İstanbul Adalarının isimleri nereden geliyor?

İstanbul Adalarının isimleri nereden geliyor?
Yayınlama: 29.12.2019
Düzenleme: 13.12.2022 15:25
A+
A-

İstanbul’da yaşayan herkes, günlük hayatında farkına varsın veya varmasın onun birçok ilçe ve semt ismini telaffuz etmektedir.

Günlük konuşmalarımızda dilimizden dökülse de çoğumuz bu isimlerin ne anlama geldiklerini ve ilk olarak nasıl ortaya çıktıklarını bilmiyoruz. Peki İstanbul’un ilçe ve semt isimleri nereden geliyor? 

İstanbul‘da yaşayan herkes, günlük hayatında farkına varsın veya varmasın onun birçok ilçe ve semt ismini telaffuz etmektedir. Beşiktaş, Beyazıt, Kanlıca, Bebek, Eyüp ve daha nice ilçe ve semt isimleri günlük konuşmalarımızda dilimizden dökülse de çoğumuz bu isimlerin ne anlama geldiklerini ve ilk olarak nasıl ortaya çıktıklarını bilmiyoruz. Halbuki İstanbul’un ilçelerinin ve bu ilçe sınırları içinde bulunan semtlerin hemen hepsinin kendine mahsus; kimi çok eskilere giden, kimi ise yeni olan birer hikayesi vardır.

Özetlemek gerekirse, İstanbul’da bulunan her ilçe ve semt isminin mutlaka bir gerekçesi ve öyküsü vardır. Gelin bu isimlerin nereden kaynaklandıklarına birlikte göz atalım.

ADALAR İLÇESİ VE ADALARININ İSİM KÖKENİ

Yabancılar tarafından daha çok “Prens Adaları” olarak bilinen ve İstanbul’un ilçelerinden biri olan Adalar, dokuz ayrı adadan meydana gelmektedir. Maltepe ile Küçükyalı’nın karşısında iki sıra olarak dizilmiş olan bu adalar Burgazada, BüyükadaHeybeliadaKaşık AdasıKınalıadaSedef AdasıSivriadaTavşan AdasıYassıadadan oluşmaktadır. Adaları, coğrafi dağılımları bakımından merkezi ve çevresel olmak üzere iki grupta toplamak mümkündür. Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kaşık Adası merkezî grubu teşkil etmektedirler. Kınalıada, Sedef Adası, Tavşan Adası, Yassıada ve Sivriada ikinci grubu oluşturmaktadır.

Bugün genel olarak İstanbul adaları olarak anılan adalar, tarih içerisinde “Evliya adaları, Keşiş adaları, Ruh adaları, Cin adaları, Halki adaları, Prens adaları, Kızıl adalar” gibi çesitli isimlerle anılmışlardır. Yabancıların “Prens Adaları” olarak anmalarının sebebi ise, Roma ve Bizans devirlerinde prenslerin ve asillerin buralara sürgün edilmeleridir.

Osmanlılar döneminde kendi haline bırakılan ve 19. yüzyıla kadar devam eden bu süreç, batılılaşmayla birlikte Adaların da önem kazanmasını sağlamıştır. Tanzimat ile yürürlüğe giren, yabancıların da konut sahibi olmasına imkân tanıyan, düzenlemeyle 1846’dan itibaren düzenli vapur seferlerinin başlaması, bu gelişmede etkili olmuştur. Böylece Adalar, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızla gelişmeye başlamıştır. Adaların günümüzdeki kozmopolit yapısı, batılılaşma sürecinin açtığı çığırda şekillenmiştir. Bu özgür gelişme özelliği ile Şehremaneti döneminde Istanbul‘da 1861 yılında kurulan ilk üç belediye dairesinden biri, Yedinci Daire olarak anılan Adalar Belediyesi Dairesi olmuştur.

Adalar, 1867 tarihli Vilayet Nizamnamesi’nden sonra ilk kez özel yönetimli bir vilayet durumuna gelen ve Zaptiye Nezareti tarafından yönetilen Istanbul’un bir kazası olmuştur. Adaların idari statüsü 1867’den beri hiç değişmemiş ve günümüze kadar Istanbul’un bir ilçesi olarak kalmaya devam etmiştir. (3)

Adaları, İstanbul’un diğer ilçelerinden ayıran en önemli özelliği kara bağlantısı olmaması ve bir sayfiye (yazlık) yeri oluşudur. Adalar, zengin doğal güzellikleriyle Marmara’nın incisi ve İstanbul’un doğal akciğerleridir.

BURGAZADASI

Yuvarlak bir biçime sahip olan Burgazada’sının ilk adının “Panormos” olduğu bilinmektedir.

Adanın Kuzey yönünde bulunan ve Osmanlı döneminde çıkan bir yangından sonra ortadan kalkmış olan Pirgos Kalesi’nin, Burgaz ismine kaynak oluşturduğu bilinmektedir. Eni de ve boyu gibi 2 kilometre olan Burgazadası, büyüklük olarak adalar içerisinde üçüncü sırayı almaktadır.

Burgazadası’ndaki tek tepe Bayrak Tepesi’dir. İstanbul’un en sevilen yerlerinden biri olan Burgazadası’nın yalı ve Köşkleri, güzellikleri ile meshur olmuştur. Ada tarihinde özel bir yere sahip olan Hristos Manastırı bugüne kadar bircok değişimler geçirmiştir. Kuzeybatı tarafında da Aya Yorgi Manastırı bulunmaktadır.


BÜYÜKADA

Adalar içerisinde yüzölçümü en büyük olan (5.4 kilometrekare) ada olduğu için “Büyükada” olarak anılmıştır. Adanın en yüksek tepesinde Aya Yorgi Kilisesi ve manastırı bulunmaktadir. Ada, Bizans döneminde buraya surgün edilen prens ve asillerle meşhur olmuştur. Adadaki sürgün ve hapis hayatı, Roma İmparatorluğu’nun başkentini istanbul’a nakleden I. Constantinus zamanında başlamıştır.

Eski isimleri, Prinkipos, Meale Demonesi, Beyadası olan adanın ismi Fetih’ten sonra “Büyükada” olarak değiştirilmiştir. Büyükada’da ilk yapının, miladi 6. yüzyılda inşa edildiği bilinmektedir.

Bugün İstanbul halkının günlük gezinti yerleri arasında önemli bir yere sahip olan Büyükada, devlet ileri gelenlerinin, yüksek bürokratların ve varlıklı kesimlerin 1940’li yıllardan sonra rağbet ettiği bir sayfiye yeri olma özelliğini kazanmıştır. Biri güneyde bulunan Yücetepe, diğeri kuzeyde bulunan isa Tepesi adanın iki önemli tepesidir.


HEYBELIADA

Büyükada’dan sonra adalar içerisinde en büyüğü olan Heybeliada, sadece doğasıyla, temiz havası ve güzellikleriyle değil, Bahriyesi, Sanatoryumu, Ruhban (Papaz) Okulu gibi yapılarıyla da bilinmektedir.

Eski ismi “Halki” olan adaya Türkler tarafından Heybeliada denilmesinin sebebi, uzaktan bakıldığında adanın yere bırakılmış bir heybeye benzemesindendir. İstanbulluların önemli gezi yerlerinden olan Heybeliada, Değirmentepe, Taşocağı Tepesi, Makarios Tepesi ve Ümit Tepesi olarak dört tepeden meydana gelmektedir.

KAŞIK ADASI

Eski adı “Pita” olan adanın Kaşık Adası olarak anılmasının sebebi, yüzüstü yatırılmış bir kaşığa benzemesindendir. Burgazadası’nın doğusunda bulanan ada, oldukça küçüktür. Kuzeyden güneye uzunluğu bir kaç yüz metredir. Adada basit bir iskele ve iki küçük ev bulunmaktadır.

KINALIADA

istanbul Adaları içinde en küçüklerinden biri olan Kınalıada’nın Çınar Tepesi, Teşvikiye Tepesi ve Manastir Tepesi olmak üzere üç tepesi vardır. İstanbul’dan gelişe göre ilk ada olan Kınalıada’nın ismi önceleri Proti iken, Fetihten sonra kırmızıya çalan demir oksitli toprağından dolayı Kınalıada ismi verilmiştir. Kınalıada’da, Kınalıada Camii, Rumların cemaat kilisesi olan Panayia Kilisesi, Hiristos Manastiri ve üç su sarnıcı önemli yapılardandır.

SEDEF ADASI

Eskiden adada çok Tavşan bulunduğu için Tavşan Adası olarak da bilinen Sedefadası, adalar içinde en küçük olanıdır. 19. yüzyılın yarısına kadar adada tavşanlardan başka canlı bulunmuyordu. Adaya bu dönemde ilk olarak Sultan Abdülmecit’in damadı Fethi Ahmet Paşa yazlık bir köşk inşa ettirmiştir.

Adaya, Cumhuriyet döneminden sonra Sedef Adası isminin verilmesi bitki örtüsünün uzaktan bakıldığında sedefe benzetildiği içindir. 1957 yılından sonra bu isim resmen de tescil edilmiştir. Ada, Fethi Ahmet Paşa’dan sonra Saliha Yegane Hanım’a kalmış; 1938 yılında ölümü üzerine varisleri oğlu Şehsuvar Menemencioğlu ile kız kardeşi Reyan Şehsuvaroğl’na geçmiştir. Yeni sahipleri adayı imar etmiş, yüz adet villa, bir plaj, kafe, lokanta ve vapur iskelesi inşa edilmiştir. (4)

TAVŞAN ADASI

Eski adı “Neandros” olan İstanbul’a en uzak olan ada ağaçsız, çıplak ve kayalık bir kara parçasıdır. Üzerinde, 40 metre yüksekliğinde bir tepe bulunmaktadır. Eni 90 boyu ise 850 metre civarındadır. Haritalardaki resmi adı “Balıkçı Adası“dır. Sedef Adası gibi tavşanı boldur. Tavşan Adası ismi de tavşanların bol olmasından dolayı verilmiştir. Doğu yönünde güzel kumsallı doğal bir liman vardır.

Meşrutiyet’ten sonra, özellikle Büyükada’da köşkler, oteller, lokantalar süratle çoğalınca, Tavşan Adası’nın ıstakoz ve böcekleri şöhret kazanmıştır. Ada uzun süre sadece ara sıra uğrayan balıkçıların av yeri olmuştur.


SİVRİADA

Denizin ortasinda Piramit’e benzeyen yapısı dolayısıyla bugün Sivriada olarak anılan adanın eni 90, boyu ise 400 metre civarindadır. İstanbullular tarafından Yassıada ile birlikte “Hayırsızada” olarak adlandırılan adalardan ikincisidir.

Adanın Bizans döneminde sürgün adası olarak kullanıldığı bilinmektedir. Bugün ada yerleşime açık değildir. Adada, 10. yüzyıldan kalan bir manastırın bazı kalıntıları bulunmaktadır. Bizans döneminde yapılan taş çıkartmaları, 0smanlı döneminde de devam etmiş ve yakın zamana kadar da sürmüştür.

YASSIADA

Adını daha çok 1960 ihtilalinde duyuran ve düz bir araziye sahip bulunan adanın eski dönemlerde ismi “Plati”ydi. Ancak ne hikmetse Yassıada, İstanbullular tarafından “Hayırsızada” olarak anılmaktadır. Yassı bir coğrafyaya sahip olduğu için bu isimle anıldığı ve isminin de buradan geldiği söylenmektedir.

Eni 185, boyu 740 metre olan Yassıada’ya, 1947 Deniz Kuvvetleri tarafından modern bir deniz eğitim tesisi kurulmuştur. Deniz Kuvvetleri’nin adayı boşaltmasının ardından İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Enstitüsü buraya taşınmış, ancak belli bir müddet sonra uzaklık ve gerekli ihtiyaçların karşılanmasını zorlaştırdığı için ada boşaltılmıştır. (5)

Bir Yorum Yazın

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

Exit mobile version