31 Mart Yerel Seçimleri’nden partisini birinci çıkaran CHP lideri Özgür Özel, Medyascope Haber Müdürü Göksel Göksu’nun sorularını yanıtladı. Sandıktan çıkan sonuçları değerlendiren Özel, “Seçmen bize kredi açtı ama tüketici kredisi değil, yatırım kredisi” dedi. 2028’de iktidar olmayı hedeflediklerini vurgulayan Özel, seçilen belediye başkanlarının başarmak zorunda olduğunu söyledi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ile hedeflerinin ortak olduğunu söyleyen Özel “Aynı hayale inanıyoruz. Bu ülkeye demokrasi geri gelsin hayalindeyiz” dedi.
31 Mart yerel seçimlerinin ardından CHP 47 yıl sonra birinci parti oldu. Bekliyor muydunuz, sonuçlar sizi şaşırttı mı?
Hayır şaşırtmadı. Anketleri bildiğimiz için başarılı bir sonuç bekliyorduk. Ben, “11 büyükşehrin hepsini koruyabiliriz, sadece birinden şüphem var” diyordum. Onun da Hatay olduğu belli. Ama hâlâ umudum var. “Mevcut CHP’li belediyelere en az dört il ilave edeceğiz” diyorduk, Balıkesir, Bursa, Manisa, Denizli… En az üçü gelecek diye bekliyordum. Kastamonu’yu, Kırıkkale’yi ve Adıyaman’ı söylemiştim. Zaten Giresun’u bekliyorduk. Kırklareli’nin kaybına çok üzüldüm. Aslında biz onu ankette gördük ama çözemedik. Edirne’yi de bir ara kaybettiğimizi gördük, sonra çözdük adayı değiştirerek, müdahale ederek, oralara giderek. Artvin’de bir ara bir korkulu rüya gördük. Marmaris’te birazcık sıkıntı gördük.
“Değişimi listeye de yansıttık, gençliğe, kadına vurguyla. Çok cesaretli değişiklik yaptık.“
Anketlerde Antalya da sıkıntılı gözüküyordu.
Antalya’nın gitme yılıydı, bir gidip bir geliyordu. Yıllardır hiç üst üste iki kez kazanılmamış, ilk kez oluyor bu. Başkanımız o açıdan tarihe geçti. Ama Antalya’da hep en az iki puan öndeydik. Ama hata payı da iki olunca çok başa baş bir yarış olarak algılanıyor. Uşak’ı kazanacağımızı iki aydır biliyoruz çünkü Özkan Yalım kendi de anket yaptırdı, biz de yaptırdık. Afyonkarahisar’ı bir aydır biliyoruz.
Mayıs yenilgisinin ardından herkes büyük bir hezimet yaşadı. Sonra değişim talebi yükseldi. Sonunda kurultaya gidildi ve siz genel başkan oldunuz. Ekrem İmamoğlu’nun başarısı ortada, Mansur Yavaş’ın katettiği başarı ortada. O değişim taleplerine çok büyük eleştiri geliyordu o zaman. Bu seçimin kaybedeni olsaydınız herhalde çok negatif bir senaryo bekliyordu sizi.
Şimdi bu seçimlere eğer değişmeden gidecek olsaydık o zaman seçmen bize fatura keserdi. Bu benim zaten duygusal kopuş olarak nitelendirdiğim şey, seçmen bizden duygusal olarak kopmuştu. Bir kere Türkiye Cumhuriyeti’nin en düşük katılım oranı yaşanırdı. Seçmenimiz gitmezdi ve biz büyük bir hezimet yaşardık. Partinin kendi öz eleştirisini yapmış olması, değişimi önemliydi. Sonra da bu değişim ruhuna uygun adımlar attık. Birincisi ölçme değerlendirmeye çok önem vereceğimizi söylemiştim, aday belirleme sürecinde 320 bin tekil anket yaptırdık. Aday belirlendikten sonra da 250 bin anketle de adayların gidişatını takip ettik. Kampanya bütçesinin çok önemli bir kısmını ölçme değerlendirmeye harcadık. İkincisi verdiğimiz sözlerin hepsini tuttuk, başta bunu tartışmalı hale getirenler olmuştu. 850 ilçe ön seçim yapabilirsiniz dedik. 199 birimde ön seçim yapıldı. Geçen sefer 800 aday gösterdik, bu seçimde bin 154 yerde aday gösterdik. Üçüncüsü, kadınlara ve gençlere önem vereceğimizi söylemiştik. 21 bin belediye meclis üyesinden 6 bin 500’ü genç. İzmir’de dokuz kadın aday gösterdik, sekizi seçildi. 12 genç aday gösterdik 11’i seçildi. Değişimi listeye de yansıttık, gençliğe, kadına vurguyla. Çok cesaretli değişiklik yaptık.
İzmir’de CHP belediyeciliğinden bir memnuniyetsizlik ölçülüyordu. Bunun iki sebebi var: Bir, çok uzun süredir iktidarız ve o metal yorgunluğu denen şey biraz bizde de vardı. İki, İzmirli seçmenin notu çok kıt, beklentisi çok yüksek. Ama bu beklentiyi karşılayacak bir şey yapmak lazımdı. En yüksek memnuniyet olan dört ilçe hariç hepsini değiştirdik. Biri Karşıyaka oldu, Cemil Tugay büyükşehire geçti, Selçuk, Seferihisar ve Karaburun değişti. Bu şu demek: İktidar olduğun yerde muhalefete düşmek. Kampanyaların, belediyelerin gücü, imkânı, mevcut belediye başkan algısından mahrum… Ve AK Parti’ye bu büyük bir fırsat sunuyordu aslında kendisi açısından, çok büyük bir risk aldık. Arkadaşlarımla tartıştık, “Bu riski ben alıyorum” dedim. Yarıdan fazlasını değiştirmek her zaman risktir belediyelerin, ben bu riski göze aldım. “İzmir bu değişime olumlu reaksiyon verecek” dedim ve çok olumlu bir cevap verdi. Gençlere ve kadın adaylara, kafadan fazladan beş altı puan prim verdi.
Bir de tabi memleketiniz Manisa’ya çok asıldınız…
Manisa’nın çok eski bir evladıyım. Doğma büyüme Manisalıyım, annem babam doğma büyüme Manisalı. Büyüklerimiz, dedelerimiz Selanikli, Üsküplü falan. İki dedemi de çok iyi tanır Manisalılar. AK Parti ve MHP seçmeni sokakta bana defalarca “Seni mahcup etmeyeceğiz, merak etme” diyordu. Bunun bir karşılığı var mı diye bir kamuoyu araştırması yaptırdık. “Daha önce hiç CHP’ye oy vermedim. Özgür Özel’in genel başkan olduğu için vereceğim” diyen bir yüzde 14 olduğunu gördük. Manisa’da “Nasılsa kaybediyoruz” diye özetlenebilecek bir öğrenilmiş çaresizlik durumu vardı. Mevcut İl Başkanımızı adaylaştırdık, herkesi ikna edince bu seçimde nasıl kazandığımızı gördük.
Manisa’da tüm taraflarını kucaklayan bir liste yaptık. Mesela son il başkanı seçiminin galibi büyükşehir belediye başkanı seçildi, mağlubu oturduğum ilçenin belediye başkanı seçildi. Onun bir önceki seçimde yendiği gençlik kolları başkanımız 34 yaşında kadın merkez ilçe belediye başkanı seçildi, biri Şehzadeler’de biri Yunus Emre’de. Bir kişiyi itmeden, kakmadan, genel başkan olarak kucaklayarak ve genel başkan olmanın verdiği gücü lehimize kullanarak değil, muhaliflerimizin lehine kullanarak çalıştık. İnanılmaz bir enerji oldu. Yüzde 60 aldık. Cumhuriyet tarihinde Manisa merkezi ve büyükşehir belediyesini ilk kez kazandık.
“Ekrem Başkan’ın performansı çok iyiydi. Anket sonuçlarından hareketle biz biliyorduk. 20 gün önceden biliyorduk. Anket yüzde 2 yanılır ama bu kadar yanıltmaz. Yapay zekâ kullandık diye çok alay ettiler ama son gülen iyi güler diyordum”
İstanbul da epey şaşırttı.
Ekrem Başkan ve Özgür Çelik birlikte çok kapsamlı hazırlandılar. Biz de onlara çok alan açtık. İstanbul’da gençlik çok iyiydi, kadın sayımız olması gerektiğinden biraz azdı. Dört kadın adayımız vardı üçü seçildi. Bahçelievler seçilemedi. Ekrem Başkan’ın performansı çok iyiydi. Anket sonuçlarından hareketle biz biliyorduk. 20 gün önceden biliyorduk. Anket yüzde 2 yanılır ama bu kadar yanıltmaz. Ben ölçme değerlendirmeye acayip önem veririm ve eskiden beri AK Parti’nin en büyük başarısının da anketlere hak ettiği önemi vermek olduğunu görüyordum. Partide de bunun en baş savunucusuyum ben. Beş tane çok iyi ölçme değerlendirme uzmanından dahili bir birim kurduk burada, Cumhuriyet Halk Partisi Yerel Yönetimler Ölçüme Değerlendirme Birimi. Önce 16 şirketle çalışmaya başladık ama sonra sekizi bizim yapay zekâ denetimimizi kabul etti. Bu konuda da çok alay konusu olduk. Bütün anketlerin ses kayıtlarını dijital olarak yapay zekâya dinlettirdik ve örneğin Mersin anketine Muğla’dan cevap veren birini yakaladık. Adayları belirlerken de yapay zekâ kullandık. Mesela aday adayı olmayan bir arkadaşımızı önerdi yapay zekâ, onu da arayıp söyledim, anketlerden birinci çıktı ve aday yaptık. Çok alay ettiler ama son gülen iyi güler diyordum.
“Seçmen bize kredi açtı. Ama tüketici kredisi değil, günlük ve kısa vadede tüket diye değil, yatırım kredisi”
Gelinen noktada yüzde 25’lik tavanı kırdınız, çok büyük bir başarı var hakikaten. Fakat bu başarı aynı zamanda çıtanın da yükselmesi demek. Bu sizin için yük mü? Önünüzde nasıl bir plan var?
Devlet ile millet yarıştığında hep millet kazanır. CHP kurucu parti olmanın verdiği bir refleksle devletle millet karşı karşıya geldiğinde, bazen devletin tarafında duruyordu. Oysa halk partisinin yeri milletin tarafı, bence işin özü bu. Yani “Yüzde 25’lik camı tavan nasıl kırılır”da benim formülüm bu. Devletle millet yarışıyorsa milletin tarafında olacaksın, milletin tarafını seçeceksin. Çünkü devlet ile parti arasındaki ayrım kalkmış durumda. Devlet, bir partinin emrinde. Ben devletin tüm kurumlarına saygılıyım. Sorunum hükümetle, devletle değil. Ama hükümet, devleti bir partinin emrine sokuyorsa orada milletin yanında duruyorum.
Yükümüz arttı mı? Evet, arttı. 10 ay önce altı parti yüzde 25 oy almışız. Tek başımıza yüzde 38 aldık. Bu şu demek: Bu oylar CHP’nin tapulu malıdır diye görürsek başladığımız yere geri döneriz.
Biz bu seçimde iki şey yaptık: “Biz çok iyiyiz, bize oy verin” demedik, “İyi olacağız, oy verin” dedik. Seçmen bize kredi açtı. Ama tüketici kredisi değil, günlük ve kısa vadede tüket diye değil, yatırım kredisi. ‘Değişeceksen destekliyorum’ dedi. Ve biz CHP’deki değişime ikna ettik insanları.
“Kadınlar olacak, gençler olacak, demokrasi olacak, hak yemeyeceğiz ve parti sol sosyal demokrat çizgide bütün ezilenlerden yana olacak” dedik. “Emekliler, emekli astsubaylar, atanmayan öğretmenler, staj mağdurları, çiftçiler, kim mağdursa yanımıza gelsin” dedik. Biz böyle söyleyince insanlar bize bir kredi açtı. Bunu tüketici kredisi gibi hemen harcarsak çok yazık olur. Bu yatırım kredisini alacağız ve insanları pişman etmeyeceğiz. Bunun için de önümüzde üç yıl var, dört yıl var, belki biraz daha süre var. Ama bizim de zamana ihtiyacımız var, değişimi ve dönüşümü tamamlamak için. Yükümüz ağır ama taşıması iyi bir yük. Taşıyabilirsek partiyi de iktidara taşıyacağız. Belediyeleri iyi yönetirsek, uyum içinde yönetirsek, birbirimizle kavga etmemeyi ve birlikte kazanmayı başarırsak insanlar bize krediyi verenler, “Alın ülkeyi yönetin” diyecekler. Yok, buna olan itimatı sarsarsak ülkeyi de yönettirmeyecekler.
“Biz Ekrem Bey’le birbirimize hiç çelme takmadık, bundan sonra da takmayız. Çünkü aynı yerde yürüyoruz, Hedefimiz aynı yere varmak. aynı hayale inanıyoruz. Hayalimiz de şu: Birimiz cumhurbaşkanı olalım, birimiz başbakan, birimiz meclis başkanı olalım hayalinde değiliz. Bu ülkeye demokrasi geri gelsin hayalindeyiz. Bu iktidarı değiştirelim, bu ülkeye demokrasi gelsin, cumhuriyet kurulduğu günlerdeki hedeflerinde yürüsün.”
Ekrem İmamoğlu ile başladığınız gibi devam edecek?
Bizim Ekrem Bey’le aramızda siyasi işbirliği yok. Amiyane tabirle bir arkadaşlık hukuku var, bir kardeşlik hukuku var aramızda. Ve biz aynı hayale inanıyoruz. Hayalimiz de şu: Birimiz cumhurbaşkanı olalım, birimiz başbakan, birimiz meclis başkanı olalım hayalinde değiliz. Bu ülkeye demokrasi geri gelsin hayalindeyiz. Bu iktidarı değiştirelim, bu ülkeye demokrasi gelsin, cumhuriyet kurulduğu günlerdeki hedeflerinde yürüsün. Örneğin Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa Birliği üyesi olsun, hukuk devleti olsun, demokrasi olsun, basın özgürlüğü olsun. Şimdi bu hayale inandığımız için birbirimize çelişemeyiz. Aynı hayale inananlar birbirine çelme takmaz, tökezlerse tutar kaldırır. Ama birbirini rakip görenler, düşeni ellemez veya öbürüne çelme takar. Biz Ekrem Bey’le birbirimize hiç çelme takmadık, bundan sonra da takmayız. Çünkü aynı yerde yürüyoruz, hedefimiz aynı yere varmak. Bunu da sadece Ekrem Bey’le de sınırlamamak lazım: Mansur Bey de var, birçok büyükşehir belediye başkanımız var. Mesela artık İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı da, diğer yeni belediye başkanlarımızın hepsi de bu mantığı kavramış insanlar. Yani kendileri için değil, ülke için siyaset yapanlar. Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı da Denizli Belediye Başkanı da, Bursa da, Balıkesir de biliyor ki, onlar başarırsa iktidara geleceğiz ve başarmak zorundalar. Böyle bir motivasyonla çalışacaklar.