Ada aşkı sevdaya dönüştüğünde bağlılık zirveye ulaşmış demektir. Kalbinizden, hayatınızdan silip atamazsınız yaşantımızın en muhteşem tanığını. Sizi mavisi ve yeşili ile sarıp sarmalayan Adamızın denizin üstünde güvenli ve mağrur duruşuna hayran kalırsınız.
Nerelisiniz diye sorulduğunda yalnız İstanbullu demekle de yetinmez, Adalardan demeyi de ihmal etmezsiniz çünkü Adalardan uzak olsak bile Ada bizim içimizde taht kurmuştur bir kere.
Yalnız yaşamını sürdürdüğü Prens Adası değil, diğer sekiz Adanın tarihçesi, oluşumu, sosyal ve etnik yaşamı, florası, faunası, Marmara denizi ile ilgili detaylı bilgisi olan, hayvan sever, sağduyulu, empatisi yüksek, azimli, yardımsever, eskiye saygılı, aydın ve yenilikçi sosyal kişiler farklılık yaratır ve toplumumuzda gerçek adalı dediğimiz takımı oluşturur.
Prens Adaları dediğimiz zaman, geçen yıllar bir zincirin halkalarını oluşturur. Zaman zaman kopukluklar, karışıklıklar olsa bile adalılar gönül bağı ile zoru başarmaya çalışır. Gelişen dünya şartlarına paralel olarak, hele nüfus artışı, insan profilinin ve verilen değerlerin değişmesi adalılara bile zaman zaman kardeşçe yaşamayı unutturuyor, hatalar Adalarımıza zarar veriyor.
Bizler bu zincirin hangi halkasını yaşıyoruz? Yaşarken yaşatıyor muyuz? Bizden sonraki nesillere neler bırakıyoruz? Daha önceki ada hallerine de bir göz gezdirmek oldukça faydalı olacak kanaatindeyim.
Adalı, salt hizmet bekleyen değil, kendi çapında Adasına doğru hizmet verendir.
Sosi Cındoyan