Can yandı, yürek yandı, hayat paramparça. Deprem oldu, yıkıldı dünya. Gelecek belirsiz, gelecek sisler içinden insanları izlemekte. Bu daha en çabuk geçen, kabullenmeye mecbur olduğumuz kısmıdır deprem denilen bu zulmün. Bundan sonrası dipsiz bir kuyudur. Kararmıştır artık hayatlar. Kim elini uzatır bu felâkete, kimin elini tutmak doğru olur. Ya yaşlılar, ya çocuklar, öksüz yetim doğan yavrular, ailesini evlâdını bulmaya çalışan insanlar, isimsiz mezarlar, kefensiz yatanlar? İnim inim inliyor yürek. Bu acı geçmez, bu yangın sönmez.
Deprem bölgesine yardıma koşan genç bir hanım, dönüşünde bir depremzede kadını da yanına alıp İstanbul’a getirmiş. Kadın sürekli ellerini ovuşturuyor, sık sık kolonya ile avuçlarını, parmaklarını var gücü ile ovuyor, ”Geçmiyor, geçmiyor” diyormuş. Yine kolonya, biraz daha kolonya…”Nedir geçmeyen abla” diye soruyor bunu gören kişi. “Ölüm kokusu, ölüm kokusu geçmiyor”. Bu cevap taşlaşmış yürekleri bile vicdana getirir, insanın bedeni buz kesilir.
Acele işe şeytan karışır. Şeytanlaşmış insanlar zaten kol geziyor deprem bölgesinde. Acele olmasın ama gün gelecek herkesin bir çatısı olacak. Kavuşanlar birbirlerine ışık olacaklar. İkişer, beşer, onar, onar canlarını, sevdiklerini, dostlarını kaybedenler, hele yuvaları yıkılanlar, eşini, evlâdını, annesini, babasını, kardeşini kaybedenler artık düşünmekten lâl gezecekler doğdukları topraklarda Kalpsizler, dolandırıcılar, hırsızlar, çakma müteahhit, çakma inşaatçılar ve rantla beslenenler şimdi menfaat peşindeler. Molozları bekleyen sözde insanlar da var. Molozlar önemli çünkü molozların içi altın dolu, para dolu. En önemlisi de çocuk istismarcılarından korkuyorum. Allah kullarına yetişsin. Tek ricam empatiden yoksun olmayalım “hayat devam ediyor” demeyelim.