Çarşı içindeki Aya Nikola Kilisesi’nin karşısında “ARCİMİDİS” adında yaşlı ve son derece aksi bir adam tarafından işletilen bir aktar dükkanı vardı.
Bu dükkanda, bin bir çeşit baharat yanında, çamaşır sodası, çivit, lohusa ve kaynana şekerleri, akideler, leblebi tozları, fare kapanları, tahta fırçalar, kaşıklar, oyuncaklar, balık ve olta malzemeleri satılırdı.
Ahşap kapının hemen üst tarafına asılmış olan çıngırak, kapı her açıldığında, çınlayarak müşterinin geldiğini ilan ederdi.
Neredeyse yarım yüzyıla yaklaşan bir süre boyunca dükkanın köşe bucağına sinmiş olan baharatların keskin kokuları, içeri giren müşterileri bir anda sersemletirdi.
Çarşıya yakın ve ayakaltında olduğundan önünden geçenler vitrine göz atmadan edemezlerdi.
Dükkanın tavana kadar yükselen ahşap vitrininde, ağzı kapaklı büyük cam bir kavanozlara konulmuş renkli bilyeler, kaynana ve akide şekerleri, metal çocuk arabaları, toplar ve oraya buraya atılmış, satın alınmayı bekleyen tahta topaçlar sergilenirdi.
İçeride tezgâhın üzerindeki çikolata ve pralin kutuları, içinden yerli artistlerin küçük fotoğrafları çıkan “Golden” ve “Zambo” sakızları ve leblebi tozu çocuklar için “ARCİMİDİS”in dükkânını vazgeçilmez bir yer yapardı.
Leblebi tozu, sivri tarafından kesilerek kütleştirilmiş dondurma külahlarının içinde satılırdı.
Leblebi tozlarını ağızları içine dolduran çocuklar birbirinin yüzüne doğru “Yu-suf, Yu-suf, Yu-suf” diyerek leblebi tozu püskürtürdü.
Her bir “suf” hecesinin sonunda, etrafa yoğun bir şekilde dağılan leblebi tozları çocukları mutlu eder, kahkahaları etrafı çınlatırdı.
Ey! Arcimidis!
Toprağın bol olsun…
Huzur içinde uyu…
Diye kaleme almış ilk kitabında Heybeliadalı Avukat dostumuz sevgili Tunç LOKUM beyefendi…
Tunç LOKUM, “Heybeliada’ya Bir Bilet / Denizler Kitabevi”…