İnsanla hayvanın yirmi milyon yıl önceki ortak atası ‘Proconsul Africanus’. İşte bu ortak atanın çocuklarından biri maymunluğu tercih etmiş ve ağaçlara tırmanmış. Diğeri ise iki ayağı üzerine kalkarak ellerini boşta bırakmış ve insanın evrim sürecini başlatmıştır.
Kant’ın dışarıya doğru uzanmış beyin olarak tarif ettiği el devamlı olarak beyini dürtmüş ve beyin-el eşgüdümü insanı doğa karşısında galip kılmış, doğaya egemen olmasını sağlamıştır.
İnsan elleri sayesinde iş bölümünü ve toplumsallığı öğrenmiş ancak toplumun ilk farklılaşmasını da beraberinde getirmiştir.
Toplumsal yaşamla birlikte kimsenin kimseye ihtiyacı olmadığı dönemler bitmiş, insanların birbirlerine ihtiyaç duydukları dönem başlamıştır.
İş bölümü sayesinde insanlar çok çeşitli ürünler üretmiş, çok çeşitliliğin ortaya çıkardığı emek değer dengesizliğini aşmak için de para kullanmaya başlamıştır.
İşte biriktirilebilecek bu para denen nesne insan sömürü düzeninin önünü açmış ve başkalarına karşı üstün olma duygusunu beslemiştir. Bu duygu insanlar arasında rekabete, çıkar çatışmalarına ve insanın kendi faydası uğruna diğer insanlara rahatlıkla zarar vermesine sebep olmuştur.
İnsan eline geçirdiği bu gücü kaybetmemek için ödenmemiş emeklere el koymuş ” çok iş saati, az geçim sonucu çok kar ” felsefesi ile eşitsizliği ve sömürü düzenini yaşamın parçası haline getirmiştir.
Keşke insan çağdaş kardeşi gibi maymunluğu seçip ağaca tırmansaydı da ellerini ağaç dallarında dengede kalabilmek için kullansaydı.
Avni Kurtuldu