İstanbul’un Prens Adaları, uzun yıllar boyunca motorlu taşıt gürültüsünden uzak, sakin sokaklarında yankılanan nal sesleri ve fayton çanları ile zihinlere kazınmıştı. Faytonlar, Adalar’ın sadece bir ulaşım aracı değil, aynı zamanda onun kimliğinin, nostaljisinin ve turistik cazibesinin de ayrılmaz bir parçasıydı. Ancak bu romantik tablonun arkasında, yıllardır süregelen ciddi bir vicdani ve pratik sorun yatıyordu: Atların yaşadığı eziyet.
2020 yılında alınan radikal bir kararla atlı faytonlar tamamen kaldırıldı ve yerlerine elektrikli araçlar (genellikle “Adaray” olarak bilinen minibüsler ve daha küçük golf araçları) getirildi. Bu değişim, Adalar için bir devrin sonu anlamına geliyordu. Peki, bu dönüşüm Adalar’a ne getirdi, ne götürdü? En önemlisi, bu adaların asıl sahipleri olan Adalılar bu konuda ne düşünüyor?
Nostalji ve Kültür Savunucuları:
Adalıların bir kısmı ve adayı ziyaret eden pek çok kişi için faytonlar, Adalar’ın “ruhu” demekti.
Tarihi Doku
Adalar’ın tarihi köşkleri ve çam ağaçlı yolları ile faytonların estetik bir bütünlük oluşturduğu düşünülüyordu. Bu “yavaş yaşam” konsepti, adanın ana cazibe merkeziydi.
Ekonomik Boyut
Yüzlerce aile geçimini “faytonculuk” mesleğinden sağlıyordu. Bu, sadece bir iş değil, aynı zamanda bir gelenekti.
“Islah Edilebilirdi” Görüşü
Bu gruptaki pek çok Adalı, sorunun faytonun kendisinde değil, denetimsizlikte olduğunu savunuyordu. Onlara göre, atların çalışma koşulları iyileştirilebilir, sayıları sınırlandırılabilir, ahırlar modernleştirilebilir ve hatta “elektrik destekli” hibrid fayton modelleri geliştirilebilirdi. Onlar için bu toptan yasak, kültürel bir mirasın yok edilmesi anlamına geliyordu.
Zulmün Sona Ermesini İsteyenler:
Ancak madalyonun diğer yüzü, özellikle son yıllarda çok daha ağır basmaya başlamıştı.
Hayvan Hakları
Özellikle yaz aylarında, dik yokuşlarda, aşırı sıcakta ve kapasitesinin çok üzerinde yükle çalıştırılan atların durumu, hayvan hakları savunucuları ve pek çok Adalı için kabul edilemez bir “zulüm” halini almıştı.
Ruam Hastalığı
Yasağın fitilini ateşleyen en önemli olaylardan biri, atlar arasında yayılan ve tedavisi olmayan Ruam hastalığı oldu. Bu durum, hem atların toplu itlafına yol açtı hem de halk sağlığı için bir tehdit oluşturdu.
Hijyen ve Koku
Faytonların neden olduğu koku ve hijyen sorunları, Adalıların gündelik yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir diğer faktördü.
Pratik Çözüm ve “Zulmün Bitmesi”:
Vicdani Rahatlama
Adalıların çok büyük bir kesimi, ne olursa olsun atların çektiği çilenin bitmesinden dolayı memnundu. Artık sokaklarda bitkin düşen veya ölen at görüntüleri yoktu.
Ulaşım Kolaylığı
Yeni elektrikli araçlar, özellikle yaşlılar, pazar alışverişi yapanlar veya adanın dik yokuşlarında yaşayanlar için daha hızlı ve pratik bir ulaşım imkanı sundu.
Adalıların Yeni Şikayetleri: “Yağmurdan Kaçarken Doluya Tutulduk”
Adalıların belki de en çok birleştiği nokta, mevcut elektrikli araç uygulamasından duydukları memnuniyetsizliktir. Pek çok Adalı, “Fayton terörü bitti, elektrikli araç terörü başladı” cümlesini kuruyor.
Estetik Uyumsuzluk
Adalar’ın tarihi ve doğal dokusuna tamamen yabancı olan bu büyük, “plastik” ve “ruhsuz” minibüsler, adanın estetiğini bozmakla eleştiriliyor.
Hız ve Trafik Sorunu
Faytonların “yavaş” ritminin yerini, dar sokaklarda hızla seyreden elektrikli araçlar aldı. Bu durum, Adalar’ın temel özelliği olan “yaya öncelikli” yapıyı tehdit ediyor. Pek çok Adalı, bu araçların yarattığı trafikten ve kaza riskinden şikayetçi.
Gürültü Kirliliği
Nal seslerinin yerini, sürekli bir motor vızıltısı, korna ve geri vites uyarı sesleri aldı. Bu durum, adanın “sessizlik” vaadini de ortadan kaldırdı.
Yönetişim Eksikliği
Adalılar, bu araçların tipine ve güzergahına karar verilirken kendi görüşlerinin yeterince alınmadığını düşünüyor. Onlara göre, bu kadar büyük ve hızlı araçlar yerine, daha küçük, daha yavaş ve adanın dokusuna daha uygun “butik” çözümler üretilebilirdi.
Sonuç: İki Arada Kalan Ada Ruhu
Bugün Prens Adaları’nda bir yol ayrımı yaşanıyor. Atlı faytonlara geri dönüş, yaşanan vicdani sorunlar nedeniyle artık bir seçenek olarak görülmüyor. Adalıların ezici çoğunluğu atların sömürülmesine dayalı bir sistemi geri istemiyor.
Ancak mevcut durumdan da memnun değiller.
Adalılar, ne atların eziyet çektiği bir nostaljiyi ne de adanın ruhunu ve yaya öncelikli sakinliğini yok eden gürültülü, hızlı ve estetikten yoksun bir modernizmi istiyor. Onların özlemi, hem vicdani açıdan sürdürülebilir hem de Adalar’ın eşsiz kimliğine saygılı, “insan” ve “doğa” odaklı bir ulaşım çözümü.
Mevcut elektrikli araçların adanın dokusuna uygun, daha küçük, daha yavaş ve daha estetik modellerle revize edilmesi, belki de Adalıların “kaybettikleri” o sakin ada ruhunu geri getirmek için atılması gereken ilk adım olacaktır. Tartışma, “fayton mu, elektrikli araç mı” ekseninden çıkıp, “Adalar’a nasıl bir elektrikli araç yakışır?” sorusuna evrilmiş durumda.