Çocuklarda Dil Öğrenimi: Neden Diaspora Çocukları Daha Hızlı Başarıyor?

Çocuklarda Dil Öğrenimi: Neden Diaspora Çocukları Daha Hızlı Başarıyor?
Yayınlama: 25.11.2025
A+
A-

Almanya, Fransa veya İngiltere’ye göç eden yabancı ailelerde sıkça gözlenen bir durum vardır: Aile oturma iznini aldıktan bir süre sonra anne ve baba iş bulur, çocuk ise yerel okula başlar. Çocuklar, yaşlarına ve bilişsel kapasitelerine bağlı olarak yeni ülkenin dilini son derece hızlı biçimde öğrenirler. Yaş ne kadar küçükse dil edinim hızı da o kadar yüksek olur. Birkaç yıl içinde akranlarıyla aynı seviyeye gelir, hatta bazı durumlarda onları bile geçebilirler.

Yeni dil zamanla çocuğun baskın dili hâline gelir; sosyal hayat, eğitim ortamı ve oyun kültürü bu dili doğal biçimde pekiştirir. Bu nedenle diaspora çocukları yeni toplumda hızla sınıf atlayabilir. Koreli bir göçmen ailenin ABD’de doktor olan çocuğu ya da temizlik işlerinde çalışan bir Kuzey Afrikalı göçmenin Fransa’da iyi bir konuma gelen evladı bunun tipik örnekleridir. Çocuklar, sosyal devletin ücretsiz sunduğu imkânlarla ebeveynlerinden çok daha iyi eğitim ve iş fırsatlarına ulaşabilir, yaşam standartlarını yükseltebilirler.

Yaz aylarında ise nostaljik bir sahne sık sık karşımıza çıkar: Ailelerini ziyarete gelen diaspora çocukları, anneanne ve dedelerinin yazlıklarında buluştuklarında kendi aralarında akıcı bir New York İngilizcesiyle konuşurlar. Mahalledeki çocuklar bu durumu şaşkınlıkla izlerken, onların doğal etkileşimle edindikleri bu akıcılık, dilin en etkili öğrenilme biçimini bir kez daha gözler önüne serer.

Türkiye’deki Durum: Neden Aynı Hızda Dil Öğrenilemiyor?

İstanbul’da iyi eğitimli ve varlıklı aileler, çocuklarını yabancı dille eğitim yapan okullara göndererek onlara avantaj sağlamayı hedefler. Ancak yurtiçinde 12 yıl boyunca okulda öğretilen yabancı dil çoğu zaman “kırık” bir seviyede kalır. Öğrenci, “Nasıl olsa yabancı dil biliyorum.” düşüncesiyle dili gerçek hayatta geliştirme gereği duymaz ve zamanla unutur. Çünkü sınıf içinde öğrenilen bir dil, günlük hayatta sürekli maruz kalınan doğal etkileşimin yerini tutamaz.

Çocuğunuzu yabancı bir ülkenin çocuk parkına götürseniz, kısa süre içinde o ülkenin dilini akıcı biçimde konuşmaya başladığını görebilirsiniz. Aynı şekilde Büyükada’da birlikte oyun oynayan Türk ve gayrimüslim Rum, Ermeni ve Yahudi çocuklarının birbirlerinin dillerini zorlanmadan öğrenmesi bu doğal sürecin canlı bir örneğidir. Eski zamanlarda Büyükada’nın yaşlı teyzelerinin mahallenin genç kızlarına Fransızca öğrettikleri sıkça anlatılır.

Dil Doğal Ortamında Öğrenilir

Çocuklara yabancı dili öğretmenin en etkili yolu, o dilin sosyal olarak yaşandığı; oyun, etkileşim ve iletişim ortamında sürekli duyulduğu mekânlara temas etmelerini sağlamaktır. Dil öğrenimi bir ders değil, bir yaşam deneyimidir. Ne kadar erken yaşta ve ne kadar doğal bir ortamda başlanırsa başarı o kadar büyük olur.

Tatil bölgelerindeki satıcıların ve pazarcıların, yabancı turistlerle sürekli konuşarak kısa sürede birden fazla yabancı dili öğrenebilmesi buna iyi bir örnektir.

Yabancı dil bilmek bir zenginliktir; ancak bu zenginliğin anahtarı sınıf içi ezber değil, gerçek hayattaki doğal iletişimdir.

Haluk Direskeneli

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.