Marmara Denizi, Türkiye’nin en önemli denizlerinden biridir ve İstanbul gibi bir metropolün de içinde bulunduğu Marmara Bölgesi’nin kalbinde yer alır. Ancak son yıllarda artan kirlilik ve müsilaj sorunu, Marmara Denizi’nin ekosistemini tehdit ediyor ve bilim insanları, önlem alınmazsa yakın gelecekte bir felaketin kapıda olduğu konusunda uyarıyorlar.
Marmara Denizi’ndeki kirlilik sorunu, başta çevresindeki şehirlerin ve sanayi tesislerinin atık sularının yeterince arıtılmadan denize deşarj edilmesinden kaynaklanıyor. Bu atık sular, denizdeki azot ve fosfor gibi besin maddelerinin artmasına neden oluyor ve bu da fitoplankton adı verilen mikroskobik canlıların aşırı çoğalmasına yol açıyor. Fitoplanktonların aşırı çoğalması, denizdeki oksijen seviyesinin düşmesine ve müsilaj oluşumuna zemin hazırlıyor. İklim değişikliği de bu sorunu daha da derinleştirerek, deniz suyu sıcaklığının artmasına ve müsilaj oluşumunu hızlandırmasına neden oluyor.
Kirliliğe neden olan etkenler arasında petrol kirliliği ve ağır metaller gibi inorganik kirleticiler de önemli bir yer tutuyor. Bu kirleticiler, deniz canlıları üzerinde toksik etkilere sahip olup, besin zincirinde birikerek insan sağlığını da tehdit edebiliyor.
Müsilaj, deniz canlılarının stres altında salgıladığı bir tür organik maddedir. Görüntü kirliliğine neden olmasının yanı sıra, denizdeki oksijen seviyesini daha da düşürerek deniz canlılarının yaşam alanlarını daraltıyor ve besin zincirini bozuyor. 2021 yılında Marmara Denizi’nde yaşanan müsilaj patlaması, sorunun boyutlarını gözler önüne sermişti. Bu olaydan önce de Marmara Denizi’nde 2007 ve 2008 yıllarında müsilaj olayları yaşanmış ve bu olayların meteorolojik şartlarla yakından ilişkili olduğu tespit edilmişti.
Aşırı avlanma da müsilaj oluşumuna katkıda bulunan faktörler arasında yer alıyor. Fitoplanktonlarla beslenen balıkların azalması, fitoplankton popülasyonunun kontrolsüz bir şekilde artmasına ve müsilaj oluşumunun tetiklenmesine neden olabiliyor.
Müsilaj ve kirlilik, denizdeki oksijen seviyesini azaltarak birbirini besleyen bir kısır döngü oluşturuyor. Oksijen azlığı, deniz canlılarının yaşamını tehdit ederken, aynı zamanda müsilaj oluşumunu da hızlandırıyor.
Bilim insanları, Marmara Denizi’ndeki kirlilik ve müsilaj sorununa karşı yıllardır uyarılarda bulunuyorlar. ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Yücel, Marmara Denizi’nin dibindeki oksijensiz tabakanın giderek yüzeye doğru dayandığını ve artan kirliliğin önüne geçilmezse Marmara Denizi için bir felaketin kaçınılmaz olduğunu belirtiyor. Yücel, deniz suyundaki oksijen değerinin litrede 2 miligramın altına düşmesinin, ticari balık türlerinin çoğunun bu suda yaşayamayacağı ve kaçacağı anlamına geldiğini vurguluyor. Ağır metal kirliliği de balıkların yenilebilir dokularını etkileyerek insan sağlığı için risk oluşturabiliyor.
Prof. Dr. Mustafa Sarı ise, Marmara Denizi’nin kirlilik yükünü artık taşıyamadığını ve müsilajın sadece bir belirti olduğunu vurguluyor. Sarı, Marmara Denizi’nin “artık beni kirletmeyin” diye feryat ettiğini ve önümüzdeki günlerde müsilajın kabusa dönüşebileceği uyarısında bulunuyor.
Marmara Denizi’ni kurtarmak için acil önlemler alınması gerekiyor. Uzmanlar ve bilim insanları, sorunun çözümü için çeşitli önerilerde bulunuyorlar. Bu öneriler aşağıdaki tabloda özetlenmiştir:
Çözüm Önerisi | Açıklama | Kaynak |
---|---|---|
Atık su arıtma tesislerinin iyileştirilmesi | Marmara Denizi’ne deşarj edilen atık suların ileri biyolojik arıtma yöntemleriyle arıtılması ve denize verilen azot ve fosfor miktarının azaltılması gerekiyor. Örneğin, gelişmiş arıtma teknolojileri kullanılarak atık sulardaki organik madde ve besin elementleri giderilebilir. | |
Endüstriyel atıkların kontrol altına alınması | Sanayi tesislerinin atıklarını denize deşarj etmeden önce arıtması ve çevreye duyarlı üretim yöntemlerine geçmesi gerekiyor. Bu, toksik maddelerin denize ulaşmasını önleyecek ve kirlilik yükünü azaltacaktır. | |
Deniz taşımacılığının düzenlenmesi | Gemilerin sintine sularını ve diğer atıklarını denize boşaltmasının önüne geçilmesi ve deniz trafiğinin çevreye duyarlı bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Uluslararası deniz hukuku kurallarına sıkı bir şekilde uyulması ve denetimlerin artırılması önemlidir. | |
Tarımsal faaliyetlerin kontrol altına alınması | Tarımda kullanılan gübre ve ilaçların denize ulaşmasının engellenmesi ve iyi tarım uygulamalarının yaygınlaştırılması gerekiyor. Bu, azot ve fosfor gibi besin maddelerinin denize taşınmasını azaltacak ve müsilaj oluşumunu engelleyecektir. | |
Kıyı alanlarının korunması | Kıyı alanlarının yapılaşmaya açılmasının önüne geçilmesi ve doğal yaşam alanlarının korunması gerekiyor. Kıyı alanları, deniz canlıları için önemli yaşam alanlarıdır ve bu alanların korunması biyoçeşitliliğin devamlılığı için kritik öneme sahiptir. | |
Farkındalık yaratılması | Kamuoyunda deniz kirliliği ve müsilaj sorunu konusunda farkındalık yaratılması ve bireylerin çevreye duyarlı davranışlar sergilemesi teşvik edilmelidir. Eğitim kampanyaları, sosyal medya ve diğer iletişim kanalları aracılığıyla toplumun bilinçlendirilmesi ve denizlerin korunması için harekete geçmeleri sağlanabilir. |
2021 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından açıklanan Marmara Denizi Eylem Planı, Marmara Denizi’ni korumak ve rehabilite etmek için atılan önemli bir adım. Plan kapsamında atık su arıtma tesislerinin iyileştirilmesi, deniz kirliliğinin izlenmesi, deniz çöplerinin toplanması gibi birçok eylem maddesi bulunuyor. Plan, atık su arıtma tesislerinin finansal desteklerle iyileştirilmesini ve temiz üretim tekniklerinin teşvik edilmesini de içeriyor.
Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) ve Avrupa Birliği (AB) gibi uluslararası kuruluşlar da Marmara Denizi’ndeki araştırma ve izleme çalışmalarını destekliyorlar. Bu kuruluşlar, Marmara Denizi’nin korunması için teknik ve mali destek sağlayarak eylem planının uygulanmasına katkıda bulunuyorlar.
Ancak uzmanlar, eylem planının uygulanmasında yaşanan aksaklıklara ve yetersiz finansmana dikkat çekiyorlar. Kamuoyu da Marmara Denizi’nin durumundan endişe duyuyor ve yetkililerden acil önlem alınmasını talep ediyor. Prof. Dr. Mustafa Sarı, yetkililerin bir araya gelerek “müsilaj” gündemiyle acil toplantılar yapması gerektiğini ve Marmara Belediyeler Birliği’nin konuyu derhal ele alması gerektiğini vurguluyor.
Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, eylem planının etkin bir şekilde uygulanmaması halinde Marmara Denizi’nde önümüzdeki 4-5 yıl içinde bir felaketin yaşanabileceği uyarısında bulunuyor. Yıldız, Marmara Denizi’nin kirliliğinin sadece Marmara Bölgesi’ni değil, tüm Türkiye’yi etkileyeceğini ve bu nedenle sorunun çözümüne yönelik tüm paydaşların iş birliği yapması gerektiğini vurguluyor.
Marmara Denizi, sadece Marmara Bölgesi’nin değil, tüm Türkiye’nin önemli bir değeri. Bu değerli denizimizi korumak ve gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde bırakmak hepimizin sorumluluğunda. Kirliliğe neden olan etkenleri ortadan kaldırmak, çevreye duyarlı politikalar uygulamak ve bireysel olarak sorumluluk almak, Marmara Denizi’nin geleceğini kurtarmanın anahtarı.
Marmara Denizi, hızla kirleniyor ve oksijensiz kalıyor. Bilim insanları, önlem alınmazsa yakın gelecekte denizdeki yaşamın tamamen yok olabileceği konusunda uyarıyorlar. Marmara Denizi’ndeki müsilaj sorunu, sadece bir belirti; asıl sorun, denizdeki yaşamı tehdit eden kirlilik ve oksijen azlığıdır. Bu sorunların çözümü için atık su arıtma tesislerinin iyileştirilmesi, endüstriyel atıkların kontrol altına alınması, deniz taşımacılığının düzenlenmesi, tarımsal faaliyetlerin kontrol altına alınması, kıyı alanlarının korunması ve farkındalık yaratılması gibi çok yönlü bir yaklaşım gerekiyor. Marmara Denizi Eylem Planı, sorunun çözümü için atılan önemli bir adım olsa da, planın etkin bir şekilde uygulanması ve finansmanının sağlanması gerekiyor. Marmara Denizi’nin geleceği, hepimizin sorumluluğunda ve bu sorumluluğu ne kadar erken üstlenirsek, Marmara Denizi’ni kurtarma şansımız o kadar artacaktır