Ufacık bir kalbi kocaman yüreği vardı. Kalbini kırdılar, yüreği ile sardı yarayı. En sarsılmaz yerinden vuruldu. Ezildi, yoruldu ama serseri değil tedavisiz, karşı gelinmez, hasta bir kurşundu. Acıya tahammül ile dayandı. Yolunu tıkadılar, tali yollara daldı, üç noktayı çok iyi kullandı ama noktayı koymasını da iyi bildi. Düşman kalamadı, yüreğinde iyilik vardı, görüntüsünde belirsizlik. Sevgisini hak eden yüreğinde taht kurdu. Hak etmeyenin nasibi Allahtan, cezası hayattan dedi. Bilinmeyene dualarla uğurlamadığı, dualarla anmadığı kimse kalmadı. Mutluluk köşesi olduğundan mıdır acaba? Her şeyin başında yuvası, yavrusu ama yüreğinde bin bir sevgi ve kocaman bir sevda barındırdı.
Hayat bu, ne kadar da güler yüzle karşılasan, şükretsen, insana değil de Tanrıya güvensen, yine yılların izi, yılların yorgunluğu, beyin hücrelerinde ve yüreğinde yer ediyor ve öyle bir travma ki bu, insan düşünmekten, tartmaktan, anıları canlandırmaktan geri kalamıyor. En büyük nimet de vicdanın rahat olması. Vicdan yalana boyun eğmez, yalan da söylemez, ya nefestir ya kandaki zehirdir vicdan ve sen onunla beslenmeye mecbursun.
Ufacık bir kalbi, kocaman yüreği vardı. Yaşadıkça, yaş aldıkça, şaşırdı. İnsanlara, dünyaya, adi şerefsizlere, kafasızlara, beyinsizlere ve insanların hayatındaki o zıp zıp zıplayan şans topuna şaşırdı. Cehaletin tavan etmesine, insanların ne kadar değersiz ve aptal şeylerle kendilerini mutlu sanmalarına, nankörlüklere, utanmazlıklara, vicdansızlıklara, sözünün eri olmayanlara şaşırdı. Ayrı kutuplarda olup da bir dam altında boğulanlara, şükretmeyi bilmeyenlere, yolunu çizemeyenlere, vatandaşlık görevini yerine getirmeyenlere şaşırdı ama hiçbir şey onu sevgiden, sevmekten alı koyamadı.
Kış geçti. Yaz geliyor. Yaz hazırlıkları başlıyor. Geçen aylar, moralimi bozmadan ve Allaha şükrederek geçici bir rahatsızlık atlattım sayılır. Bu süre zarfında medyayı biraz fazla takip ettim ve Prens Adalarımızla olan kısmına ben de şaşırdım. İnsanı mutlu eden ve de endişelendiren yazılar, paylaşımlar beni yürekten üzdü: Hangisi doğru, hangisi yanlış. Birbirini tutmayan ifadelerle karşılaştım. Adalar için hangisi hayırlı olacaksa lütfen bir açıklık getirip sorunların çözülmesini ve artık sorulacak soruya gerek bırakılmamasını dilerim.
Bu arada rahatsızlığım süresince yanımda olan dostlarıma, Prens Adalarından beni yakından tanımayan okuyucularımıza, medya yolu ile arayıp moral verdikleri için teşekkürlerimi ve gönül dolusu sevgilerimi yolluyorum.
Sosi Cındoyan