilde vurursa o atlar o faytonu dağıtır. Atın yaşam gereksinimlerini bilmeden, ‘atın çalışması günahtır’, ‘atın çalışması zulümdür’ denilerek sokaktaki insanların fikri değiştirilmeye çalışılıyor. Oysaki at hayvanı çalışmadığında ölür. Atların kalbi vücuduna oranla oldukça küçüktür. Gelişmiş kas ve tendon ligament sistemleri sayesinde vücutlarındaki kan dolaşımını desteklerler. At ahıra kapatıldığında dolaşım sistemi tam olarak çalışamadığından kalpleri kapasitelerinin üzerinde bir strese girer ve bu da atlarda kalp krizi geçirerek ölme riskini arttırır.
Peki Amaç Ne?
Amaç, Adalar’a akülü araçları sokmak. Kanun, Adalar’ın ulaşımı atlı faytonlarla yapılır diyor. Kanunen faytonları yasaklamaları sözkonusu olmadığından atlar konusunda bilgisiz olan hayvan severler kullanılarak kamuoyu yaratıldı. Ruam da bahane edilerek faytonlar 3 ay çalıştırılmadı. Ekonomik silah kullanılarak arabacı bitirildi. Faytoncu, faytonunu ve atını satmaya mecbur bırakıldı. Ada’da hali hazırda geçerli kanunlara göre devam etmesi gereken bir nizam varken, asli görevleri mevcut kanunları korumak olan ama bu konuda başarılı olmayan görevliler, akülü araçlara göz yumuyorlar. Adalar’da 4 binin üstünde kanuni olmayan akülü araç var. Hatta resmi hizmette de kullanılıyor.
Ada şu noktada yol, inşaat isteklilerinin iştahını kabartıyor. İstanbul’daki rant cazibesi zannediyorum ki insanın aklını çeliyor. Ada’nın Maltepe’den Beylikdüzü’nden bir farkı olması gerekiyor. Bu elektrikli arabaları istedikleri yerde kullansınlar Beylikdüzü’ne çok yakışır. Ama bunların Ada’da olmasına gerek yok. Akülü araçlar dediğimiz araçların kabahatleri kendi içindedir. Tıpkı piller gibi. Aküleri nasıl bir kirlilik yaratacaktır! Bu araçlar çoğalınca Ada’larda tamirhane görmeye başlayacağız.
Devlet ben bu faytonları kaldırıyorum, zamanı geçti dese üzülürüm ama sesimi çıkarmam. Ancak hayvanları kurtarıyorum, orada eziyet var, hastalık var gibi bahanelerle gelmeyin. Oraya gökdelen dikeceğiz deyin. Türkiye’nin her yerinde atçılık yok edildi. 1970’lerde 1 milyon at varken şimdi 100 bin at kaldı Türkiye’de.
Atlar 150 yıldır Adalar’da fayton çekiyor. Bu iş nizamında yapıldığında zulüm değildir, işkence değildir. Kötü örnek var mı denirse? Kötü örnekten örnek olmaz. Dört senedir yerde yatan atın fotoğrafını paylaşıp duruyorlar. İçinde at hayvanının olduğu her ortamda ölüm vardır. İnsanlarda da vardır. Hangi ahırda ölüm olmadı? Geçenlerde ABD’de atların sığındığı bir barınakta açıkladılar; doğal şartlarda %10’luk bir ölüm oranı normaldir. 2000’e yakın atın olduğu Adalar’da ölümler çok makul oranlarda oluyor. Ruam itlaflarını bunun dışında tutmamız gerekiyor. Çünkü ruam kanunlarımızda itilafı mecbur olan bir hastalıktır.
Ruam şüphesi ile atlar sahiplerinden alındı ve ahırlara kapatıldı. Ruam yönetmeliğine göre 20 günlük periyotlarda olmak üzere 60 günlük test süreci bitti. Bu süre içerisinde arabacıların bir kısmı İBB’nin teklifini kabul etti. Geri kalan atların sahipleri hala arabacılar.
Ruam Yönetmeliğine Göre Karantina Süresi Bitti. Şimdi ne olacak?
İstanbul Valisi Ali Yerlikaya’nın keyfinin karantinası bitmedi. Anlaşılan o ki, hayvanseverler bu kez haklı. , Vali Yerlikaya Adalar’ı kendisinin çiftliği sanıyor. Keyfini de bu çiftliğe kahya yapmış. Bizler de merakla bekliyoruz. Valilik ve İBB daha ne kadar kanun dışı davranmaya devam edecek gerçekten bilemiyoruz.
Olması gereken atların sahiplerine iade edilmesi ve faytonların yeniden Adalar’da ulaşım aracı olarak iş başı yapmasıdır. Çünkü kanun açık ve net diyor ki; Adalar’da ulaşım sadece atlı faytonlarla yapılabilir. Adalar’daki hiçbir akülü araç kanuni değil!
2 ayı aşkın bir süredir ahırlarda bağlı kalan atlar sizce arabalara koşulabilecek durumdalar mı?
Bunca zaman doğalarına aykırı bir şekilde ahırlarda bağlı tutulan atların sağlıklı olması beklenemez. Başta dolaşım ve sindirim sistemleri bozulmuş olacak.
Rehabilite edilmeleri ve bakıma alınmaları gerekir. Hasta olanların ciddi bir tedavi sürecinden geçmesi gerekecek. Çok uzun sürede eski kilolarına dönerler. Padokta yatıp yuvarlanrak dinlenmeleri gerekir.
İBB’nin Aldığı Atlara Ne Olacak?
Onca şey olup biterken sorulmayan en mühim soru bu. Atlara ne olacak? Ben de bilmiyorum. İBB bir anda atçılık camiasının en önemli aktörlerinden biri oldu. Adalar’da 1800’e yakın at vardı. Son açıklamalarda ahırlarda 1275 at olduğu söylendi. Ekonomik olarak direnemediği için ya da elinde birden fazla plakası olduğu için bu cazip teklife evet diyen arabacılar faytonları ve atları sattılar. İBB’nin şu an 624 atı var. Geri kalan arabacılar hala direniyor. Karantina süresi de bitti. Yapılan kanun dışıydı ama şimdi “ruam karantinası” kılıf da gitti. Adalar’da faytonları da yasaklayamayacaklarına göre arabacıların iş başı yapması gerekiyor.
İBB’nin aldığı atlara ne olacağı sorusunun muhatabı İmamoğlu Bey’dir. Ancak İzmir 32 ata bakamadı ve o atlar şimdi Ankara’daki serum çiftliğinde eziyet çekerek ölüyorlar. Antalya Belediyesi, ne yaptığını dahi söylemiyor. Sahiplendirdik diyor. İstanbul’daki kedi ve köpeklere İBB’nin nasıl sahip çıktığını da hayvansever camia bizden iyi biliyor. Tek bildiğim atların Adalar’dan çıkmaması gerektiğidir. Atlar Adalar’dan çıkarsa meçhule gider. Hayvan hakları savunucuları Adalar’daki atların yaşamasını istiyorlarsa o atların Adalar’dan çıkmaması için yaşam nöbeti tutmaya mecburlar.
Son soru. Kanunen ulaşımın fayton ile yapıldığı Adalar’da bir düzen kurmak çok mu zordu? Atlar 3 ayı aşkın bir süredir ahırlarda eziyet çekiyor. Sonrasında atlara ne olacağı belirsiz. Kasasında para olmadığından yakınan İBB 90 Milyon TL borç yükünün altına giriyor. Sonuçta bu para da milletin cebinden çıkacak… Gerçekten merak ediyorum, düzen kurmak tüm bunlardan daha mı zor, daha mı maliyetli olurdu?
Düzen kurmak çok kolaydır. Yeter ki istensin. Eğer bugün ada faytonlarının düzgün bir şekilde yaşaması yönünde bir kanaat oluşsa, iddialı konuşuyorum, 1 ay içinde, mükemmel çalışan, atlarıyla gurur duyacağınız, dünyaya örnek olan bir uygulamaya sahip olabilirsiniz.
Sorun zaten bir düzenin olmamasından kaynaklanıyor. Adanın ahır nizamı o kadar bozuk ki hele belediyeler tarafından yapılan resmi ahırlar. Ahırlar kifayetsiz ve bu kifayetsizlik arabacıların suçu değil. Bu ahırlar yapıldığında fabrika gibi yapıldı. Ada ahırları devamlı çalışan atlara göre yapılmış ahırlardır. Adalar’da çalışan atlara uygun değildir. Atların yatmaya yuvarlanmaya ihtiyacı vardır sağlığı için. Eskiden İstanbul’da atlı tramvaylar varken atlar, haftada bir gün çayıra salınırdı. Askeriyede çalıştırılan atlar yılda 1 ay nalı sökülüp, yuları alınır salınırdı. Adalarda bir tane padok alanı yok.
Faytonculara verilecek para ile Adalar dünya çapında atçılık merkezi olabilir. Ada faytonları dünya çapında tüm faytonları geçer. Benim adadaki tespitlerim şudur namüsait bakım şartlarında fevkalade bakımlı ve terbiyeli atlar var. Kalabalık ve akülü araçlara rağmen atlar sükûneti görev yapmaları çok önemli bunu kaybetmekten korkuyorum.
Benim gönlüm ister ki, Adalar’daki polisler at kullansın. Adalar’da atlı polisin ulaşamayacağı yer yoktur. Belediye başkanının da, kaymakamın da makam araçları atlı olsun isterim. Atlardan ve faytonlardan uzak insanlar faytonu zulüm zannediyorlar.