Türk Hava Sahasında Menşei Belirsiz (S)İHA’lar: Karadeniz Ekseninde Düşük Yoğunluklu Bir Yoklama mı?

Türk Hava Sahasında Menşei Belirsiz (S)İHA’lar: Karadeniz Ekseninde Düşük Yoğunluklu Bir Yoklama mı?
Yayınlama: 20.12.2025
A+
A-

Son günlerde Türk hava sahasında yaşanan iki ayrı insansız hava aracı (İHA/SİHA) vakası, salt teknik arıza ya da tesadüf açıklamalarının ötesinde, daha dikkatli bir okuma gerektiriyor.

Önce menşei belirsiz bir (S)İHA’nın Türk hava sahasına girmesi ve NATO/Milli görevdeki bir F-16 tarafından angajman kuralları çerçevesinde düşürülmesi yaşandı. Bu olay, Türkiye’nin hava sahası ihlallerine karşı takip–teşhis–karar–vuruş zincirini etkin biçimde işlettiğini göstermesi bakımından kendi başına kapalı ve olağan bir savunma refleksi olarak değerlendirilebilir.

Ancak hemen ardından İzmit’te bir Rus yapımı Orlan-10 İHA’nın bulunması, tabloyu değiştirdi.

Orlan-10, sıradan bir keşif platformu değildir. Elektronik harp, sinyal istihbaratı, radar ve hava savunma sistemlerinin tepkilerini ölçmeye dönük kabiliyetleriyle bilinir. İstanbul’a ve kritik sanayi-lojistik altyapıya bu denli yakın bir noktada ortaya çıkması, “kontrolden çıkma” ihtimalini zayıflatmaktadır. Zamanlama ve coğrafya birlikte okunduğunda, bu durumun çok katmanlı bir yoklama niteliği taşıdığı söylenebilir. Bu gelişmeler birkaç senaryo etrafında değerlendirilebilir:

  1. Teknik arıza / yön kaybı:
    Savaş ortamlarında mümkündür; ancak Orlan-10’un menzili, profili ve düşme noktası bu ihtimali düşük kılmaktadır.
  2. Hava savunma kapasitesi yoklaması:
    En güçlü olasılık budur. Türkiye’nin radar kapsaması, reaksiyon süresi, angajman eşiği ve NATO-milli görev ayrımının gerçek zamanlı olarak test edilmesi söz konusu olabilir. Bu, fiilî bir saldırıdan ziyade “ne kadar derine girilebildiğini ölçen” düşük yoğunluklu bir stratejik nabız yoklamasıdır.
  3. Karadeniz’de gerilim üretme arayışı:
    Ukrayna savaşının kara cephesinde sıkıştığı bir dönemde, Karadeniz’in yeniden ısıtılması bazı aktörler açısından işlevsel görülebilir. Montrö rejimi nedeniyle Türkiye bu denklemde kilit ülkedir. Düşük yoğunluklu ve inkâr edilebilir araçlar olarak İHA’lar bu tür asimetrik baskılar için elverişlidir.
  4. Hava savunma mimarisinin hibrit yapısının test edilmesi:
    S-400 sürecinden bağımsız olarak, Türkiye’nin NATO sistemleri, millî radar-komuta yapıları ve yeni yerli hava savunma unsurlarının ne ölçüde bütünleştiği teknik olarak yoklanıyor olabilir.

Genel Resim Ne Söylüyor?

Ortada Türkiye’ye yönelik doğrudan bir saldırı yok. Ancak Türkiye’nin karar alma refleksi, siyasi söylem ile askerî kapasite arasındaki uyum ve kriz eşiği sahadan gözlemleniyor olabilir. Asıl mesele failden ziyade, Türkiye’nin hangi eksene itilmek istendiğidir.

Bu tür olaylar tekil kalırsa yönetilebilir; ancak seri ve çeşitlenen bir hâl alırsa, Türkiye’yi Karadeniz merkezli daha geniş bir jeopolitik gerilimin içine çekmeyi hedefleyen bir sürecin parçası hâline gelebilir.

Yaşananlar ne basit bir tesadüf ne de bir savaşın başlangıcıdır. Daha çok, Türkiye’nin stratejik sinir uçlarına yapılan kontrollü bir temas olarak okunmalıdır. Bu temaslara verilen her tepki, bir sonraki adımın çerçevesini belirleyecektir.

Bu nedenle asıl kritik unsur tehdidin kendisinden çok, verilen refleksin stratejik hafızaya nasıl kaydedildiğidir. Türkiye açısından mesele taraf olmak değil; yangına itilmek istendiğini fark ederek, ulusal çıkar merkezli stratejik özerkliğini korumaktır.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

Exit mobile version