Adalar Toplum Sağlık Merkezin’den AİDS-HİV Uyarısı

Adalar Toplum Sağlık Merkezin’den AİDS-HİV Uyarısı
Yayınlama: 19.12.2011
Düzenleme: 15.03.2012 21:59
A+
A-
AİDS – HİV
1981 yılında Amerika CDC (Hastalık Kontrol ve Önleme merkezi) tarafından tanımlanmıştır. AIDS in açılımı kazanılmış bağışıklık yetmezliği sendromudur ve etkeni HIV denilen bir virüstür.
Başlangıçta sadece cinsel tercihleri nedeniyle insanlığa verilen bir ceza gibi algılanan hastalığın daha sonra yapılan klinik çalışmalarda homoseksüel ilişki dışında heteroseksüel ilişki, damar içi ilaç kullananlarda, kan transfüzyonu sonrasında da bu hastalığın bulaşabileceğinin gösterilmesi ile bu inanışların boş olduğu gösterildi. Ülkemizde en sık 20–49 yaş arasında AIDS vakalarına rastlanmaktadır. Yine ülkemizde AİDS hastalarının dağılımına bakıldığında; cinsiyet olarak %68,6 erkek, %31,4 kadın HIV’li hasta bulunmaktadır.
AIDS in belirtileri
 Aşağıda belirtilen bulaş yollarından biriyle virüs alındıktan sonra hafif belirtilerle seyreden gribe benzer bir tablo oluşturur.
En sık görülen belirtiler; halsizlik, ateş, kilo kaybı, boğaz ağrısı, kas ve eklem ağrısıdır.
Daha az görülen belirtiler; ciltte döküntü, lenf bezlerinde büyüme, genital bölgede ya da yemek borusunda ülsere yaralardır.
ishal Primer enfeksiyon olarak adlandırılan bu dönem birkaç günden 10 haftaya kadar sürebilir. Bu durum kendi kendine düzelir. Hastalık sessiz bir döneme girer. Sessiz dönem yıllarca sürer. Bu süreçte virüs vücutta bulunmaya devam ettiğinden özellikle bağışıklığı sağlayan hücrelerde hasar oluşturur. Bu hücrelerin sayısında azalma ile AIDS tablosu ortaya çıkar. Bu tablo bağışıklığın baskılanmasına bağlı çeşitli mikroplarla enfeksiyonların olması, HIV virüsün kendisinin organlarda hasar yapmasına bağlı klinik bulgularla seyreder.
AIDS nasıl bulaşır?
HIV diğer cinsel yolla bulaşan diğer hastalıklar gibi kişinin kan dâhil tüm vücut sıvılarında  (meni, vajinal sıvı, tükürük) bulunur. Yani virüsü taşıyan bir kişi ile korunmasız cinsel ilişkide bulunmak, o kişiye ait jileti, manikür makasını, enjektörü kullanmak, ya da böyle bir kişinin kan vermesi virüsün başka kişiye taşınmasına neden olur. Cinsel ilişki sırasında prezarvatif kullanılmasına rağmen nadirde olsa bulaş olabilmektedir.
Tüm Dünya da HIV en çok cinsel temas ile bulaşmaktadır. Birden fazla cinsel partneri olan kişilerle, para karşılığı seks yapanlarla, daha önce cinsel yolla bulaşan hastalığı olanlarla, genital bölgede açık yaraları olanlarla cinsel ilişki virüsün bulaşmasında riskli davranışlardır. Ayrıca virüsü taşıyan anneden bebeğine bulaş olabilmektedir.
Tanı nasıl konur?
Virüs temas sonrası vücuda alındıktan sonra hemen kanda tespit edilemez. Ortalama 3 haftadan sonra kan tahlili ile Anti-HIV adlı test pozitifleşmeye başlar. Bu 3 haftalık süre bazen daha uzayabilir
AIDS den korunma
Bugün artık virüsün cinsel tercihe bağlı olmadan her türlü cinsel temas, şüpheli kan ve kan ürünleri ile temas, muhteviyatı bilinmeyen kan teması olabilecek jilet, manikür makası, enjektör, gibi aletler ile temas sonrası bulaşabileceği bilinmektedir. Bu tür temaslardan kaçınmak ayrıca diş tedavisinde steril aletlerin kullanıldığı yerlerde yaptırmak başlıca önlemlerdendir.
AIDS olduğu öğrenilen bir kişi ile cinsel temas mevcudiyetinde derhal Enfeksiyon Hastalıkları uzmanına başvurmak gerekir. Kişinin durumuna göre gerekli tetkiklerin yapılması, tedavi konusunda nasıl bir yol izleneceğinin planlanması yapılır. Duruma göre erken tedavi başlanması düşünülebilir. Anneden bebeğe geçişin önlenmesi için de ilaç kullanılabilir ama HIV taşıyıcısı kadınların hamile kalmamaları önerilir.Bilerek yada bilmeyerekte olsa hamilelik olmuşsa bebek sezeryanla dogum yaptırmak suretiyle dogurtulmalıdır.Yapılan çalışmalar sonucunda anne karnında virüs bebege geçmediyse bile dogum esnasında kordonu vasıtasıyla geçtigi tespit edilmiştir.
Aşı çalışmaları tedavi etmektedir. Bu konuda oldukça yol alınmıştır. Fakat hali hazırda kesin olarak koruyucu oldugu tespit edilmiş kullanımda bulunan bir aşı bulunmamaktadır.
Tedavi
AIDS i tamamen iyileştiren bir tedavi henüz bulunmamaktadır. Fakat hastalığın ilerleyici gidişini yavaşlatan virüse karşı etkili tedaviler bulunmaktadır HIV in daha iyi tanınmasıyla birlikte tekli tedavi yerine kombine tedavilerin daha etkili olduğu anlaşılmıştır. Virüsün kendisini tedavi etmenin yanı sıra ortaya çıkan fırsatçı enfeksiyonların da tedavisine yönelik ilaçlar kullanmak gerekebilir.
AIDS den şüphe ettiğinizde kime başvurmalısınız?
Derhal Enfeksiyon Hastalıkları uzmanına başvurmak gerekir. Uygun kan testleri ile tanı konur.
cinsel yolla bulaşan kadın hastalıkları nelerdir
  Gonore(sadece cinsel yolla bulaşır gebelik esnasında anneden bebege geçebilir)
  sifiliz(ESKİ DİLDE frengi  cinsel yolla bulaşır gebelik esnasında anneden bebege geçebilir)
Hepatit B (kan ve kan ürünleriyle vecinsel yolla bulaşırgebelik esnasında anneden bebege geçebilir)
Hepatit c(kan ve kan ürünleriyle vecinsel yolla bulaşırgebelik esnasında anneden bebege geçebilir
  vajinal bölgede çok suk gözlenen mantar hastalıkları( vajinal mantar, cinsel yolla bulaşan mantar, rahim ağzı mantarı
Sistit hastalığı kadınlarda sık görülen bir hasralıktır.Genital organlardaki tahrişe ve enfeksiyona denir.
  Trikomonas cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Her zaman enfeksiyona NEDEN OLMAYABİLİR
DİKKAT AIDS NELERLE BULAŞMAZ
SARILMAKLA
TOKALAŞMAKLA
AYNI ORTAMDA OTURMAK AYNI HAVAYI SOLUMAKLA
YANAKTAN ÖPÜŞMEKLE
KORUNMALI (PREZARVATİF HER TÜRDEN CİNSEL YOLLA BULAŞAN HASTALIKLARDAN KORUR)CİNSEL İLİŞKİYLE
ORTAK TUVALET LAVABO KULLANMAKLA
BİRLİKTE YEMEK YEMEKLE AYNI SOFRAYI PAYLAŞMAKLA
SARILMAKLA AYNI YATAGI PAYLAŞMAKLA
AIDS HAVADA DOLAŞAN BİR VİRUS DEGİLDİR KAN VE KAN ÜRÜNLERİYLE VE KORUNMASIZ CİNSEL İLİŞKİYLE VE GEBELİKTE DAHA SIKTA DOGUM ESNASINDA  ANNE KARNINDAKI BEBEGE VİRÜS GEÇER
AİDS VİRÜSÜ OLAN BİR ANNE DOGUM YAPTIKTAN SONRA KESİNLİKLE EMZİRMEMELİDİR (SÜT YOLUYLADA VİRÜS GEÇİŞİ OLABİLECEGİ İÇİN)
KADINLAR SERVİKS KANSERİ (RAHİMAĞZI KANSERİ ) ve HPV Ve RAHİM KANSERİ ve SMİR TESTİ HAKKINDA
YazaN ADALAR TOPLUM SAGLIGI MERKEZİ( EGİTİM ŞUBESİ) Sorumlu Hekimi Dr Güliz ÜLKÜ
ENDOMETRİUM ( RAHİM ) KANSERLERİ
Endometrial kanser, rahim içini döşeyen tabakanın hücrelerinden kaynaklanan kadınlarda en sık görülen kanserlerden biridir. Endometrium kanserleri bazen uterus kanserleri olarak da adlandırılabilir, fakat uterusta kanser gelişebilecek kas veya myometrial hücreler gibi başka hücrelerde vardır. Bunlar çok daha az görülür ve Sarkomlar olarak adlandırılır.
Endometrial kanserler genellikle erken evrede tesbit edilebilir, çünkü sıklıkla menstrüel periodlar arasında veya menopoz sonrası vajinal kanama görülür. Eğer endometrial kanser erken tesbit edilirse uterusun cerrahi olarak çıkartılması kanseri elimine eder.
SEMPTOMLAR (BELİRTİLER)
Endometrium kanserlerinin çoğu adetlerin kesildiği dönemde postmenopozal kadınlarda meydana gelir. Endometrium kanserinde menopoz sonrası görülen herhangi bir kanama, adet gören kadınlarda adet arasında kanama veya adet süresinin uzaması, anormal kanlı olmayan bir akıntı, pelvik ağrı, cinsel ilişki sırasında ağrı, kilo kaybı gibi bulgu ve belirtiler görülebilir. Endometrium kanserleri erken tespit edildiğinde tedavi ile tamamen kür olduğundan eğer bu bulgularla karşılaşılırsa mutlaka doktora gidilmelidir. Bu bulguların çoğu vajinal enfeksiyon, uterus miyomları, polipler gibi kanser olmayan benign durumlarda da görülebilir. Fakat bu durumun ayırımının doktor tarafında yapılması gerekir.
NEDENLERİ
Sağlıklı hücreler, vücudun normal fonksiyon görmesi için belli bir düzende büyürler, bölünürler ve ölürler. Ancak bazen hücreler değişiklere uğrayabilir ve büyümesi kontrol dışına çıkabilir. Bu hücreler yeni hücre gerekmediği halde bile bölünmeye devam ederler. Bu anormal bölünme komşu dokuları istila eder, tahrip eder ve hatta vücudun diğer bölgelerine yolculuk edip büyümeye devam eder. Endometrium kanserlerinde, kanser hücreleri uterusun içini döşeyen tabakada gelişir. Bu kanser hücreleri niye gelişir tam olarak bilinmiyor. Ancak Estrojen hormonunun endometrium kanser gelişiminde rol oynadığı düşünülüyor. Ayrıca endometrium hücrelerinde kanser geliştiren gen değişikleri üzerinde de araştırmalar devam ediyor.
RİSK FAKTÖRLERİ
Overlerden iki ana hormon salgılanır; Estrojen ve Progesteron. Bu iki hormon arasındaki denge mentrüel period sırasında değişir. Siklusun erken döneminden itibaren endometrium kalınlaşır, eğer gebelik oluşmazsa kalınlaşan endometrium dökülür.  Eğer bu iki hormon arasındaki denge endometriumun büyümesini stimüle eden estrojen lehine dönerse kadında endometrium kanseri gelişme riski artar.
Estrojen düzeyini artıran faktörler;
Menstrüasyon gördüğü sürenin uzun olması;; Eğer menstrüasyon erken yaşta başlar ( 12 yaşından önce) veya menopoz geç yaşta olursa endometrim kanseri riski artar. Ne kadar çok period ,o kadar fazla endometriumun estrojene maruz kalması demektir.
Hiç gebe kalmamış olmak;Kesin olmamakla birlikte gebelik endometrium kanseri riskini azaltıyor gibi gözüküyor. Gebelikte daha fazla estrojen salınıyor ancak daha fazlada progesteron salgılanıyor. Artmış progesteron üretimi artmış estrojenin etkisini kompanze edebilir.
Ovulasyon düzensizliği; Ovulasyon aylık olarak yumurtanın overden atılması demektir ve estrojen tarafından düzenlenir. Düzensiz ovulasyon veya ovulasyonun hiç olmaması estrojene maruziyeti artırır. Ovulasyon düzensizliklerinin nedenleri arasında obesite ve polikistik over sendromunu sayabiliriz. Obesite ve Polikistik over sendromu  (PCOS)  tedavisi aylık ovulasyon ve menstrüasyonun restorasyonuna, dolayısıyla da endometrium kanseri riskinin azalmasına yol açar.
Obesite; Estrojen kaynağı sadece overler değildir. Yağ dokusuda estrojen salgılar. Obesitede vücuttaki estrojen düzeyi artar ve sizi endometrium kanseri için riskli gruba sokar. Obes kadınlarda endometrium kanser riski 3 kat artmıştır ancak zayıf kadınlarda da kanser görülebilir.
Yağlı diet: Bu tip diyet alışkanlığı obesiteye yol açtığından endometrial kanser riskini artırabilir veya yağlı besinler direkt olarak estrojen metabolizmasını etkileyerek endometrial kanser riskini artırabilir.
Diabet : Endometrial kanser diabetli kadınlarda daha sık görülür, çünkü obesite ile diabet sıklıkla birlikte giderler. Ancak diabet olup kilolu olmayanlarda da kanser riski yüksektir.
Estrojen replasman tedavisi; Estrojen endometrium büyümesini stimüle eder ve menopoz sonrası sadece estrojen tedavisi verilmesi kanser riskini artırır. Progesteron hormonu ile birlikte estrojenin kombine olarak verilmesi endometriumun incelmesine ve dökülmesine ve endometrium kanseri riskinin azalmasına yol açar.
Over Tümörleri; Overin bazı tümörleri estrojen kaynağıdır ve estrojen düzeyini artırır.
İleri yaş ; Endometrium kanserlerinin büyük bir kısmı 55 yaşından sonra görülür.
Meme veya over kanseri hikâyesi olması
Tamoksifen kullanılması; Meme kanseri olup tamoksifen tedavisi alan her 500 kadından birinde endometrium kanseri görülür. Tamoksifenin endometrium üzerinde estrojen benzeri etkisi vardır ve endometriumun kalınlaşmasına yol açar. Bu nedenle endometrium kanseri riskini artırdığından tamoksifen kullanan herkesin yıllık periodik pelvik muayenesinin yapılması gerekir.
Herediter Nonpolipozis colorektal cancer (HNPCC): Bu kalıtsal hastalıkta önemli bir DNA tamir geninde bozukluk vardır. Bu kalıtsal hastalığı olanlarda kolon kanseri ve endometrium kanseri görülme riski fazladır.
Bu risk faktörlerinin olması endometrium kanseri olunacak demek değildir ancak risk altında olunduğu ve olası bulgu ve belirtilere karşı duyarlı olunması gerektiği anlamını taşımaktadır.
TANI
Öncelikle hastanın hikâyesi ve fizik/pelvik muayenesi yapılır. Daha sonra tanı için Transvajinal USG yapılır. Burada endometrium kalınlığı ve yapısı değerlendirilir. Daha sonra kesin tanı için biopsi alınmalıdır.   Bu endometrial biopsi şeklinde anestezi gerekmeden ofis şartlarında yapılabilir. Eğer yeterli doku alınamadıysa dilatasyon ve kürataj yapılmalıdır, bunun için ameliyathane şartları gerekebilir. Bütün endometrial tabakadan kazınarak örnek alınır ve patolojik incelemeye gönderilir. Kesin tanı bu dokuların mikroskop altında incelenmesi sonrası konur. Eğer endometrial kanser tanısı konursa hasta bir jinekolojik onkoloğa refere edilir. Daha sonra gerekirse hastalığın yayılımının değerlendirilmesi için ileri tetkikler yapılabilir     ( X-ray, CT, kan tetkikleri ).Sonraki aşama hastalığın evrelendirilmesidir ve hastalığın cerrahi tedavisi ile birlikte yapılır.
TEDAVİ
Cerrahi en sık kullanılan tedavi metodudur. Uygulanan cerrahi tedavide uterus, overler ve tüpler çıkartılır ayrıca bölgesel lenf nodları çıkartılmalı ve çevre dokulardan doku örnekleri alınmalıdır. Hastanın ilk cerrahisi en önemli olan tedavisidir ve mutlaka bir jinekolog onkolog tarafından yapılmalıdır. Ancak hastalığın yaygınlığına göre cerrahi tedavi bazen yeterli olmayabilir, ek tedavilere ihtiyaç duyulabilir.
Radioterapi: Eğer cerrahi sonrası eldeki bulgular kanserin tekrarlama riskini gösteriyorsa histerektomi sonrası radyasyon tedavisi verilir.
Hormon tedavisi; Eğer kanser vücudun diğer bölümlerine yayılmış ise yüksek dozlarda Progesteron tümörün büyümesini durdurmak için verilebilir.
Kemoterapi: Kemoterapi kanser hücrelerini öldürmek için kullanılan ilaçlardır. Genellikle bu ilaçlar kombinasyonlar halinde kullanılır. Eğer kanser ileri evrelere ulaşmış ve başka organlara yayılmış ise kemoterapi kan yoluyla bu bölgelerdeki kanser hücrelerine ulaşıp bunları öldürmesi için verilir
Tedavi sonrası hastalar düzenli aralıklarla takip edilir ve bu takipler sırasında fizik muayene, pelvik muayene, AC grafisi ve laboratuvar testleri yapılır. Endometrium kanseri erken tanı konduğunda tamamen tedavi edilebilen bir hastalıktır. Erken evrelerde hastaların 5 yıllık yaşam şansları yaklaşık % 95 dir.
SERVİKS (Rahim ağzı) KANSERİ NEDİR?
Serviks kanseri, uterusun (rahim ) vajene açıldığı bölüm olan ve rahim ağzı denilen bölgeden başlar. Human papilloma virüsun (HPV) bu bölgedeki hücrelerin genetik yapısında meydana getirdiği değişikler nedeniyle ortaya çıkar.
NE SIKLIKTA GÖRÜLÜR?
Serviks kanseri, özellikle Pap-testlerin düzenli yapıldığı toplumlarda nadir görülür. Afrika, Orta ve Güney Amerika da, az gelişmiş ülkelerde daha sık görülür. En sık görüldüğü ülkelerden olan Haiti de 94/100 000, Türkiye de ise 4.5/100 000 oranında görülür.
PAP TEST ( Smear testi ) NEDİR?
Pap test servikste kansere yol açabilecek değişiklerin erken tespit edilmesini sağlar. Jinekolojik muayene sırasında rahim ağzına bir sürüntü yapılarak alınan hücre örneklerinin mikroskop altında incelenmesiyle yapılır.
HPV NEDİR?
HPV ( Human papilloma virüs )’ nin yaklaşık 100’ün üzerinde tipi vardır. Bunların 60 kadarı ciltte bulunur,  el ve ayaklarda siğil yapar. Bunlar çoğu insanda bulunabilen zararsız olan siğillerdir. Diğer 40 tipi ise genital (penis, vulva, vajen ve serviks) ve anal (anüs ve rektum )bölgede lezyon yapar. Bu tip genital HPV tipleri el ve ayak cildinde bulunmazlar.
Bazı genital HPV tipleri genital ve anal bölgede erkek ve kadında siğil yapar. Kadınlarda bu siğiller aynı zamanda serviks ve vajen üzerinde de bulunur. Genital siğiller kansere dönüşmez bu nedenle siğile neden olan HPV tipleri düşük-riskli virusler (Tip 6, 11 )olarak adlandırılır. Bu düşük riskli tipler servikal değişiklere yol açabilir fakat kansere dönüşmez. Diğer yüksek riskli  (Tip 16.18.31.45 )olarak adlandırılan HPV tipleri ise kadın ve erkeklerde genital ( Serviks(rahimağzı),vulva, vagen ) ve anal kanserlere yol açabilir.
HPV NASIL SERVİKS KANSERİNE YOL AÇAR?
HPV cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır ve servikste enfeksiyon yapar. Bu enfeksiyon genellikle çok uzun sürmez çünkü vucut bu enfeksiyon ile savaşabilir. Eğer immun sistem bu virüsü temizleyemezse virüs serviks hücrelerinde değişikler ve kanser öncesi lezyonlara yol açabilir. Kanser öncesi hücreler kanser değildir. Erken kanser öncesi değişikleri olan bu hücrelerin çoğu kendiliğinden normale dönerler. Bazı kanser öncesi hücreler eğer zamanında bulunmaz ve tedavi edilmez ise kansere dönebilirler. Hemen hemen bütün serviks kanserlerinin nedeni HPV’dir. HPV enfeksiyonlarının çok az bir kısmı serviks kanseri olur. Serviks kanserlerinin yaklaşık % 70’i Tip 16 ve 18 ile meydana gelir. Geri kalan % 30 ‘u ise diğer yüksek riskli HPV tipleri ile meydana gelir.
KİMLER SERVİKS KANSERİ OLABİLİR
HPV çok sık görüldüğünden cinsel hayatı olan her kadın serviks kanseri olabilir. Ancak HPV olan kadınların çoğu serviks kanseri olmazlar. Pap testleri düzenli aralıklarla yaptıran kadınlar çok daha az sıklıkla serviks kanseri olurlar.
Bazı kadınların serviks kanseri için daha fazla olasılığı vardır;
—Eğer dirençli ve persistan HPV enfeksiyonu varsa
— HIV taşıyıcısı veya AIDS ise
— Sigara içiyorsa
— Erken yaşta cinsel ilişkiye başlamış veya çok sayıda partner olan kadınlar
Pap-testi yeterli aralıklarla veya hiç yaptırmamış olan kadınların serviks kanseri olma şansı daha fazladır.
EĞER CİNSEL HAYATIM YOKSA HALA PAP TEST YAPTIRMAYA İHTİYACIM VAR MI?
Evet. Geçmişte cinsel hayatı olan kadınların hala serviks kanseri olma şansı vardır
Smear Testi
Smear testi rahim ağzı kanserinin taranmasında kullanılan dünyada kabul görmüş ve tüm ülkelerde uygulanan bir tarama testidir. Smear taraması aktif uygulanan ülkelerde rahim ağzı kanseri sayısında ciddi bir azalma görülmüştür.
Gelişmekte olan ülkelerde rahim ağzı kanseri tüm kadın kanserleri arasında ikinci sırada yer almaktadır. Bu sıklıkta olması rahim ağzı tarama testinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Rahim ağzı kanseri HPV (human papilloma virus) enfeksiyonu ile doğrudan ilişkili bulunmuştur. HPV cinsel yolla bulaşan bir hastalık olup bazı toplumlarda yüksek sıklıkta bulunmaktadır. Rahim ağzına yani servikse yerleşir ve burada değişimlere sebep olur. HPV bulaşmış kişilerin çoğunda bu virüs vücudun savunma hücreleri tarafından yok edilir etkisizleştirilir. Çok az bir kısmında ise kanser öncüleri olan değişimlere sebep olur.
Smear taraması ile bu virüse ait bulgular tespit edilebilmektedir. Daha ileri tetkikler yani hpv DNA sı rahim ağzında araştırılabilir. HPV + olan kişilerde daha titiz davranılır. Kolposkopik incelenme yapılabilir.
Smear testi pratikte menopoza kadar her yıl yapılmaktadır. Smear testi adet döneminde alınmaz. İlişkiye son iki gün içinde girilmemiş olmalıdır. Rahim ağzında iltihabi durumun olmaması yeğlenir.
Smear alım işlemi yumuşak bir fırça ile jinekoloji muayenesi sırasında alınır. İşlem ağrısız ve çok basittir. Alınan sürüntü lam adı verilen camlara aktarılıp, fiksasyon işleminden sonra patoloji uzmanına gönderilir. Genellikle 1 hafta içinde sonuçlanır. Smear sonucu kadın hastalıkları ve doğum uzmanı tarafından değerlendirilmelidir.
Sonuca göre farklı ileri tekniklere başvurulur.
Kolay bir tarama yöntemidir. Fakat sonuçlar %100 değildir. Bu nedenle senelik tekrarlayan smearlar önem taşır.
Konuyla ilgili baglı bulundugunuz Aile HEKİMlerinden ve ADALAR TOPLUM SAGLIGI MERKEZİMİZ’den daha deteylı bilgi ve danışmanlık hizmeti alabilirsiniz.
ADALAR TOPLUM SAGLIGI MERKEZİ EGİTİM ŞUBE
02163826210/02163826061

Bir Yorum Yazın

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.