“İMAMOĞLU HER ÖLÇÜMDE DAHA İYİ NOKTADA”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Halk TV yayınında yaptığı açıklamada, “Giresun, Sinop’u kazanacağız, bunun yanına Trabzon Merkez ilçeyi kazanacağız. Ahmet Kaya ile. Afyonkarahisar ve Uşak’ı yan yana kazanacağız. Manisa da olursa kıyı şeridinde düşünsenize İzmir’in yanında Manisa, Uşak, Afyon olacak. Kütahya’nın çok büyük bir sürpriz potansiyeli var” dedi. Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da her ölçümde daha ileri bir noktaya gittiğini kaydetti.
Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, Halk TV’de gazeteci İsmail Küçükkaya’nın sorularını yanıtladı. Özel, “Son 3 gün. Son gün konuşma olmaz artık. Son gün İzmir ve Manisa’da selamlamalar olur. 3-4 farklı ilçede selamlama yapacağız. Onun dışında bugün ve yarın var. Bugün Muğla, yarın Manisa ve İzmir’de mitinglerimiz var. Dün 101’inciyi yaptık, planlananlar bittiğinde 105 miting yapmış olacağız. Bugün, yarın planlananları yaptığımızda 105 olacak” dedi. Özel sorulara şöyle yanıt verdi:
GENEL BAŞKAN OLUR OLMAZ ELİNİZDE YEREL SEÇİMİ BULDUNUZ. BUNUN NASIL ETKİSİ OLDU?
Bunu tabi çok tercih etmezdik. Biz 31 Mart seçimlerini yönetmekten çok 1 Nisan’dan sonra birkaç yıl sürecek olan, yapısal değişiklikleri yapabileceğimiz bir döneme taliptik. Değişim, dönüşüm derken. Ama tabi ki yerel seçimlerden önce bir kurultayımız vardı. Onunla ilgili tespitleri o zaman konuşmuştuk. Bu kurultayda başarılı olup, yönetime gelince hemen bir yerel seçim takviminin içinde bulduk kendimizi. Doğru işler yaptık, çok emek verdik. Özellikle ölçme ve değerlendirmeye çok emek verdik. 330 bin tekil anket yaptık. 330 bin vatandaşa soru sorduk, cevap aldık adaylar belirlenirken. Adaylar belirlendikten sonra da 200 bine yakın anketle adayları, performansını, illerdeki gidişatı ve trendi ölçtük. Esnek programlarla, seçim takvimimizi, propaganda takvimimizi öyle belirledik. Milletvekillerimizi bütün illere yollamıştık. Örneğin İzmir’de 46 milletvekilimizin raporlarından, anketlerden ve diğer yapılan çalışmaların tümünden yararlandık. Türkiye’de İstanbul hariç, İstanbul’a bir başka özel uygulama yaptık ve Ankara’ya. Milletvekillerimiz en az ikişer kez gittiler. Özel heyetlerle çalıştık. Ölçme ve değerlendirme, memnuniyet anketleri, profil çalışmaları, adaylar arasındaki anketler, 850 ilçemizi anketlerden sonra sandık kurabilirsiniz diye yetki verdik. 300’e yakın ilçe bununla ilgili talep bildirdi. 199 ilçemizde ön seçim yaparak adaylarımızı belirledik, bu da kıymetliydi. En sonunda tabi ki eleştiriler oldu, kızgın ve küskünler oldu. Aday belirlemeden sonra bütün çalışmalar gösterdi ki doğru işler yapmışız. Elbette hatasız iş olmaz. Hatalar varsa hepsini üstüme alıyorum. Seçimden sonra orada partiye bir şey düşerse kırgınlık, küskünlük varsa hepsini üstümüze alıyoruz ama çok yüksek bir oranda, çok doğru işler yaptığımızı gördük. Son haftaya gelene kadar gayet iyi bir trend yakalamıştık. Son haftada umduğumuzdan daha iyi bir son haftaya girmiş durumdayız. Bana 3 ay önce İsmail Küçükkaya’nın yayınına bir Perşembe çıkacaksın, partinin durumu ne olur deseler, düşündüğüm durumdan daha iyi ve ileride.
MALATYA VE ADIYAMAN’DA SON DURUM
Şu mümkün, 11 büyükşehrin tamamını korumamız, üstüne de 3-5 arası büyükşehir eklememiz mümkün. Bir kere Bursa, Balıkesir, Manisa ve Denizli’nin dördünü de alsak şaşırmam. 3’ünü alacağımıza inanıyorum. Hepsi birbirine yakın, çok iyi hepsi de. En az ikisini alacağız. 4’ü olursa tadından yenmez. Malatya’da duygusal mı bakıyorum diye kendimi geri çekiyorum. Malatya’da inanılmaz bir tempo var. Herkes Veli Ağbaba’nın kazanacağına inanmış durumda. Veli Ağbaba ve Abdurrahman Tutdere’nin Malatya ve Adıyaman’daki ortak cümle şu, depremde bir tek yanımızda o vardı diyorlar, her ikisi için de.
31 MART’TA NE OLUR?
Bence 31 Mart’ta vatandaş geneldeki iktidarı, bütün yetkileri kullanan ve orantısız şekilde kullanan. Yetki kullanımı değil bu. TRT’yi partinin televizyonu haline getiren, Anadolu Ajansını partinin ajansı haline getiren, 17 tane bakanla İstanbul’da propaganda yürüten ve devletin bütün imkanlarını bir parti için kullananlara karşı bu orantısız ve haksız güce yerelden bir denge kuracak. Diyecek ki evet sen bu kadar yetkiyi kullanıyorsun ama bu kadarı hem haksızlık, hem bu kadar yetki ve gücün bir yerde toplanmasının riskini de görüyor vatandaş. Nelere sebebiyet verdiğini de görüyor. Yerelden güçlü bir denge kuracak. Ben büyükşehirler konusunda büyükşehir sayımızı artıracağımızı ümit ediyorum. Bundan 3 ay önce bunu söyleseniz, biz de çok inanmazdık. Kimse inanmazdı. Öyle kötümserler vardı ki 11 büyükşehirden şöyle hesap yapılıyordu. İYİ Parti yok, onu çık. Geçen seçime bakılarak. Geçen seçim HDP, AKP’ye kaybettirmek için kayıtsız, şartsız her şeyi yapmıştı. Onu da çık. CHP’nin elinde iki il ya kalır ya kalmaz. En iyimser 3 deniyordu. Biz öyle olmayacak, gayret edeceğiz diyorduk. Ama böyle bir noktaya gelebileceğimizle ilgili ben de iyimserdim ama beklentilerimin ötesine geçmiş durumdayız. Biraz önce söylediğiniz gibi yani Giresun, Sinop’u kazanacağız, bunun yanına Trabzon Merkez ilçeyi kazanacağız. Ahmet Kaya ile. Afyonkarahisar ve Uşak’ı yan yana kazanacağız. Manisa da olursa kıyı şeridinde düşünsenize İzmir’in yanında Manisa, Uşak, Afyonkarahisar olacak. Kütahya’nın da çok büyük bir sürpriz potansiyeli var.
EKREM İMAMOĞLU KAZANIR MI?
Bugünlerde konuşmanın şöyle güçlüğü var. Sanki seçmene sana gerek kalmadı, sen ne yaparsan yap filan. Böyle bir hissiyat yaratmak istemem ama şöyle ifade edeyim. Her anket bir öncekinden iyi geldi. Her anket Ekrem Başkan için bir öncekinden iyi. Öyle olunca trend hep yukarıya doğru gitti. Büyük bir teveccüh var. İddialı bir şey söylemeyim ama şunu söyleyeyim. Hani o haksızlığa uğradı, mazbatası iptal edildi, ikinci seçim oldu ya ben ikinci seçimdeki farkı artıracağını düşünüyorum. İkinci seçimdeki kadar bir farkı olası görüyorum. Tabi bunda 5 yıllık emek var. Örgütün emekleri var. Vatandaşın uzun yıllar süren o yandaşları kayıran, arsaları Arap şeyhlerine veren, ‘Kanal İstanbul yapacağız’ bir makul açıklama yok. Bir bakıyorsunuz, etrafınızdaki arsaları şimdiden Katarlılara vermişler filan. İstanbul’u koruma refleksi vardı. İstanbul’u Ekrem Beye emanet ettiler, o da İstanbul’un muhafızıyım dedi. Gerçekten İstanbul’da halkın haklarını korudu. Sadece Ekrem Başkanımız değil bütün belediye başkanlarımız pandemiyi çok başarılı geçirdi. AKP’li belediyelerle karşılaştırıldığında AKP’li belediyeler kriz yönetme potansiyelleri yok. Hep tepeden talimat bekliyorlar. Alışmışlar. Merkezi yönetim var. Cumhurbaşkanı var. Tayyip Bey bir şey söyleyecek. Bizimkilerin zaten yıllardır merkezi yönetimle çalışmışlıkları yok. Pandemide kolları derhal sıvadılar. Her sıkıntılı süreci iyi yönettiler. Bunun karşılığını aldıklarını görüyoruz. Vatandaş şunu görüyor. Her seçimde CHP yalnızlaştırılıyor ya. Bu seçimde muhalefet kaybetsin, muhalefet darmadağın olsun istediğimiz her şeyi yapalım. Büyük bir ekonomik kriz geliyor. Ekonomik krizin içindeyiz zaten. Bakın emekliler için hiçbir iyileştirme yapmadan seçime geldiler çünkü yapamıyorlar, imkanları yok. Buradan sonra emekliye, çiftçiye, memura, esnafa çok ağır bedeller ödetecekler. Bir tek şartı var bunun karşımızda muhalefet olmasın. Çünkü güçlü ve diri bir muhalefet olursa biz yoksul kesimlerin, emeklilerin, emekçilerin hakkını savunacak çok büyük bir direnç göstereceğiz.
SEÇİMİN TEKRAR EDİLMESİ GEREKİRSE YSK BUNUN TARİHİNİ 2 HAZİRAN OLARAK AÇIKLADI. BÖYLE BİR İHTİMAL SÖZ KONUSU OLABİLİR Mİ?
Bugün YSK’nın yaptığı aslında daha önce de yapılan rutin bir iş. Tekrar seçimin tarihini önceden ilan etmek durumundalar. Tabi bunun farklı uygulaması şöyle olabiliyor. İtirazlar seçimin yapılacağı 45 günlük süreyi aşacak kadar geciktirirse o zaman yeni bir tarih özel olarak belirlenebiliyor. Ama YSK bu seçim yapılmadan, ola ki berabere bitti. Ola ki itiraz sonucunda seçim yenilenecek. O tarihi belirliyor. Biz şuna hazırız. Tüm Türkiye’de çok farklı bir hazırlık yaptık. Diyoruz ki İstanbul’da seçim oldu. Ankara’da, İzmir’de, büyükşehirlerde oldu. Malatya’da kafa kafayayız. Sayım uzadı. Seçim sayımı sürerken, Malatya’ya gidecek 10 arkadaşımız belli şu anda. Hangi illerden 10 arkadaşımız. Her yer için hazırlık yapıldı. İstanbul için eğer benzer bir durum olursa başka illere gitmesi gerekenler dışında herkes İstanbul’a gelecek. Sayın Gül Çiftçi, hem MYK hem de parti meclisinde. İnanılmaz bir performans ile bu seçimi yönetti. Seçim sonrası bazı detayları veririm. Yani çok doğru işler yaptılar. Müthiş bir ekiple çalıştılar. Örneğin partimizden aday adaylığı başvurusu yapıp da partimizi bırakıp başka partiye gidenlerle ilgili Seçim Kanununun ilgili maddesini çok doğru yerinde işlettiler. Doğru işler de oldu. Şimdi bir çalışma yaptı seçim akşamıyla ilgili. Bir yanda Pınar Hanım var. Dijital alanıyla ilgili. Genel Sekreterimiz Selin Sayek Böke ve Gül Çiftçi, 3 kadın siyasetçi inanılmaz bir titiz çalışma yapıyorlar. Krizin çıktığı yere acil müdahale mangamız hazır. Pat diye oradayız.
ISLAK İMZALI TUTANAKLARLA İLGİLİ ORGANİZASYON VAR MI?
Tam olarak var. Bir, vatandaşlarımızın oy vermek en önemli hem ödevleri vatandaşlık olarak hem de hakları. Vatandaşın oy namusudur. Sandığa atana kadar ona emanettir. Sandığa attıktan sonra bize emanet. Biz CHP olarak sandık güvenliği açısından üzerimize düşen her şeyi yaptık. Hem dijital alanda, hem görevlendirmeler açısından. Hatta o kadar ileri noktadayız ki bugün akşam dördüncü kez tatbikatımızı yapacağız. Şu ana kadar 3 tatbikat yapıldı. Okul sorumluları, sandık sorumluları, kat sorumluları, okul öncesi bilgilerle her şey tamam. Ama yine de buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum. Bizim bütün görevlilerimiz tamam. Sandık görevlileri, yedekleri, müşahitlerimiz. Bir ordu hazır ancak vatandaşlarımızdan, benim içim rahat değil sandığa sahip çıkmak istiyorum diyen herkesi ilçe başkanlıklarımıza gitmeye, bugün yarın müşahit kartlarını almaya ve görevlendirilecekleri sandıkta müşahit olarak da görev yapmaya davet ediyoruz. Hukukçulara çağrımız. CHP’li avukat ordumuz zaten hazır. Bütün görevleri aldılar, çalışıyorlar. Ancak bir avukat fazlanın, 10 avukat fazlanın hiç kimseye zararı yok. Bütün avukatlarımıza, özellikle sandık güvenliğini önemseyen genç avukatlara sesleniyoruz. İl, ilçe örgütlerimize başvursunlar. Hukuk birimlerimiz kendilerini avukat olarak, okul sorumlusu, kat sorumlusu olarak görevlendirecekler. Ben katkı sağlamak istiyorum, CHP’nin sandıklara sahip çıkan ordusunda görev almak istiyorum diyen, bugüne kadar SMS ile barolarla görüşerek, birebir de zaten çağrıda bulunduk. Biz hazırız, ilave katkı sağlamak isteyen herkesin de desteğine hazırız.
BAKANLARIN SEÇİME DAHİL OLMASI KONUSU
Birincisi bu Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin iflası anlamına geliyor. Çünkü Mehmet Uçum’un kitabı vardı. Referandum sırasında hep savundular bunları. Ne dediler? Artık bakanlar siyasi olmayacak, bürokrat, teknokrat olacak. Onlar görevini yapacak, siyaseti Cumhurbaşkanı yapacak dediler. Siyaseti Cumhurbaşkanı ve onun görevlendirdiği siyasi arkadaşları yapacak, bakanlar teknik insanlar olacak dediler. Hatta ve hatta şöyle örnekler verdiler. Diyorlardı ki İçişleri Bakanı eskiden hatırlayın, İçişleri Bakanı, Ulaştırma Bakanı ve Adalet Bakanı seçimden önce istifa ederdi. Yerine tarafsızlar. O istifayı kaldırdıklarında eleştirdik. Onlar dediler ki eskiden bakanlar siyasiydi. Gidip kampanya yapıyorlardı. Polis, jandarma İçişleri Bakanına bağlı. Böyle bir bakan gidip nasıl kampanya yapar diye Anayasa onların istifasını istiyordu. Ama şimdiki bakanlar teknik, görevlerini yapacaklar, kampanyaya katılmayacaklar dedi. Şimdi İçişleri, Adalet, Ulaştırma bakanları hem istifa etmiyor, hem de eski bakanlar gibi gidip kampanya yapıyorlar. Kendi ağızlarıyla artık bakanlar siyaset yapmayacak, teknik olarak çalışacak, onlar atanmış bürokratlar diyorlardı. Hatta şu da var. Bakanlar Meclis’te yemin ediyorlar. Kürsümüzü emaneten kullanıyorlar. Ama Meclis’ten güvenoyu almıyorlar. O yüzden de atanmış memurlar, aynı şey gibi ombudsman da Meclis’te yemin ediyor ama güven oyu almıyor. Şimdi bütün bakanlar kampanya yapıyorlar. Bu hem sistemin iflası, hem acziyet, hem de büyük bir haksızlık.
ERZİNCAN’DA SON DURUM
Sayın Sarıgül çok talep aldı. Örneğin büyükşehir belediye başkan adayları belirlenirken onun çok sevildiği iller vardı. 3-4 ilden büyükşehir adayı olarak adı geçti. Ben de şunu söyledim. Can Erzincan Mustafa Sarıgül’ü bekliyor. Mustafa Sarıgül iyi bir siyasetçi. Seçilmiş milletvekili olarak Erzincan gibi bir yerde belediyeyi alması gerekir, alacak potansiyeli vardır. Ben Sarıgül işte filanca ile yapıp, Erzincan ne olacak diyordum. Mustafa bey gider belediyeyi Erzincan’da kopartır alır. Pazar akşamı bu tweeti de hatırlayarak hep birlikte izleyeceğiz.
HAKAN FİDAN’IN VE ALİ YERLİKAYA’NIN DESTEK İSTEMESİ
Olacak işler değil bunlar. Hakan Fidan’ın bir önceki görevi MİT müsteşarlığı. Zaten ben bir MİT müsteşarının sonradan dönüp bakan olmasını da doğru bulmam. Yani dünya kadar görevi gereği edindiği sır var. Bu sırların kısmı siyasi partinin eline geçmemesi gereken sırlar. Şimdi o müktesebatı ile oraya gitti. Şimdi bu çok yanlış bir iş. Şimdi böyle baktığınızda Hakan Fidan’ı, ben bile ilk gördüğümde resmi aklıma doğrudan Dışişleri Bakanı gelmiyor ki bir kere MİT müsteşarı geliyor. Bu doğru bir şey değil. Türkiye Cumhuriyeti devletinin en müstesna, en mahrem kurumunun yıllarca başında olmuş kişi gidiyor uzun doktor Halil Nacar’a destek istiyor. Bir devlete yazık, kuruma yazık, siyaseti bu hale getirmemek lazım. Adaya, hatta Ömer Çelik’e de yazık. Sen partinin sözcüsü olacaksın, ilin yıllarca milletvekilliğini yapmış olacaksın. İlin bir tane belediye başkan adayı var, Yüreğir ilçesinde. Ona sen yetemeyeceksin de Hakan Fidan’ı getireceksin. Bir tane nazar boncuğun var. AKP’ye taksan neye takarsın deseler hep şunu söylerdim. İstanbul Sözleşmesini imzalayıp, Meclis’e getirdikleri gün o nazar boncuğunu onlara takardım. En doğru iş. En yanlış tarafı tek başına Erdoğan sırf Hüda-Parcılar memnun etmek için bu sözleşmeden çıktı. Bir nazar boncuğun var. Bu son dönemde bu nazar boncuğunu ne için kullanırsınız derseniz, şöyle kullanırdım ben. Süleyman Soylu son derece partizan, sürekli polemiklere giren, polis ona bağlı, jandarma ona bağlı, sahil güvenlik ona bağlı, jandarmanın istihbarat teşkilatı, emniyetin istihbarat teşkilatı ona bağlı. Bu görevdeki birisi, böyle sıcak siyasetin her türlü polemiğine giriyordu. Bu çok ayıplanacak bir durumdu. Şimdi onun yerine Ali Yerlikaya gelmişti. Farklı bir profil çizmişti. Elbette AKP’liydi, elbette birçok yaptığını eleştiririm ama Süleyman Soylu gibi aktif siyasetin içinde o makamın ağırlığını taşıyamayacak işler yapmıyordu. Bu yaptıkları o imajına çok ters. Devleti kim yönetirse yönetsin. Devleti hükümet yönetir. Ama insan devletine güvenmek istiyor. Böyle bakanlıklar kritik bakanlıklar. İsmet Sezgin’in partisini hatırlamazsınız belki. Ama ağır bir İçişleri Bakanıydı. Nahit Menteşe öyleydi. Hikmet Çetin’i CHP’li kimliği ile anımsamayanlar, Dışişleri Bakanlığındaki ağır devlet adamı. Daha sonra NATO onu Afganistan misyonunda görevlendirdi. AKP döneminde bile oldu.
EMEKLİLER BU SEÇİMİN KADERİNİ BELİRLEYECEK Mİ?
Ben 2 aydır meydanlardayım. Günde 6 miting yaptığımız oldu. İzmir’de 6 miting yaptık. En az 2 mitingle meydanlardayım. İlk çıktığımda emeklilerle ilgili sorunları anlattığımda ne kadarınız emekli deyince yüzde 30’u el kaldırıyordu. Toplumdaki emekli sayısıyla orantılıydı. Dedim ki emekliler sesimi duyarsanız, sesime ses verirseniz, birlikte mücadele ederseniz her meydanda derdinizi dile getireceğim. Sizinle birlikte mücadele edeceğim. Seçimden sonra da arkanızda değil önünüze geçeceğim, hakkınızı alacaksınız. Dün Sarıyer’de yüzde 75-80’di. Gittiğimiz her yerde yüzde 75 emekliler vardı. İnanılmaz. Haklarını aramaya geliyorlar. Bir karşılaştırma. Türkiye’de her hesap şaşar. Altın hesabı şaşmaz. 3 Kasım 2002. AKP’nin geldiği gün. En düşük asgari ücret 1,5 asgari ücret ve 8 çeyrek altın alıyor. Bugün en düşük emekli maaşı 0,6 asgari ücret ve 2,5 çeyrek altın alıyor. 5,5 çeyrek altın kayıp. Emeklilere soruyorum. Hatta meydandan birini seçiyorum. Bir çeyrek altını kaybetsen arar mısın? Teyze diyor ki deli çıkarım. Her yeri gezer ararım diyor. 5,5 çeyrek altın kaybediyor, bir sefer değil. Her ay. Büyük bir haksızlığa uğradılar. Şu lafı ilk başta bazı emekliler samimi bir taahhüt olarak görmüşlerdi. Erdoğan dedi ki ben emeklilere enflasyon oranında zam yapacağım, onları enflasyona ezdirmeyeceğim. TÜİK’e inandı herkes. Emekli yılı emeklilerin perişan edildiği, aç bırakıldığı, evsiz bırakıldığı bir yıl. Bugün Türkiye’de en küçük ile gidiyoruz, istatistiklerle gidiyorum. Soruyorum, doğrulatıyorum meydana. En küçük ilde veya en ucuz ilde ev kirası 10 bin lira olmuş. Emekliye 10 bin lira veriyor. Bu şu demek. Ya eve gir aç kal. Ya karnını doyur, sokakta kal. Eve girip karnını doyuramıyor emekli eğer bir maaşa bakıyorsa.
EMEKLİLER AKP’DEN SOĞUDULAR VEYA DİĞER PARTİLERE YÖNELDİLER Mİ?
Emekliler bu seçimi seslerini duyurma seçimi olarak görüyorlar. Bu seçimde de seslerini duyuramazlarsa önümüzdeki dönemde bu ezilmenin artık sonunun gelmeyeceğini, evsiz, barksız, yurtsuz insanlara dönüşecekler. Bakın emekli yılında Tayyip Erdoğan gelmeden önce emekli 1,5 asgari ücret alıyormuş. Hiç dokunmasaydı, o kural devam etseydi, o oran devam etseydi 26 bin lira alacaklardı. 17 bin lira asgari ücret. 1,5 asgari ücret 26 bin lira. 26 bin liradan 10 bin lira ne demek biliyor musunuz? Emekliyi hani bir ara çok şikayet ederlerdi ama Kıbrıs gazilerine komik bir maaş veriliyordu. Emekli maaşı öyle komik, kardeşim herkes başının çaresine baksın, bu ülkede emeklilik diye bir şey yok noktasına gelecekler. Emeklilik hakkı sosyal devlet kazanımı. Ecevit sayesinde kazanılmış bir hak. CHP sayesinde kazanılmış bir hak. Türkiye Cumhuriyeti devletinin o kadar parti geldi, gitti. 80 öncesinin CHP’si 80 öncesinin Adalet Partisi, Anavatan Partisi, Doğru Yol Partisi, DSP, MHP, ANAP koalisyonu. Ama hiç kimse emekliyi bu hale getirmedi. 10 bin lira nedir baktığınızda. Yani akıl almaz.
DUL VE YETİM MAAŞLARI 10 BİN LİRANIN DA ALTINA DÜŞÜYOR
Şöyle oluyor, maaş 3 kişiye kalıyor. Yarısı eşe, 5 bin lira. 2 bin 500’şer lira da iki tane işi olmayan kız evladına kalıyor. Böyle korkunç işler.
İSTANBUL İL BİNASI İDDİALARI
Birincisi ben o gün İstanbul’daydım. Böyle bir görüntü çıktı dediler. İstanbul il başkanımız bana uzattı. Baktım, etrafını buzlamışlar. Tek başına bir kişi gözüküyor. O kişi için de diyorlar ki Ekrem İmamoğlu’nun danışmanı. Para sayıyor. CHP kurultayı. Burada büyük bir kumpas vardı. Kumpas şu, kumpasın da AKP’nin, Erdoğan’ın bilgisi dahilinde olduğu sonradan ortaya çıkıyor. Kumpas şu, Ekrem İmamoğlu’nun danışmanı para sayıyor diyecekler, görüntülerin o kadarını verecekler. O görüntülerle bir, bizlerin kurultay başarısını gölgeleyecekler, genel başkanlığı tartışmalı hale getirecekler, atanan bütün belediye başkanlarını tartışmalı hale getirecekler, parti içinde de kaos çıkaracaklar. Vay kurultayda bunlar mı olur? Ben baktım, Allah biliyor, minibüsteki 4 kişi şahit. Bunlar buzladığına göre bu işin içinde başka iş var dedim. Bu görüntünün orijinalini bulabilir misiniz dedim. Çünkü İstanbul il başkanlığı diyorlar. Baktı Özgür, dedi araştıralım ama bu bizim il başkanlığı filan değil. Anlaşılmıyor zaten neresi olduğu. Bulunur kardeşim dedim. Bir bakın filan. Sonra görüntünün orijinali çıktığında etrafında başka insanlar var. Anormal bir iş yapmıyorlar, herkesin bildiği normal bir şey yapıyorlar. Belli. Tarih yukarıda, 2019. Tam tarihe bakıldığında il binasını satın aldığımız gün ortaya çıkıyor. Neresi diye baktığımızda, o insanlar zaten hepsi tanınan ve bilinen insanlar partide. Parayı sayan kişi, Ekrem İmamoğlu’nun danışmanı dedikleri kişi o gün Ekrem İmamoğlu’nun danışmanı değil. Tarihi değiştirip, bugün danışmanı olduğu için yükü bugüne vurmak için gizliyorlar her şeyi. O gün İstanbul il yöneticisi. Zaten hepsi İstanbul il yöneticisi, bir tanesi de Canan Hanımın danışmanı. Değerli bir kardeşimiz. Birlikte paraları sayıyorlar ve teslim ediyorlar. Yer AKP’li bir avukatın bürosu. Bizim il binasını satan kişinin de avukatı. Israr ediyorlar. Bu dükkan, bu işyeri 40 milyon lira. 26 milyon lirasını bankadan istiyoruz, 14 milyon lirasını nakit olarak avukatımın bürosunda. Ne yapacaksınız? Türkiye’de satıcıya uyuyorsunuz. Yoksa satmıyor adam, başkasına veririm diyor. Bakılmış, anlaşılmış. 26 milyon lirası havale yapılmış. Geri kalanını veriyorlar. Ama para sayma görüntüleri, esas burası çok önemli. İl satılırken verilen para ve makbuzu da var. Ama Tayyip Erdoğan onu nasıl anlatıyor? Ey kuleleri yapanları gördünüz. Bay Ekrem, kuleleri gördünüz. Hiçbir ilgisi yok. 2019 ve geliyorlar bizim kurultayımızmış gibi yalan atacaklardı. Bu yalan ortaya çıktı. İkincisi, biz hemen o gün kim ne yaptı diye bakarsanız, bir suç duyurusunda bulunduk. Hem avukat, hem de görüntülerin incelenmesi için. Savcılık çağırdığında İsmail Bey gitmezsiniz, savcılık çağırdı Canan Kaftancıoğlu’nu. Gitmez, seçimden sonra gider. Arkadaşlarımız gitmez seçimden sonra gider. Çağırıldığımız gün gidiyoruz ifadeye. Olay açığa çıksın diye. Ama çıkıyorlar bunu gayri meşru bir işmiş gibi gösteriyorlar. Şimdi gelelim 2014 seçimlerine. O zaman 2014 seçimlerinde ne çıktı ortaya? Bakanların evleri basıldı, bakanların çocuklarının evlerinde, bir bakanın bürosunda ayakkabı kutuları içinde milyon dolarlar çıktı. Bir bakanın elbise çantasında, çikolata kutusu içinde milyon dolarlar çıktı. O 4 bakan yüce divana yollanmak üzere Meclis’e yollandı. Hatırlayalım o dönemde AKP’nin Genel Başkanı Davutoğlu’ydu. Hırsızlık yapan kardeşim olsa kolunu koparırım dedi, oylamayı Recep Tayyip Erdoğan’ın telefonu ile durdurdular. Salı’ya aldılar. Bakanların yüce divana sevk kararı varken, AKP gitmesinler diye oy kullandı. Bir ay sonra kardeşim olsa hırsızın kolunu koparırım diyen Başbakanın kafasını kopardılar. Bir kişiyi bile ifadeye çağırmadan, bu olayın üstünü örttüler. Kapattılar olayı. Ayrıca o olayda ne vardı? Ses kayıtları vardı. Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal. Babacım orası, burası basılıyormuş. Evimizde bu kadar para var? Ne yapayım diyordu. O da sıfırla diyordu. Nasıl sıfırlayacağını söylüyordu. Git filancaya ver, daire alalım onunla diyordu. Paraları sıfırladım babacım diyordu. Milyon dolarlar. Doğru muydu, eğri miydi bilmiyoruz? Niye bilmiyoruz? Çünkü ifadeye çağrılmadı. Ne Bilal Erdoğan’a sordular, babanın sana sıfırla dediği paraları gittin şuraya verdin, nereden bulmuştun diye. Mesela şunu da demiyorum. Biz kendimiz suç duyurusunda bulunduk bu konu araştırılsın diye. Ama 4 bakanın soruşturulması için AKP’liler hayır oyu verdi. (Davutoğlu’nun AKP’den ayrılması) Birkaç sebebi vardı, bir tanesi buydu. Bir de siyasi ahlak yasası çıkarmak istedi, partilere gelen giden parayı incelemek için. Erdoğan ona dedi ki bir il ve ilçe başkanı bulamazsın, bunu yaparsan.
MEHMET ŞİMŞEK’İN MURAT KURUM’A DESTEĞİ
Murat Kurum imar aflarının mimarıdır. Depremlerde kaybettiğimiz insanların imar aflarından dolayı yitirildiği noktasındaki bütün eleştiriler Murat Kurum’a yöneltilen eleştirilerdir. Murat Kurum, İliç’teki facianın mimarıdır. Murat Kurum, İliç için ÇED raporuna, yerine imza atsın diye yetki verdiği kişi, bakan adına imza atmıştır. Murat Kurum, İliç’in, depremin felaketidir, İstanbul’un felaketi olmasına izin vermemek gerekir.
OSMANİYE ZİYARETİ
Ben Osmaniye’de fahri milletvekilliği yaptım, 2011-2015.Onlara söz verdim, buradan milletvekili çıkarmadan sizi bırakmam diye. Önce Baha Ünlü’yü çıkardık, şimdi Asu Hanımı. Benim fahri milletvekilliğim sona erdi ama her fırsatta giderim. Mazbatadan sonra söz vermiştim. İlk ziyaret Hatay’a gitmiştim, oradan Osmaniye’ye gittim. İkinci memleketim diye. Osmaniye Düziçi çok önemlidir. Düziçi Türkiye’nin çok önemli öğretmen okullarından ve özellikle köy enstitülerinden, Düziçi köy enstitüsü vardır. Türkiye’ye bahar gelecekse ilk Düziçi’nde açar derler. Düziçi Belediyesini çok uğraştık, kazandık. Kazanan arkadaş tuttu ve AKP’ye geçti. Ben söz verdim onlara, yine kazanacağız. Genel Başkan olarak miting yapacağım dedim. Ramazan’ın ilk günleri, sabah 10. Pazar. Dediler ki 10 kişi gelir, rezil olursun. Dedim ki Düziçi’ni ve Osmaniye’yi bana bırakın, hiçbir şeye gerek yok. Bir tane SMS atın, bakın görün ne oluyor? Sabah 10’a Düziçi yıkıldı. Evde kimse yoktu.
HANGİ TAKIMI TUTUYORSUNUZ?
Koyu bir Fenerbahçe taraftarıydım. Manisaspor birinci lige çıkıp, Manisaspor Fenerbahçe maçında çok çelişkili duygular yaşadım. Fenerbahçe taraftarlığım devam ediyor ama eskisi gibi fanatik değilim. Göz ucu ile takip ediyorum. Geçen de sözleştik il başkanımızla birlikte. Bu seçimlerden sonra bir Fenerbahçe, bir Galatasaray, bir İnönü Stadında İstanbul’da maçlara gideceğim. 12 yıldır hiç maça gitmemişim. Son gittiğim maç Fenerbahçe – Galatasaray maçına kızımla gitmiştim ama Manisa’da oynandı. Soma’daki faciadan dolayı. 301 şehidimizin ailesine gelirleri bırakılmak üzere Fenerbahçe Galatasaray maçı vardı, en son izlediğim maç o maçtır. Esas Manisasporluyum, İzmir’de bütün takımlara. Altay, Göztepe, Karşıyaka’yı beraber tutuyoruz.
KARŞIYAKA’YA STADYUM TALEBİ VAR
Yerden göğe kadar haklılar. Yıktılar, söz verdiler ve yapmadılar. Belediye Başkanımız Cemil Tugay, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımıza gitti, konuştu, ikna etti. İzinleri verin, İzmir Büyükşehir bu stadı yapsın dediler. O konuda hakkını yemeyelim, Tunç Soyer de biz bu stadı yaparız dedi. Cemil Tugay resmen bu işe ömrünü vakfetti. Ama bir imza atmadılar ki Karşıyaka stadını CHP’li bir belediye yaptı olmasın diye. Şu anda hala metruk bir şekilde inşaat alanı duruyor. Biz Karşıyaka stadını Buca’da Cemil Tugay Karşıyaka Belediye Başkanı, Cemil Tugay Karşıyakalı olduğu kadar Altaylı, Altınordulu, yani İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı. Nasıl Altay’ın stadı yapıldı, Mustafa Denizli’nin ismi verildi. Ne doğru bir iş. İzmir ve Karşıyaka’nın da stadı yapılmalı. Bunun için de CHP Karşıyaka Belediye Başkanımızın da hatırlatalım özelliğini. Benim bir sözüm var Karşıyakalılara. Karşıyaka’ya Karşıyakalı belediye başkanı diye. Cemil Tugay da mesela memleketi Karşıyaka değil. 1989’dan beri Karşıyaka’ya Karşıyaka’da doğmuş ve büyümüş bir belediye başkanı yoktu. Şimdi Yıldız Hanım. İşçimenler ailesi. Karşıyaka’da Levantenlerin evi hariç iki Türk evi varmış. Birisi büyük dedesinin. Büyük dedesi Karşıyakaspor’un kurucu başkanı. Dedesi Karşıyakaspor’un en uzun süre başkanlık yapan başkanı. Babası Karşıyakaspor başkanı. Kendisi Karşıyakaspor’da basketbol takımında, kürek takımında oynamış ve Karşıyakaspor’un yöneticisi, Yıldız İşçimenler şu anda Karşıyaka Belediye Başkan adayı. Atatürk’ün annesinin emanet olduğu, ebedi istirahatgahının olduğu Karşıyaka’ya kadın bir CHP’li. Doğma büyüme 4 kuşak Karşıyakalı. Bu stat Yıldız İşçimenler’in belediye başkanlığında, Karşıyaka Belediye Başkanının Cemil Tugay’ın İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığında, bütün arkadaşların İzmir’i, Karşıyakalı, Göztepeli, Altaylı. Ben aralarında kalıyorum hepsinin. Bu stat Karşıyaka’ya yapılacak. Açılış maçına birlikte gidelim.
LAL DENİZLİ’NİN ADAYLIĞI
1999 Adnan Polat İstanbul kampanyasında, kampanyanın maskot kızı Lal Denizli. 8-9 yaşında. 15 yaşından beri elinde mikrofon, CHP otobüslerinde anons yaparak başlamış, CHP Beşiktaş Gençlik Kollarında görev yapıyor ve bütün herkes şöyle, Mustafa Denizli dediğiniz kişi hali vakti yerinde, çok iyi paralar kazanmış birisi. Lal bizim gençlik kollarında, gençlik kolları simit peynir, Lal simit peynir. Gençlik kolları boyoz, Lal boyoz. Gençlik kollarından beri gelen aile durumu çok iyi olmasına rağmen aylarca kampanyada, gençlik kolları aç susuz, o da aç susuz. Onlar simit peynir, o da simit peynir. İnanılmaz bir arkadaşımız. 32 yaşında, eğitimi çok iyi, yabancı dilleri çok iyi, vizyonu çok iyi. Partinin böyle saatin vidasından geliyor. Aday gösterdiğimde ben hep şunu söylemiştim. Tanıyın, en kısa sürede bayılacaksınız. Hatta şunu söyleyeyim. Çok iddialı laf söyleyeyim. Lal Denizli, Mustafa Denizli’nin kızı diyorlardı ya Mustafa Denizli’ye Lal Denizli’nin babası diyecekler.
MEHMET ŞİMŞEK’İN KÜRTÇE KONUŞMASI
Örneğin Sezgin Tanrıkulu yapsa, bütün AK troller, AHaber, Sezgin Tanrıkulu’ndan terör örgütü propagandası diye saldırırlar. Oysa ki çok sempatik. Mehmet Şimşek’i izlerken dün gülümsedim. Ana diliyle. Ben dün Rumeli Balkan buluşmasındaydım. Çıktım şimdi teker teker sayacaksın. Sayın konfederasyon başkanım, federasyon başkanım, bir sürü sayacağım. İçimden geldi dedim ki akrabalarım merhaba dedim. Yıkıldı salon. Şimdi oradaki o duygu geçişi, akrabalarım merhaba ile Mehmet Şimşek’in kendi ana diliyle, kendi seçim çevresinde değil ama geçmiş dönemlerdeki seçim çevresinde, hemşerilerine seslenmesi kötü bir şey değil. Şu çiftçe standart insanı çıldırtıyor. Bunu bir CHP’li yaptığında vay efendim provokasyon yaptı. Bini bir DEM’li Meclis’te yaptığında bilinmeyen bir dil, xxx.. Laf atmalar… Meclis’in kürsüsünde bir cümle kandiliniz mübarek olsun diyene saldıran arkadaşlar var. Şimdi ne olacak? Bak Mehmet Şimşek çıkmış ve konuşuyor. O yüzden gerçekten bu işlerle toleransla, iyi niyetle yaklaşmak lazım. Bence sempatik iş yapmış.
RUMELİ BULUŞMASI
İki tarafta, anneannem Selanik doğumlu. Babamın babası Üsküp doğumlu, babaannem de Kirçova. O da Üsküp’e yakın bir yer. 4’te 3. İkisi Kuzey Makendonya’dan bir tanesi Selanik’ten. Oralara da gittim ve dolaştım. Annem ve babam hayattalar, ellerinden öpüyorum. Uzun süredir uğrayamıyorum. İnşallah yanlarında olacağım. Zaten benim Makedon Göçmenleri Derneği’nin, Akhisar Balkan Göçmenleri Derneğinin üyesiyim. Arada takılıyorum. Bir kez grup toplantısına gelmişlerdi, partili oldukları için değil bütün grupları geziyorlar, gözüme bir ilişti. Eyvah dedim, bizim dernek başkanı gelmiş, aidatlar birikti herhalde dedim. Baya gülüştük, alkışladık. Ben Türkiye’nin dört bir yanındaki Makedon göçmenleri, balkan göçmenleri, Rumeli göçmenleri, inanılmaz derecede iyi ilişkiler içindeyiz. Aramızda akrabalık ilişkimiz var. Benim doğduğum ev anneannemin evi. Her yaz biraz anneannemle geçirdiğimiz köy. Tamamen Selanik mübadillerinin olduğu köydür. Etrafımızdaki 3 köyle birlikte.
BAYRAMPAŞA’DAKİ DURUM
Sürpriz olmaz. Bir sürü yerde başa baş çalışıyoruz. Benim İstanbullulara çağrım şu, şöyle bir hissiyata kapılmasınlar. Ekrem Başkan kesin kazandı, Allah bir aksilik vermezse Ekrem Başkana İstanbul bir 5 yıl daha bu onurlu görevi tevdi edecek. Ama belediye meclis çoğunluğu çok önemli. Belediye meclis çoğunluğunun en önemli etkisi de kaç belediyeyi kazandınız. Kazandığınızda belediye başkanı, kontenjanı ve ilk iki sıradan büyükşehir belediye meclisine zaten gidiyor. Aldığınız oyla orantılı olarak. O sayı çok daha, 6-7 olabiliyor. Ama belediyeyi kazanmak çok önemli. O yüzden büyük bir disiplinle, böyle hasta olanı, yorgun olanı, bezgin olanı. Benim bir arkadaş geçen şöyle diyor. Okudum, Ekrem Başkan açık farkla kazanıyormuş, oy vermeye gerek yok. Balığa gideceğim. Aman dedim, hem ilçe belediye başkanına, hem belediye meclisine vereceğiz. Belediye meclis çoğunluğunu alacağız. Başka türlü yok.
SARIYER’DE ŞÜKRÜ GENÇ’İN RAKİP ADAY ÇIKMASI
Şükrü Genç hepimizin çok değer verdiği, hürmet ettiği, defalarca aday gösterilmiş, Sarıyer gibi bir ilçede partimizi temsil etmiş, önemli hizmetler yapmış birisi. Sarıyer’de memnuniyet anketleri yapıldığında şöyle bir şey çıktı. Sarıyer bir değişim istiyor. Sarıyer’de böyle hani büyük bir başarısızlık değil ama değişim yönünde ciddi bir talep var. Yeter değişim zamanı geldi diyordu anket. Biz bunun Şükrü Başkan ile konuştuk. Ama Şükrü Başkan kendisinin aday olması gerektiği konusunda ısrar etti. Daha sonra da bağımsız aday oldu. Durum şu, anketler. Adayımız Oktay Bey seçimi kazanıyor. AKP birkaç puan arkamızda. Ben rahat olduğumuz yere rahatız diyorum. Sarıyer’de 3 puan arkamızda. Yüzde 2 de hata payı var. Ben yüzde 2 hata payını hep aleyhe düşünürüm. 3 puandan iki düş, 1 puan var aramızda. Başa baş. Şükrü Genç’in aldığı oy da yüzde 10-15’lerde bir oy alıyor. Yani kazanmıyor ama Allah göstermesin yüzde 1 fazla oy alsa kaybettiriyor. Bu kadar emeğin var, senin emeğin var. Partinin emeği var. Bir de orada Türkiye’nin en önemli üniversiteleri var. Koç Üniversitesi orada, Boğaziçi’ndeki öğrencilerin önemli bir kısmı orada. Boğaziçi’nin içinde kayyum var. Dışında da mı olsun? Koç Üniversitesinin etrafını AKP’li kayyum mu saysın? Çoluğun, çocuğun geleceği, gençlerimizin umutları açısından, çok sıkıntılı bir süreç. Çağrım Şükrü Başkan çıksın, toplasın kalabalığı, biz mesaj atalım, bütün CHP’liler de gitsin. Desin ki ben bu görevi yıllarca yaptım, bir teveccüh görseydim, bir dönem daha yapacaktım. Anketleri gördüm, kazanmıyorum ama CHP’ye de kaybettirmek benim işim değil. Adayımızın elini kaldırsın. Desin ben de gideyim. Bugün Muğla’ya gidiyorum. Atlar gelirim ne zaman derse. Adayımızın elini kaldırsın. Ben Şükrü Genç olarak yarıştan çekiliyorum, Atatürk’ün partisine Sarıyer’de seçim kaybettirmem desin, ona yakışan budur. Pazartesi günü büyük bir törenle partiye geri dönsün. Her görevi kendisine veririm. Şükrü Genç’in paraya, pula, makama zaten ihtiyacı yok. En onurlu, en güzel görevleri hep birlikte yaparız. Yılmaz Büyükerşen’in takımına davet ediyoruz.
ESKİ CHP GENEL BAŞKANI KILIÇDAROĞLU’NUN SOSYAL MEDYA PAYLAŞIMI
Genel Başkanımıza bu tweeti attıracak kadar ona haksızca saldıranlara ve onu bu açıklamayı yapmaya zorlayan bu düzene lanet olsun. Kemal Bey tweetinde de söylüyor. Her seferinde açıkladı. Benimle ilgili tartışmalarda açıkladı. Yeterince çalışmıyor dediklerinde, sahaya niye çıkmıyor dediklerinde açıkladı. Fikret Bila’ya söylemişti galiba. Partinin geleneğinde önceki dönem genel başkanların aktif olarak kampanya yapması yok. Ben bunu yaparsam bu Özgür Beye bir güvensizlik gibi algılanabilir. Bu ince bir davranış. Ben Sayın Genel Başkan gelsem, birlikte miting yapalım mı dese, onur duyarım. Ama kendisi bunu mevcut Genel Başkanken düşünemezsiniz. Bunu partinin önceki genel başkanı geçmişten edindiği tecrübe ve erdemi ile edinebileceği bir şey. Diyor ki çıksam derler ki bak bak Özgür Özel yetişemedi, Kemal Kılıçdaroğlu desteğe geldi. O yüzden sahaya çıkmıyorum diyor ama ben kendisi ile ne zaman görüşsem, en yapıcı tavsiyelerde bulunan, en iyi dileklerini ileten. Hiçbir şüphe yok başarılı olmamız noktasında bir sıkıntı yok. Ama esas buradaki mesele, bir söylenti yayıyorlar. Birileri isimsiz pankartlarla, gizli gizli gece yarısı olmadık yazılar yazdılar. O pankartların Kılıçdaroğlu’na yakın ekibin yaptığını iddia ediyorlar. Oysaki bu işi yapan AKP’nin sosyal medya trolleri değil, gece trolleri, viyadük, köprü trolleri. Nasıl sosyal medyada para verip kötülük yaptırıyorlarsa, bunlara da para verip, sahte pankart astırıyorlar. Bunu Kılıçdaroğlu taraftarları İmamoğlu’na oy vermeyecek gibi gösteriyorlar. En iyi cevabı Sayın Genel Başkan vermiş. Aramızda en ufak sorun yok. Ben her meydanda emeklilerle konuşurken, diyorum ki şimdi gelelim, ikinci çarpıcı örnek. Emekliye verilen bayram ikramiyesi bin lira, ilk verildiğinde. 24 kilo dana kıyma alıyordu, bugün 3 bin lira sadece 6 kilo dana kıyma alıyor. 18 kilo kayıp var. İlk bayram ikramiyesini kimin sayesinde aldık, Kemal Kılıçdaroğlu. Bir selam yollayalım, teşekkür yollayalım. Meydan inliyor. İnsanların Genel Başkanımıza da saygısı çok. Genel Başkanın beni sahiplenmesinde, benim ona hürmetimde en ufak bir şey yok. Aramızda bir sorun olsa. Bak partimizin Genel Başkanına yapılan hakaretlere karşı çıkan benim. Bunu demesine gerek yok, zaten bütün süreç böyle işliyor.
ZÜLFÜ LİVANELİ’NİN “OYLARI BÖLMEYİN” ÇIKIŞI
89’da İstanbul belediyesi bizdeydi. 94’te üç sosyal demokrat adayın yarıştığı yerde, birbirlerine yakın oy aldıkları yerde aradan İstanbul’da Erdoğan, Ankara’da da benzer tabloda Gökçek çıktı. İktidara geldiler ve o günden sonra da uzun süre İstanbul ve Ankara’yı 2019 seçimlerine kadar geri alamadık. Şimdi aldık. Hatırlatması şu, kimse oyları bölmesin, aynı korkulu rüyayı görmeyelim. Bu çok önemli. Hem Sarıyer özelinde çok önemli hem Marmaris’te çok önemli. Orada AK Parti ile yarışıyoruz. Ancak iki önceki belediye başkanımız geçen sefer DSP’den aday olmuştu şimdi İyi Parti’den aday. Başa baş durum var. Marmaris’te özel olarak oyların CHP’li adayda toplanması çok önemli.
CHP OLARAK KAZANSANIZ NE OLUR KAYBETSENİZ NE OLUR?
Biz kaybedersek İstanbul üzerine helikopterler gelir. Tayyip Bey İstanbul’daki arsalara bakıyor, yaz Hasan diyor özel kalemine, bu Katarlılara, bu BAE’lilere, şu Arap şeyhine diye onlara İstanbul’un en kıymetli yerlerini veriyor. Verdi verdi arazi az kaldı bu kez döndü Kanal İstanbul’u yapacağız dedi. Kanal İstanbul ile İstanbul’un böğrüne bir hançer saplayıp o kanalın etrafındaki arsaları Katarlılara veriyor. Karşılığında ne alıyor bilmem ama veriyor. İstanbul’un varlıkları, körfez sermayesinin eline geçiyor. Bizim dönemimizde İmamoğlu 14 tane yurt yapmış. 100 tane kreş yapmış, sayısız park yapmış. Dört tane büyük parktan birini Sarıyer’de ben açtım. İnanılmaz bir yer var ve orayı komple bahçıvan okulu ve park yaptı. Binlerce ağacın içerisinde muhteşem bir yer. Buraya villa yapılacakmış AK Parti tarafından. CHP’nin belediye meclis üyeleri, belediye başkanı, uzun süre mücadele etmiş ve o arsa korunmuş. Geçen sefer İmamoğlu olmasa oraya 800 tane villa geliyordu. Şimdi İstanbulluların Pazar günü gezdiği bir park oldu.
MUSA SEMİH BALABAN ÇOK İDDİALI. OLUR MU?
Olur. Yani şöyle, geçen sefer Manisa’nın Yunusemre ilçesini yedi oyla İYİ Parti kaybetti. Biz aday çıkarmamıştık. En çok da Semih hoca çok çalıştı. Gayret etti. 200 bin seçmende 7 oyla kaybedildi. Bu dönemde biz burada adayımızı ön seçimle belirledik. Öncesinde anket yapmıştık. Sandık koyduk Semih hoca çıktı. AK Parti ile yarışıyor. Geçen seferki İYİ Parti adayı açıklama yapmış, demiş ki geçen sefer benim için benim il başkanımdan çok Semih hoca çalışmıştı. Bugün onun karşısında aday çıkarmamız doğru değil, benim oyum Semih hocaya dedi. Balıkesir’deki beklentim burada gerçekleşti. Tabi İyi Parti’nin adayı var ama biz bütün iyi insanlardan, gönlünde ve gözünde güneş olan iyi insanlardan oy bekliyoruz ve genel olarak da yaklaşımımız şu. Eğer herkes iyi insanlar başka partiye oy atarlarsa AK Parti kazanıyor. Ama CHP’ye oy atarlarsa herkes kazanıyor.
İYİ PARTİ ADAYINI ÇEKSE VE BALIKESİR’DE SİZ KAZANSANIZ, ORDU’DA DA İYİ PARTİ KAZANABİLİR ORADA SİZ ÇEKSENİZ. OLMUYOR MU BÖYLE ŞEYLER?
Biz bunu çok teklif ettik. 3 Mart’a kadar yüz yüze iki kez ardından telefonlarla ricalarla aracılarla gerçekten böyle şeyler yapılabilirdi. Ama bu noktada artık iş seçmenin vicdanına kalıyor. Turhan Bey aslında Balıkesir’de adaletin vicdanın ne dediği ortada. Turhan Bey de aldığı oyla kazanma potansiyeline sahip değil. Pazartesi sabah eğer Turhan Çömez kazanmaya yakın oy alırsa ben mahcup olayım ama kaybettirmeye yönelik bir oy. Ve Balıkesir’de bir vicdan terazisi var. Geçen sefer elimizdeki belediyeyi Ak Parti’ye verdi İyi Partili aday. İyi Partililerin suçu yok. Aday verdi. Sonra da Ak Parti’ye katıldı. Şimdi de Ak Parti’den milletvekili. Balıkesir’e iki kez gittim. Merkezdeki çalışmanın dışında aynı gün araları 160’ar kilometre Edremit, Bigadiç ve Bandırma’ya gittim. Muhteşem bir hava gördüm. Balıkesir’i kazanacağız. Buranın vicdan terazisi… Ne adaya ne vaade ne slogana, Balıkesirlilerin vicdanına güveniyorum. Yunusemre’de de Şehzadeler’de de adaylarımız Ak Parti ile nefes nefese yarışıyor. Manisa’da İyi Partililer başka partiye oy verirlerse Ak Parti kazanıyor. CHP’ye oy verirlerse onlar da kazanıyor çünkü o belediyeler ortak belediye olacak. Manisa Büyükşehir adayımız mimar, kent suçlarına karşı durmuş. Mimar Sinan’ın son kalfalık eseri, ondan sonra Selimiye’yi yapmış, onun önüne Mimar Sinan’ın heykelini yapan, her sene orada anan, Manisa’nın tarihi ile barışık inanılmaz sevilen bir isim ve Manisa’da Ferdi Zeyrek 17 ilçede üstün kabul gördü, seçim akşamı bir aksilik olmazsa Manisalıların teveccühü ile çok önemli bir başarı elde edecek.
MISRA ÖZ’ÜN SANDIĞA GİTMEYECEĞİNİ SÖYLEYENLERE TEPKİ GÖSTERMESİ
Mısra Öz’ün tüm duruşmalarında CHP olarak yanlarındaydık. Ben de Şubat ayında karar duruşmasına gittim. Duruşmayı 25 Nisan’a ertelediler. 25 Nisan günü çok daha kalabalık bir şekilde hepimiz hem Mısra Hanım’ın hem tüm ailelerin yanında olacağız. Hayatını kaybeden 25 evladımızın yanında olacağız. Ben şu yaklaşımı şuradan biliyorum. Mısra Öz’ün duruşmasına bir tane MHP’li bir tane AK Partili gitmediyse, beni yalnız bırakanları beni her gün öldürenleri ödüllendirecek halim yok demesi son derece anlaşılır. Soma katliamı olduğunda hep beraber unutursak yüreğimiz kurusun dedik. İlk duruşmasında CHP vardı, o zamanki ismiyle HDP vardı, MHP vardı bir tek AK Parti gelmemişti. Ben hep orada niye gelmedi diye düşünmüşümdür. Yani bu duruşmada da bari AK Partinin olmamasının bir anlamı yok. Sonra MHP bütün duruşmaları takip ediyordu, ne zamanki Cumhur İttifakı’na katıldı. MHP de duruşmalara gelmeyi bıraktı. Bu çok vicdansızca bir iş. Çok yanlış bir iş. Sen Soma’daki aileler haklıysa muhalefette olsan da haklıdır, iktidarda olsan da haklıdır. Mısra Öz’ün küçücük evladı ölmüş, onun adalet arayışının iktidarı muhalefeti olmaz. Ama bu aileleri yalnız bırakanlar bugün gelip oy isterse bu tepkileri de fevkalade haklı buluyorum.
ESKİŞEHİR’DE SON DURUM
Çok iyi. Eskişehir’de Yılmaz Hoca bir bozkırın ortasında bir cennet yaratan Yılmaz Hoca kendi ekibinden bir genç cumhuriyet kadınını yetiştirdi. 54 yaşında Ayşe Ünlüce’ye Yılmaz Hoca kefil oldu. Biz anketlere koyduk, ön planda çıktı. Kadın bir aday olarak görevlendirdik. Orada her bir anket öncekinden iyi geldi. Eskişehir’de de büyük bir haksızlığa dur diyoruz. Daha geçen Mayıs ayında İYİ Parti’den milletvekili olan kişi hem İYİ Parti milletvekiliymiş, hem AK Parti’den milyon liralar teşvik alırmış. İlk açıklaması İYİ Parti AK Parti ile ittifak yapmalıdır oldu. Hepimiz şaşırdık. Aylarca konuşuldu. İYİ Parti’yi bıraktı AK Parti’ye katıldı. O Cumhur İttifakı’nın adayı oldu, karşımızdaki aday o. Mayıs ayındaki muhalefet oylarını AK Parti’ye götüren bir siyasi yankesicilik olayı ile karşı karşıyayız. Şimdi de tutmuş o seçmene bana oy verin belediye başkanı olayım diyor. Ona oy veren İYİ Partililer AK Parti’ye, saray rejimine karşıyız diye oy verdiler. MHP’ye oy vermediler ona verdiler. O oyları AK Parti götürdü MHP’ye verdi. Orada Ayşe Ünlüce yine vicdan terazisinde de siyasetin gereği de Eskişehir’in Yılmaz Hoca’ya ve ekibine hürmetiyle, saygısıyla ve gelecek bu güzel projelerin devamı için. Çünkü Yılmaz Hoca’nın iki eli var. Bir eli Ayşe Ünlüce’nin omzunda olacak. Bütün vizyoner projelerin fikirlerini vermeye devam ediyor. Bir eli Eskişehir’in üstünde olmaya devam edecek. Bir eli de bütün CHP’li belediyelerin Eğitim, Eş Güdüm ve Denetim Komisyonu’nun başı olacak. Eskişehir’i kazanıyoruz. Orada çok önemli bir şey oluyor. Yılmaz Hoca Eskişehir’e öğretim üyesi olarak, rektör olarak hizmet etti, o üniversiteyi var etti. 1 milyon 600 bin öğrencinin diplomasında imzası var. Belediye başkanı oldu 99’dan beri muhteşem bir iş yaptı orada. Şimdi yaş kemale erdi, Yılmaz Hoca bir yerde bırakacak. Peki, ne olacak bu? Formülünü şöyle buldular. Yılmaz Hoca hem bırakıyor ama hem de kendi ekibinden genç bir kadına bütün birikimini, deneyimini devrediyor. Bir 5 yıl da gönüllü danışmanı onun. Böyle yumuşak, tatlı ve Eskişehir’e, Yılmaz Hoca’ya yakışır bir geçiş olacak. Yılmaz Hoca fevkalade motive ve Eskişehir’in kazanımlarını olduğu gibi koruyarak devretmek istiyor. Çünkü Eskişehir adayının bir konuşması yansıdı. Eskişehir’in AK Parti adayı, İYİ Parti’den kazanıp da kaçan aday, siyasi irade hırsızı diyorum ben ona. Şöyle diyor. Şu Eskişehir belediyesini bir alayım, bizim vakıflara, TÜRGEV’e, TÜGVA’ya, Ensar’a, Okçuluk Vakfı’na bütün kaynakları açacağım diyor. Salondakiler de böyle şaşkınlıkla alkışlayayım mı alkışlamayayım mı arasında kalıyorlar. Ortaca ve Marmaris’te birer miting yapacağım bugün. Başa baş bir yarış var, o yarışta adaylarımız desteklendiği takdirde AK Parti’yi geçiyoruz. Muhalefet bölünürse AK Parti gelir. Marmaris gibi bir yere AK Parti’nin gelmemesi için büyük bir mücadele içindeyiz. Sonra Manisa’ya gideceğim. Yarın Turgutlu’da bir mitingimiz var. İzmir Kemalpaşa’da bir iftarımız var. Öbür gün İzmir’de ve Manisa’da dört İzmir’de, iki Manisa’da altı ilçemizde otobüsün üzerinden selamlaşacağız, konuşacağız. Son günü böyle hareketli ve son güne yakışır şekilde bitireceğiz. Son gün miting yok. Çünkü 6’dan sonra yayın yasağı gelecek. Mini mitingler olabilir ilçelerde. Ama tek beklentim şudur: Çok tarihi bir gündeyiz. Bugün iki şey, rant yerine halkçı belediyecilik yapan, israfı bitiren hizmeti getiren, dayanışma belediyeciliği yapan arkadaşlarımızın karne günü. Bu arkadaşlarımız muhteşem işler yaptılar. Yani Mansur Yavaş’ın veresiye defterlerini kapatmasından, Ekrem İmamoğlu’nun askıda fatura uygulamasına, Mersin’de, Adana’da, Antalya’da CHP’li belediyelerin kent kimliğine yaptığı katkılardan, dayanışmalardan, hizmetlerden, yurtlardan, kreşlerden hangi birisini anlatalım. AK Parti’den aldığımız 5 belediye seçmeni pişman etmedi, çok önemli işler yaptılar. Onlar bu hizmetlerinin karşılığını alacaklar. Türkiye’de böyle belediyeciliğe özlem duyanların hepsini buralarda ağırlayamayız. Ama isterlerse bu hizmetler onlara gidecek. Hem de Yılmaz Büyükerşen’in, Muğla, Tekirdağ belediye başkanlarımız aday değiller. Kendilerinin başında olacağı büyük bir ekip hazır projeleri, bundan sonra yapacakları projelere destekleri, yurtdışı fonlarını, belediyeler arası dayanışmayı örgütleyecekleri bir koordinatörlükle çok önemli hizmetleri bütün Anadolu’ya yayacağız. Bu hizmetleri isteyenleri partimizin adaylarına oy vermeye davet ediyoruz ve önemli bir yaklaşımla Türkiye siyasetine 31 Mart günü denge gelecek. Bu seçmenin ellerinde. Tek başına bir partinin yetkisinde olunca, emekliye AK Parti’ye mi MHP’ye mi oy verdin diye bakmıyor hepsini birden eziyor, 10 bin lira maaşa layık görüyor. Ama bir denge olursa, onların hakkını savunan birileri olursa biz onları ezdirmeyiz ve bu dengesizliği dengeleyecek bir iş olacak 31 Mart’ta. Burada da en önemli görev elbette emekliler, emekçiler, köylüler, esnaflar, gençlere düşecek. Genç seçmenin kendi geleceği için, yasakların değil özgürlüklerin ülkesi olması için. Yurtdışına isteyen gider isteyen gelir. Ama bu ülkeden kurtulmak istiyorum dememeleri, bu ülkeden kaçmayı istememeleri için bu vatana sahip çıkmaları için 31 Mart’ta gelip oy kullanmalarını bekliyoruz. Bütün gençleri sandık başına bekliyoruz. AK Partili gençler de sahil bütün gençleri sandık başına bekliyoruz. Çünkü genç sandıktan umudunu keserse ülkeden umudunu keser. O yüzden hangi partiye oy verecek olurlarsa olsunlar bütün gençler gelsinler oylarını kullansınlar. Türkiye Cumhuriyeti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından gençlere emanet edildi. Biz de gençlere emanet ediyoruz.