Büyükadalı Kadir Can’dan Adalar’daki balıkçılığımız…

Büyükadalı Kadir Can’dan Adalar’daki balıkçılığımız…
Yayınlama: 17.06.2017
Düzenleme: 13.12.2022 15:36
A+
A-

Gazeteci Kadir Can, 1971’den itibaren çektiği fotoğraflara yer verdiği kitabında Türk balıkçılığının nereden nereye geldiğini gözler önüne seriyor.

Büyükadalı Kadir Can’dan Adalardaki balıkçılığımız…

 

Kadir Can’ın dördüncü belgesel nitelikli kitabı “Balık Ağalara Takıldı” üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’de 1971 yılından 2012 yılının son günlerine kadar yapılan balıkçılığı anlatmakta. Kırk yılı aşkın süredir foto muhabiri olarak çalışan Kadir Can’ın 288 sayfalık bu kitabında on binlerce fotoğrafının arasından seçilmiş 190 fotoğraf yer almakta. Bu kitapta kırk yıl öncesine kadar yapılan, denizlere ve balıklara en az zarar veren ilkel balıkçılıktan günümüzde her şeyi yok eden modern balıkçığa kadar yaşananlar fotoğraflar eşliğinde anlatılmaktadır. İlkel balıkçılıktan elektronik balıkçığa geçip modernize olan ve başıboş bırakılan balıkçıların denizlere ve balıklara ne denli zarar verdikleri, katliam gibi avlarla hangi türleri yok ettikleri gözler önüne serilmekte.

 

 

“Balık Ağalara Takıldı” dan satırlar…
Kitabını, “Bu, denizlerimizin ve balığın tükenişinin öyküsü” diye nitelendirdi. Balıkçılığın kendisi için çocukluğunda başlayan bir tutku olduğunu belirten Can, “Büyükadalıyım. Evimize yakın bir noktada balıkçılar her sabah ığrıp (karadan denize atılan ağ) çekerlerdi. Babam onlara yardıma giderken, ben de ona katılırdım. 1971`de gazeteciliğe başladığımdan beri de hemen hemen her sabah balıkhaneye gider, akşam da balığa çıkarım” diyerek ekliyor.

“Kumkapı’dan günbatımına yakın Marmara’ya açılan balıkçılar, gece boyunca birkaç kez ağlarını atıp çektiler fakat aradıkları kadar büyük balık bulamadılar. Sabahın ilk ışıklarıyla geldikleri Büyükada’nın arkasındaki Halik Koyu’yla Heybeliada arasında balık bulucu cihaz olarak kullandıkları sonarla, istavrit sürüsünün yerini tespit ettiler. Etrafını çevirdiler. (Büyükada-1976)”

Ağa`lar kim?: Can, “Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkenin yanlış uygulamalarla balık ithal edecek duruma düşürülmesi acı bir olay” ifadesini kullanan Kadir Can, kitabının başlığında da yer verdiği “ağa”ları ise “Balık hallerinde komisyonculuk yapan, milyon dolarlar değerinde gırgır takımlarıyla ava çıkan, başka balıkçıları da kredi verip borçlandırarak kıyasıya bir yarışın içine çeken” kişiler olarak tanımlıyor.
Günümüzde Adalarımızda balıkçılık!


Adagazetesi olarak, denizlerimizin terk edilmiş av araçlarından temizlenmesine katkıda bulunan deniz dostu Adalı dalgıçlarımıza teşekkürü bir borç biliriz.

Hani adalı büyüklerimiz derdi ya “cıva ile parlatılmış hırsızlı piçol zokalara yaprak izmarit takılı yemle kah Kumbaros’ta kah çakarda Ağustos ayında başlardık lüfer tutmaya, gazlı lüks lambalarının ışığında, Ocak’ta, Şubat’ta kofanalarla dolardı livarlarımız. Orkinoslar koparırdı oltalarımızı, kızmazdık onlara. Mamafih saygı ve hayranlıkla seyrederdik kendilerini sudan fırlatışlarını”. “Ne vakit Adalarımızda önce uskumruyu kaybettik, sonra kılıçları”…

Üstat Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Burgazadalı Sait Faik’i anlattığı “El ile gelen” yazısında ise Burgaz’dan Sivriada’ya gidip Kolyoz avladıklarını anlatır. Yok mu? Şu Sait Faik’in yüzerken eline dikeni batan Trakonya…
“Sait bir eli ile bileğini sımsıkı yakalamış, hem yürüyor hem de birbiri arkasından korkunç küfürler savuruyordu:
-Dragonya, namussuzum dragonya, zehirli balıkların en namussuzu. Ulan şu kadar millet arasında sen gel de beni ısır. Vay canına yandığımın işi.”

Denizin kuru fasulyesi derdik istavrite, artık yok olmak üzere. Lakin şimdilerde balık cinside, sayısı da o kadar azaldı ki bazı türlerden eser bile kalmadı. Gene de “rastgele” reislerimize. Pruvaları “neta”, rüzgarları “kolayına olsun”…

Yitirdiğimiz Adalı balıkçılarımızın anılarına saygılarımızla…

Bir Yorum Yazın

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

Ziyaretçi Yorumları - 2 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.