Sonbahar göz kırptı. Hiç kimsenin hak etmediği bir COVID Yazı yaşadık bu yaz. İnsanoğlu eli ile işlenen global cinayete inat, Adalar İlçesi adalıları sevgi ile kucakladı. Aklımız ve zekâmız ölçüsünde hayatımıza bir yön verdik bu yaz. Alkışladığımız durumlar, hizmetler, kınadığımız insanlar ve tedbirsizlikler oldu.
Ne kadar çok tartışıldı, ne kadar çok yazıldı şu fayton ile atların bölünmez birlikteliği, çekilmez çilesi. Prens Adaları faytonları ile özdeşleşmişti. Atını evlât belleyen faytoncular göçtü gitti. Hayvanseverlikten, Ada kültüründen bi-haber insanlar atlara çile çektirdiler. Faytoncular atlarını mevsimlik kullanıp yöneticilerle anlaşmaya yanaşmadılar. Kontroller ya yapılmadı veya yapılamadı, yeterince caydırıcı ceza kesilmedi. Aşırı yükleme, bakımsızlık, kış boyu terk edilmişlik atları ilkin perişan sonra da hasta etti ama ruam hastalığının Adalara gelmesini asla kabullenemem. Hayvan haklarını savunanlar bence eksik çaba gösterdiler. Eski dönem İstanbul Büyük Şehir Belediyesi deniz aşırı at veterineri tayin edemiyordu. Bu bir kanun ise eğer, hayvansever kişiler değişmesini sağlayana dek hiç mi bir at veterineri ile anlaşamazlardı?
Sonuçta İskenderin düğümüne dönüşen kargaşa, faytonların kalkması ile, kurtarılabilen atların Adalardan sürülmesi ile hepten çözüldü. Zaten yapılacak başka bir şey de bırakılmamıştı. Atına düşkün faytoncular gözyaşlarına boğuldular. Adaların simgesi olan faytonların ve atların anımsanması için bir heykel dikilmesini bekliyorum. Kısa turistik bir parkurun açılmasını dilerken, inanların bunu da hor kullanabilecekleri düşüncesi ile bu konuda ısrarcı olmamaya çalışıyorum. Büyük Adaya gidince de atların işkencesini anımsarken, buna neden olanlara, vicdansızlara, gereken ilgi ve özen göstermeyenlere, açık havada bir göz aydın mesajı yolladım. Almış olmalılar herhalde fakat meydana varınca daha önce nefesimizi tıkayan o dayanılmaz kötü kokuların olmayışını da pek hoş karşıladım.
Prens Adalarının bitmez tükenmez tartışmalarından biri de motorlu ve akülü araçlar oldu. Bu uygulamayı sit alanı olan Adalara kim getirdi ve izin nasıl çıkarıldı? Plâka uygulaması ile işe yasallık getirilmek istendiyse bile bir müddet sonra bunun doğru olmadığı kararına varıldı. Yine de birçok şeyde olduğu gibi insanlar abartıya kaçmaz birbirlerine ve kurallara saygı gösterselerdi, bu durumlar yaşanmazdı. İnsanlar yürümeyi reddettiler, tembelliğin adını da hastalık koydular. Fayton ve bisiklet haricinde ne zamandan beri yürüyüş yolu araçlarla kat edilmişti? Özel durumlarda yetkililer ne zamandan beri adalılara yardım etmediler?
Adalar İlçesi Sayın Belediye Başkanımız Erdem Gül ve geçen dönem Emniyet Müdürümüz Sayın Murat Bingöl yaptıkları toplantılarda 2020 yaz dönemi için bu akıl almaz, gerekmez ada trafiğine düzen getirilmesi konusunda vaatte bulundular. Pandemi dönemi olmasına rağmen vaatlerini yerine getirdiler fakat uygulama geciktirildi ve araçların toplanması ile yeni sistemin uygulamaya geçirilmesi Emniyet Müdürlüğünün yetki alanına girdi.
Bisikletler ada süsü iken, kiralamalar artınca, genelde ana karadan gelen sürücülerin kullanma bilmemesinden kaynaklanan kazalara neden oldular. Ada Belediyesi Kınalıadaya yanılmıyorsam 2011-2012 yılında 65 yaş üstü adalıların hizmetine ödemesiz bir araç sundu. İki sürücüsü ile hala yolcu taşıma hizmeti veriyor. Adalarımızın şimdi otobüs dedikleri ama benim cici bici minibüsler dediğim araçları ve emirlerine amade taxileri var. Adalılar Kınalıada güzergahına yeni sokakların da katılması için dilekçe verdiler. Araçların üstündeki rengârenk süs çizgilerini beğenmeyenlere soruyorum. Hangi rengin silinmesini istersiniz? Mavinin mi, yeşilin mi, sarının mı? Hangisi Adalara ait olmuyor? Bozcaadadaki benzer araçlar taş rengi veya iki tarafına tabela koymuşlar. Daha mı güzel? Yoksa inadına nispetine akülü araç sürmeye devam etmek mi güzel? Acaba taxiciliğin devam etmesini alkışlamak mıdır dürüstlük? Üstelik bu yıl Ada Kartı alabilmek için gösterilen ikamet sayısı artacağından IBB den önceki dönemlerden daha fazla hizmet talep edebileceğimiz kanısındayım ki umarım bu da Sağlık Sektörünün gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Güzel İstanbulumuzda Sonbaharı yaşamak nimettendir. Bu nimeti berekete dönüştürelim, Eylül mehtabı kadar güzel olmayan şeylere yürek tüketmeyelim.
Sosi Cındoyan