Son günlerde Türkiye’nin doğal gaz stratejisinde belirgin bir yön değişikliği yaşandığı görülüyor. Özellikle BOTAŞ ve Hükûmet yetkililerinin açıklamaları, ülkenin uzun süredir dayanağı ucuz “boru hattı gazı” — büyük ölçüde TurkStream / Blue Stream hattı ile gelen Rus gazı — bağımlılığını azaltmayı, yerine daha esnek ve çeşitlendirilmiş tedarik yolları koymayı hedeflediğini gösteriyor.
Neden Şimdi Değişim?
• Rusya’dan gelen boru hattı gazı tedarik anlaşmaları 2025 sonu itibarıyla sona eriyor ya da yeniden pazarlık masasına geliyor.
• Hâlihazırda Türkiye’nin gaz ithalatında Rusya’nın payı düşmüş durumda: 2000’li yılların başlarında yüzde ~60 iken, 2025’in ilk yarısında bu oran ~%37’ye geriledi.
• Aynı zamanda ülke, açık denizden çıkarılan iç gaz ve LNG altyapısını güçlendirmek, ve boru gazı dışında — spot veya uzun dönem LNG kontratlarıyla — tedarik portföyünü çeşitlendirmek için adımlar atıyor.
LNG’ye Geçişin Arka Planı ve Hedefleri
Türkiye, son dönemde bir yandan iç kaynaklardan (özellikle Karadeniz’de) gaz üretimini artırmayı planlarken, öte yandan LNG ithalatında ciddi bir artış trendine girdi.
• 2025 itibarıyla yapılan uzun dönem LNG anlaşmaları, Türkiye’nin gaz tedarik portföyünü çeşitlendirme planlarının somut ifadesi.
• Buna göre 2028’den itibaren yerli üretim + LNG ithalatı + mevcut boru hattı gazı kombinasyonuyle, Türkiye’nin yıllık gaz talebinin önemli bölümünün karşılanması ve enerji arz güvenliğinin artırılması hedefleniyor.
• Hatta uzun vadede, Türkiye’nin bir “enerji merkezi / gaz hubı” olma vizyonu göz önünde — ithal ettiği LNG’nin veya ürettiği gazın yeniden ihraç edilmesi söz konusu olabilir.
Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Bu yönelim, stratejik açıdan birçok avantaj barındırsa da — özellikle dışa bağımlılığı azaltma, arz güvenliğini artırma ve tedarik esnekliği sağlama açısından — bazı riskleri ve soruları da beraberinde getiriyor:
• Boru hattı gazı (özellikle Rusya’dan) hâlâ fiyat açısından rekabetçi. Bu nedenle, LNG’nin maliyeti ve uluslararası piyasalardaki fiyat dalgalanmaları Türkiye’nin enerji bilançosunu etkileyebilir.
• LNG’ye ağırlık vermek, tedarik çeşitliliği ve esneklik sağlasa da, altyapı, depolama, terminaller ve lojistik açısından sürdürülebilir yönetim gerektiriyor. Türkiye son yıllarda bu alanda yatırım yaptı ama uzun vadede bu altyapının etkin işletilmesi önemli.
• Jeopolitik bağlamda: Rusya ile bağların zayıflatılması, dış politika ve enerji bağımsızlığı açısından avantajlı gözükse de, dengeli bir dış politika ve enerji diplomasisi devam ettirilmezse, alternatif tedarikçilerle olan ilişkiler de risk taşıyabilir.
Neden Bu Dönemde US LNG ve Proje Payı Arayışı?
Son dönemde Türkiye — yalnızca LNG ithalatçısı olarak değil — aynı zamanda LNG piyasasında daha aktif bir oyuncu olma yönünde adımlar atıyor. Özellikle bazı “ABD doğal gaz projelerine hisse / pay alma” arayışlarının gündeme gelmesi, Ankara’nın sadece tüketici değil “tedarik zincirinin içinde” yer alma stratejisini gösteriyor.
Bu strateji, Türkiye’ye sadece kısa vadeli bir tedarik çeşitliliği değil; orta-uzun vadede enerji güvenliği ve dışa bağımlığın azaltılması açısından önemli bir esneklik kazandırabilir.
Dikkatli Dengelerle Geçiş Süreci
Türkiye’nin doğalgaz politikasındaki bu dönüşüm — ucuz Rus boru hattı gazından uzaklaşarak, LNG ve yerli üretime yönelme — hem ekonomik hem stratejik hem de jeopolitik açıdan mantıklı görünüyor. Ancak bu süreç, dengeli ve dikkatli bir planlama, enerji altyapısı yatırımları, dış tedarikçilerle sürdürülebilir ilişkiler ve uluslararası piyasa fiyatlarındaki dalgalanmalara karşı hazırlık gerektiriyor.
Eğer bu plan dikkatli uygulanırsa, Türkiye hem enerji arz güvenliğini artırır, hem döviz yükünü azaltır, hem de uzun vadede enerji bağımsızlığına doğru önemli bir adım atmış olur.
⸻
Haluk Direskeneli, Aralık 2025