Adalar Belediyesinin CHP’li Belediye Başkanları için sıklıkla şikayetlere konu olan belediye avukatlarının açılan davalardaki çifte standartını mercek altına aldık.
Uzun zamandır eski dönem belediye başkalarından M.Farsaoğlu ve Atilla Aytaç, kendi dönemlerinde görev yapan Belediye Müfettişi Naciye Kaya, Belediye Encümeni ile belediye avukatlarını adeta tetikçi gibi kullandıklarını, Naciye Kaya’ya sözde araştırma raporları düzenlettirip İBB’deki bazı müfettişler ile istedikleri ön inceleme raporlarına soruşturma izinleri verdirdikleri, istemedikleri belediye personellerini belediyeden uzaklaştırmak ve belediyede istedikleri gibi at koşturup dışarı bilgi sızmasının önüne geçmek için ellerinden gelen her türlü baskıyı yaptıkları, bazı personellerle ilgili olarak süren davaları temyize kadar takip ettirip ceza almaları ile uğraşırken, belediye dışında da kendilerine zıt olan veya çıkar ilişkisi ters veya çıkar ilişkisinde yanlış yapmış olan kişi, kişiler ile tüzel kişilere karşı, amansız hukuk mücadelesi yaptırarak ceza almaları için sonuna kadar uğraştırdıkları, ellerindeki kamu gücünü yanlış yolda var güçleri ile kulisler yaparak sonuna kadar kullandıkları iddia ediliyordu.
Ama iş kendileri ile çıkar ilişkisi içinde bulunan kişi, kişiler ve firmalara gelince, olası müfettiş incelemesi ile aralarındaki ilişkinin ortaya çıkma ihtimaline karşı illegal işlerden dolayı mecburi yapılması gerekli savcılık şikayetlerini oldukça yumuşak geçiştirdikleri, şikayetlerin yargıya intikal etmesi halinde ise kurum avukatlarını davalara sokturmayıp belediyenin davaları kaybetmesi ile sonuçlanmasına neden oldukları bilinmektedir.
Örnek vermek gerekirse;
M.Farsakoğlu zamanında davul zurna ve büyük reklam ile yıkılan eski LİDO binasının daha yapılma aşamasında bazı iddialar vardı. Eski LİDO binasının önündeki 70 kadar asırlık Selvi ağaçları Büyükada’nın ön görünümüne muhteşem bir hava vermekteyken bir gecede ağaçlar yerinden söküldü ve sözüm ona belediyenin atölye arsasının arka tarafına dikildi.
Sorarsan ağaç katliamı yapılmadı, ağaçlar transfer edildi.
Nereye?
Yazlık mekâna, adanın arka cephesine…
O ağaçlardan bir tanesi bile hayata tutunamadı…
Neden mi…
Ağaçların sökülüp, başka yerde dikimi, özel ekipmanlara sahip ağaç söküm araçları tarafından yapılır. Özel ekipmanlar ile bir ağacın sökülerek götürülmesi sırasında bir annenin bebeğini doğururken ki gibi özen gösterilir.
O ağaçlar nasıl mı söküldü?…
Bir iş makinası ile köklerine kadar kepçe ile kopartılarak, hayat damarları olan kökler ve ağaç gövdesi zarar verilerek devrildi. Yani baştan amaç yeniden dikmek değil LİDO’nun önünün ağaçlardan temizlenmesi ve sonradan yapılacak binaya ağaçların engel teşkil etmemesiydi.
Yerinden yok etmek için iş makinası ile devirip sonrada CHP’li belediye ağaçları yok ediyor söylentisi olmasın diye göstermelik belediyenin atölyesinin olduğu mevkie sanki toprağa bir çubuk sokar gibi saplandı.
Sonuç;
Bir tane ağaç dahi hayata tutunamadı ve Büyükada’nın ön görünümünde sadece LİDO mahallinde, 70 adet asırlık Selvi ağaçlarından oluşan koru Farsakoğlu zamanında yok edildi.
M.Farsakoğlu zamanında başlanan LİDO inşaatı tam bir fiyasko projeydi. Büyükada’nın tam bağrında, motor iskelesinin karşısında Atatürk heykeline bakan alanın orta göbeğinde yapılan, ön görünümünün güzelliğini yok eden, adayı betona boğan ve aslında yapılması mümkün olmayan projeydi.
M. Farsakoğlu, İmar müdürü Sumru Süslü’yü bu proje için özel görevlendirdi.
Önce eski binayı belediye imkanları ile davul zurna ile yıktırdı. Keşke yıktırmaz olaydı. LİDO binası, kaçak eski hali ile şu andaki kaçak yeni halinden daha az görüntü çirkinliği vardı. Sonra İmar müdürü görevini yaptı. Haftalık aylık kurul toplantılarına Farsakoğlu ile birlikte beraberce girip el birliği, göz nuruyla kurul onayını özel çıkartıp projeye başlattı. Bittikten sonra ne olduysa yıkım kararı çıktı. O arada encümen para cezası kesildi.
Rakam o zamanın parası ile 977.209,01 (dokuzyüzyetmişyedibinikiyüzdokuzlirabirkuruş) TL idi. Tabi Adalar Belediyesi’nde önce itina ile bina yaptırılır sonrada yıkım kararı alınır.
İki yılda biten binayı kaçak imalata girdiği an neden durdurmazlar, sonrada yıkmazlar diye aklınıza soru gelir tabi. Adalar’da durdurma yoktur, hele yıkım ekibi hiç yoktur. Durdurma olsa bir bina inşaatı yarım kalır değil mi?
Tüm adaların dolaşın bir tane yarım kalmış inşaat bulunmaz. Yıkım kararı hiç uygulanmaz. Adalar’daki imar rantı budur. Sorarsan kağıt üzerinde Zabıta-İmar Müdürlüğü, İmar Müdürlüğü-Kurul, Kurul- İmar Müdürlüğü, İmar Müdürlüğü- Zabıta, neticede yazışmalar süper, kılıf uydurmak…
Neticede numara, bina mutlaka bitirilir, ona kimse müdahale etmez
Herkes mutlu edilir!
Nasılsa yıkımda ekip olmadığından yapılamaz, bir imar affı da gelirse kâğıt üzerinde kalem oynatma mahareti gösterenler dahil herkes soruşturmadan da kurtulur.
Olur biter…
Mesela şu an LİDO, imar affından faydalanıp pürü pak olmuştur.
İyide kesilen encümen para cezası ne oldu?
Rakam ciddi ve Adalar Belediyesinin paraya ihtiyacı var. Neden bu para tahsil edilmez?
İnanlar, İdari Mahkemeye gider. Encümen para cezasına itiraz eder. O dönem belediye avukatı olan Seray Erdek bilerek mahkemeye katılmaz ve davaları belediye kaybeder…
Peki davaya katılmayan avukattan Farsakoğlu hesap sormuş mudur?
Öyle ya, o zamanın parası ile bir milyona yakın bir para avukatın davaya girmemesi ile belki kazanılacakken kaybedilmiştir. Hesap sorulmayışının nedeni acaba Farsakoğlu’nun avukatına “mazeret ver katılma” dediği için midir? Bizce öyle olduğunu düşünüyoruz yoksa Seray Erdek’ten hesap sorardı…
Daha sonra yine encümen para cezası çıkartılıp gönderildiyse de ortada LİDO’nun başından sonuna muammalı bir encümen para cezası, yıkım kararı, derken dikkat çekici başka bir detayda LİDO’nun sahibi Serdar İnan, her ne hikmetse FETÖCÜ çıkmasıydı…
Büyükada, FETÖCÜLERİ adeta mıknatıs etkisiyle adaya çekiyor…
Siplendit Palası mesken edip darbeyi Büyükada’dan yürütenler mi istersiniz…
Gezi aktivistleri Ascot Otelin gizli odalarında toplananlar mı dersiniz…
FETÖ örgütüne üye olmaktan yurt dışına kaçan LİDO’nun sahibi Serdar İnan mı dersiniz…
FETÖ’nün Belediyeler İmamı Erkan KARAASLAN’ın Atilla Aytaç zamanında belediye personelini eğitmek için Büyükada’ya gelip seminer vermesi mi dersiniz…
Üstüne de cep harçlığını alması mı dersiniz!
Antalya’da beş yıldızlı otellerde hafta sonu belediye üst düzeyine seminerler vermesi mi dersiniz…
Ne kadar FETÖCÜ varsa hep Büyükada ve belediyeyi mesken tutmaları da tesadüf değilse, araştırılması ve mutlaka ortaya çıkartılması gereken devlet meselesi bizce.
Belediye Avukatı Seray Erdek’e mobing uyguladığı için belediyede daha fazla kalamayan Seray hanım gidince, yerine sözleşmeli alınan Nilüfer Hasançebi ve taşeron olarak alınan Tarık Değirmenci, davalara girip çıkmaya ve Atilla Aytaç’ın talimatlarına göre dava dosyalarına evrak sokmaya yada sokmamaya başladıkları Fulya Erkan’ın İdari Mahkemeye gönderilen dosyasında anlaşılmıştı. Bir kurum avukatı belediye personelinin ağır ceza mahkemesinde almış olduğu cezayı, Fulya Erkan’ın İdareye geri dönmek için belediyeye karşı açmış olduğu davada dosyasına koymamazlık edemez.
Tabi onlara bu talimatı Atilla Aytaç vermediyse.
Fulya Erkan hakkındaki kamu zararı ve ağır hapis cezası, belediyeye karşı açılmış İdari Mahkemenin dosyasına konmuş olsaydı, Bölge İdari Mahkemesi’nden Fulya Erkan lehine karar çıkması olanaksızdı. Atilla Aytaç’ın avukatları yönlendirdiğinin örneklerinden sadece birisidir Fulya Erkan’ın davası.
Şimdi aynı Fulya Erkan’ı Ankaralı Erdem Gül göreve başlatmıştır. Kimin aklıyla derseniz, hukuk birimindeki avukatlar bir şey olmaz başkan, arkandayız görüşünü kendisine söylemişlerdir herhalde.
Ankaralı Erdem Gül’e düşen vazife bu avukatlar hakkında gerekli soruşturmayı yaptırmasıdır.
Yaptırır mı?
Hiç sanmıyoruz.
Gazetemizin Erdem Gül’e verdiği kredi bitmiştir. Artık 6. Ayına giren Erdem Gül’ün yanlış yapma, yanlışında ısrar etme hakkı kalmamıştır. Yaptığı yada göz yumduğu, her kötü yaptığı olayın en baş eleştiricisi biz olacağız.
Taki doğrulara varılıncaya kadar…
Bilindiği üzere Nilüfer Hasançebi, Cumartesi günleri gelmeyen, çalışmayan taşeron personeli meslektaşı Av.Tarık Değirmenci’ye çalışmış gibi para ödenmesine ve kamu zararına sebebiyet verdiği için soruşturma izni çıkmış ve bu soruşturma izni Bölge İdari Mahkemesi’nden bozulmuştu. Ancak her ne kadar bozulsa da vicdanlarda bu karar hükümsüzdür. Belediye avukatlarının yaptığı kamu zararı için Ankaralı Erdem Gül bir araştırma yapmamış ve sorumluların kamu zararı yaratmış olabilecekleri yönünde bir soruşturma çabası içine bile girmemişti. Bu uygulamaları, Erdem Gül ve yönetimi hakkında yanlışlara devam ettiğini göstermektedir.
CHP’li olmayan Erdem Gül, Kılıçdaroğlu’nu hiç takmamaktadır.
Ancak devir aldığı personellerden belediye içindeki iş bitirmekte maharetli olan personel ile çalışmakta ve yeni personel getirmekle de uğraşmamaktadır. İstese de nerden getireceğini, getirse de, ortada aylarca önceden Mali Hizmetler Müdürlüğüne getirdiği Songül Özdemir örneği varken, makama oturtabileceğini kendisi de şüpheli görüyordur. Hacer Özdemir’e Mali Hizmetler Müdürlüğünü bıraktırmak için rüşvet gibi başkan yardımcılığını veriyor ama yine de lafını geçirememiş olması, nerdeyse zabıta gücü ile yaka paça alınacak şekilde Mali Hizmetleri boşalttırdığı söylemleri, devlet terbiyesine yakışmadı.
Erdem Gül’ün, gittiği yere kadar gider, lastik patlarsa stepne varsa değiştiririm yoksa bırakır giderim mi diye düşünüyor bilinmez ama bu gidişat iyi gidişat değil bizden uyarması.