Toplumun en önemli yapısı olan aile kurumunu bir bebekle taçlandırmak birçok çiftin hayalini süslemekte. Bu hayaller ışığında birbiri ardına uygulanan tüp bebek tedavilerine rağmen karşılaşılan başarısız sonuçlar ise anne-baba olmak isteyen bireyleri derin üzüntüye boğmakta. Olumsuz sonuçların sebepleri kişiden kişiye değişiklik gösterse de bu sebeplerin arasında ilk sıralarda gelenlerden biri rahmin transfer edilen embriyoyu kabul etmemesi oluyor. Son yıllarda üreme genetiği alanında geliştirilen en önemli testlerden biri olan ERA testi sayesinde bu problemin tedavi öncesinde tespiti mümkün. Ayrıca, ERA test ile rahmin embriyoyu kabul etme olasılığının en yüksek olduğu gün belirlenip belirlenen günde gerçekleştirilen embriyo transferi ile başarılı gebelikler elde edilebiliyor.
Üremeye yardımcı tedavi yöntemlerinde son yıllarda gözlenen baş döndürücü gelişmeler sayesinde çocuklarını kucağına alma mutluluğuna ulaşan çiftlerin sayısı her geçen gün artmakta. Bebeklerinin kokusunu içine çekerek hayatlarının en güzel günlerini yakalamak isteyen çiftler için başvurulan tüp bebek tedavilerinde başarının anahtarı teknolojinin önderliğinde gerçekleştirilen kapsamlı bir çalışma, değerlendirme ve planlama süreci. Başarıya giden yoldaki kapıları açmak için çiftlerin ve bu dönemin en doğru şekilde yönetilmesi, karşılaşılabilecek tüm kötü sürprizleri ortadan kaldırıcı alternatif çözümler geliştirilmesi gerek.
İspanya’da Prof. Dr. Carlos Simon ve ekibi tarafından geliştirilen ERA testi, tüpbebek tedavilerinde önemli bir boşluğu dolduruyor ve başarılı gebelik için gerekli tüm çabayı gösteren çiftleri heyecanlandıran kıymetli bir gelişme olarak nitelendiriliyor.
ERA TESTİ İLE EMBRİYONUN RAHİMDE KABUL GÖRECEĞİ EN UYGUN GÜN BELİRLENİYOR!
ERA testi, bilimsel adı ile endometriyal reseptivite testi, rahimden alınan küçük bir doku parçasının genetik yapısının incelenmesi sonrasında embriyonun rahim tarafından kabul edilebileceği en uygun günün belirlenebildiği bir test ve bu açıdan alanında dünyada ilk olma özelliğini taşıyor. 2013 yılının ilk aylarından beri bu testin kliniklerinde uygulandığını belirten Bahçeci Sağlık Grubu Başkanı Prof. Dr. Mustafa Bahçeci; “Şimdiye kadar 500’den fazla aday çiftte ERA testi uygulaması gerçekleştirdik ve sonuçlarımız gerçekten de bu çiftlerin %28-30’unda rahim dokusunun beklediğimiz günde embriyo için hazır olmadığını gösterdi. Bu vakalarda gerçekleştirilen yeni bir tedavide ERA sonucuna göre uygulanan embriyo transferi sonrasında ise bu hastalarımızda aynı yaş gurubunda beklenen gebelik oranları elde edebiliyoruz. Bu açıdan bakıldığında, ERA testi ile genetik olarak rahmin embriyoyu tutma potansiyelinin belirlenmesi ile biz infertilite uzmanlarına hiç bilmediğimiz ya da tedavide etkinliğini tahmin edemediğimiz bir kapı açılmış oldu”dedi.
TEKRARLAYAN TÜP BEBEK BAŞARISIZLIĞINA BAĞLI OLUŞAN KAYGI ERA TESTİ İLE ORTADAN KALKIYOR…
Çocuk sahibi olmak isteyen çiftler, anne- baba olma yolunda gerçekleştirdikleri tedavi süreci içinde zaman zaman başarısızlık yaşayıp umutsuzluğa kapılabiliyorlar. Yaşanan bir veya iki başarısızlık sonrası planlanacak yeni bir tedavide tekrar olumsuz bir sonuçla karşılaşacakları endişesi gerçekten on derece yıpratıcı ve ağır bir yük. Ancak burada önemli olan ümitsizliğe kapılmamak ve pes etmemek. Tıbbın her geçen gün sunduğu yenilikler çiftlere bu anlamda moral kaynağı ve umut ışığı olmakta. Bu yeniliklerden birisi de tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları yaşayan çiftlerde gebe kalma ihtimalini anlamlı olarak arttırdığı bilimsel çalışmalar ile gösterilen ERA testi.
Prof. Dr. Mustafa Bahçeci; özellikle son 4 yıldır yapılan çalışmalarda, kaliteli embriyo elde edilmiş ve yüksek gebe kalma beklentisi içinde olan fakat başarısızlık yaşamış çiftlerde yapılan ERA testi sonrasında bu çiftlerin dörtte birinde aslında rahmin embriyoyu tedavide beklenen gün dışında bir dönemde kabul ettiği tespit edilebiliyor. Böylece bu çiftlerde yeni bir tedavide gününe uygun yapılan embriyo nakli sonrası da başarılı gebelikler elde edilebiliyor” diyerek tüp bebek tedavilerinde rahmin embriyoyu tutma gününün ve rahme tutunma gücü en yüksek embriyonun tespit edilebilmesi ile tedavide başarıyı artırmanın ve çiftlerin hasretle bekledikleri çocuklarını kucaklarına almanın müjdesini verebildiklerini dile getirdi.
ERA TESTİ YALNIZCA BAŞARISIZ TÜP BEBEK DENEYİMİ YAŞAYAN BİREYLERE UYGULANAN BİR TEST DEĞİL!
ERA testi halen genel olarak tüp bebek tedavisinde üst üste başarısız sonuçlarla karşılaşan kişilerde yapılan bir test. Bununla birlikte alınan başarılı sonuçlar sonrasında karşımıza çıkan en önemli sorulardan biri, ERA testinin sadece tekrarlayan başarısız tüp bebek deneyimlerinde mi uygulandığı oluyor. Konuyla ilgili açıklama yapan Prof. Dr. Mustafa Bahçeci; “Bu konuda bizi asıl heyecanlandıran, ERA testinin ilk kez tedaviye başlayacak çiftlerde tedavi sonucuna olası faydasının değerlendirilebilmesi amacı ile başlatılan ve bizim de Türkiye’den tek klinik olarak içinde olduğumuz dünya genelinde 25’ten fazla kliniğin ortaklaşa gerçekleştirdiği çalışmanın ilk değerlendirme sonuçlarının kısa bir süre önce açıklanmış olması. Amerikan Üreme Tıbbı Derneği’nin bu yılki toplantısında ödüllendirilen çalışmada ortaya çıkan sonuçlar, ERA testinin sadece tekrarlayan başarısızlık yaşanan çiftlerde değil, ilk kez tedavi planlanan hastalarda da klasik embriyo transferi yaklaşımına göre gebelik şansını %25 arttırdığını gösteriyor” ifadesinde bulundu.
TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE ELDE EDİLEN BAŞARI TESADÜF DEĞİLDİR…
Tüp bebekte tedavi aşamaları her ne kadar rutin bir süreçmiş gibi görünse de gelişen teknoloji ve yeniliklerin yanı sıra her hastanın kendine ait özellikleri ve hikayesi ayrı olarak ele alınmakta ve tedavi kişiye özel şekilde değerlendirilmektedir. Prof. Dr. Bahçeci; “Son 5 yılda üreme tıbbı ve tedavisinde karşılaştığımız yenilikler ve elde edilen bilgi, genel olarak bakıldığında ondan önceki 15-20 yıla bedel. Önümüzdeki 5 yıl, bu yeniliklerin ve bilgi düzeyimizin katlanarak arttığı bir dönem olacak. Uzman hekimler olarak bizlerin de görevi hastalarımıza bu gelişmelerden en fazla fayda görebilecekleri şekilde olanak sağlamak ve yardımcı olmak” diyerek çiftlere uygulanan özel programlarla tedavi öncesi geniş çaplı bir değerlendirmenin ele alındığını ve doğru tedavi seçenekleri tercih edildiğinde başarının bir şans olmadığını belirtti