24 Nisan, bir kez daha Ermeni halkının fakirliği üzerinden zenginleşen diaspora Ermenilerinin tarihi siyasallaştırarak çarpıtma çabalarını gösteriyor.
Dr. Doğacan BAŞARAN’IN ANALİZİ—7 Ekim 2023’te başlayan İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarının 201. günündeyiz. Dünya, tam 201 gündür canlı yayında bir soykırıma tanıklık ediyor. Takvimlerin 24 Nisan’ı göstermesi ise Gazze’de yaşanan soykırıma soykırım diyemeyen Batı Dünyası’nın 1915 Olayları ile hesaplaşma iddiası çerçevesinde bir kez daha sözde Ermeni Soykrımı iddiasını gündem getirmesine yol açtı.
Ermeni iddialarına değinmeden önce diaspora gruplarının soykırım iddiası üzerinden nasıl endüstrileştiklerinden bahsedelim. Kuşkusuz Gazze’deki soykırıma dünyanın sessiz kalmasının en önemli nedeninin Holokost’a maruz kalan Yahudilerin Batılı ülkelerdeki diaspora faaliyetleri aracılığıyla Batılı siyasilere baskı yapmaları.
Mevzubahis durumu ailesi Holokost mağduru olan Yahudi asıllı Amerikalı akademisyen Norman Finkelstein, “Holokost Endüstrisi” adlı kitabında çok güzel bir şekilde anlatıyor. Aslında benzer bir durum, Ermeni diasporası için de geçerli. Nasıl mı?
DİASPORA ENDÜSTRİSİ
Ermeni diasporasının söylemleri, 1915 Olayları sırasında Ermenilerin soykırıma maruz kaldığı iddiasına dayanıyor. Bu anlamda Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Fransa’daki diaspora Ermenilerinin söz konusu iddiaları endüstrileşerek zenginleşme yoluna gittikleri söylenebilir. Ankara-Erivan ve Bakü-Erivan hattındaki ihtilaflar devam etsin ki diaspora Ermenileri zenginleşebilsin.
Ermeniler, ABD ve Fransa’da Erivan’ın bölgeyle normalleşmesini sabote edecek adımlar atarken zenginliklerine zenginlik katıyor. Yani diaspora Ermenileri zenginleşirken, Ermenistan’ın dünyadan izole olması sonucu Ermeni halkı fakirliğe mahkum ediliyor.
Esasen Ermenistan halkı de Erivan yönetimi de bu durumun farkında. Bu yüzden de İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, savaşı kaybeden bir lider olmasına rağmen Ermeni halkının ezici desteğini alarak erken seçimden galip çıkmış ve başında olduğu “Sivil Sözleşme Partisi” bir kez daha tek başına iktidar olmuştur.
Nitekim Paşinyan gerek Azerbaycan ile kalıcı barış anlaşmasının imzalanması için attığı adımlar ile gerekse de Türkiye ile yürütülen normalleşme süreci ile 1915’in yalanlarına bağlı kalmadığını ortaya koyan bir tavır içerisinde. Bunun son güncel örnekleri de Ermenistan’ın işgal altındaki dört köyü Azerbaycan’a iade etmesi ve Ermenistan Parlamentosu Savunma ve Güvenlik İşleri Komisyon Başkanı Andranik Koçaryan’ın sözde soykırım iddialarının gerçeği yansıtmadığını belirten açıklamaları.
Vurgulamak gerekir ki; Koçaryan, bahse konu olan açıklamasında “Her yıl soykırım oldu diye törenler yapıyoruz ama Türklerin soykırım yaptığını düşünmüyorum. Sözde soykırım müzesindeki fotoğraflar ve belgeler inandırıcılıktan yoksun. Elimizde 1915’te öldürülenlere dair herhangi bir liste bile yok.” dedi.
1915’TE NE OLDU?
1915 yılı, Birinci Dünya Savaşı’nın Osmanlı İmparatorluğu açısından en yoğun günleriydi. Devlet, farklı cephelerde düşmanla savaşırken, Doğu Anadolu’da da Rusya Çarlığı ile işbirliği yapan ayrılıkçı Ermeniler ayaklanmış ve bölge halkına yönelik yoğun katliamlar gerçekleştirmiştir.
Savaş koşullarında ulusal güvenliğini sağlamak için tehcir kararı alan Osmanlı İmparatorluğu, Ermenileri göç ettirmek durumunda kalmış; lakin savaş koşullarına rağmen Ermenilerin güvenliğini teşkil etmek için alabildiği tedbirleri azami düzeyde almıştır.
Elbette tehcir esnasında Ermeni mezalimine tepki göstererek göç eden Ermenilere saldıran çeteler de olmuştur. Ancak buna soykırım demek, tarihi çarpıtmaktan başka bir şey değil. Öncelikle soykırımın sistematik bir şekilde bir milleti yok etmesi gerekir. Oysa Osmanlı İmparatorluğu’nun tehcir kararnamesi, salt Ermenileri içerecek bir uygulama olmamış ve gayrımüslimlerin göç ettirilmesini öngörmüştür.
Dahası Osmanlı İmparatorluğu, 1919-1920 yıllarında tehcir sırasında yaşanan aksaklılara karışan memurlarını da yargılamıştır. Dolayısıyla meselenin soykırım olarak nitelendirilmesi, tarihi çarpıtmaktan başka bir şey değil. Ermeni diasporası ise sözde soykırım iddialarını siyasallaştırarak ABD ve Fransa başta olmak üzere Batılı ülkelerde zenginleşmekte.
Sonuç olarak Osmanlı İmparatorluğu, Birinci Dünya Savaşı’nda sırtından bıçaklanmış ve isyanları önlemek için Ermenileri tehcir etme kararı almıştır. Bu kararın uygulanması sırasında yaşanan aksaklıkların sorumlularını yargılamaktan da geri durmamıştır. Sözde Ermeni soykırımı iddiaları ise dünyanın farklı ülkelerinde zenginlik içerisinde yaşayan Ermenilerin zenginliğine zenginlik katarken, Ermeni halkını fakirliğe mahkum ediyor. Bölgenin realitesi normalleşme ve barışı gerektirirken, diaspora Ermenileri bir kez daha 24 Nisan vesilesiyle bölge barışını sabote etme arayışında.