Büyükada’daki eski evlerde yıllar boyunca birikmiş halılar, somyalar, yıpranmış sandalyeler, masalar, biblolar, artık kullanılmayan aletler, eski telefonlar, fotoğraf makineleri, mutfak gereçleri, kitaplar, kasetler ve müzik plakları… Bunların bir bölümü duygusal değeri yüksek aile hatıraları, bir bölümü ise artık kullanılmasa da çöpe atmaya kıyılamayan nostaljik parçalar.
Peki bu eşyaları nasıl elden çıkarmalı?
Geçtiğimiz hafta ben de evdeki bazı kitapları bir bavula yerleştirip Kadiyoran Yokuşu’ndaki bir bankın üzerine bıraktım. Yanına da “Bedavadır, istediğinizi alabilirsiniz” yazılı küçük bir not iliştirdim. Sabah bıraktım, bir süre de başında bekledim; hurdacıların ya da çöp toplayıcıların hepsini bir anda alıp götürmesini istemedim. Akşama doğru kitapların tamamının seçilerek alındığını görünce içim rahatladı. Okunmuş, işlevi bitmiş ama bir başkasının hayatına değer katabilecek eşyaların bu şekilde paylaşılması bana iyi geldi. Çöpe atmak içime sinmiyordu; bu yöntem hem daha saygılı hem daha faydalı oldu.
Yine de dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta var: Bu tür paylaşımlar sırasında bir süre eşyaların başında durmak gerekebiliyor. Çünkü bazı toplayıcılar, ayıklamadan, tüm eşyaları bir anda alıp götürebiliyor. Oysa amaç; okuyan, öğrenen, öğrenciler, gençler, adaya günübirlik gelenler gibi gerçekten ihtiyacı olan insanların bu eşyalardan yararlanabilmesi.
Büyükada’da bu konuda başka yöntemler de gelişiyor. Ada sakinlerinin bahçelerinde düzenledikleri küçük takas günleri, mahalle bazlı eşya değişim grupları ve sokak köşelerine kurulan paylaşım noktaları giderek yaygınlaşıyor. Bu etkinliklere katılarak hem kullanılmayan eşyaları değerlendirmek hem de adanın topluluk ruhunu güçlendirmek mümkün.
Sonuç olarak, kullanmadığımız eşyaları elden çıkarırken çevreci, paylaşımcı ve toplumsal fayda gözeten yöntemler geliştirmek; hem adada hem de şehir yaşamında zarif ve sürdürülebilir bir kültürün oluşmasına katkı sağlıyor.
⸻
Haluk Direskeneli
Fotoğraf : Ada Gazetesi