Türkiye’de milyonlarca vatandaşı ilgilendiren “İmar Barışı” düzenlemesinde kafalardaki karışıklık devam ediyor. Özellikle sit alanı, kıyı, orman ve mera gibi özel kanunlarla korunan bölgelerdeki yapılar için alınan Yapı Kayıt Belgelerinin geçerliliği tartışma konusu olmaya devam ediyor. İdareler ve mahkemeler bu belgeleri geçersiz sayarak yıkım kararı alabilirken, hukukçular yasal boşluklara ve mülkiyet hakkına dikkat çekiyor. Peki, özel alanlardaki yapı kayıt belgeleri sizi korur mu, yoksa eviniz yıkılabilir mi? İşte kıyı ve sit alanlarındaki yapıların hukuki durumu.
İmar Kanunu’na eklenen geçici 16. madde ile hayatımıza giren ve kamuoyunda “İmar Barışı” olarak bilinen düzenleme, beraberinde büyük bir hukuki karmaşayı da getirdi. Özellikle sit alanı, kıyı, orman ve mera gibi “özel kanunlara tabi” alanlarda bulunan yapılar için alınan belgelerin akıbeti, mülk sahiplerini endişelendiriyor.
İmar Barışı düzenlemesi yapılırken; sit alanı, kıyı veya orman gibi alanlarda bulunan yapıların bu haktan faydalanamayacağına dair kanunda açık bir hüküm yer almadı. Bu yasal boşluk nedeniyle vatandaşlar, bu alanlardaki yapıları için de çok sayıda Yapı Kayıt Belgesi aldı.
Ancak süreç ilerledikçe, idareler ve mahkemeler bu belgeleri dikkate almamaya başladı. Özellikle 1. derece arkeolojik sit alanlarındaki yapılar için verilen belgelerin geçersiz olduğu ve bu yapıların koruma şemsiyesi altında kalamayacağı ifade ediliyor.
Hukukçular ise duruma itiraz ediyor. Uzmanlara göre; 31 Aralık 2017 tarihinden önce yapılmış olmak kaydıyla, özel kanunlara tabi alanlardaki yapılar için alınan belgelerin, aksi bir yasal düzenleme olmadığı için geçerli kabul edilmesi gerekiyor. Zira Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ilgili genel müdürlükleri de geçmiş tarihli yazılarında bu alanlar için belge alınabileceğini açıkça belirtmişti.
Yapı Kayıt Belgesi alan bir vatandaşın en büyük beklentisi, yapısının yıkılmaması ve idari para cezalarından kurtulmaktır. Ancak yapının bulunduğu yere göre riskler değişiyor:
Hukuki süreçte vatandaş lehine en güçlü dayanak Anayasa Mahkemesi kararlarıdır. Yüksek Mahkeme, devletin verdiği bir belgeye güvenerek hareket eden vatandaşın mağdur edilemeyeceğine işaret ediyor.
Eğer Yapı Kayıt Belgesi almış bir yapı, özel kanunlar (örneğin orman veya sit alanı kanunu) gerekçe gösterilerek yıkılmak isteniyorsa, devletin vatandaşa bir çözüm sunması gerekiyor:
Özetle; özel alanlardaki yapı kayıt belgeleri mülkiyet tapusuna dönüşmese bile, vatandaşa “kullanım hakkı” vermektedir. Bu hak elinden alınırken devletin tazminat ödemesi gündeme gelebilir.