Adalar Toplum Sağlığı Merkezi Eylül ayı Gazete-Dergi Sağlık Eğitim Planı
1- Kızamık Hastalığı
2- Hepatit A-B-C Bulaş yolları, Korunma, Tanı, Tedavi
3- Grip Enfeksiyonu
KIZAMIK HASTALIGINA DİKKAT
Kızamık hastalığı, genelde ilkbahar mevsiminde ve kış mevsiminde görülen, bazı virüslerin sebep olduğu deride döküntülere sebep olan, kişinin ateşinin yükseldiği bulaşıcı bir hastalıktır.
Bulaşıcı bir hastalık olan kızamık hastalığı, kişinin okul ve iş hayatına ara vermesine neden olur. Kızamık hastalığı boyunca kişinin kendini çok yorgun, halsiz hissetmesi ve sürekli yatma ihtiyacı duyması normaldir.
Kızamık hastalığı sırasında ishal olma sorunu, akciğerlerde, orta kulakta, gırtlakta iltihaplanmalar ciddi sağlık sorunları görülebilir. Bu tür ciddi rahatsızlıklar, kızamık hastası olan her 10 hastadan birinde görülebilir.
Kızamık hastalığı gebelik dönemindeki kadınlarda ve bebeklerde tehlikelidir. Zira ölümle bile sonuçlanabilir. Kızamık aşısının uygulanmadığı yerlerde kızamık salını görülebilir.
KIZAMIK NASIL BULAŞIR?
Kızamık hastalığına sebep olan mikrop, kişinin ağız içine ve burun boşluğuna yerleşir. Kişinin konuşma, hapşırma, öksürme sırasında çevresine bu kızamık mikrobunu saçması ve çevredeki kişilerin soluk alıp verme esnasında hastalığın mikrobunu havadan kapması şekliyle kızamık hastalığı bulaşır. Zira kızamık hastası olan kişi kimsenin olmadığı bir ortamda bile öksürse, çevreye saçılan kızamık mikrobu havada 2 saat boyunca canlı kalır. Bu iki saat içinde odaya giren kişi havada canlı bekleyen kızamık mikrobunu kapabilir. Kızamık hastalığı, genelde çocukluk döneminde görülen bir hastalık olmasına rağmen, çocukluk döneminde kızamık geçirilmediyse yetişkin yaşlarda kızamığa yakalanılabilir. Kızamık hastalığı geçiren kişi bir daha aynı hastalığa yakalanmaz.
KIZAMIK NASIL ORTAYA ÇIKAR ve BELİRTİLERİ NELERDİR?
Kızamık virüsüne maruz kalınması ile hastalık ortaya çıkmaya başlar. Kızamık virüsü vücuda karıştıktan sonra 10 gün sonunda kızamık belirtileri görülmeye başlar. Kızamık virüsü vücuda girdikten sonra tipik belirtileri arasında ateşi yükselir, titremeler balar, ağzının içinde lekeler oluşur, kuru öksürükler başlar, gözler kızarır, ışık rahatsız etmeye başlar, kırmızı deri döküntüleri yüz ve boyun bölgesinde görülür. Kabarık içi su dolu kırmızı deri döküntüleri zamanla kollara ve bacaklara yayılır. Kızamık geçiren kişide aşırı yorgunluk, halsizlik şikâyetleri görülür ve bademcikleri şişer. Kızamık zamanında çıkan kırmızı içi su dolu lekeleri kesinlikle tırnaklamamak gerekir. Çünkü kızamık kızarıklıklarını tırnaklarsanız ilerde kalıcı lekeler kalır.
KIZAMIK TEDAVİSİ
Kızamık hastalığı tedavisinde ilk amaç kızamık hastalığının belirtilerini ortadan kaldırmaktır. Kızamık hastalığını tedavi ederek hemen iyileştirmek için yapılmış olan bir ilaç yoktur. Kızamık hastalığı sırasında meydana gelen ateş yükselmesi ve baş ağrıları için ağrı kesici ilaçlar ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir. Bunun yanında öksürüğü kesmek için öksürük şurubu içilebilir. Kızamık hastası olan kişinin yattığı odanın sık sık havalandırılması, oda ısısının 20 derece civarı olması gerekir. Bol bol sıvı gıdalar alınması, C vitamini tüketilmesi, et ve süt besinleri tüketilmesi gerekir.
KIZAMIKTAN KORUNMA VE KIZAMIK AŞISI
Kızamık aşısı, enjeksiyonlar deri altına yapılır ve iki doz halinde uygulanır. Kızamık aşısı en erken 12 aylıkken en geç 15 aylıkken yapılabilir. İkinci kızamık aşısı ise 4 ila 6 yaş arasında olur. Bu yapılan iki kızamık aşısından sonra kızamığa karşı yüksek oranda korunmuş olunur. Kızamık aşısı yetişkinlerde de yapılabilir. Ancak gebe iken kesinlikle kızamık aşısı yapılmaz.
KIZAMIK AŞISI HAKKINDA BİLİNMESİ GEREKEN HER ŞEY
Ülkemizde son iki ay içinde 24 kişide kızamık görülmesi, bu adını unutmaya başladığımız hastalığı tekrar sağlık gündemimizin başköşesine taşıdı. Anne-babalar arasında büyük endişe yaşanmaya başlandı.
1. Kızamık aşısı kaç doz olarak yapılır?
Önceleri tek doz aşının yeterli olduğu düşünülmüş ancak aşının etkinliğini artırmak için 1989 senesinden itibaren iki doz uygulanmaya başlanmıştır. Çünkü tek doz aşı yüzde 95 oranında koruyuculuk sağlarken, iki doz aşı ile bu oran yüzde 99.7’ ye çıkmıştır.
ülkemizde 1998’ den beri iki doz olarak uygulanmaktadır.
2. Kızamık aşısı nasıl bir aşıdır?
Kızamık aşısı hastalık yapıcı etkisi azaltılmış olan canlı virüs aşısıdır.
3. Kızamık aşısı nasıl yapılır?
Kızamık aşısı deri altındaki yağlı dokuya zerk edilir.
4. Kızamık aşısı ne işe yarar?
Aşı ile vücuda verilen virüs sayesinde bağışıklık sistemi bu virüse karşı antikor adı verilen koruyucu proteinler üretir ve bu kişi ileriki dönemde bu virüsle karşılaşsa bile hasta olmaz.
5. Kızamık aşısı ne zaman yapılmalıdır?
Kızamık aşısının ilk dozu ülkemizde çocuk 12 aylıkken (en geç 15 aylığa kadar) ve ikinci dozu ise okul öncesi çağda (4-6 yaşlarında) yapılır. Özel durumlarda her iki doz arasında en az bir ay olmalıdır.
6. Annenin kızamık geçirmiş olması çocuğu korur mu?
Kızamık geçiren annelerden bebeklerine geçen antikorlar çocukları 9 aylık olana kadar (belki biraz daha uzun süre) korurlar. Bu sebeple de aşı çocuklara doğar doğmaz değil,en az 9 aylıkken yapılmaya başlanır.
9. Kızamık aşısının daha erken yapılması sakıncalı mıdır?
Aşının 9 aydan (hatta 12 aydan önce) önce yapılması durumunda çocuğun anneden aldığı antikorların aşının etkili bağışıklık cevabı oluşturmasına engel olması mümkündür. Aşının 2 doz yapılmasının sebebi de bu ihtimali ortadan kaldırmaktır.
10. Kızamık aşısı sadece çocuklara mı yapılır?
Kızamık aşısı sadece çocuklara değil kızamık aşısı olmamış, kızamık geçirmemiş erişkinlere (özellikle de sağlık çalışanlarına) de yapılabilir. Erişkinlere yapılan aşı ile çocuklara yapılan aşı farklı değildir.(Kızamık aşısı olmak ve bilgi edinmek için baglı bulundugunuz aile hekimliklerine müracat edebilirsiniz.)
11. Kızamık aşısının etkinliği ne kadardır?
Kızamık aşısının ilk dozunun koruma oranı yüzde 95’ tir. Bunun sebebi aşının taşınması ve saklanması ile ilgili kusurlar veya aşının yeterli bağışıklığı sağlayamamasıdır. Bundan dolayı da 2. doz aşı yapılarak koruyuculuk oranı artırılır ama gene de çok nadir de olsa bu durumda da yeterli antikor oluşmayanlar (yüzde 0.3) olabilir.
12. Kızamıklı bir hasta ile temas eden birine kızamık aşısı etkili midir?
Kızamıklı biri ile temastan 3 günden daha az zaman geçmişse kızamık aşısı yapılır. Bu süre daha uzunsa kızamık gamaglobulini uygulanmalıdır.
13. Aşının komplikasyonları nelerdir?
En sık rastlanan yan etki aşı yapılanların yüzde 5-15’ inde görülen ateştir. Yüzde 5’ inde ise kızamığa benzer döküntü ve lenf bezlerinde şişme görülür. Bu yan etkiler genellikle aşı yapıldıktan 7-12 gün sonra ortaya çıkar.
Aşı olan erişkin kadınların yüzde 25’ inde eklem ağrısı olur ki bu karma aşıdaki kızamıkçık virüsü ile ilgilidir.
Kızamık aşısı yapılanların her 3 binde birinde 5-12 gün sonra kalıcı olmayan ateşli havale görülür. Daha önce havale geçirmiş olan veya birinci derecede akrabalarında havale olan çocuklarda risk daha yüksektir.
Aşı yapıldıktan sonraki 2 ay içinde 30-40 binde bir sıklığında trombosit azalması (trombositopeni) ortaya çıkar; daha önce de trombositopenisi olanlarda ihtimal daha yüksektir. Aşıyla ilgili trombositopeni çoğu zaman geçicidir ve herhangi bir problem yaratmazsa da kanamalara da sebep olabileceği bildirilmiştir. Ayrıca kızamık ve kızamıkçığa bağlı olarak trombositopeni gelişme riskinin daha yüksek olduğu da unutulmamalıdır.
Kızamık aşısından sonra çok daha nadir olarak sağırlık, uzun süreli havale, koma ve şuur kaybı, kalıcı beyin hasarı da bildirilmiştir ama bunların aşı ile mi ilgili olduğu tesadüfen mi bir arada oldukları belli değildir.
14. Aşıdan sonra döküntü olan çocuklar kızamık bulaştırır mı?
Hayır, bulaştırmaz ve bundan dolayı da çocuğun izole edilmesi gerekmez.
15. Kimler aşı olamaz?
**Yüksek ateşi olanlar; **zatürree,** tüberküloz veya başka bir enfeksiyon hastalığı olanlar; **bağışıklığı ileri derecede baskılayabilen hastalığı olanlar (AİDS, lösemi, lenfoma, kanser); **bağışıklık bozuklukları (hipogamaglobulinemi, disgamaglobulinemi); **kanlarında trombosit eksikliği olanlar; kemoterapi, radyoterapi görenler; yüksek doz kortizon ve immunsüpresif ilaç kullananların aşı olmaları sakıncalıdır.
16. Alerjik olanlar kızamık aşısı olabilir mi?
Aşı yapılan yerde kızarma, kaşınma gibi aşırı duyarlılık tepkileri sık görülür ama bunlar geçicidir ve önemli değildir. Anaflaksi türünde ciddi alerjik olaylara bir milyonda bir rastlanır. Aşıda bulunan neomisin ve jelâtine alerjik olduğu bilinenlere aşı yapılmamalıdır. İlk dozdan sonra anaflaksi geçirenlere 2. dozun uygulanması sakıncalıdır.
Bunun dışında saman nezlesi, astım, egzama gibi alerjik hastalıklar ve ilaç alerjileri aşı için sakınca teşkil etmez.
17. Gebe kadınlar kızamık aşısı olabilir mi?
Diğer bütün canlı virüs aşılarında olduğu gibi gebe olduğu bilinen kadınlar aşı olmamalıdır. Aşı olan kadınlar en az 4 hafta geçmeden de gebe kalmamalıdır. Emziren kadınlar aşı olabilir.
18. Yumurtaya alerjisi olanlar kızamık aşısı olabilir mi?
Yumurtaya karşı anaflaksi tipinde alerjisi olanlar yani aşı yapıldıktan sonra nefes darlığı, gırtlak ödemi, bayılma, tüm vücudun şişmesi gibi tepkiler gösterenlerin kızamık aşısı olmaları sakıncalıdır.
Buna karşılık yumurta yedikten sonra hafif kızarma, kaşıntı gibi şikayeti olanların aşı olmasında bir sakınca yoktur.
19. Kan nakli (transfüzyon) yapılanlar kızamık aşısı olabilir mi?
Kan nakli yapılanlar ve immunglogulin tedavisi görenler en az 3 ay geçmeden kızamık aşısı olmamalıdır; çünkü bunlarda yeteri kadar antikor oluşmayacağı için aşı etkisiz kalır.
20. Aşı otizm yapar mı?
Kızamık aşısı ve otizm arasında bir ilişki olduğu iddiası bugüne kadar ispatlanamamıştır.
21. Kızamık geçirmiş olanlara aşı yapılması sakıncalı mıdır?
Kızamık geçirmiş olanlara aşı yapılmasına gerek yoktur ama yanlışlıkla yapılırsa da bir soruna yol açmaz. Aynı şekilde daha önce kızamık aşısı yapılmış olan birine tekrar aşı yapılması da herhangi bir olumsuzluğa sebep olmaz.
22. Kortizonlu sprey kullanan çocuklara kızamık aşısı yapılabilir mi?
Kortizonlu sprey kullanan astımlı çocuklara kızamık aşısı yapılmasında herhangi bir sakınca yoktur.
Hepatit A
Hepatit A hastalığı, Hepatit A virüsünün (HAV) neden olduğu bir karaciğer hastalığıdır. Bulaşma dışkıdan olur.Tuvaletden çıktıktan sonra (özellikle çocukluk döneminde,okullarda ) el temizligi çok önemlidir Hepatit virüsünü ellerimizle tuvaletten alırız ve yeterli hijyen kurallarına uygun el temizligi yapılmazsa kendi hastalanmamıza sebep olabilecegimiz gibi başkalarınada ellerimiz vasıtasıyla bulaştırabiliriz.
Hastalık geçirildikten sonra kanda HAV bulunmaz, bu nedenle taşıyıcılık ve kan nakli ile bulaşma olmaz. Siroz meydana getirmez.
Kuluçka dönemi 2-6 haftadır.
HASTALIK BELİRTİLERİ:
Kırıklık, hafif ateş, bulantı, kusma, ishal, iştahsızlık, hafif kas ve eklem ağrıları gibi genel şikayetlerle başlar. Sarılık bulguları 3-4 haftada kaybolur ve 6-8 haftada hastalar tamamen iyileşir. Sonuç genelde iyidir, ancak hastaların %1 inde fulminan hepatit (Halk dilinde KARA SARILIK )denilen durum ve ölümler meydana gelebilir.
Tanı
İlk hafta içinde IgM tipi antikorlar yüksek düzeydedir ve 2 ay içinde tamamen kaybolur. IgG tipi antikorlar ise 1 ay sonra ortaya çıkar ve yıllarca kalır. IgG tipi antikorların saptanması hastalığın daha önceden geçirildiğinin bir göstergesi olarak kabul edilir ve kanda saptandığı sürece o kişide HAV hastalığı tekrar gelişmez.
Korunma
Hepatit A dan korunmak için, el ve tırnak temizliğine her zaman son derece dikkat etmek gerekir.
Şehirlerin kanalizasyon sistemlerinin uygun olması önemlidir.
Hepatit A geçiren kişilerin mikrobu bulaştırmalarını önlemek için, iç çamaşırlarının, çarşaflarının ve tuvaletlerin %3 lük formalin(çamaşır suyu) veya %2.5 lik kloramin solüsyonu ile temizlenmesi gerekir.
Hastayla ilgilenenlerin (doktor, hemşire, bakıcı, akraba gibi) sık sık ellerini mikrop öldürücü sıvılarla (zefiran) temizlemeleri gerekir.
Aşı
Çocukluk döneminde aileler 24 aydan sonra iki doz (6ay arayla )Hepatit A aşısı yaptırılabilirler.Şu anda Saglık Bakanlıgı aşı ve bagışıklama programında hepatit A aşısı mevcut olmamakla beraber ileriki dönemlerde aşı takviminde yer alması için hazırlıklar sürmektedir.Yetişkinler için iyi seyirli bir hastalık olduğu için Hepatit A ile meydana gelen hastalıklar için aşı genelde gerekli değildir. Ancak hasta ile irtibatı olan kişiler için (hekim, aile fertleri gibi) immünglobülin ile korunma önerilebilir (Beriglobin). Yetişkinlere kas içine 4-5 ml yapılır ve 4-8 hafta korunma sağlar.
Tedavi
Yatak istirahati : Sırt üstü yatmak karaciğerin kanlanmasının en iyi şekilde olmasını sağlar. Bu şekilde istirahat edilerek karaciğerin yükü azaltılır ve iyileşme hızlanır.
Diyet : İlk günlerde hastalar genelde iştahsız olduklarından sindirimi kolay besinler (meyva suyu, açık çay, süt, çorba, püre, kızarmış ekmek, bal, reçel ve yoğurt) verilmelidir. Ancak hastaya yemesi için ısrar edilmemelidir; çünkü karaciğer kendini korumak için iştah azaltıcı bazı önlemler alabilir. İştahsızlık uzun sürerse asidik özel karışımlar hekim tarafından verilir. Böyle bir durumda iştah açılınca hemen proteinli besinler verilir. Karbonhidratlı gıdalar normal şekilde verilmeye devam edilir. Tuzsuz yemeğe gerek yoktur. Alkol yasaklanır. Günlük alınan yağ miktarı 50 gramı geçmemelidir. Günlük kalori 3000 i geçmemelidir. Sarılık ortadan kalktıktan sonra 6 ay boyunca alkol, kızartma, baharat, sirke ve mezeler verilmez.
İlaç : Sindirim zorluğu olanlara sindirimi kolaylaştırıcı ilaçlar verilir. Ayrıca B ve C vitaminleri verilir. Kaşıntı, bulantı-kusma için de gerekirse ilaç verilebilir. Kusmaları fazla olanlara serum takılabilir. Yine hastanın durumuna göre ilaç tedavisi hekim tarafından başlanabilir
HEPATİT B
(VİRAL HEPATİT – BULAŞICI SARILIK)
Hepatit B,karaciğer iltihabı anlamına gelen hepatit hastalığının etkeni olan virüslerden bir tanesidir.Meydana getirdiği hastalık,çok ağır tablolara neden olabilmektedir.Bu virüs,esas olarak karaciğerde yerleşir,orada çoğalır ve zamanla karaciğeri tahrip edecek boyutlara ulaşabilir.
Hepatit B bulaşıcı bir hastalıktır ve ülkemizde çok önemli bir sağlık sorunudur.
Türkiye’de bugün her 3 kişiden yaklaşık 1’i Hepatit B virüsü ile karşılaşmıştır. Yine her 10 kişiden 1’i Hepatit B virüsünü taşımakta ve bulaştırmaktadır. Hastaların % 75-80 inde herhangi bir belirti vermeksizin gelişir, taramalarda ve kan bağışlarında yapılan tetkiklerde tesadüfen tespit edilir. Kuluçka süresi 2-6 ay arasında değişmektedir. Bu süreler sonunda gözlenebilen hastalık belirtileri ;
Aşırı halsizlik ve yorgunluk hissi
İştah kaybı
Bulantı
Kusma
Deride ve göz aklarında sararma
İdrar renginde koyulaşma
Karın ağrısı
Karaciğer bölgesinde hassasiyet , olarak özetlenebilir.
Hepatit B virüsü bulaştıktan sonra üç yol izler:
Kişinin immün sistemi (bağışıklık sistemi) kuvvetli ise vücudunda virüse karşı antikor denilen koruyucu maddeler oluşur ve belirli bir düzeyde kalır,artık kişi doğal olarak aşılanmıştır, tam şifa ile iyileşmiştir.Ömür boyu Hepatit B’den korunacaktır.
Oluşan bu koruyucu antikorlar,eğer ki olması gereken düzeye ulaşamaz ise kişi taşıyıcı olarak kalacaktır,henüz kendisi hasta değildir fakat potansiyel virüs saçıcısıdır,çevresi için hastalığın yayılmasında büyük bir tehlike oluşturur.Özellikle ülkemizde bu anlamda gizli taşıyıcılar çoktur,hastalığın kontrolsüz bulaşmasında en sessiz yolu oluşturur.Taşıyıcılar için risk yıllar sonra başlayabilir.Taşıyıcı kişi karaciğer kanserine aday olabilir veya organ hasarı ile karaciğer yetmezliğine girebilir.
Kişide koruyucu antikorlar hiç oluşamaz,herzaman virüs güçlü durumdadır,vücut virüse yeniktir,karaciğer fonksiyonları bozuktur,karaciğer enzimleri yüksektir,kişi aktif hastadır, hızla karaciğer yetmezliğine gider veya hastalık yıllara yayılır zamanla karaciğer yetmezliğine ya da karaciğer kanserine dönüşür.
Hepatit B’de hedef organ karaciğerdir.
Karaciğer vücudu toksik maddelerden temizleyen,sindirimde görevli safrayı sentezleyip kana veren ,vücutta görevli pek çok taşıyıcı proteinleri sentezleyen ana organdır.Karbonhidrat,yağ ve protein metabolizmasında da çok önemli görevleri vardır.
Bu virüs karaciğer dokusunu oluşturan hücreleri tutar,bu hücreler zamanla fonksiyonlarını yapamaz hale gelir,yukarıda bahsettiğimiz yollara göre karaciğeri zedeleyebilir ve tek tek hücre ölümü başlayabilir,sonrasında karaciğer doku kaybı gelişebilir.Sonuç:GERİYE DÖNÜŞSÜZ ORGAN HASARIDIR.
Hepatit B Nasıl Bulaşır ?
Hepatit B, kan yoluyla ve çok sıklıkla da yakın temasla (kan dışındaki vücut sıvıları:tükürük,ter,cinsel organ sıvıları) bulaşır. Derideki bir çatlak yada açık yara ile temas eden bir damla kan yada tükürük bile hastalığın bulaşması için yeterli olabilmektedir. Taşıyıcı anneden bebeğine de doğum esnasında bulaşabilir.
En önemli ve yaygın bulaşma yolu korumalı da olsa cinsel ilişkidir,çünkü ter ve tükürük gibi vücut sıvılarıyla dahi geçişleri olabilmektedir.Kan ve kan ürünlerinin nakli,kirli enjektörlerin kullanımı(ör:uyuşturucu bağımlılarında olduğu gibi hijyenik olmayan şartlarda ortak kullanılan enjektörlerle),yeterli sterilizasyonun yapılmadığı cerrahi girişimler, kuaför ve berberlerdeki iyi sterilize edilmemiş manikür ve pedikür setleri, tıraş bıçakları, makaslar, steril olmayan aletlerle yapılan sünnet,kulak delme işlemleri ve ortak kullanılan diş fırçaları Hepatit B virüsünün bulaşmasına sıklıkla aracılık etmektedir.
“Hepatit B Taşıyıcılığı” Ne Demektir ?
Bu virüs ile temas eden her 10 bebekten 9’u ve her 10 erişkinden 1’i belirli bir süre sonunda (>>6 ay) mikrobu vücudundan atmayı başaramazsa yaşam boyu taşıyabilecek ve insanlara yayacaktır. Ancak taşıyıcılarda hastalık durumu farklılık gösterebilmektedir. Karaciğerlerinde oldukça ağır hasarın ortaya çıktığı bireylerde, yıllar sonra Karaciğer Yetmezliği, Siroz ve Karaciğer Kanseri görülebilmektedir. Kronik hepatitlilerin %25’i Primer Karaciğer Kanseri ve Siroz nedeniyle ölmektedir. Hepatit B Primer Karaciğer Kanserlerinin %60-80’inden sorumludur. Ve karaciğer kanserleri kanser ölümleri içinde ilk 3 sırada yer almaktadır. Hepatit b virüsü sigaradan sonra bilinen en yaygın kanserojendir(kanser nedenidir).
Hepatit B Risk Grupları Hangileridir ?
Hepatit B’li anneden doğan bebekler
Ev içinde Hepatit B hastası yada taşıyıcısı olanlar
Birden fazla kişi ile cinsel ilişkisi olanlar
Eşcinseller
Kan ve kan ürünleri kullananlar
Hemodiyaliz hastaları
Damar içi ilaç bağımlıları
Sağlık personeli
Toplu halde bulunulan yerlerde ( okullar, kreşler, kışlalar, yurtlar, huzurevleri v.s.) yaşayanlar risk gruplarını oluştururlar.
Hepatit B’den Korunmak Mümkün müdür ?
Virüs vücuda girmemişse korunması kesinlikle mümkün olan bir hastalıktır.En etkili korunma yolu da aşılanmadır.Koruyuculuğu %90-95’tir. Eğer koruyucu düzeyde antikor titresi elde edilmişse koruyuculuk %100’e ulaşır.
Aşılama,taşıyıcılara veya aktif hasta olanlara yapılamaz.Aşılama kararını kişi kendisi veremez bebeklik döneminde aşılar yapılmaktadır yetişkinlik dönemi için konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgi almak için Aile Hekimlerinize öncelikle müracat ediniz.
Uygulanacak aşı şeması,toplam üç dozun belirli zamanlara bölünerek uygulanması ile olur.
Genel olarak kullanılan aşı şeması: ilk doz 0.ay(sıfırıncı ay) kabul edilmek kaydıyla,bir ay sonra 2.doz ve 5 ay sonra 3.doz olmak üzere 0-1 ve 6.ayda yapılan 3 doz aşı uygulamasıdır.
Bir diğer uygulama da hızlı cevap beklenen olgulardaki kullanılan şemadır:
0.ayda 1.doz,bir ay sonra 2.doz,bir ay sonra 3.doz ve de 12.ay da(yani son 3.dozdan 11 ay sonra ) 4.dozun yapılmasıdır.
Aşılama sonrası enjeksiyon yerinde ağrı, kızarıklık, şişlik, ateş yüksekliği ve birtakım allerjik reaksiyonlar görülebilmektedir.Çoğu önemsiz reaksiyonlardır.Hastalığın risklerinin yanında daha da önemsizleşirler.
SONUÇ OLARAK HEPATİT B’NİN, ÖNEMLİ SONUÇLAR DOĞURAN, YAYGIN VE BULAŞICI BİR HASTALIK OLDUĞUNU, TEDAVİSİNİN HER ZAMAN BAŞARILI SONUÇ VERMEDİĞİNİ AMA KORUNMAK İÇİN ETKİLİ BİR AŞISININ BULUNDUĞUNU UNUTMAYALIM TEDBİRİMİZİ ALALIM !!!
HEPATİT C NEDİR? KORUNMA YÖNTEMLERİ NELERDİR?
Hepatit C, hepatitis C virusunun (hcv)’ nin sebep olduğu bir karaciğer enfeksiyonudur. Önceleri, ne A ne de B hepatit olarak isimlendirilen C hepatit, 1970’lerin ortalarında bulundu. 1989 yılına kadar kendine özgü antikorları tespit eden (anti-hcv gibi) bir test olmadığından, mevcut testlerle gösterilemediğinden varlığı bilinmesine karşın, ne A ne de B hepatit deniyordu. . Kronik karaciğer hastalığı ve siroza neden olması, B hepatitinden daha sıktır. Önceleri akut C hepatitinin yarısının kronikleşeceği ( müzmin hastalığa yol açacağı) tahmin edilirken, şimdi bu oranın % 80 ‘i aşabileceği tahmin edilmektedir. Bunlardan bazılarında siroz gelişebilir. Siroz gelişen olgulardan bazılarında karaciğer kanseri de gelişebilir. Tedaviden yarar görebilecekleri belirlemek için uzun süreli çalışmalar çok merkezli olarak sürdürülmektedir.
Hepatit C için riskli olanlar kimlerdir?
Kan transfüzyonu yapılan kişiler, ( kan verilen) kan ürünleri (plazma, eritrosit süspansiyonu, v.s.) verilen kişiler.
IV (damardan) ilaç kullanan kişiler, İV eroin kullanımı, (C hepatitli hastada kullanılmış bir enjektör ile başka bir hastaya ilaç verilmesi.
Hemodiyaliz hastaları ( şu anki rutin uygulamada; hepatit C ve B’li hemodiyaliz hastaları- ki daha önceden saptanır- özel makinelerde ayrı olarak hemodiyalize girerler. Bu virüslerin araştırmasından sonra kendilerinde virüs bulunmayan hastalar ayrı makinelerde hemodiyalize girerler.)
Hemofili hastası olanlar.(çok sık kan ve kan ürünleri verilmek zorunluluğu olduğundan)
Diğer: Vücudu kesici-delici bir cisimle kesilenler ( örneğin operatör hekimlere ameliyat sırasında sıklıkla ellerine iğne batmaktadır.), tatuaj (dövme yaptırmak), kokain çekmek de risk faktörlerindendir.
Böyle kişiler hepatit c yönünden test edilmelidirler.
Hepatit C virüsü nasıl bulaşır?
Virüs kanda bulunur. Bu sebeple kan yolu ile bulaşır. Fakat, cinsel yolla da bulaşma riski vardır, bu sebeple prezervatif kullanılması öneri edilmektedir. Bu şekilde bulaşma muhtemelen deri lezyonları ve yaralarla olduğu sanılmaktadır.
Virüsün meni veya tükürük yolu ile gerçekten bulaşıp bulaşmadığına ilişkin kesin kanıtlar yoktur.
Anne sütünden HCV’nin geçtiğini belirten bir kanıt da yoktur.
Enfekte bir kişide kullanılan ustura, traş makinesi, hatta berber makasları, dövme yaptırma,vücudun kesici-delici bir cisimle yaralanması, akupunktur iğneleri ile HCV’yi bulaştırmak mümkündür.
C hepatitli bütün kişiler potansiyel olarak bulaştırıcılardır. Hepatit A ve B’nin aksine enfeksiyon geçirmek bağışıklık sağlamaz.
Kanla bulaşan hepatit olgularının % 90’ından HCV sorumludur. Ancak günümüzde ( şayet yapılırsa) test yaparak kan verildiğinden bu şekilde çok kolay değildir.
C hepatitli bir anneden bebeğine HCV’nin geçişi % 5’den azdır. Geçiş muhtemelen annenin kanındaki virüs miktarı ile direkt ilişkilidir. Enfekte annelerden doğan bebekler test ve kontrol edilmelidir.
*Hepatit C için aşı yoktur.
Hepatit B ve A için yapılan aşılar Hepatit C’ye karşı bağışıklık sağlamaz. Birçok Hepatit C virüs tipi vardır ve bunlar mutasyona ( değişikliğe ) uğramaktadır. Netice olarak bir aşı geliştirmek zor olacaktır.( virüs devamlı olarak kendini değiştirdiğinden, aşı yapılsa bile değişikliğe uğramış virüse yararı olamayacağından).bundan başka C Hepatitine karşı etkili bir immun globulin ( koruyucu bağışıklanmış serum) da yoktur.
Hepatit C nin belirtileri nelerdir?
C hepatitli birçok kişinin gelişi güzel bir yakınması yoktur ve normal yaşamlarını sürdürmektedirler. Kuluçka müddeti değişiktir. Ortalama 7-8 haftadır. Karaciğer fonksiyon testleri yıl boyunca, haftadan haftaya farklı değerlerde yükselmiştir. Enfekte kişiler karaciğer fonksiyon testleri normal bile olsa, virüs onların kanındadır ve karaciğer hücre hasarı oluşturabilir.
Belirtiler varsa, bile çok hafif olabilir ve gribe benzer.
(bulantı, kırıklık, halsizlik, iştahsızlık, ateş, baş ağrısı, karın ağrısı gibi)
Birçok hastada sarılık yoktur.fakat zaman zaman seyir boyunca koyu renkli idrar görülebilir.
Hepatit C’ li olup olmadığımı nasıl bilebilirim?
HCV enfeksiyonu, basit ve özgül bir kan testiyle ( anti-HCV ) belirlenebilir. Fakat; akut veya kronik enfeksiyon olup olmadığı ayırt edilemez. Bu test rutin ( devamlı ve tertipli olarak mutlak yapılan işlemler) değildir. Bu sebeple kişiler, doktorlarından bir HCV testi istemelidir. Şayet ilk test (+) ise, tanıyı doğrulamak için 2. kez bir test yapılmalı ve karaciğer fonksiyon testleri alınmalıdır. Halen kullanılmakta olan (eia) testlerinde kronik hepatit C’ lilerin yaklaşık %95’inde anti- HCV (+) dir. Yani hassas bir testtir. Antikor ( anti- hcv ) olguların % 30’unda enfeksiyonun ilk 4 haftasında (+) olmayabilir. HCV ile karşılaşmadan 5-8 hafta kadar erken, olguların % 60’ında anti- HCV testlerinde pozitiflik tespit edilebilir.
İyi olacak mıyım?
C hepatitli kişilerden çok azı kanlarından virüsü temizleyebilir. Tamamen iyileşmek için virüsün kandan temizlenmesi gerekir. Olguların % 80’inden fazlasının kronikleşeceği bildirilmektedir.( ilk akut enfeksiyondan en az 6 ay sonra karaciğer enzimlerinin ( SGOT-SGPT) yüksek kalması halinde kronikleşme olduğundan söz edilebilir.)
SGOT ve SGPT ( alt – ast) karaciğer hücre harabiyeti meydana geldiğinde salınırlar. Enfeksiyonun kronik olduğunu belirten testler de vardır. Kronik hepatit; kronik persistan hepatit ve kronik etkin hepatit formlarında görülür. Kronik persistan hepatit daha hafif şeklidir. Bazen siroz gibi daha şiddetli karaciğer hastalığına da ilerleyebilir.
Kronik hepatit C ne demektir?
Kronik HCV , akut enfeksiyondan 6 ay sonra temizlenmeyen enfeksiyon demektir. Hastalık dereceli olarak 10-14 yıldan fazla bir müddet boyunca ilerleyebilir. Yüksek SGOT ve SGPT değerleri karaciğer hasarının halen devam etmekte olduğunun bir göstergesidir. Karaciğer biyopsisiyle hasarın tipi, derecesi ve hastalığın şiddeti belirlenebilir. Kronik hepatit C’li hastaların % 20’sinde siroz gelişeceğine inanılır. Siroz karaciğer hücrelerinin ölümünden sonra karaciğerde oluşan skar (sert, işe yaramaz, fonksiyon görmez bir dokudur) dokusu meydana gelir. Sirozlu hastaların % 25’inde ( bütün olguların % 5’i) karaciğer yetmezliği meydana gelebilir (enfeksiyondan 30-40 yıl sonra bile).Siroz gelişen kronik hepatit C’li hastalarda karaciğer kanseri gelişmesi riski büyüktür. Bu ilk enfeksiyondan 10-40 yıl sonra meydana gelebilir.
Hepatit C’ nin tedavisi nasıldır?
Son zamanlarda; 3 interferon tipi ve interferon+ ribavirin birlikte kullanıldığı tedavi şemaları vardır. Tedavi için hastalık belirtilerinin varlığı ya da yokluğu değil, biyokimyasal, virolojik ve karaciğer biyopsisi bulguları
belirleyici olmaktadır.
İnterferon yalnız olarak kullanılabilir. İnterferonun bazı yan tesirleri vardır. Grip benzeri şikayetler, baş ağrısı, ateş, kırıklık, iştahsızlık, bulantı kusma, saç dökülmesi yanında, kemik iliği depresyonu neticesi beyaz kan hücreleri( lökosit) ve kan plaketcikleri (trombosit) ‘nde azalma meydana gelebilir. Bu sebeple hasta kan testleri ile izlenmelidir.
Ribavirin ile ani ve şiddetli anemi ( kansızlık) meydana gelebilir. Doğumsal anomaliler görülebileceği için, hamilelerde kullanılmamalıdır. Tedaviden sonraki 6 ay sonraya kadar gebe kalmaktan korunmalıdır. Yan tesirlerinin şiddeti ve tipi kişiden kişiye değişir. Çocukların HCV enfeksiyonu tedavisi halen araştırılmaktadır.
Olguların %50-60’ında ilk tedavisinde, tedaviye yanıt verirken, yaklaşık %10-40 olguda virüs geç olarak temizlenebilir. Bu sebeple tedavi neticesi için derhal karar verilmez. Tedavi uzatılabilir ve ilk tedaviden sonra nüks ( tekrarlama) görülenlerde 2. kez tedavi verilebilir.
Tek başına interferon kullanımı: nüks görüldükten sonra, tekrar tedavi edilmiş olanlarda dahil olguların % 58’inde virüsün temizlendiği bildirilmektedir. Yan tesirleri vardır ancak iyi tolere edilir.
İnterferon+ ribavirin tedavisi: her iki ilacın yan etkisiyle birlikte, nüks görülenlerin tekrar tedaviye alınan olguların % 47’sinde virüslerin temizlendiği bildirilmektedir.
Son dönem hepatit C’si olan hastaların karaciğer transplantasyonundan sonra 1/3 – 1/4 ‘ünde tekrar enfeksiyon meydana gelir. Yeni transplante edilen karaciğerde ( karaciğerin çıkarılıp kadavra karaciğerinin takılması) de enfeksiyon meydana gelmesi riski olabildiğince fazladır. Diğer taraftan bu durum genellikle ikinci bir transplantasyonu gerektirmez.
Hepatit C’li hastalara hepatit A ve hepatit B aşısı yapılmalıdır. Bu kişiler alkol almamalıdır.
Hastalığın iyileşmesi yada kötüleşmemesini sağlayan ( alkol hariç) özel bir rejim yoktur. Yaşamı normal sürdürmek için, dengeli bir rejim yeterlidir.(karaciğer yetmezliği buna dahil değildir)
Kişileri yorgun düşürecek işlerden kaçınılmalı, yaşamı belirlenen ölçülerde devam etmesi planlanmalıdır. Kişi kendini yorgun hissettiğinde dinlenmelidir.
Hepatit C den nasıl korunulur? Nasıl önlenir?
Halen hepatit C için aşı yoktur.
Enfeksiyonlu kişilerin kanları ile bulaşık, jilet, ustura, makas, tırnak makası, diş fırçası, temizlik kâğıtları gibi her şey için önlem alınmalıdır.
Çamaşır suyu ile sıçramış kanlar temizlenmelidir.
HCV’ nin cinsel yolla geçişi çok nadir olmasına karşın, güvenli seks yapılmalıdır. (prezervatif kullanımı, çok eşli cinsel yaşamın terki gibi)
HCV’li hastalar gittikleri her hangi bir hekime ve diş hekimlerine HCV’ li olduklarını bildirmelidirler.
Bu hastalık ile ilgili her geçen gün araştırmalar artmakta, çare için arayış sürdürülmektedir.
GRİP AŞISI
Grip aşısının mutlaka salgın başlamadan önce yapılması gerekiyor. Aşının etkisinin ortaya çıkması için aşağı yukarı 2-3 haftalık bir süreye ihtiyaç duyuluyor. Dolayısıyla, grip aşısı için en uygun zaman sonbahar, özellikle de Eylül ve Ekim ayları.
HERKESE YAPILABİLİR Mİ?
Aşı, 6 aydan küçük bebekler, hamileliğin ilk 3 ayı içerisindeki anne adayları, yumurta ve tavuk proteinlerine alerjisi olan kişiler dışında herkese yapılabilir. Ayrıca, 38 derece üstünde ateşi olan hasta kişilerde, aşı uygulamasının ateş düştükten sonra yapılması gerekiyor.
AŞI TEKRAR EDİLMELİ Mİ?
Grip aşısında tek doz yeterli oluyor. Daha önce hiç grip aşısı yaptırmamış olan 8 yaşından küçük çocuklarda ise aradan en az 4 hafta geçtikten sonra ikinci doz aşılama yapılması gerekiyor. Grip aşısının her yıl tekrarlanması gerekiyor. Bunun nedeni ise, virüslerin her yıl kendilerini değiştirdikleri için, bir önceki yılın aşısının sonraki yıl koruyucu özelliğini yitirmesi. Genellikle 2 -3 hafta sonra etkili olmaya başlayan grip aşısının koruyuculuk süresi de 6 – 12 ay sürüyor. Aşının koruyuculuğu ise karşılaşılan virüsle aşının içerdiği antijenik yapının uyumuyla ilişkili. Aşıdaki antijenler virüsle ne kadar uyumluysa, korumanın da o kadar iyi sağlandığını belirtiyor.
HER YAŞTA AYNI KORUYUCULUĞA SAHİP Mİ?
Grip aşısı ile koruyuculuk, 65 yaş altındaki sağlıklı erişkinlerde yüzde 70-90 gibi yüksek oranlarda seyrediyor. İleri yaşlarda bu etki yüzde 30-40 oranında azalmakla birlikte, hastalığın hafif geçirilmesi sağlanıyor. Yapılan kısıtlı sayıdaki çalışmalara göre, grip aşısının çocuklar üzerindeki koruyuculuk oranı ise yüzde 22-91 arasında değişiyor. Ancak antijenik yapıda büyük değişiklikler meydana gelmişse koruma etkisi tüm yaş gruplarında azalıyor veya aşı tamamen etkisiz hale geliyor.
YAN ETKİLERİ VAR MI?
Grip aşısının damar yoluyla verilmemesi gerekiyor. Aksi takdirde çeşitli komplikasyonların gelişebiliyor. Grip aşısı başka bir bölgeye yapılmak kaydıyla diğer aşılarla beraber de uygulanabiliyor. Aşı sonrası nadiren hafif geçen nezle türü bir tablo oluşabiliyor. Aşı yapıldıktan sonra enjeksiyon bölgesinde ender görülse de; kızarıklık, şişlik, morarma, ateş, kırıklık, titreme, yorgunluk, baş ağrısı, terleme, kas ve eklem ağrıları gibi yan etkiler ortaya çıkabiliyor. Çok rahat tolere edilebilen bu yan etkiler de 1-2 gün içinde kendiliğinden geçiyor. Ancak bu yan etkilerin dışında başka bir şikayet oluştuğu takdirde mutlaka bir doktora başvurulması gerekiyor.
KİMLER GRİP AŞISI OLMALI?
Birincil risk grupları
65 yaş ve üstündeki kişiler (özellikle huzur ve bakım evlerinde kalanlar)
Kronik hastalığı olanlar: Kalp damar sistemi hastaları; akciğer, karaciğer ve böbrek hastaları; romatizma hastaları, diyabet hastaları ve endokrin sisteme ait hastalıkları olanlar
Bağışıklık sistemleri baskılanmış kişiler: Kanser hastaları, organ ve kemik iliği nakli yapılanlar
6 aydan büyük çocuklar
Uzun süreli aspirin tedavisi alan çocuklar ve gençler
Hamileler (ilk üç aydan itibaren) ve emziren anneler
İkincil risk grupları
Birincil risk grubunda yer alanlarla yakın temasta olanlar
Sağlık personeli (doktorlar, hemşireler vs. )
Sık sık özellikle yurtdışına seyahat edenler
Gribin tıbbi ve ekonomik olumsuz etkilerinden korunmak isteyenler (öğretmenler, iş adamları, sporcular, askerler, üretimde çalışanlar.)