Marmara’nın incisi Büyükada, tarih boyunca hem doğal güzelliği hem de çok kültürlü yapısıyla bilinse de, asıl kimliğini İslâmî değerlerin ada hayatına kattığı ruhaniyetle kazanmıştır. Adanın en kıymetli hatıralarından biri, 1898 yılında Sultan II. Abdülhamid döneminde inşa edilen Hamidiye Camii’nin eski müezzinidir. Bu müezzin, vakit ezanlarını on iki ayrı makamda okuyabilen ender kişilerden biriydi. Özellikle sabah ve yatsı ezanlarını içli bir makamla seslendirir, ada semalarında derin bir huzur oluştururdu. Sessiz saatlerde bu ezanları dinlemek, hem dini bir vecd hem de millî bir gurur vesilesi olurdu.
Zamanla ada değişti. Yeni Çarşı Camii inşa edildi, Kumsal Camii’ne güçlü hoparlörler yerleştirildi. Günümüzde ezanlar, kimi zaman canlı, kimi zaman kayıtlı olarak bu üç camiden aynı anda duyuluyor. Bu durum, ada halkının dinî hayatındaki canlılığı gösterse de, bazen seslerin üst üste binmesi bir karmaşaya yol açabiliyor.
Ne yazık ki o eski, duygulu ve makamlı ezanlar artık pek duyulmuyor. Sabah ve yatsı ezanları daha uzun sürüyor; kimi zaman yatsının ardından dualar ve ilahiler hoparlörlerden uzunca süre devam ediyor. Beklenmedik saatlerde sela sesleri işitilebiliyor. Büyükada’nın doğal akustiği içinde bu yoğunluk, istenmeyen bir karışıklığa sebep olabiliyor.
Günümüz müezzinlerinin, geçmişte olduğu gibi makam ve musiki eğitimi konusunda aynı derinliğe sahip olup olmadıkları hususunda tereddütlerim var. Oysa ezan, doğru makamla ve ahenkle okunduğunda yalnızca bir davet değil, ruhları titreten ilahi bir tebliğdir. Bu yönüyle ezan, Türk-İslam geleneğinin hem dinî hem de millî bir sembolüdür.
Bugün birçok Müslüman ülkede ezan hâlâ insan sesiyle canlı olarak okunmaktadır. Türkiye, Pakistan, Endonezya, İran, Fas, Tunus ve Cezayir gibi ülkelerde ezan, gönülleri titreten bir şekilde müezzinler tarafından seslendirilir. Buna karşılık bazı Körfez ülkelerinde, teknolojik gerekçeler ve gürültü düzenlemeleri öne sürülerek merkezi veya kayıtlı sistemlere yönelinmiştir.
Büyükada gibi çok kültürlü bir yerde, zaman zaman kiliselerden çan sesleri de duyulmaktadır. Gün boyunca ambulans sirenleri, itfaiye araçları ve acil anonslar ada sokaklarında yankılanır. Bu çok katmanlı ses ortamında bizler hâlâ eskilerin o derin, içli ve gönüllere huzur veren ezanlarını özlemle yâd ediyoruz. Çünkü ezan, yalnızca bir ibadet çağrısı değil; milletimizin İslam’a olan sadakatinin ve tarihî kimliğinin simgesidir.(Haluk Direskeneli)
Fotoğraf: Ada Gazetesi