Afrika’da kıtlık, nükleer savaş tehdidi, hızla yayılan AIDS… 1980’lerde bugün olduğu gibi tam olarak çözülemeyen sorunlarla mücadele ediliyordu. Sanatçılar, şarkı sözleriyle, konserlerle dünyanın sorunlarına sessiz kalmadı, ‘Biz Dünyayız’ dediler.
Prof. Dr. Barış Erdoğan – 1980’lerin dünyası Afrika’da yıkıcı kıtlık, nükleer savaş tehdidi, hızla yayılan AIDS salgını, yaygın cinsiyet ve ırk ayrımcılığı, sıcak savaşlar gibi bugün de tam olarak çözülemeyen sorunlarla karşı karşıyaydı. Ancak bu küresel sorunlara karşı müzik endüstrisi sessiz kalmadı. Sanatçıların kamusal duruşları, şarkı sözleri konserler ve yardım etkinlikleri dünyanın dört bir yanında hem toplumları hem de siyasetçileri harekete geçirdi.
We Are The World
Live Aid (Canlı Yardım) konserleri ve Michael Jackson’ın öncülük ettiği “We Are The World” (Biz Dünyayız) şarkısıyla dünyanın dikkati açlıkla mücadele eden Afrika’ya çevrildi. U2 grubu ise o devirde beyazların dışındaki tüm renklilere hiçbir hak tanımayan ırkçı Güney Afrika yönetimini Silver and Gold (Gümüş ve Altın) şarkısıyla yeriyordu. Madonna toplumsal cinsiyet normlarının sınırlarını zorluyor, Katolik Kilisesi’ne savaş açıyordu. Bütün bunlar olurken alternatif heavy metal müziği ana akıma sokan gruplardan Metallica “One” (Bir) şarkısıyla savaş karşıtlığının bayraktarlığını üstleniyordu.
Bu dönemin öne çıkan bir başka özelliği ise MTV’nin yayın hayatına başlaması ve video kliplerin yükselişi oldu. Bu klipler sosyal mesajların tüm dünyaya yayılmasına olanak tanıdı. İnternetin, olmadığı o günlerde Türkiye’de gençler TRT’nin sunduğu sınırlı yabancı müzik programlarıyla bu klipleri izliyor, kasetçilerde doldurttukları seçme şarkılarla dünya müziğine ulaşmaya çalışıyorlardı. Ancak yabancı dil bilenin son derece sınırlı olduğu o günün Türkiye’sinde şarkılarla iletilen bu mesajların ne kadar anlaşıldığı ayrı bir tartışma konusudur. Bugün 1980’li yıllara damgasını vuran birkaç sanatçı ve konser aracılığıyla popüler müzik endüstrisinin dönemin toplumsal ve siyasal olaylarına karşı tutumu ve farkındalık yaratma gücünü inceleyeceğiz.
‘Video, radyo yıldızını öldürdü’
MTV, 1981 yılında bir mekik fırlatma görüntüsüyle ve “Bayanlar ve baylar, rock and roll” anonsuyla televizyonculuk dünyasına girdi. Manidar şekilde yayın hayatına “Video Killed the Radio Star” (Video Radyo Yıldızını Öldürdü) şarkısıyla başlayan MTV müzik endüstrisi ve pop kültürüne devrim niteliğinde etki yaptı. 1980’lerin başlarında müzik dünyası uzan çalarların, kasetlerin ve radyonun hakimiyeti altındaydı. Ancak önce kablolu sonra uydudan 24 saat müzik yayını yapan MTV’nin gelişi, müziğin sadece işitsel bir deneyim olmadığını aynı zamanda görsel bir şölen haline gelebileceğini de kanıtladı.
MTV yayına ilk başladığında sadece beyaz sanatçılara yer vermesi eleştirilere neden oldu. Ancak Michael Jackson’ın bugünün parasıyla 1.5 milyon dolar bütçeli 14 dakikalık “Thriller” klibinin yayınlanmasıyla bu algı değişti. Ayrıca MTV, sosyal mesajları genç izleyicilere ulaştırılma konusunda da kritik bir rol oynadı. Madonna’nın “Like a Prayer” (Bir Dua Gibi) veya Michael Jackson’ın “Black or White” (Siyah ve Beyaz) gibi videoları, dini özgürlük ve ırkçılık gibi konuları ele alarak izleyicilere önemli mesajlar sundu. Hızla popülerlik kazanan kanal ABD’de ve uluslararası alanda MTV Europe ve MTV Türkiye gibi bir dizi kardeş kanalı ortaya çıkardı. 1980’lerin bu öncü müzik kanalı ilerleyen yıllarda yüzlerce benzerinin doğmasına ilham kaynağı oldu.
Egolarınızı kapıda bırakın
Diana Ross, Stevie Wonder, Bruce Springsteen, Bob Dylan, Ray Charles ve Tina Turner gibi müziğin dev isimleri, Michael Jackson’ın çağrısına kayıtsız kalmayarak bu sosyal sorumluluk projesinde yer aldı. Kayıt için beklenen sanatçılara yazılı olarak iletmiş davetiyede “Egolarınızı kapıda bırakın” diye yazılmıştı. 1985’in mart ayında 5000 radyo istasyonunda aynı anda yayınlanarak piyasaya çıkan şarkı, sadece birkaç gün içerisinde müzik listelerinde zirveye oturdu. Ancak asıl önemli olan “We Are the World”un milyonlarca dolarlık gelirinin doğrudan yardım organizasyonlarına aktarılmasıydı. Şarkının mesajı netti: Birlikte, dünyadaki en büyük krizlere bile müdahale edebilir ve olumlu değişiklikler yapabiliriz. Ancak Jackson ve arkadaşlarının yaptığı hayırseverlik faaliyetine herkes olumlu da bakmamaktaydı. Hayır etkinliklerine ultra lüks otomobilleriyle gelen sanatçıların imajlarını parlatmak için bu tip etkinlikleri kullandığı çokça dile getirildi.
Dünya açlığa karşı bir oldu
1980’lerde Afrika, özellikle Etiyopya, tarihinin en büyük kıtlığıyla karşı karşıya kalmıştı. 1983 ile 1985 yılları arasında Etiyopya’da meydana gelen bu korkunç kıtlık 600 bin kadar insanın hayatını kaybetmesine neden oldu. Bu trajediye tepki olarak müzisyenler Bob Geldof ve Midge Ure, Afrika’daki bu dramatik duruma uluslararası dikkat çekmek ve yardım toplamak amacıyla tarihi bir müzik etkinliği düzenlediler. Madonna’dan Sting’e, Queen’den U2’ya kadar rock ve pop müziğinin en meşhur şarkıcıları ve gruplarının katıldığı bu konserler etkinliğine Live Aid adı verilmişti.
150 ülkeden 1.9 milyar kişi izledi
13 Temmuz 1985’te İngiltere’nin Wembyley Stadyumu ve Amerika’nın Philadelphia kentinde eş zamanlı olarak büyük stadyum konserleri gerçekleştirildi. Aynı gün, Sovyetler Birliği, Kanada, Japonya, Yugoslavya, Avusturya, Avustralya ve Batı Almanya gibi diğer ülkelerde de girişimden ilham alan konserler düzenlendi. Doğu ve Batı Bloku Afrika’daki açlığa karşı müzik aracılığıyla bir araya gelmesi de dikkat çekiciydi.
Bu dayanışma hareketi televizyon tarihinde rekor izlenme rekoru kırdı. Canlı yayını 150 ülkeden 1.9 milyar izleyicinin, yani dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ı izledi. Sanatçılar dünya liderlerine uluslararası topluluğun en savunmasız üyelerine yardım etme çağrısında bulundu. Bob Geldof’un etkileyici konuşması ve sanatçıların duygusal anlar yaşattığı bu konserde izleyenlerin kalpleri de cüzdanları kadar açıldı. Konserlerin sonunda toplanan bağış miktarının 125 milyon dolar (bugünün parasıyla 340 milyon dolar) aştı. Bu muazzam miktar, Live Aid’in sadece bir konser olmadığını, aynı zamanda tüm dünyanın ortak bir amaç için birleşebileceğinin ve müziğin değişim yaratma gücüne sahip olduğunun canlı bir örneğiydi. Bu olağanüstü etkinlik, müziğin gücünü, birlikte hareket etmenin önemini ve global bir sorun karşısında nasıl kolektif bir cevap verilebileceğini tüm dünyaya hatırlattı.
Onlardan öğrendik
1980’li yıllarda TRT ekranlarından yabancı müzik kliplerini Türk izleyiciyle buluşturan iki önemli isim bulunuyordu. Sezen Cumhur Önal, Müzik Yelpazesi programıyla özellikle nostaljik parçalara yer veriyordu. Önal’ın “çikolata renkli” sanatçı gibi betimlemelerle yaptığı anonslar Türk halkının hala hafızalarındadır. Erhan Konuk ise daha dinamik ve güncel kliplere programında yer veriyordu. Konuk’un Tele Pop, Pop Vizyon ve Pop Saati isimleriyle sunduğu müzik programı tam 25 yıl boyunca izleyicisiyle buluştu. Bu programlar sayesinde Türk gençleri dünya müzik sahnesini yakından takip etme fırsatı buldu.
YARIN: Kapitalizmin zirvesinde cesur, sıra dışı moda