Yassıada Müzesi’nin mimarı AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan Habertürk’e konuştu
27 Mayıs 1960 darbesi sonrası Adnan Menderes ve arkadaşlarının yargılandığı ve idama mahkûm edildiği Yassıada yeni çehresine kavuşmak için gün sayıyor. Habertürk’e konuşan Yassıada Müzesi’nin mimarı ve AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan, “Burada Kimi zaman kalp atışlarını duyacağız, kimi zaman 5 ay boyunca kimseyle konuşmamayla verdiği çıldırtan sessizliği yaşayacağız. Bir zaman tüneli olacak. Orada ayak sesleri duyacağız. Kendimizi bambaşka bir mekanda bulacağız” diye konuştu…
Habertürk’te
Kübra Par’ın sorularını yanıtlayan AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Yassıada
Müzesi mimarı Çiğdem Karaaslan yapılan çalışmalar hakkında bilgi
verdi.
Konuyla ilgili ilk kez Habertürk’e konuşan Karaaslan’ın açıklamalarından öne
çıkanlar şöyle:
“Projenin fikrinin mimarı Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan. Bu
Pazar günü sayın Cumhurbaşkanımızı ve gazetecileri Yassıada’da birlikte
ağırlayacağız. Adayı hepimiz biliyoruz. İstanbul’a çok yakın ama gözlerden uzak
bir durumu da var. Sayın Cumhurbaşkanımızın İstanbul Büyükşehir Belediye
Başkanı iken bunu gündemine aldığını biliyoruz. Önümüzdeki günlerde iç
tasarımlarında tamamlanmış olmasıyla birlikte son bulacak. Bir dönem sosyal
medyada bu fotoğraflarla algı operasyonu oluştu. 1995 yılında İstanbul
Üniversitesi’nin adadan ayrılması üzerine ada terkedilmiş bir konuma yerleşti.
Adanın bitkisel dokusunu biliyoruz. 20 yıl içerisinde bu bitkilerin devleştiği,
yukarıdan baktığımızda yemyeşil bir görüntü olduğunu biliyoruz. Şu doğru
değildi, ada yemyeşil bir ada değildi, ciddi anlamda yapı stoğunu
barındırmaktaydı. İçinde 8 katlı yapıların da olduğu subay gazinosu ve spor
salonları vardı. 592 kişilik Demokrat Parti yargılanmaların olduğu bir adadan
bahsediyoruz”.
“YASSIADA’DA
YAŞANILAN ACILAR ADANIN YÜZÖLÇÜMÜNDEN BÜYÜK”
Tarihi yapıların hepsi korundu, yüksek yapılar yıkıldı. Adada aynı zamanda
şatolar var. Osmanlı döneminde bir İngiliz sefirinin adayı aldığını biliyoruz.
Darbe sonrası süreçte yaşananların hala mekanın ruhunda gizli kalmış olduğunu
söyleyebiliriz. Bazı binalar birebir olarak tekrar yapıldı. Yargılamaların
yapıldığı spor salonu yıkılmak üzereydi, aynısını yeniden inşa ederek geleceğe
ışık tutması açısından yaşatacağız. Adada belli oranda var olan büyük ve
nitelikli ağaçlar korundu. Alınan alınan bazı araçların yerine kat be kat ağaç
kondu. Peyzaj devam ediyor. Yapısal olarak artık mimari yapılar neredeyse
bitti. Adan Yassıada ama aslında yaslı bir ada. Adanın biriktirdiği acılar var.
Adanın yüzölçümünden çok daha fazlası ve ağırlığı var. Demokrasimizde 1960
darbesi ve sonrasında yaşanılanların büyük etkisi var. Gelecek nesillerle bu
ada vasıtasıyla bütün bu yaşanmışlıkların buluşması mekanla insan ilişkisi
açısından önemli.
“BURAYA YAPILAN
OTEL EĞLENCELİK DEĞİL LİDERLER AĞIRLANACAK”
“Adada 24 saat ziyaret olacak. 27 Mayıs platosu olarak orada yaşananları
birebir göreceğiz. Bir müzemiz olacak. Aynı zamanda bir otel var. Kimi zaman
dünya liderlerini de ağırlayacağımız büyük çaplı organizasyonlarda
verilecek mesajların buradan verilmesini çok önemsiyoruz. Buraya yapılan otel
eğlence oteli değildi. Ada şartları oraya ulaşabildiğiniz gibi aynı gün
dönüşünüz mümkün olmayabilir. O yüzden kalmayı tercih edecekler için otelin
varlığı önemli. Uluslararası çaplı operasyonda ev sahipliği yapması açısından
da önemli. Bu tür organizasyonlar bazen sabah başlayıp akşam bitmez. Şu anda
TOBB tarafından ada yapılıyor. Mekansal düzenlemeler tamamlandıktan sonra hayata
geçecek. Projenin ne kadara mal olduğuyla ilgili birtakım teknik
detaylarla ilgili Pazar günü kapsamlı bilgi verilecek. İstanbul’a çok yakın bu
ada. İstanbul’daki bir ihtiyacı karşılaması bakımından çok talep göreceğini
düşünüyorum. Anıları ve onları yaşamak için bir çekim alanı oluşturacak. Çok
önemli organizasyon, kongre ve bilimsel etkinliklere ev sahipliği yapacak.
Demokrasi ve özgürlükler adası çok önemli bir iddiayı barındırıyor
içinde”.
“İNŞA EDİLEN YAPI
MÜZECİLİKTE YENİ BİR DÖNEME İŞARET EDİYOR”
Adaya ulaşım aynı zamanda keyifli bir seyahat olacak. O sözde yargılamalardaki
sanıkların aileleri, gazeteciler hepsi Fenerbahçe vapuruyla bu adaya
gelmişlerdi. Hikaye biraz da İstanbul’dan başlamalı. Adaya yolculuğun adada
yaşanılacaklarla ilgili ipucu vermesini önemsiyorum. Bu adadaki müzecilik
anlayışı alışılagelmiş müzeciliğin çok ötesinde olacak. Bu adada yaşanılanlar
ve o duyguyu bize hissettirecek, izleyici olmadan öte bir parçası olacağız.
Spor salonunda duruşma anının bir parçası olacağız ve o duyguyu yaşayacağız.
Merhum Adnan Menderes’in hayatını izlerken o duyguyu yaşayacağız. Müzecilikte
yeni bir dönem diyebiliriz. Dünyada da uygulamaları var. Adnan
Menderes’in doğumundan itibaren, çocukluğu, yaşadığı başarılar, kazandığı
müthiş zaferler ve arkasından Yassıada gibi bir hikaye var önümüzde.
“ADADAKİ ZAMAN TÜNELİNDE
GEÇMİŞİN AYAK SESLERİ DUYULACAK”
“Kimi zaman kalp atışlarını duyacağız, kimi zaman 5 ay boyunca kimseyle
konuşmamayla verdiği çıldırtan sessizliği yaşayacağız. Onun hayat hikayesini izlerken
biz de aslında bunun parçası olacağız. Sahip çıkmak için anlamak lazım, anlamak
için bu ada bize müthiş bir fırsat sunacak. Gelen her bir kişinin kendi
demokratik haklarını kullanarak bir yandan da bir başka şeyin gözlemcisi
olduğunu göreceğiz. Burada farklı efektler kullanılacak, oy sandıkları farklı
bir şekilde karşımıza çıkacak. Dışarıdan gelen birisinin ‘görmeden
gitmemeliyim’ diyeceği bir çekim merkezi olacak. Bir zaman tüneli olacak. Orada
ayak sesleri duyacağız. Kendimizi bambaşka bir mekanda bulacağız. Genç neslin
çok daha iyi anlayacağını gelecek yüzyıla çok güçlü bir deneyim bırakacağını
düşünüyoruz. Çok güçlü bir arşiv var. Hem devlet kaynaklarında hem elimizde
olanlar hem daha ortaya çıkacaklar var. O döneme ışık tutacak birikim var”.
“BURASI BÜYÜK BİR İDDİANIN MEKANA DÖNÜŞMÜŞ HALİ OLACAK”
Adanın her bir metrekaresinde sanatın, tasarımın bize farklı mesajları olacak. Demokrasi feneri var mesela. İstanbul’la görsel ilişkisi havalar güzel olduğunda olan bir ada. Denize ışık vermesini bu adanın önemli sembollerinden biri olarak görüyoruz. Şato yapıları bizi daha da geçmişe götürecek. Adada çok özel temalarla birlikte oluşturulmuş alanlarda vakit geçirmek, sohbet etmek mümkün olacak. Hem günübirlik ziyaretçiler hem de adada kalmayı tercih edenler için olacak. Bu adanın güçlü bir iddiası olacak. Aynı zamanda Türkiye’nin yıllar içinde yaşadığı demokrasiyi, özgürlükler açısından gelmiş olduğu iddianın mekana dönüşmüş hali olacak. Adayı bugün milyonlarca insanla paylaşılmış olmak tarihe, mirasa ve anılara sahip çıkmaktır.