İstanbul’un kentsel biyografisinde Prens Adaları, bilhassa Heybeliada (Halki), yalnızca bir coğrafi parça değil, aynı zamanda sosyokültürel modernleşmenin laboratuvarı niteliğindedir. Tanzimat Fermanı (1839) sonrasında Osmanlı İmparatorluğu’nun başkentinde yaşanan idari, hukuki ve kültürel dönüşümler, kentsel mekanda en somut karşılığını “sayfiye” kültürünün kurumsallaşmasında bulmuştur. Bu bağlamda, 19. yüzyılın ikinci yarısında inşa edilen konut stoğu, balıkçı kasabası dokusundan modern bir banliyöye evrilen adanın mimari dilini oluşturur. Bu çalışmanın odak noktasını teşkil eden Apostolidi Köşkü, 1862 yılına tarihlenen yapım yılı, banisi Avukat Yeorgi Apostolidis’in toplumsal profili ve temsil ettiği Neo-Klasik üslup ile bu dönemin en nitelikli “mimari belgelerinden” biri olarak öne çıkmaktadır.
Refah Şehidleri Caddesi üzerinde, 13 kapı numarasıyla kayıtlı bu yapı, salt barınma ihtiyacını karşılayan bir konut olmanın ötesinde, dönemin İstanbul Rum burjuvazisinin estetik tercihlerini, Batılılaşma eğilimlerini ve mülkiyet ilişkilerini somutlaştıran bir anıttır. Yapının tarihsel serüveni, görkemli inşasından 1980’lerdeki terk edilmişliğine ve nihayetinde günümüzdeki restore edilmiş durumuna kadar, Türkiye’deki kültür varlıklarının korunması sorunsalına dair de kritik veriler sunmaktadır. Bu yazı, Apostolidi Köşkü’nü mimari, tarihsel ve sosyolojik katmanlarıyla derinlemesine irdelemeyi, yapıyı sadece fiziksel bir kütle olarak değil, yaşayan bir tarihsel anlatı olarak çözümlemeyi amaçlamaktadır.
Apostolidi Köşkü’nün mimari analizine geçmeden önce, yapının inşa edildiği 1860’lı yılların “genius loci”sini (yerin ruhunu) ve dönemin sosyo-ekonomik dinamiklerini anlamak elzemdir. 19. yüzyıl ortaları, İstanbul’da buharlı gemi işletmeciliğinin (Şirket-i Hayriye) gelişmesiyle Adalar’ın ulaşılabilir hale geldiği, Pera ve Galata’da yaşayan gayrimüslim ticaret ve bürokrasi elitinin yazlık ikametgahlarını Adalar’a taşıdığı bir dönemdir.
Heybeliada, tarihsel olarak Ruhban Okulu ve manastırlarıyla dini bir merkez kimliği taşısa da, 19. yüzyılda sivil yerleşim dokusu hızla değişmiştir. Apostolidi Köşkü’nün banisi olan Avukat Yeorgios Apostolidis gibi figürler, bu değişimin öncü aktörleridir. Bu dönemde inşa edilen köşkler, genellikle geniş bahçeler içinde, manzaraya yönelmiş, “dışa dönük” yaşam kurgusuna sahip yapılardır. Bu dışa dönüklük, Osmanlı’nın geleneksel içe dönük konut şemasından (mahremiyet odaklı) radikal bir kopuşu simgeler. Apostolidis ailesinin mülkiyetindeki bu yapı, hukukçu kimliğinin getirdiği kamusal prestiji yansıtacak şekilde, caddeden algılanan anıtsal bir cephe düzenine sahiptir.
1860’lar, İstanbul mimarisinde henüz eklektizmin ve Art Nouveau’nun (1890 sonrası) tam hakimiyet kurmadığı, Batı kökenli Neo-Klasik üslubun (Greek Revival) daha saf ve rasyonel biçimde uygulandığı bir evredir. Apostolidi Köşkü, bu erken dönemin karakteristik özelliklerini taşıması bakımından, adadaki daha geç dönem süslü yapılarından (örneğin Art Nouveau detaylı köşkler) ayrılır. Yapının 1862 tarihli olması, onu adanın “birinci kuşak” sayfiye köşkleri kategorisine yerleştirir.
Bir mimari eseri tam anlamıyla kavrayabilmek, onu inşa ettiren iradeyi tanımaktan geçer. Apostolidi Köşkü, ismini aldığı sahibi Avukat Yeorgi Apostolidis’in sosyal statüsünün bir uzantısıdır.
Mevcut kaynaklar, Yeorgios Apostolidis’in döneminin kalburüstü hukuk adamlarından biri olduğunu vurgular. Tanzimat sonrası Osmanlı hukuk sisteminde gayrimüslimlerin rolünün artmasıyla birlikte, Apostolidis gibi figürler hem cemaat içinde hem de devlet nezdinde önemli pozisyonlar edinmişlerdir. Özellikle Zappyon (Zappeion) İdare Heyeti ile olan ilişkisi, onun eğitim ve hayır işlerine verdiği önemi gösterir. Zappeion Kız Lisesi, dönemin en prestijli Rum eğitim kurumlarından biridir ve bu kurumun yönetiminde yer almak, yüksek bir sosyal sermayeye işaret eder.
Tarihsel anekdotlar, Apostolidis’in entelektüel derinliğine dair ilginç detaylar sunar. Kaynaklarda, Meksis’in notlarına atıfla, Apostolidis’in Zappyon heyeti adına yaptığı konuşmaların “gerçek bir ziyafet tadında” olduğu belirtilir. Bu ifade, köşk sahibinin retorik yeteneğinin güçlü olduğunu, evinin de muhtemelen benzer entelektüel sohbetlere, toplantılara ve davetlere ev sahipliği yapan bir kültür mekanı olarak işlev gördüğünü düşündürmektedir. Köşkün plan şemasındaki geniş salonlar ve teraslar, bu tür sosyal ritüellerin mekansal altyapısını oluşturmuştur.
Apostolidi Köşkü, mimari üslup açısından Neo-Klasik kategoride değerlendirilmektedir. Ancak bu yapı, Avrupa’daki kagir (taş/tuğla) Neo-Klasik örneklerin birebir kopyası değil, İstanbul’un geleneksel ahşap yapım teknikleriyle yeniden yorumlanmış, hibrit ve özgün bir versiyonudur.
Yapının cephesi, simetri ve oran prensiplerine sıkı sıkıya bağlıdır. Heybeliada’daki diğer benzer yapılarla (Mavromatis, Triandafilidis) karşılaştırıldığında, Apostolidi Köşkü’nün cephe kurgusunda şu elemanlar öne çıkar:
Adalar mimarisinde çatı, yapının siluetini belirleyen en önemli elemandır. Apostolidi Köşkü’nde yuvarlak çatı pencereleri (oklüsler) kullanımı dikkat çekicidir. Bu dairesel pencereler, üçgen alınlıkların keskin geometrisiyle kontrast oluşturarak cepheye yumuşaklık katar. Aynı zamanda çatı katının (cihannüma veya depo) havalandırılmasını ve aydınlatılmasını sağlar. Bu özellik, yapının bazen halk arasında “Gözlü Ev” olarak anılan tipolojiyle (farklı yapılar olsa da) biçimsel akrabalık kurmasına neden olur.
Akdeniz ve Adalar ikliminin bir gereği olarak, Apostolidi Köşkü’nde dış mekan kullanımı hayati önem taşır. Yapıda üstü kapalı zemin kat terasları bulunmaktadır. Sütunlarla taşınan bir üst örtüye sahip bu teraslar, iç mekan ile bahçe arasında kademeli bir geçiş sağlar. Yazın sıcak saatlerinde gölgeli bir sığınak, akşamları ise sosyal etkileşim alanı olarak işlev gören bu teraslar, yapının kütlesini hafifletir.
Yapı, İstanbul geleneksel konut mimarisinin temelini oluşturan ahşap karkas (timber frame) sistemiyle inşa edilmiştir. Muhtemelen “bağdadi” sıva tekniği veya ahşap kaplama (yalı baskı) detayları kullanılmıştır. Ahşabın depreme karşı esnekliği, Adalar gibi riskli bir bölgede yapının 150 yılı aşkın süredir ayakta kalmasının temel nedenlerinden biridir. Ancak ahşap malzeme, yangın ve biyolojik bozulmalara (neme bağlı çürüme, böceklenme) karşı hassastır, bu da yapının koruma tarihçesindeki kırılganlıkları açıklar.
Apostolidi Köşkü’nü daha iyi konumlandırmak adına, Heybeliada’daki diğer dönem yapılarıyla karşılaştırmak yararlı olacaktır. Akademik kaynaklar, bu yapıyı Mavromatis, Triandafilidis ve Selahaddin Bey köşkleri ile aynı “Neo-Klasik” küme içinde sınıflandırır.2
| Mimari Özellik | Apostolidi Köşkü (1862) | Mavromatis & Triandafilidis Köşkleri | Geç Dönem (Art Nouveau) Köşkler |
| Üslup | Saf Neo-Klasik (Greek Revival Etkili) | Neo-Klasik | Eklektik / Art Nouveau |
| Pencere Üstü | Üçgen Alınlık (Pediment) 2 | Üçgen veya Yay Kemerli Alınlık | Bitkisel Motifli, Eğrisel |
| Çatı Pencereleri | Yuvarlak (Oklüs) 2 | Değişken | Genellikle kemerli veya yok |
| Sütun Tipi | Klasik Başlıklı Ahşap Dikme | Klasik Başlıklı | Ferforje veya stilize ahşap |
| Cephe Hareketi | Simetrik, Durgun | Simetrik | Asimetrik, Hareketli Kütleler |
Bu tablodan da anlaşılacağı üzere, Apostolidi Köşkü, süslemenin abartılmadığı, geometrik saflığın ön planda olduğu bir dönemi temsil eder. 1862 tarihi, yapıyı diğer pek çok köşkten daha “kıdemli” kılar ve adadaki sivil mimari stoğunun nüvesini oluşturduğunu gösterir.
Tarihi yapıların fiziksel ömürleri, mülkiyet durumları ve kullanıcı profilleriyle doğrudan ilişkilidir. Apostolidi Köşkü’nün 19. yüzyıldan 21. yüzyıla uzanan çizgisi, Türkiye’deki gayrimüslim mülklerinin kaderiyle paralellik gösterir.
Kaynaklar, yapının 1980 yılında “yıkılmaya terk edilmiş” durumda olduğunu dramatik bir dille ifade eder. Bu tarih, Adalar’daki demografik yapının değiştiği, orijinal sahiplerin adadan ayrıldığı ve mülklerin bakımsız kaldığı bir döneme denk düşer. Ahşap bir yapının çatısının akması veya kaplamasının bozulması, kısa sürede taşıyıcı sistemin çürümesine yol açtığı için, bu dönem köşk için kritik bir eşik olmuştur. “Yıkılmaya terk edilme” ifadesi, yapının neredeyse kaybedilmek üzere olduğunu, ancak strüktürel iskeletinin direndiğini gösterir.
Neyse ki Apostolidi Köşkü, yok olmaktan kurtarılan şanslı örneklerden biridir. “Yeni sahipleri tarafından restore edilmiş” olması , özel sektör veya şahıs girişiminin koruma alanındaki önemini vurgular. Restorasyonun niteliği hakkında detaylı teknik raporlar bulunmamakla birlikte, yapının günümüzde “iyi durumda” ve “görkemli” olarak tanımlanması , uygulamanın başarılı olduğunu düşündürmektedir.
Restorasyon sürecinde muhtemelen şu adımlar izlenmiştir:
Köşkün adresi olan Refah Şehidleri Caddesi, No. 13, rastgele bir lokasyon değildir. Bu cadde, Heybeliada’nın tarihi gelişim aksı üzerinde, deniz manzarasına hakim ve rüzgar sirkülasyonuna açık prestijli bir hattır. Köşede yer aldığı belirtilen (bazı kaynaklarda) yapı, bu konumuyla kentsel mekana referans verir. 1862 tarihli giriş kapısı üzerindeki kitabe, yapıyı sokaktan geçenler için bir tarihsel nirengi noktasına dönüştürür.1 Bu tarih ibaresi, yapının tapusu niteliğindedir ve kentsel hafızanın sürekliliğini sağlar.
Heybeliada Apostolidi Köşkü, mimari, tarihi ve sosyal katmanlarıyla çok boyutlu bir okumayı hak etmektedir. 1862 yılında Avukat Yeorgi Apostolidis tarafından inşa ettirilen bu yapı, Neo-Klasik üslubun ahşap malzeme ile girdiği sentezin en erken ve en başarılı örneklerinden biridir.1
Raporun bulguları ışığında şu temel sonuçlara varılabilir:
Gelecek perspektifinde, Apostolidi Köşkü’nün sadece fiziksel olarak değil, hikayesiyle birlikte korunması önemlidir. Yapının, Heybeliada’nın kültürel rotalarında bir durak noktası olarak değerlendirilmesi, mimarlık tarihi öğrencileri ve araştırmacılar için bir vaka analizi olarak sunulması, bu mirasın sürdürülebilirliğini sağlayacaktır. Apostolidi Köşkü, ahşap perdeleri arkasında 150 yıllık bir İstanbul masalını saklamaya ve anlatmaya devam etmektedir.
Aşağıdaki tablo, Apostolidi Köşkü’ne dair tespit edilen temel verileri özetlemektedir:
| Kategori | Detaylı Bilgi | Kaynak |
| Yapı Adı | Apostolidi Köşkü (Apostolidi Evi) | 1 |
| Konum | Heybeliada, Refah Şehidleri Caddesi, No. 13 | 1 |
| Yapım Yılı | 1862 | 1 |
| Bani (İlk Sahibi) | Avukat Yeorgi (Yeorgios) Apostolidis | 1 |
| Mimari Üslup | Neo-Klasik (Ahşap Yorumlu) | 2 |
| Karakteristik Özellikler | Üçgen pencere alınlıkları, yuvarlak çatı pencereleri (oklüs), duvara yapışık sütunlar, üstü kapalı zemin terasları. | 2 |
| Durumu | Restore edilmiş, iyi durumda (1980’de terk edilmişti). | 1 |
| Benzer Yapılar | Mavromatis Köşkü, Triandafilidis Köşkü | 2 |