Dusan Son Çeyreği Asla Vermez

Dusan Son Çeyreği Asla Vermez
Yayınlama: 23.10.2025
Düzenleme: 23.10.2025 13:42
A+
A-

“Bir gün Dusan Alimpijevic alışverişe gider ve yaptığı alışveriş 10 TL tutar. Dusan 9.75 TL uzatır. Kasiyer 25 kuruş eksik olduğunu söylediğinde Dusan gülümser ve şöyle der: ‘Dusan son çeyreği asla vermez.’”
— Black Wall JK (@blackwall_bjk)
Bazı şakalar vardır, sadece güldürmez; bir karakteri, bir felsefeyi anlatır. Bu tweet’teki 25 kuruş eksik hikâyesi de Beşiktaş’ın ruhunda karşılığını bulur, çünkü Beşiktaş hiçbir zaman eksik kalmaz. Salı gecesi Almanya’da yaşanan o unutulmaz geri dönüş, bu cümlenin sahadaki karşılığıydı. Beşiktaş, Ratiopharm Ulm deplasmanında son dokuz dakikaya 14 sayı geride girdiğinde herkes maçın bittiğini düşündü ama kenarda o sakin ama kararlı yüzüyle duran Dusan Alimpijevic vardı. Belki elindeki taktik tahtasında yüzlerce çizgi, onlarca varyasyon bulunuyordu ama en kalın çizgi her zamanki gibi “inanç”tı. Beşiktaş için hiçbir maç bitmezdi ve o gece de öyle oldu.

O salonda aslında bir deplasman havası yoktu. Berlin’den, Frankfurt’tan, Münih’ten gelen Beşiktaşlılar tribünleri doldurmuş, ellerinde bayraklarıyla “buradayız” diyordu. Siyah-beyaz atkılar Almanya havasında dalgalanıyor, tezahüratlar tavanlardan yankılanıyordu. O an herkes fark etti ki deplasman sadece bir kelimeydi; o gece Almanya küçük bir Akatlar olmuştu. İlk yarı dengedeydi; Zizic pota altında etkiliydi, Dotson oyunun temposunu belirliyordu, Mathews dışarıdan ritmini bulmuştu. Ama üçüncü çeyrek başladığında Ulm tempoyu artırdı, savunmamız geç kaldı, fauller birikti ve sonunda Mathews beşinci faulünü alarak kenara gitti. Takım yıldızını kaybetmişti, fark 14’e çıkmıştı. O anda tribünlerde bir sessizlik oldu ama Beşiktaş tarihinde sessizlik uzun sürmez; çünkü bu camia karanlıkta bile ses bulmayı bilir.

Kenarda Dusan ellerini iki yana açtı, bir kez daha bağırdı: “Savunmayı bırakma!” O sesle birlikte oyun değişmeye başladı. Kaptan Yiğit Arslan takımı toparladı, Dotson baskıyı artırdı, Kamagate pota altında sertleşti ve birden ritim değişti. Sessiz kalan Conor Morgan son çeyrekte sahneye çıktı; üçlük üstüne üçlük attı, savunmada direndi, hücumda soğukkanlı kaldı. Her isabetle fark eridi, her savunmayla nefesler yeniden doldu. Berk Uğurlu’nun köşeden bulduğu üçlükle skor 97-96’ya geldiğinde Beşiktaş sadece öne geçmemişti; hikâyenin yönünü değiştirmişti. Ama bu hikâyede son cümle henüz yazılmamıştı. Ulm yeniden öne geçti, skor 99-98 oldu. Son hücum için süre azalırken top Anthony Brown’ın elindeydi. Savunma üzerine gelmişti, açısı dardı ama yüzündeki ifade tanıdıktı: sakinlik. Top elinden çıktığında binlerce Beşiktaşlı aynı anda nefesini tuttu. Zaman bir an durdu, top fileye değdi ve Beşiktaş yalnızca bir sayı değil, bir hafıza kazandı.

O üçlük sadece bir basket değildi; pes etmemenin, son saniyeye kadar savaşmanın, “son çeyreği asla vermemenin” vücut bulmuş hâliydi. Brown’ın sakinliği, Morgan’ın ateşi, Kamagate’nin gücü, Uğurlu’nun cesareti ve Dusan’ın bitmeyen enerjisi birleştiğinde ortaya çıkan şey sadece bir galibiyet değil, bir kimlikti. O gece Beşiktaş, Almanya’da yalnız bir deplasman zaferi kazanmadı; karakterini yeniden hatırladı. Black Wal BJK’nin o tweet’i artık bir espri değil, bir gerçekti. Çünkü Beşiktaş bazen 25 kuruş eksik gibi görünür ama maç sonunda hep fazlasını koyar. Dusan artık yalnızca bir koç değil, Beşiktaş’ın yeniden hatırladığı değerlerin sembolü. O kenarda ellerini iki yana açtığında, takımın kalp atışı onunla birlikte hızlanıyor. O gece Almanya’da Beşiktaş bir kez daha kanıtladı: kazanmak sadece skorla değil, inançla olur. Ve bu inancın en somut göstergesi o maçta ortaya çıktı; Dusan son çeyreği gerçekten asla vermez — ve Beşiktaş da.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.