Kınalıada’da Yürüyüş Rotası: Manastır Tepesi ve Çınaraltı Kıyıları

Kınalıada’da Yürüyüş Rotası: Manastır Tepesi ve Çınaraltı Kıyıları
Yayınlama: 28.10.2025
A+
A-

İstanbul’un hemen karşısında, vapurla yalnızca yarım saatlik bir mesafede olan Kınalıada, Prens Adaları arasında İstanbul’a en yakın ve en sade olanıdır. Kalabalık yaz günleri dışında, doğayla baş başa kalmak, kısa ama keyifli yürüyüşler yapmak isteyenler için hâlâ ideal bir kaçış noktasıdır.

Kınalıada, diğer adalardan farklı olarak çam ormanları bakımından daha seyrektir; bunun yerine kırmızımsı toprağı ve kayalık yamaçlarıyla daha Akdenizli bir görünüm sunar. Bu özgün coğrafya, adaya “Kınalı” adını kazandırmıştır. Yaz kış rüzgâr alan açık tepeleri, maviyle kırmızının buluştuğu bu küçük ada, yürüyüşçülere sade ama etkileyici bir manzara sunar.

Vapurdan indiğinizde küçük çarşının içinden geçip batıya doğru yürürseniz, sahil boyunca uzanan Çınaraltı Meydanı karşınıza çıkar. Sabah erken saatlerde burada oturmak, kahvenizi içerken Kadıköy ve Fenerbahçe yönüne bakan manzarayı izlemek adaya gelmenin en sakin anlarından biridir. Buradan sonra adanın güneybatısına, Manastır Tepesi yönüne yürüyüşe çıkabilirsiniz.

Yaklaşık 30 dakikalık orta tempolu bir yürüyüşle ulaşılan Manastır Tepesi, Kınalıada’nın en yüksek noktalarından biridir. Zirvede yer alan Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Manastırı, 19. yüzyıldan beri adanın sessiz bekçisidir. Çevresindeki kayalık alanlardan hem Marmara Denizi’ni hem de komşu Burgaz ve Heybeli adalarını görmek mümkündür. Yazın gün batımı saatlerinde, adaların siluetleri kızıllığa karışır; bu manzara Kınalıada’nın ruhunu en iyi anlatan sahnedir.

Tepenin çevresinde kısa yürüyüş parkurları bulunur. Yolun bir kısmı beton, bir kısmı ise toprak patikadır. Ada orman bakımından seyrek olduğundan gölge azdır; yazın yürüyüşe çıkarken mutlaka şapka ve su bulundurmak gerekir. Patikanın belirli bölümleri kayalıklara kadar iner; özellikle deniz kenarındaki Manastır Koyu sessizliğiyle bilinir. Yaz aylarında burada sabah erken saatlerde denize girenlere rastlanır.

Kınalıada’da yürüyüşçüler için bir diğer keyifli güzergâh, doğu yönünde uzanan Teos Tepesi yoludur. Bu rota, hem kıyı hattını hem de adanın üst yamaçlarını takip eder. Yol boyunca eski Rum evleri, kırmızı taş duvarlar, begonvillerle kaplı sokaklar görülür. Tepeye doğru yükseldikçe İstanbul silueti yavaşça belirir; özellikle açık havalarda Çamlıca Kulesi ve Sarayburnu net biçimde seçilir.

Adayı çevreleyen yürüyüş rotasının toplam uzunluğu yaklaşık altı kilometredir. Ortalama tempoyla iki saatlik bir yürüyüş, adayı bütünüyle tanımak için yeterlidir. Ancak Kınalıada’da yürürken hız yapmak gerekmez; çünkü bu küçük adanın güzelliği, durup denize, rüzgâra, taşlara ve sessizliğe kulak vermekte gizlidir.

Kınalıada, Burgaz ve Heybeli’ye göre daha “çıplak” görünse de, bu sadelik adaya bambaşka bir estetik kazandırır. Özellikle sonbahar ve ilkbahar aylarında, ada kalabalıktan uzak, sessiz bir inziva yerine dönüşür. İskele çevresindeki küçük kahvehaneler, lokantalar ve denize paralel yürüyüş yolları, günübirlik ziyaretçiler için huzurlu bir ortam sunar.

Son yıllarda adada yürüyüş yollarının bakımı yapılmış, yönlendirme levhaları yenilenmiştir. Ancak Kınalıada hâlâ kendi doğal karakterini korumaktadır. Burada yürürken, şehirden sadece birkaç mil uzak olduğunuzu unutabilirsiniz. Manastır Tepesi parkuru, adayı tanımak için ideal bir başlangıçtır. Asıl güzellik ise, bu küçük adanın sessiz yamaçlarından İstanbul’a bakarken, büyük kentin karmaşasından kopmuş olmanın verdiği huzurda saklıdır.


Haluk Direskeneli

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.

Exit mobile version