GÜVENDEN İKAMETE

Yayınlama: 14.07.2017
Düzenleme: 13.12.2022 15:36
A+
A-

Son Belediye seçimleri esnasında, hatta çok daha önceden, okuyucularımın hatırladıkları gibi, her yazımda ve her fırsatta adamızın yazlıkçılarını yazılarımla hatta şifahen de ikametlerini adaya almaları için ikaz etmiştim. O yıllarda, Prens Adalarının sağlık sorunları insanları bu konuda cidden engelliyordu. Bildiğiniz üzere, bu çok önemli konuda artık gelişmeler oldu. Gönül ister ki Adalarımızda tam teşekküllü bir hastanemiz olsun ve emek verenler ile çaba gösterenlerin önü kesilmesin.

Tüm Prens Adalarının ve Kınalıadamızın sorunları artık birbirine benziyor ve bu eziyet bire bir yaşanıyor.

Yetkili kişiler bu sıkıntıların İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden Adalar’daki ikamet sayısına paralel olarak artarak gelecek olan ödenek ile giderileceğini tekrarlıyorlarsa bile, aslında para ile çözülecek veya çözülemeyecek durumlar var. Adalılar sıkıntılarını dile getirmekte pek becerikliler ancak son zamanlarda kendini gösteren baskın kasaba kültürüne kendilerini kaptırarak alışmaya da çalışıyorlar. Sebat yok, tepkiler dilde kalıyor ve uygulamaya geçmiyor. Bunun nedeni de güvensizliktir. Toplumumuzda bir adam sendecilik, bir taklitçilik, bir ilgisizlik, bilmedikleri şeyi anlamaya çalışmamak, bir umursamazlıktır aldı yürüdü.

Halkımız güvenini yitirmiş.” Adaları teslim ettiler, bir şeyin düzeleceği yok, bitti artık bitti, İBB yardımı arttırırsa ne olacak ki, deniz kültürü olmayan insanları, çağın gerisinde kalmış turistleri mi engelleyecekler. Adada huzur mu kaldı?” Adalılar kırgın ve bu düşüncelere bir de güvensizlik iyice eklendi ve dimağlara yerleşti.

İkametlerin adaya alınması için evleri bile ziyaret etmiş bir kişi olarak kendimi bu konunun tahlilini yapmış sayıyorum ve diyorum ki hayatta olduğu gibi yönetimlerde de İNSANLARI KENDİMİZE ÇEKMENİN TEK YOLU GÜVENDİR. Rica ile minnet ile olmuyor. “Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” diyor halkımız. Sazlı sözlü bir gecede bu tür önemli bir konu ele alınırsa, iş show a ve propagandaya dönüşür dolayısı ile ciddiyetinden çok şey kaybeder. Keşke paneller düzenlense, nezih bir ortamda açıklayıcı konuşmalar yapılsa, daha kibar bir yaklaşım olur.

Birçok adalı isteklerini ve Adalar’da eksik gördükleri şeyleri doğrudan İBB ye bildirmek istemişti. Bu sağlanmadı. Kış turizmi gelişmedi, buna en büyük engel de sosyal hayatı engelleyen ve insanları kış mevsiminde adalara bağlamayan vapur tarifeleridir. Kaldı ki insanlar yaz aylarında bile Adalar’daki yaşam kalitesinin düşüşünden şikayetçiler.

Kınalıadanın bir halk plajına ihtiyacı var. Bunu yıllarca yazdım, hiç olmazsa meydanlar panayıra dönmesin diyordum ama görüyorum ki öyle bir plajın yapılmasına en müsait olan yerde şimdi mangallar tütüyor. Hani sahiller halkındı, hani sahillerimize sahip çıkmamız gerekiyordu? Sahillerde betonlar kırılıyor, sonra tekrar dökülüyor, neler oluyor Allah aşkına? Bir izin çıkıyor, bir izin mi çıkmıyor? Sahilde zaten bizim betonlarımız vardı ama etrafına çitler çekilmemişti, masa sandalyeler konulmamıştı, çay ocakları, ızgara servisleri yani görüntü çirkinliği de yoktu. İnsanlar izin verilen yerlerde sonradan sorun çıktığını görünce haliyle şaşırıyorlar ve ne olup bittiğini bir türlü anlayamıyorlar. Hak kimin? Hukuk nasıl işliyor? Buna bir an önce karar verilsin. Kimine hay hay kimine vay vay da oluyor. Adalar için hiç düşünülmeyecek bir şeydi ama gece kondu mahalleleri oluştu fakat gel gör ki şimdi gündüz kondulara ne diyeceğiz? Ada belediyesine haber bile vermeden, gereken izin alınmadan, ödeme yapılmadan yapılan tadilatların kaçına ceza geldi?

 

Adalar eskisi kadar temiz değil lafı da dillerde ezbere tekrarlanıyor. Kocaman adayı kaç kişi temizliyor hanımlar, biliyor musunuz? Şikâyetinizi İBB ye bildirsenize, belki derman olur Ada belediyesine. Biraz da siz yardımcı olsanız? Zaten günübirlikçi misafirlerimiz yeterince düşmanlık yapıyorlar. Kapınızın önünü temiz tutsanız. Bahçenizi temizleyip kesilen dalları gümbet gümbet kapınızın önüne attığınızda, temizlik görevlisine konuşurken bir soğuk içecek vereceğinize, eline birkaç kuruş tutuşturacağınıza, takındığınız tavır doğrusu şaşılacak şey.

Adalılar bilir, ada geleneğinde fayton, faytonla ada turu yapmak vardı ama atlar öldürülmezdi. Her adada bisiklet kiralama var mıydı? Akülü araçlara bu yıl gerçekten zabıta kontrolü yapılıyor ama bakıyorum, insanlarımızı da ne kadar kontrol edebilirsiniz ki, bazıları nasıl da plaka almasını becerebilmişler. Ayıp denen bir söz vardı ya, o da mı sözlükten silindi? Adalar’da yollarımız bu trafiğe müsait mi?

Saat 17.00 den sonra Kınalıada meydanından geçilmiyor çünkü zabıta o saate kadar çalışıyor ve bizim insanımız bundan istifade masaları sandalyeleri yolun ortasına kadar çekiyor. Özgürlük anlayışları buymuş demek, özgürlüğün tarifi de unutulmuş.

Kulübe veya plaja kayıtlı olmayan yazlıkçılar denizin keyfini çıkaramıyorlar çünkü şezlongların pek çoğunu günübirlikçiler işgal etmiş durumda ve yazlıkçılara denize girecek yer kalmıyor. Belki iyi belki kötü, belki güzel belki çirkin ama şunu da düşünmek gerekir, herkes çoluk çocuğuna, bu hayat şartlarında hem yazlık hem şezlong parası ödeyebilir mi? Adalılar buna karşı çıkıyor.

Hırsızlık arttı diyorlar. Hırsızlık senaryoları da oldukça şaşırtıcı. Artık kadınlar da bu mesleğe soyunmuş. Gerçi tüm İstanbul şehrinde hırsızlık vakaları görünüyor fakat adamızdaki durum biraz farklı. Açıkça göründüğü ve bilindiği gibi, hafta sonu adaya gelip makilerde sabahlayan ve yine aynı kalitede sonradan vatandaşlığa geçmiş misafirlerimiz var. Şekil budur ve tepelerde her türlü rezaleti yapıyorlar, hırsızlıklar artıyor. Bunu engellemek tabii ki zor çünkü prosedürler var ama bu özgürlük eğer zarar veriyorsa, tedirginlik yaratıyorsa, tehlikeli oluyorsa, bir formül bulmak çok zor ama dilerim imkânsız olmaz.

Tüm bunlara ilâveten gerçek gazetecilik gereği Adalar Belediyesi ile ilgili sevimsiz haberler okunuyor, yayınlanıyor. Bunlar güven sarsıyor.

Peki, Prens Adalarında hiç mi güzel şeyler olmuyor? Olur mu? Onları da hatırlamamak, teşekkür etmemek, görmemek, hissetmemek, okumamak, takip etmemek nankörlük olur fakat insanın beynini kurcalayan konular gündemde ise, hele soru işareti bırakan konular varsa, bunlar baskın çıkar ve güven sarsılır.

Daha yazayım mı? Yazıp da içimi mi dökeyim? Bu üzüntüler birden bire değil, yavaş yavaş Ada topraklarına serpildi ve filizlenince ya görmemezlikten gelindi veya önemsenmedi. Hiçbir şey artık kolay değil ama gelecekten umutlu olmak ve ışığı görmek, bulutların dağılmasını sabırla beklemek gerekiyor.

Bir Yorum Yazın

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.