Büyükada Müslüman Mezarlığı

Büyükada Müslüman Mezarlığı
Yayınlama: 01.11.2025
Düzenleme: 01.11.2025 13:59
A+
A-

İstanbul’un Prens Adaları’nın en büyüğü olan Büyükada, yüzyıllardır farklı inançların, kültürlerin ve kimliklerin bir arada yaşadığı özgün bir adadır. Bu çok katmanlı kimliğin en sessiz, ama en derin tanığı ise Büyükada Müslüman Mezarlığı’dır.

Tepeköy sırtlarında, çam ve selvi ağaçlarının gölgesinde yer alan bu mezarlık, yalnızca bir defin alanı değil; adalıların tarihsel hafızası, doğayla birleşen bir anma mekânıdır.

Tarihsel Arka Plan

Büyükada Müslüman Mezarlığı, 20. yüzyıl başlarında adada yaşayan Müslüman nüfusun artması üzerine, Sadrazam Rıfat Paşa’nın önerisiyle oluşturulmuştur[^1].
Alan, Osmanlı son döneminden Cumhuriyet’in ilk yıllarına uzanan defin kayıtlarıyla, ada tarihinin sürekliliğini belgelemektedir.

Doğal peyzajı, özellikle selvi ve çam ağaçlarının yoğunluğu, mezarlığın karakterini belirler. Selvi, Türk-İslam geleneğinde ölümsüzlüğün, vakar içinde bekleyişin ve manevi sürekliliğin sembolüdür[^2]. Bu ağaçlar, zamanın ve unutuluşun karşısında birer “sessiz tanık” olarak yükselir.

Mekânsal ve Mimari Özellikler
• Konum: Tepeköy sırtlarında, deniz manzarasına hâkim bir noktada, doğal eğimi izleyen yollar ve çam-selvi örtüsüyle çevrilidir.
• Yapısal doku: Mezar taşları arasında sade Osmanlı tarzı sandukalar, Cumhuriyet dönemi mermer taşlar ve modern dönem granit uygulamaları yan yana bulunur.
• Bitki örtüsü: Selvi ağaçlarının dik duruşu, ölümün dinginliğiyle yaşamın diriliğini aynı anda yansıtır.
• Peyzaj hissi: Alanın sessizliği ve gölge oyunları, adalıların doğayla bütünleşmiş ölüm anlayışını somutlaştırır[^3].

Bir gözlemci şöyle aktarır:

“Selvilerin gölgeleri taşların üzerine düşerken, zamanın yavaşladığı hissediliyor. Ölüm burada sessizlik değil, devamlılık gibi.”[^4]

Bu Mekânda Yatan Seçkin Kimlikler

Büyükada Müslüman Mezarlığı, adanın kültürel ve entelektüel tarihine yön vermiş çok sayıda ismin son durağıdır.

Tarihsel dönemin önemli isimleri:
• Ahmet Refik Altınay – Tarihçi, yazar
• Şakir Paşa ve ailesi – Osmanlı devlet adamı
• Aliye Berger – Ressam
• Doğan Avcıoğlu – Gazeteci, yazar
• Melih Cevdet Anday – Şair, yazar
• İbrahim Necmi Dilmen – Eğitimci, dilbilimci[^5]

Yakın dönemde defnedilen isimler:
• Mete Akyol (1935–2016) – Gazeteci, yazar, televizyoncu. Uzun yıllar Milliyet ve Cumhuriyet’te yazılar kaleme aldı. Büyükada’daki eviyle özdeşleşen bir ada sakiniydi[^6].
• Cemal Reşit Eyüboğlu (1940–2019) – Mimar ve akademisyen; adanın mimari mirasına ilişkin araştırmalarıyla tanınmıştır[^7].
• Selma Yalçın (1945–2021) – Adalar Belediyesi’nin ilk kadın meclis üyesi, eğitim gönüllüsü[^8].

Bu isimler, mezarlığın yalnızca geçmişin değil, adalı kimliğinin sürekliliğini temsil eden yaşayan bir bellek olduğunu göstermektedir.

Hafıza Mekânı Olarak Önemi

Büyükada Müslüman Mezarlığı, İstanbul’un çok katmanlı kültürel dokusu içinde “sessiz bir arşiv” işlevi görür.
Her taş bir hikâye, her selvi ağacı bir tanıktır.
• Selvi ve çam ağaçlarının varlığı, ölümün sükûnetini değil; doğanın sürekliliğiyle birleşen bir yaşam fikrini simgeler.
• Mezar taşları, Osmanlıca’dan Latin alfabesine geçiş sürecinin izlerini taşır.
• Adalı ailelerin soy zincirleri, taşlar ve yazıtlar aracılığıyla nesilden nesile aktarılır.

Böylece mezarlık, hem bireysel hatıraların hem de kolektif kimliğin mekânı haline gelir[^9].

Karşılaşılan Sorunlar ve Koruma İhtiyacı

Son yıllarda artan defin yoğunluğu, alanın bakım sorunlarını da gündeme getirmiştir.
• Tahribat ve yanlış onarımlar: Bazı mezar taşları yenilenirken özgün yazıtların kaybolduğu gözlenmiştir[^10].
• Selvi ağaçlarının yaşlanması: Bazı yaşlı selvi ağaçları devrilme riski taşımakta, yerine yenileri dikilmemektedir[^11].
• Bakım eksikliği: Alanın temizlik, drenaj ve patika onarımı konularında düzenli bakım gereklidir.
• Tanıtım eksikliği: Mezarlığın kültürel değerini anlatan tabela, plan ve dijital rehber eksiktir.

Bu durumlar, Büyükada’nın hafıza mirasını zayıflatma riski taşımaktadır.

Büyükada Müslüman Mezarlığı, İstanbul’un çok kültürlü tarihinin, adalı yaşamının ve Türk-İslam mezarlık geleneğinin birleştiği sessiz ama derin bir bellek mekânıdır.

Selvi ağaçlarının gölgesinde yürürken hissedilen dinginlik, geçmişle bugünü birbirine bağlar. Bu mezarlık, hem kayıplarımızı hem de hatırlama sorumluluğumuzu hatırlatır.
Korunması, yalnızca ölülerin değil; yaşayanların da tarihine sahip çıkmaktır.

Selvi Ağaçlarının Sembolizmi

Selvi ağaçları, Akdeniz kültürlerinde binlerce yıldır mezarlıkların simgesidir.
Yunan mitolojisinde “ölümsüzlük ağacı”, İslam geleneğinde ise “tevekkülün ve sabrın ağacı” olarak bilinir.

Osmanlı’dan günümüze, Türk mezarlıklarında selvi:
• Gökyüzüne uzanan biçimiyle ruhun yükselişini temsil eder,
• Her mevsim yeşil kalışıyla sürekliliği ve ahirete imanı simgeler,
• Kokusu ve gölgesiyle mekâna kutsal bir dinginlik kazandırır[^12].

Büyükada Mezarlığı’nda her selvi ağacı, yalnızca bir bitki değil, sessiz bir dua gibidir.

Haluk Direskeneli

Dipnotlar

[^1]: Büyükada Kültür Envanteri, “Büyükada Mezarlığı” kaydı, İstanbul Kültür Mirası Projesi, 2020.
[^2]: Eyice, S., Türk-İslam Mezarlıklarında Selvi Ağacının Sembolizmi, Sanat Tarihi Dergisi, 1998.
[^3]: Adalı Dergisi, Haziran 2025, “Bir Mezar Taşında İki Harf ve Bir Miras”.
[^4]: Aynı kaynak.
[^5]: Kültür Envanteri Veritabanı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, 2021.
[^6]: Milliyet Arşivi, “Gazeteci Mete Akyol Büyükada’daki Aile Mezarlığında Toprağa Verildi”, 2016.
[^7]: Mimarlar Odası İstanbul Şubesi Bülteni, 2019.
[^8]: Adalar Belediyesi Bülteni, 2021.
[^9]: Kısa Dalga, 2023, “Kentlerin Sessiz Hafızası Üzerine Bir İnceleme”.
[^10]: Adalı Dergisi, 2024, “Mezar Taşlarındaki Yanlış İsimler”.
[^11]: İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü, 2022 Raporu, “Adalar’da Ağaç Sağlığı İzleme Çalışmaları”.
[^12]: Öztürk, N., İslam Mezarlıklarında Bitki Kültürü, Türk Kültürü İncelemeleri Dergisi, 2009.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

Exit mobile version