İstanbul, 1 Ekim 2025 – Marmara Denizi’nin ekosistemini korumak amacıyla 2012 yılından beri uygulanan endüstriyel balıkçılık yasağı, son dönemde hem ihlallerle hem de lobi faaliyetleriyle karşı karşıya. Prens Adaları (Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada) ile Kartal-Kadıköy kıyı şeridi arasındaki hassas deniz alanı, lüfer, palamut ve kofana gibi nesli tehlike altındaki balık türleri için bir “deniz vahası” haline gelmişken, iki hafta önce çekilen görüntüler skandalı gözler önüne serdi. Üç gırgır teknesinin yasak bölgede avlandığı ihbarı, Sahil Güvenlik Komutanlığı’na ulaştırıldı ancak müdahale olup olmadığı belirsizliğini koruyor.
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın 18 Ağustos 2012 tarihli Resmi Gazete tebliğiyle hayata geçirilen yasak, yaklaşık 15 yıldır Marmara’nın balık popülasyonunu ve deniz tabanını koruyor. Bölge, balıkların doğal üreme ve barınma alanı olarak işlev görüyor; bu sayede sadece Adalar’ı değil, tüm Marmara Denizi’ni besleyen bir can damarı haline geldi. Ancak, son görüntüler bu başarı hikâyesini gölgeliyor. Duyarlı bir vatandaşın ihbar hattına gönderdiği videolarda, Balıkçı Adası (Tavşan Adası) ile Büyükada arasındaki sularda üç gırgır gemisinin faaliyet gösterdiği net bir şekilde görülüyor.
Duyarlı Vatandaşın Anlatımı: “Bekleyemedik, Ama Denizi Koruyalım”Olayı belgeleyen vatandaş, “İki hafta önce çekildi bu görüntüler. Üç gırgır gemisi yasak alanda avlanıyordu. Hemen Sahil Güvenlik’e şikâyet ettik, ama müdahale edip etmediklerini bilemiyoruz; işimiz vardı, bekleyemedik” dedi. Görüntülerde, kırmızı ve mavi tonlarında teknelerin devasa ağlarla deniz dibini taradığı, arka planda ise adanın siluetleri belirginleşiyor. Bu ihlal, yasağın etkinliğini sorgulatırken, uzmanlar “Tek bir ihlal bile ekosistemin yıllarca süren toparlanmasını baltalayabilir” uyarısında bulunuyor.
Yasak, son günlerde endüstriyel balıkçılık birliklerinin kampanyasıyla gündeme taşındı. “300 milyon dolarlık ekonomik zarar”, “Gırgır avcılığı kültürel miras” ve “Yasak ada halkına zarar veriyor” gibi argümanlarla kamuoyu oluşturmaya çalışan lobi, koruma alanının açılmasını talep ediyor. Ancak bu talepler, yerel küçük ölçekli balıkçılar, çevreciler ve sivil toplum kuruluşları (STK’lar) tarafından “Marmara’ya ihanet” olarak nitelendirildi.