İstanbul’un incisi Adalar, son yıllarda çevre felaketleri ve tarihi eserlerin yok edilmesiyle gündemden düşmüyor. Bu kez hedefte, Heybeliada’daki ormanlık alan içinde yer alan onlarca yıllık bir 1. sınıf tarihi yapı var. “Güçlendirme” adı altında başlatılan çalışmalar, adeta bir beton yığınına dönüşerek hem doğayı hem de tarihi mirası yok ediyor. Peki, bu rezalete kim dur diyecek? İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Adalar Belediyesi ve ilgili kamu kurumları bu çevre ve tarih katliamına nasıl seyirci kalıyor?
Heybeliada’da bulunan ve 1. sınıf tarihi eser statüsündeki onlarca yıllık bina, güçlendirme bahanesiyle tam bir inşaat alanına çevrilmiş durumda. Daha önceki yıllarda Adalar Belediyesi tarafından engellenen, ruhsatları iptal edilen, yıkım kararı alınan ve mühürlendiği belirtilen bu yapıda, şimdi ne hikmetse kapsamlı bir inşaat yükseliyor. Üstelik kapısına asılan Adalar Belediyesi’ne ait tabelada ne KUDEB (Kültürel Miras Koruma Müdürlüğü) izni ne de Koruma Kurulu onayı yer alıyor. Soru şu: Güçlendirme izniyle başlayan süreç, nasıl oldu da tarihi bir yapının betonarme bir yapıya dönüşmesine yol açtı?
Geçmişte, bir önceki kaymakamın bu inşaatı durdurduğu ve Koruma Kurulu’na yazı yazarak gereğinin yapılmasını istediği biliniyor. Ancak kaymakamın tayini çıkar çıkmaz, projenin önü açılmış görünüyor. Adalar Belediyesi önce yapı tadil tutanağı tutup mühürlese de, sonrasında aynı yerde inşaatın devam etmesine göz yummuş. BELTUR inşaatında olduğu gibi, “güçlendirme” senaryosuyla halkı kandıran zihniyet, Heybeliada’da da aynı oyunu mu oynuyor?
Tarihi eser katliamıyla yetinmeyen bu vurdumduymazlık, Heybeliada’nın plajlarında da kendini gösteriyor. Kıyı Kanunu hiçe sayılarak halkın denize erişimi engelleniyor, denizin içine platformlar kuruluyor. Yaklaşık 1000 kişiyi daha ağırlayarak kazancına kazanç katmayı hedefleyen bir işletme, bu platformlarla çevreyi talan ediyor. Yetkililer, “Durdurduk, mühürledik” diyerek poz verse de, yaz gelir gelmez bu platformların tahtalarla kaplanacağı aşikâr. Hemen yanındaki plajda ise denizin onlarca metrekarelik alanı doldurulmuş durumda. Çevre katliamına sessiz kalan Adalar Belediyesi ve İBB, bu skandal karşısında ne yaptı? “Yapı tadil tutanağı tuttuk, mühürledik” açıklamalarıyla geçiştirilen bu rezalet, çocuk kandırmaktan öteye gitmiyor.
Adalar’da kamu kurumlarının işlerini layıkıyla yapmadığı ortada. İnşaat izinlerinde bir sorun varsa, bu yapıyı kim durduracak? Yıkım kararı varsa, bunu kim uygulayacak? Belediye mi, kaymakamlık mı? Yoksa herkes topu birbirine mi atacak? Daha da önemlisi, “Kamu parasına sahip çıkacağız” diyerek haber yapmamdan dolayı beni hapse attıranlar, bu görüntüler karşısında ne yapacak? Aylarca cezaevinde kalmama neden olanlar, şimdi bu skandala karşı sessizliğini koruyacak mı?
Heybeliada’nın denizleri, ağaçları, tepeleri ve balıkları bu vurdumduymazlıkla yok olurken, ada sakinleri ve doğaseverler isyan ediyor: “Böyle bir rezalet gördünüz mü?” İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na, Adalar Belediyesi’ne, KUDEB’e ve Koruma Kurulu’na seslenen halk, bu çevre felaketi ve tarihi eser katliamının hesabını soruyor. Adalar’ın “müzmin şovmen başkanı” olarak anılan yetkililer, acaba yüzleri kızarmadan bu tabloyu nasıl izliyor?
Heybeliada’daki bu skandal, sadece bir inşaat meselesi değil; doğanın, tarihin ve halkın haklarının hiçe sayılması anlamına geliyor. Kamuoyu, yetkililerden acil bir açıklama ve somut adımlar bekliyor. Aksi halde, İstanbul’un bu eşsiz köşesi geri dönülmez bir yıkımla karşı karşıya kalacak. Eyy İBB, eyy Adalar Belediyesi; bu katliama dur demenin vakti gelmedi mi?
