İlim Kültür Eğitim Vakfı (İLKE) tarafından hazırlanan ve İstanbul’un 39 ilçesinin sosyoekonomik yapısını mercek altına alan yeni rapor, kentteki demografik değişimler, ekonomik dinamikler ve yaşam koşullarına dair çarpıcı veriler ortaya koydu.
Araştırmacı Enes Koru’nun imzasını taşıyan raporda, ilçeler arasındaki farklılıklar; demografi, ekonomi, sağlık, eğitim, çevre, ulaşım ve sosyal hayat gibi temel göstergeler üzerinden incelendi. İstanbul’un kentleşme süreçleri, göç hareketleri ve mekansal dönüşümün ilçelere etkileri de detaylı bir şekilde ele alındı.
İLKE Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Sait Öner, raporun İstanbul’un sosyoekonomik görünümünü kapsamlı bir şekilde analiz ettiğini vurguladı. Raporda öne çıkan ilk bulgunun nüfus hareketliliği olduğuna dikkat çeken Öner, “Fatih, Kadıköy ve Şişli gibi merkez ilçelerde nüfus azalırken, çeper ilçelerde hızlı bir nüfus artışı gözleniyor. Örneğin, Beylikdüzü’nde son 10 yılda nüfus yüzde 67 oranında artarken, Esenyurt ve Başakşehir gibi ilçelerde de benzer bir seyir izliyor. Buna karşın Fatih’te nüfus yüzde 16 oranında azaldı” dedi. Öner, gün içinde ise ticaret ve finans merkezi konumundaki Fatih, Kadıköy ve Şişli’nin nüfusunun yoğun bir şekilde arttığını belirtti.
Raporda, Adalar ilçesi yeşil alan bakımından İstanbul’un en şanslı bölgelerinden biri olarak öne çıkıyor. Kişi başına düşen yeşil alan miktarının kent genelinde ortalama 2,2 metrekare olduğu belirtilirken, Adalar, Sarıyer ve Beykoz bu konuda avantajlı konumda. Ancak raporda, Adalar’ın nüfus dinamiklerine dair spesifik bir veri paylaşılmadı. Öner, merkezden uzak konumu ve doğal yapısıyla Adalar’ın diğer ilçelerden ayrıştığını ifade etti.
İstanbul’un nüfusunun yüzde 25’ini barındıran Esenyurt, Küçükçekmece, Pendik, Ümraniye ve Bağcılar, raporda en kalabalık 5 ilçe olarak sıralandı. Öner, çeper ilçelerdeki nüfus artışının, yüksek doğurganlık oranlarından kaynaklandığını vurguladı: “Esenyurt, Sultanbeyli, Sultangazi ve Sancaktepe gibi ilçelerde doğurganlık oranları yüksek seyrederken, Bakırköy, Şişli, Beşiktaş ve Kadıköy’de bu oran oldukça düşük. Bu durum, nüfus artışında ekonomik dinamiklerden çok kültürel kodların etkili olduğunu gösteriyor.”
Raporda dikkat çeken bir diğer detay ise tek başına yaşamın yaygınlaşması. Öner, her dört haneden birinde tek kişi yaşadığını belirterek, “Bu trend özellikle Kadıköy, Şişli ve Bakırköy’de daha belirgin” dedi. Buna karşılık, çeper ilçelerde hane halkı büyüklüğünün ve doğurganlığın daha yüksek olduğu gözlemlendi.
İstanbul’un Türkiye’nin gayrisafi yurt içi hasılasının üçte birini üretmesine rağmen, gelir adaletsizliğinde önde gelen metropollerden biri olduğu raporda vurgulandı. Öner, “Sultanbeyli ve Sultangazi’de gelir adaletsizliği daha derin hissediliyor. Beykoz ve Sarıyer gibi ilçelerde ise aynı mahallede bile en yüksek ve en düşük gelir grupları yan yana yaşıyor” diye konuştu. Ev kiraları ise Esenyurt’ta ortalama 15 bin 500 TL ile en düşük, Sarıyer’de ise 60 bin TL ile en yüksek seviyede.
Toplu taşıma alışkanlığının İstanbul’da yüksek olduğu belirtilirken, Beşiktaş ve Kadıköy raylı sistemlere erişimde avantajlı konumda. Ancak nüfusun en yoğun olduğu Esenyurt’ta raylı sistem bulunmaması dikkat çekti. Öner, “Özel araç kullanımı da yaygın, bu da trafik ve otopark sorununu artırıyor. Merkez ilçelerde bisiklet ve yaya dostu ulaşım daha yaygınken, çeperde bu imkanlar azalıyor” dedi. Yeşil alan konusunda ise Gaziosmanpaşa, Esenyurt ve Fatih’te kişi başına 1 metrekarenin altına düşerken, Sarıyer, Beykoz ve Adalar öne çıkıyor.
Raporda, gelir düzeyinin tüketim alışkanlıklarını doğrudan etkilediği belirtildi. Öner, “Beşiktaş, Sarıyer ve Kadıköy gibi yüksek gelirli ilçelerde su ve doğal gaz tüketimi, diğer ilçelere göre iki kat fazla” diyerek, bu durumun çevresel yükü artırdığını ifade etti.
İstanbul’un sosyoekonomik haritasını ortaya koyan bu rapor, kentteki değişim ve dönüşüm süreçlerine ışık tutarken, ilçeler arasındaki dengesizlikleri de gözler önüne seriyor.