Adalar ilçesi, yıllardır süregelen usulsüzlüklerin, kanunsuzlukların ve şikayetlerin gölgesinde bir mücadele alanı haline geldi. Bilgi aldığımız uzmanımızın görüşüne göre, Belediyenin zabıta birimleri, görevlerini yerine getirmek yerine, siyasi baskılar ve tehditlerle sindiriliyor. “Buraya gitme, tutanak tutma, burayı görme, işlem yapma” gibi emirlerle zabıtanın eli kolu bağlanıyor. Peki, bu talimatlar olmazsa zabıta ne yapar? Kanun ve yönetmeliklere uygun olarak usulsüzlükleri raporlar, tutanak tutar ve yasa dışı faaliyetleri durdurur. Ancak bu görevlerini yerine getirmeyen zabıtanın akli yeterliliğinden şüphe etmek gerekir. Sorunun kaynağı ise açık: Belediye başkanı ve onun oluşturduğu baskı düzeni.
Zabıta, “Hepinizi başka adalara sürerim, gece gündüz çalıştırırım, evinizin yüzünü göremezsiniz, tatil izni vermem, disiplin soruşturması açar memurluğunuzu bitiririm” gibi tehditlerle sindiriliyor. Bu korku ikliminde, zabıta asli görevini yapamaz hale geliyor. Peki, belediye başkanları bu kanunsuzluklara neden göz yumuyor? Cevap net: Siyasi oy ve rant. Adalar’da usulsüzlüklerin temelinde bu iki gerekçe yatıyor. Oy ve rant kaygısı olmayan bir belediye başkanının bu düzene sessiz kalması düşünülemez.
Adalar’daki bu kanunsuzluk çarkı, yıllardır nasıl ayakta kalıyor? Cevap, yetkili kurumların bu “dipsiz kuyuya” çekilmesinde yatıyor. Yetkili kurumlar bu rant düzenini denetlemekle yükümlü. Ancak, çoğu zaman bu kurumlar görevlerini yerine getirmiyor ya da getirilmesine izin verilmiyor. Zabıta, belediye başkanı ile el ele verip korkuyla hareket ettiği için, yetkili kurumlara büyük sorumluluk düşüyor. Ne yazık ki, bu kurumlar da çarkın içine çekilerek etkisiz hale getiriliyor.
Devlet, anayasal kanunlarla bu dipsiz kuyuyu kapatmak için gerekli yetkileri ilgili kurumlara vermiş. Ancak, bu yetkiler kullanılmadığında çark dönmeye devam ediyor. Basın olarak yıllardır bu usulsüzlükleri yazıyor, kamuoyunu bilgilendiriyor, suç işlememeleri için uyarıyor ve vatandaşları bilinçlendiriyoruz. Kamu kurumlarını göreve çağırıyoruz. Ancak artık top, Adalar’da yaşayan vatandaşlarda. Adalılar, belediyenin hukuka dönmesini, beldelerine hizmet etmesini talep etmeli. Yasalara uymayanları, gerekirse hesap sormalı ve işini yapmayan devlet kurumları hakkında suç duyurusunda bulunmalı.
Anayasa açıkça diyor: “Kıyılar halkındır.” Ancak Adalar’da kıyılar ne halkın ne de Adalıların; 3-5 firmanın kontrolünde. Bu düzen, anayasayı askıya alan bir zihniyetin ürünü. Belediye başkanından ilçe tarım müdürlüğüne kadar bu çarkı işleten herkes sorumlu. Hukukun uygulanması için yetkili organlar devreye girmezse, bu organların üst makamları mutlaka devreye girmeli. Çünkü devlet her zaman 18 yaşındadır ve vatandaşının yanında olmalıdır.
Adalar’da bu çarkı durdurmak, ancak vatandaşın kararlılığıyla mümkün. Adalılar, bu düzene müdahale etmediği sürece usulsüzlükler devam edecek. Artık Adalar’ın menfaatini düşünme zamanı. Kıyıları, doğayı ve hukuku koruma zamanı. Adalılar, sesini yükseltmeli ve bu dipsiz kuyuyu kapatmak için harekete geçmeli. Aksi halde, rant ve oy uğruna Adalar’ın geleceği kararmaya devam edecek.