Marmara’nın gerçek paşası

Marmara’nın gerçek paşası
Yayınlama: 05.03.2020
Düzenleme: 13.12.2022 15:24
A+
A-

O en büyük (tonaj olarak), en yaşlı, en hızlı olduğu için değil, en zarifi olduğu için sevgilisi olmuştur Marmara’nın.

Fotoğraf: Serhat Özşen

O en büyük (tonaj olarak), en yaşlı, en hızlı olduğu için değil, en zarifi olduğu için sevgilisi olmuştur Marmara’nın. Ve hala “en”lerini korumaktadır. 1952 yılından bu yana İstanbul’dan doğru Marmara sularında binlerce seferle milyonlarca insanı taşımıştır aralıksız. Fatih, Kadıköy ve Beyoğlu gibi yeni yetme “hi-tec” vapurlara bıyık altından gülercesine süzülmeye devam ediyor hala Marmara sularında.

Savaşa niyet kızağa biner, 1952 yılında İstanbul’a kısmet suya iner Paşabahçe. Rivayete göre İtalyanların savaşın bitmesiyle ne yapacaklarını şaşırdığı omurga-posta yığını, “bahçe” sınıfı vapur arayışındaki Türkiye’den gelen siparişle bir gecede savaş gemisi yerine bir şehir hatları vapuruna dönüştürülüveriyor. 1 Temmuz’da patlatılan şampanyanın ardından Paşa, alışılageldik römorkörlerle çekilerek değil, 3200 beygirlik kendi makineleri ile 2,5 günlük yolculukla doğum yeri Taranto’dan ömrünün kalanını geçireceği İstanbul’a varıyor.

Paşabahçe vapuru Heybeliada vapur iskelesinde

Üst katlarında yer alan açık yaz bahçesi ve ön ölümlerinde yer alan yarı açık kış bahçeleri nedeniyle “bahçe” sınıfı olarak adlandırılan serinin diğer vapurlarından Fenerbahçe ve Dolmabahçe artık seferde değil. Yakın zamanda Koç Müzesi’ne bağlanan Fenerbahçe’nin aksine Dolmabahçe 1994 yılında hurdaya çıkmaktan kurtulamadı. 1989 ve 1990 yıllarında Haliç Tersanesi’nde yapılarak filoya eklenen -ve sert hatlarıyla çok tartışılan- Fahri Korutürk ve Bahçekapı (adı daha sonra Emin Kul olarak değiştirildi) vapurları da bu sınıfa dahil edilmişlerdir.

Tekrar Paşa’ya dönersek; öncelikle büyüktür. Ama daha önemlisi Ufukta görülüp de biraz seçilmeye başlandığında hemen ayırt edilmesini sağlayan özellikleri vardır aşa’nın. En başta direğinde yer alan sahanlık ya da devasa boyutları ama bu boyutlara karşın bir kuğu kadar zarif oluşu. Hele ki üst kata çıkan merdeiven sahanlığında alışıldık künye alanında yer alan Artemis figürü onu eşsiz kılan özelliklerinden biridir. Bir de üzerine makine dairesinde, tam da devir satlerinin arasınd yer alan bir çelik kalp figürü son derece naif bir detaydır. Üstkatlara ulaşımı merdiven alanlarının darlığından biraz eziyet gibi gelse de en üst açık güverteye bacanın içinden çıkılıyor olması da yine Paşa’ya özgü bir ayrıntıdır.

Fotoğraf: Murat Koraltürk (wowTURKEY)

Teknik bir detaydan da bahsetmeden geçmemek gerekir ki bu vapurları kullanmış ve kullanan kaptanların hakkını verebilelim. Öncelikle her ne kadar Fenerbahçe ve Dolmabahçe’de olduğu gibi Paşabahçe’de de Sulzer marka dizel makineler kullanılmış olmasına karşın arada küçük bir fark vardır. Fenerbahçe ve Dolmabahçe’nin makineleri Sulzer lisans ile İskoçya’da üretilmişken Paşa’nın makinesi orijinal Sulzer etiketini taşımaktadır. Dönemin Sulzer makineleri iki zamanlıdır ancak şanzımanı yoktur. Bu nedenle tornistan yapılması gerektiğinde makineler stop edilerek pistonlara basınçlı hava pompalanarak motorlar ters yönde çalıştırılır. Bu durum sıcak motor yataklarına soğuk hava pompalanması sonucu motor ömrünün kısalmasına neden olmaktadır. Nitekim Dolmabahçe’yi 1994 yılında Aliağa’da sökümle biten yolculuğuna taşıyan sorun da motor bloğundaki çatlak olmuştur.

Bugünlerde Paşa’nın akibeti de merak konusudur. Deniz kültüründen yoksun bir topluma hizmet veren vapurların canlı birer organizma gibi olduklarını anlamalarını özellikle yerel yönetimlerden beklemek br nebze hayalcilik olacaktır. Öyle ki nasıl bir insanın adını kafanıza göre değiştiremezseniz bir deniz aracının adını da yine kafanıza göre değiştiremezsiniz. Hal böyle olunca ne yapacaklar Paşa’yı diye düşünmek yerine ne yapsak Paşa’yı diye düşünerek önceden harekete geçmek en doğrusu olacaktır. Müze, kültür merkezi ilk akla gelen alternatifler. Tabi bu alternatifleri ve diğerlerini gerçekçi bir bakış açısıyla, uygulanabilir ve daha önemlisi sürdürülebilir projeler olarak yaşam geçirmek daha tatsız bir sona sebep olmamak adına büyük önem taşımaktadır. Bir zamanların diğer bir efsane gemisi M/V Akdeniz’in Tuzla’daki içler acısı halinden çıkartılacak fazlaca ders söz konusudur. Kanaatimce geniş katılımlı bir platform başta Paşabahçe olmak üzere Şehirhatları mirasının nasıl değerlendirileceğine dair projeler üretmek üzere bir araya gelmelidir. Bu yazıyı hazırlarken de faydalandığım wowTURKEY.com bu platform için doğru bir adres olabilir.

Kaynak: wowTURKEY, Wikipedia, Haydarpaşa İskelesi’nde geçen çocukluk günleri, Marmara’da geçen kırk yıl…

Diyerek kaleme almış Hakan Tiryaki…

Günümüzde ise gitsin mi?

Kalsın mı?

Kalacak ise nerede kalsın?

Fotoğraf: Ali Bozoğlu

Boğaz’a dönüyor

Boğaz’a dönüyor

YILLARCA İstanbul Boğazı’nda yolcu taşıyan 67 yaşındaki Paşabahçe vapuru jilet olmaktan kurtuluyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 10 yıl önce Beykoz Belediyesi’ne devrettiği Paşabahçe’yi geri istedi. Beykoz Belediyesi de onarılıp 2 yıl içinde yeniden yüzer hale getirilmesi koşuluyla vapuru iade etti. Paşabahçe, Boğaziçi hattında yeniden yolcularıyla buluşacak.

SEFER YAPAMAZ HALE GELMİŞTİ

73 metre boyundaki Paşabahçe vapuru, 2009 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi, İDO ve Beykoz Belediyesi arasında yapılan protokolle Beykoz Belediyesi’ne devredildi. 2010 yılında Beykoz sahiline bağlanan Paşabahçe, kısa bir süre nikâh salonu olarak kullanıldıktan sonra çürümeye terk edildi. Gövde saclarının çürümesiyle de vapur sefer yapamaz hale geldi.

BOĞAZİÇİ’NİN EN HIZLISIYDI

Paşabahçe İtalya’daki Cantieri Navale di Taranto tezgâhlarında yolcu vapuru olarak inşa edildi. Paşabahçe vapuru, güçlü motoru ve sağlam tekne yapısıyla İtalya’dan İstanbul’a 2.5 günde geldi. Saatte 18 mil hız yapabilen Paşabahçe, hizmette kaldığı 58 yıl boyunca İstanbul sularında Adalar ve Yalova hattında yolcu taşımacılığı yaptı.

Beykoz sahilinde jilet olacağı günü bekleyen tarihi Paşabahçe Vapuru, İBB’nin girişimiyle yeniden Boğaz ile buluşuyor.

Tarihi paşabahçe vapuru yeniden Boğaz'a açılıyor

10 yıl önce İBB yönetiminin Beykoz Belediyesine hibe ettiği vapur, Şehir Hatları AŞ tarafından restore edilerek yeniden deniz ulaşımına kazandırılacak.

Bir önceki İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yönetiminin, 10 yıl önce Beykoz Belediyesi’ne hibe ettiği tarihi Şehir Hatları AŞ’nin sembol gemilerinden Paşabahçe Yolcu Vapuru, adını aldığı sahilin yanı başında çürümeye terk edilmişti. Kısa bir süre nikah solonu olarak kullanılan vapur, sonra müze yapılmak istendi. Hatta, Boğaz’da batırılarak su altı canlıları ve dalış tutkunları için rota yapılması gündeme geldi. Ancak, projelerin hiç birisi gerçekleşmedi ve estetik harikası gemi, 10 yıl boyunca Beykoz sahilinde çürümeye terk edildi.

Geçen ay sökülmek üzere ihaleye çıkarılan 67 yaşındaki vapur, İBB’nin girişimleriyle jilet olmaktan kurtuldu. İBB’nin gemiyi Boğaziçi’ne yeniden kazandırmak üzere geri istemesi üzerine, önce ihale iptal edildi. Beykoz Belediye Meclisi de bugün oybirliğiyle aldığı kararla, “Paşabahçe’nin, yolcu vapuru olarak kullanılması ve 2 yıl içinde yüzer hale getirilmesi şartıyla İBB İştiraki Şehir Hatları AŞ’ye bedelsiz tahsisi“ni onaylandı.

İstanbul’un çok önemli tarihi olaylarına tanıklık etmiş gemi, İBB tarafından restore edildikten sonra yeniden Boğaz’la ve yolcularıyla buluşacak.

Karardan duyduğu memnuniyeti dile getiren Şehir Hatları AŞ Genel Müdürü Sinem Dedetaş, “Başkanımız Ekrem İmamoğlu talimat verdi. Beykoz Belediyesi ile anlaştık ve tarihi vapurun yeniden filomuza katılmasını istedik. Destek olmak isteyenler, vapurun geri dönmesi için emek verenler var. Paşabahçe, birlikte yürütülecek bir projeyle gerekirse imece usulü Boğaz’a yeniden kavuşacak” diye konuştu.

Bakımsız kalan gemiyi inceleyen İBB uzmanları; vapurun dış metalinin oksijen ve deniz suyu nedeniyle korozyona uğradığını, saç aksamının tümüyle yenilenmesi gerektiğini, sefer yapabilecek durumda olmadığını ve ağır bakım maliyetleri gerektirdiğini tespit etti.

BOĞAZ’IN EN HIZLISI VE EN GÜZELİYDİ

İstanbulluların da yaşatılması için kampanya başlattığı 67 yaşındaki Paşabahçe Vapuru, İstanbul Boğazı’nın en “hızlısı” ve “hafızası” olmasının yanı sıra ince narin tasarımıyla da Boğaziçi’nin incisiydi.

1952 yılında İtalya’nın Toronto şehrinde savaş gemisi olarak yapılan tarihi vapur, 2. Dünya savaşı sona erince Türkiye’den gelen talep üzerine İtalya’da bir gecede şehir hatları formuna çevrildi. Güçlü motoru ve sağlam tekne yapısıyla İtalya’dan İstanbul’a 2,5 günde gelen gemi, saatte 18 mil hız yapabiliyor.

73,71 metre boya, 13,17 metre ene ve 3,27 metre derinliğe sahip vapur, tam 58 yıl Boğaz’ın iki yakasında şehrin beyefendilerine ve hanımefendilerine hizmet verdi. Hizmette kaldığı 58 yıl boyunca İstanbul sularında Adalar ve Yalova hattında yolcu taşımacılığı yaptı.

2010 yılında İBB yönetimi tarafından emekliye ayrılarak Beykoz Belediyesi’ne hibe edilen Paşabahçe Yolcu Vapuru, müze yapılmak istendi. Ancak yeterli kaynak ve sponsor bulunamadığı için restorasyon ve bakımı yapılamadı. Uzun yıllar Beykoz Belediyesi önündeki sahilde demirleyerek atıl bırakıldı.

ADAGAZETESİ – Paşabahçe vapuru

Bir Yorum Yazın

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

Exit mobile version