Adalar’da Mimari

Adalar’da Mimari
Yayınlama: 16.05.2024
A+
A-

Adalar’ın İstanbul’un semtleri arasında eskiden beri özel bir yeri olagelmiştir. Bizans döneminde Adalar’da yerleşim olarak küçük balıkçı köyleri vardır.

Öte yandan imparatorların, komutanların ve üst düzey din adamlarının güçlerini yitirdiklerinde gözlerine mil çekildikten sonra kapatıldıkları manastırlar Adalar’ın daha zamanlardaki önemini gösterir.

Daha sonra, Osmanlı döneminde bu işlevlerini yitiren Adalar’da yaşam yine sadece bu balıkçı köyleri ve manastırlarla sürmüştür.

0 günlerin bilinen en eski mimarlık örnekleri de bu manastırlar ve kiliselerdir.

Sadece basit konutlar değil, bu tür kâgir binalardan da günümüze kadar pek az iz kalmıştır.

Heybeliada’da 1828’de Bahriye Mektebi’nin (Mekteb-i Fünûn-ı Bahriye-i Sâhâne) kurulması buraya yapılaşmanın ilk örneklerini getirmişse de, asıl gelişme 19. yüzyılın ortalarında başlar.

1846’da İstanbul’dan düzenli vapur seferlerinin konması, 1839 Tanzimat Fermanıyla bir takım haklar elde eden ve yavaş yavaş Avrupa burjuvazisininki gibi bir yaşam tarzına yönelen gayrimüslim Osmanlıların zengin kesiminin yazları Adalar’da sayfiyeye gitmesini kolaylaştırır.

Bu kesim kısa zamanda Adalar’da irili ufaklı köşkler yaptırır.

1856’daki Islahat Fermanı gayrimüslimleri daha da ferahlatmıştır. Adalar’da yapılaşma süreci hız kazanır.
Bugün Adalar’daki binaların hemen tümü 19.yüzyılın ortalarından günümüze kadar inşa edilenlerdir.

Yalnız Ada binaları derken, her ne kadar büyük oranda konutlar kastediliyorsa da, kilise, cami, sinagog, okul, otel, lokanta, kulüp vb gibi dinden eğitime, spordan eğlence ve hizmete kadar çeşitli sektörle ait binalar da unutulmamalıdır.

Adalar’daki konut binalarının üslupsal niteliklerinden söz edilebilir mi?

Adalar’a özgü bir mimari üslup var mı?

Hemen her yerdeki sayfiye evlerinde olduğu gibi Adalar’da da konutların çoğunun içinin havalanması düşünülmüş, bazılarında bunu sağlamak için, iki yanı da dışa bakan salonlarıyla karnıyarık” plan uygulanmıştır.

Yine balkon, Ada konutlarının hemen hepsinin olmazsa olmaz bir parçasıdır.

Üslup değerlendirmesini sadece cephelere bakarak yaptığımızda ise bu konuda birkaç davranışın öne çıktığı görülür.

Bunlardan biri eklektik, yani seçmeci tutumdur ve birçok mimari üsluptan derlenmiş çeşitli öğelerin aynı binada bir araya getirilmesinden oluşur.

Adalar’daki eski konutların çoğu da böyle sınıflandırılabilir.

Neogrek ya da neo-klasik binalar ise (Büyükada’daki Sabuncu Köşkü) belirli bir kişisel yorum içinde, tek bir klasik üslubun uygulandığı örneklerdir.

Art-nouveau, Art-deco (Büyükada’daki Dikmen Evi) ve Milli Mimari (Büyükada İskelesi) üsluplarının, çok az sayıda da olsa başarılı örnekleri vardır.

Yine az sayıda, belirli bir üsluba sokulamayacak, belki mimarının yarattığı kişisel bir üslupla biçimlenmiş binalara da rastlanır [Büyükada’daki Sivastopulos-Triandafilidis Köşkü).

Bunların hepsi 19.yüzyıl ve 20.yüzyıl başı binalarıdır.

1940’lardan itibaren ise, daha çok modern mimari genel tanımı içine sokulabilecek binaların yapıldığı görülür (Büyükada’da Anadolu Kulübü Yeni Otel Binası, Rıza Derviş Evi, Sadıkoğlu Evi, Zeki Sâyar Evi; Burgazadası’ndaki Rotmann Evi, Kamhi-Grünberg ikiz Villası, Goldenberg Villası, Treves-Katalan Evi; Kınalıada Camisi vb).

Bir de, çoğunlukla apartman binalarındaki “şekilsizlik” üslubundan söz edilebilir ki, bunları “mimari” kavramı içinde ele almamak daha doğru olur.

Bu yazı dizimizde, geçmişten bugüne kadar Adalar’daki mimari durumu inceleyeceğiz…

Bir Yorum Yazın

Bu site reCAPTCHA ve Google tarafından korunmaktadır Gizlilik Politikası ve Kullanım Şartları uygula.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.