Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel Rize’de: “Çay-Kur İşçisine Verilen Kadro Sözü Tutulmadı”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel Rize’de: “Çay-Kur İşçisine Verilen Kadro Sözü Tutulmadı”
Yayınlama: 19.03.2024
A+
A-

“ÇAY-KUR İŞÇİSİNİN YANINDAYIZ”

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Rize’de halk buluşmasında yaptığı konuşmada, “Çay-Kur emekçileri 6 ay çalışıyor, 6 ay çalışmıyorlar. Bu Çay-Kur emekçisine Rize’nin bütün siyasetçileri, milletvekilleri, bakanlar ve Rize’ye kim geldiyse, Tayyip Erdoğan defalarca kadro sözü verildi. Ancak tutulmadı. İşin kötüsü şöyle bir şeye getiriyorlar; ‘6 ay çalışıyorlar, 6 ay yattıkları yerden para istiyorlar.’ Oysa Çay-Kur işçisi öyle demiyor. ‘İş verin, iş gösterin çalışalım. Çoluğumuz var, çocuğumuz var. 12 ay çalışmak istiyoruz’ diyorlar, Çay-Kur işçisinin yanındayız” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özgür Özel, Rize’nin Pazar ilçesindeki halk buluşmasına katıldı. Özel, burada yaptığı konuşmada, “Bugün Artvin’deydik, Rize’deyiz, Pazar’dayız. Doğu Karadeniz’imizin güzel insanları ile birlikte 31 Mart seçimlerine giderken, partimizin belediye başkan adaylarını tanıtmak, onlara destek vermek, onlarla sizlere seslenmek üzere buraya geldim” dedi. Özel, “Gelirken yolda bir kötü haber aldık. İçimiz yandı. Pençe-Kilit Operasyonunda bir şehidimiz, 4 yaralımız var. Şehidimize Allah’tan rahmet ve yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Kahraman Mehmetçiğin ayağına taş değmesin, Allah bir daha şehit acısı yaşatmasın. Hep beraber silahlı kuvvetlerimizin, Mehmetçiğimizin arkasındayız. Böyle acıları yaşamak istemiyoruz, Allah gani gani rahmet eylesin” dedi. Özel, şunları söyledi:

“NAMUSLU, DÜRÜT, ÇALIŞKAN BELEDİYE BAŞKANI”

“Bugün burada Rize’de Pazar’dayız. Pazar’da çok iddialı, Rize merkezde çok iddialıyız ama ilk önce Rize’de baba evinde, partinin bayrağını dalgalandıran, önceki seçimlerde Rize’deki tek belediyemiz olan Ercüment Şahin Çervatoğlu’na yaptığı her şey için yürekten teşekkür ediyorum. Partimizin üyelerinin başının dik gezmesine, partimizin göğsünü kabartan ve yaptığı halkçı belediyecilik uygulamalarıyla, ranta karşı mücadelesiyle, toplumsa olaylara karşı tüm bölgedeki duruşuyla gerçek sol, sosyal demokrat belediye başkanını, namuslu, dürüst, çalışkan belediye başkanının en iyi örneğidir. Başkanımızı takdir ediyorum. Tebrik ediyoruz. Örnek gösteriyoruz. Rize merkezde karayollarında emekli, 2019 yılının ilçe başkanımız Necati Topaloğlu aday. Rize, CHP açısından geçmiş güzel günlerimizi aradığımız, büyük mücadele verdiğimiz, önümüzdeki dönemlerde gücümüzü gitgide arttıracağımız, Necati Başkanımızın emekleriyle, ilçe yönetimimizin, il başkanımızın emekleriyle mutlaka başarıya ulaşacağımız çok önemli bir belediyemiz. Necati Başkanımıza başarılar diliyoruz.”

“ÖZGÜR ÖZEL TAM ARKASINDA OLACAK”

“Gelelim Pazar’a. Geçmişte Pazarspor’da 15 yıl emeği olan, Pazar Sanayi ve Ticaret Odası Başkanlığını 4 kez yapmış ve aktif görevdeyken adaylık için istifa etmiş iyi bir ticaret insanı, dürüst bir ticaret insanı. Yıllardır burada kimseyi üzmemiş, kırmamış, kalbi temiz, çalışkan adayımız Neşet Çakır’ı ümit ediyorum 31 Mart’ta belediye başkanı yapacağız. Bakın, Neşet Çakır gelince ne olacak? Yapılacak iş çok. Beklenti çok ama Pazar Belediyesinin kaynakları, imkanları ortada. Bu işi nasıl yapacağız? Ben şimdi nasıl yapacağımızı göstereyim. Neşet Çakır burada. İki omzu var. Bir sağ omzu var, bir sol omzu var. Neşet Çakır’ı seçimde Pazar Belediye Başkanı seçin, Neşet Çakır’ın sağ omzunun üzerinde Mansur Yavaş’ın bir eli olacak. Sol omzunun üzerinde İmamoğlu’nun eli olacak. Özgür Özel tam arkasında olacak Neşet Çakır’ın. Sonuna kadar destek vereceğiz. Siz Neşet Başkana yetkiyi verin, yetki sizden, destek bizden. Burası, dünyada en çok çay üreten beşinci ülke Türkiye. En çok çay tüketen birinci ülke. Türkiye’deki çay üretiminin yüzde 55-60’nın üretildiği topraklardayız. Geçtiğimiz senelerde AKP, bir çay kanunu getirmeye kalktı. Çay kanunu lazım mı, vallahi lazım. Biz de verdik. Ama AKP’ninki korkunç bir kanun teklifiydi. Zaten güzelim Çay-Kur’u Varlık Fonuna devrettiler. 1,5 milyonun geçim kapısı bu Çay-Kur’u adeta özelleştirmek, büyük kartellerin eline vermek, çay üreticisini, müstahsili büyük sermaye şirketlerinin işçisi haline getirmeye çalıştılar.”

“ÇAY ÜRETİCİSİNİN YÜZÜ GÜLMELİ”

“Bakın bireysel, profesyonel mesleğin ve emeğin saldırı altında olduğu bir süreçteyiz. Hatırlayalım, mahallemizin en temiz, en güvenilir esnafları terziler. Nerede şimdi terziler? Alışveriş merkezlerinin eksi ikinci katlarında paça basıyorlar 5 liraya. Egzoz dumanlarının arasında. İnsanların mesleklerini almak, geçimlerini elinden almak, gelirlerini almak, onları işçileştirmek, profesyonel emeklerini sömürmek tam bu dünya düzeninin ve maalesef bu dünya düzeninin ülkemizdeki temsilcilerinin işidir. Birileri çay üreticisi 1,5 milyon insanın ekmeğini çıkardığı, ekmeğini kazanmasına vesile Çay-Kur’umuzu dünya kartellerine verip, sizleri ezmek istiyorlar. Sizi karınca gibi ezdirmeyiz. Karıncanın kardeşi var, onun da adı CHP’dir. Hemşeriniz Mehmet Bekaroğlu, komşu illerinizin milletvekilleri sevgili Uğur Bayraktutan, bugün Trabzon Ortahisar Belediye Başkan adayımız olan Ahmet Kaya ve o günün Giresun milletvekili Necati Tığlı 20 maddeden oluşan alternatif bir kanun teklifi hazırlamışlardı. Milletvekilimiz sevgili Tahsin Ocaklı o teklifi inceledi, il yönetimimizle birlikte geliştirdi. CHP’nin çay kanun teklifini hazırladılar. Bizim teklifimiz öyle yabancı şirketlerin yüzünü güldürecek teklif değil. Bizim teklifimiz, sizin, Pazar’ın, Rize’nin çay üreticilerinin yüzünü güldürecek bir teklif. Biz diyoruz ki çayın bir taban fiyatı olsun. Çay-Kur’un ilan ettiği fiyat taban fiyat olsun, bu fiyatı altında herhangi işlem yapılamasın. Taban fiyatın altında çay almanın cezası olsun, çay üreticisinin emeğini çalmaya çalışanlar cezasını hem Allah’tan hem de devletten bulsun.”

“ÇAY FİYATI EN AZ 25 LİRA OLMALIYDI”

“Ayrıca taban fiyattan ne anlıyoruz? Bu sene için söyleyelim. Geçen sene 11 liralık fiyat, 30 kuruşluk prim mana ifade etmiyor. Hayat ateş pahası. Enflasyon TÜİK’e sorarsan yüzde 68. Ama TÜİK ne demek? Memleketinde söyleyelim. Tayyip beyi üzmeyen istatistik kurumu. Yüzde 120 enflasyonun olduğu yerde ve özellikle benzin ve mazot fiyatları, her şeye, iğneden ipliğe her şeye zam gelmesine sebebiyet veriyor. Mayıs ayında mazot 19 liraydı, çok pahalı diyorduk. 4 liradan 19 liraya çıktı diyorduk. Deniyordu ki mazotu düşüreceğiz, enflasyonu düşüreceğiz, hayatı ucuzlatacağız. Ama ne oldu? Mazot 43 lira oldu. Benzin 43 lira oldu. Bu şartlar altında 11 lira 30 kuruşluk çay fiyatı bu sene ilan edilirken en az 25 lira olarak ilan edilmelidir. 25 liranın altında çay fiyatını asla kabul etmiyoruz. 25 liranın altındaki her fiyat emek sömürüsüdür. Pazar ve Rize’nin çorbasından eksiltmektir. Aşından eksiltmektir. Borcunu ödeyemez hale getirmektir. Bizim teklifimiz sadece çay üreticisi ile ilgili değil. Bir de derdi boyunu aşmış Çay-Kur’un emekçileri var. Çay-Kur emekçileri 6 ay çalışıyor, 6 ay çalışmıyorlar. Bu Çay-Kur emekçisine Rize’nin bütün siyasetçileri, milletvekilleri, bakanlar ve Rize’ye kim geldiyse, Tayyip Erdoğan defalarca kadro sözü verildi. Ancak tutulmadı. İşin kötüsü şöyle bir şeye getiriyorlar; ‘6 ay çalışıyorlar, 6 ay yattıkları yerden para istiyorlar.’ Oysa Çay-Kur işçisi öyle demiyor. İş verin, iş gösterin çalışalım. Ama çoluğumuz var, çocuğumuz var. 12 ay çalışmak istiyoruz diyorlar, Çay-Kur işçisinin yanındayız. Taleplerinin arkasındayız. Çay-Kur işçisine artık mevsimlik işçi statüsü istemiyoruz. Kadro istiyoruz. Ayrıca çay üreticisinin haklı talebi var. Çay üreticisi için de promosyon istiyoruz. Banka seçme hakkı istiyoruz.”

“ÖĞRETMENLERİN HAKLI TALEPLERİNİN ARKASINDAYIZ”

“Bundan 22 sene önce iktidar değiştiğinde 80 bin öğretmen vardı, atanmamış. Bu öğretmenler çok bulunuyordu, deniyordu ki yahu madem öğrenci ile buluşturmayacaksın, neden mezun ediyorsun? Şimdi o sayı 1 milyon oldu, 1 milyon öğretmen atanmıyor. 1 milyon öğretmen ya başka işlerde çalışıyor ya evde annesinin, babasının eline bakıyor. Sokağa çıkmaya, ailesinden harçlık almaya utanıyor. Evden dışarı çıkamıyor. Geçen seçimden önce öğretmenlere mülakatsız atama sözü verildi. Bütün mülakatların kaldırılacağının sözü verildi. Öğretmenlerimiz bu sene için ilk aşamada 80 bin mülakatsız atama bekliyorlardı, Mehmet Şimşek açıkladı, bu sene yok diyor. Biz buradan bir öğretmen çocuğu olarak, 10 yaşında yatılı okula gitmiş. Devletin parası ile öğretmenlerin elinde büyümüş birisi olarak, başöğretmen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisinin Genel Başkanı olarak, bütün öğretmenlerimizin haklı taleplerinin arkasındayız. Öğretmenlerimizden emekli olmuş, hatta aramızdan ayrılanları Allah gani gani rahmet eylesin. Emeklilerin ellerinden öperiz. Mevcut öğretmenlere minnetlerimizi sunarız. Ama atanamayan öğretmen diye bir şey kabul etmeyiz. Ne suçu var? O çalışmış, okumuş, kazanmış, mezun olmuş, sen atamamışsın. Atanamayan öğretmen. Sanki bir kusuru varmış gibi. Öğretmenlerimizin arkasındayız, atama taleplerinin arkasındayız.”

“5,5 ÇEYREK ALTIN KAYIP”

“Bir yandan staj mağdurları var. Çıraklık mağdurları. Dolu. Onlar genç yaşlarında çıraklık yaptı. Genç yaşlarında staj yaptı. Sigortaları ödendi ama işe başlangıç tarihi kabul edilmedi. Öyle olunca da EYT’den yararlanamadılar. Ayrıca Bağ-Kur’a 9 bin, işçiye 7 bin 200 gün ayrımcılığına da itiraz ettik. Geçen sene seçimlerde çözeceğiz dediler hala çözülmedi. Staj mağdurlarının, 9 bin 200 gün mağdurlarının, çıraklık mağdurlarının taleplerinin farkındayız. Onlarla birlikteyim. Seslerini duyurmaya devam edeceğim. Ben ilk meydanlara çıktım ve dedim ki büyük bir haksızlık, eşitsizlik var. Bunları dile getireceğim ama emekliler seslerini duyuracaklar mı? Emekliler meydanlara gelecek mi? Bizimle birlikte olacaklar mı? 3 Kasım 2002. İktidar değişti, AKP geldi. O gün en düşük emekli maaşı 1,5 asgari ücretti. Yani size hiç ellemeseler. Sizinle hiç uğraşmasalar, düzeninizi bozmasalar bugün asgari ücret 17 bin lira, en düşük emekli maaşı 26 bin lira olacaktı. TÜİK’e göre zam dediler, enflasyona ezdirmeyiz dediler, her sene ezdirdiler ve bugün en düşük emekli maaşı 10 bin lira. 7 bin 500 liraydı, yüzde 33 zamla 10 bin lira oldu. Şimdi bakın bu 10 bin lira neymiş? En düşük emekli maaşıyla 3 Kasım 2002 günü şuradaki sarrafa, kuyumcuya gitsen, ondan çeyrek altın alsan, 8 çeyrek altın alıyordu. Bugün geldiğimizde 10 bin lira alıyor sadece 2,5 çeyrek altın. Şimdi, bu ablam, kasaba gel diyen ablam. Kasaba giderken cebine bir çeyrek altın koysa, yolda düşürse. Deli gibi arar değil mi her yerde? Nerede bu diye. Her emekli, bir sefere mahsus değil, her ay, bir çeyrek altın değil 5,5 çeyrek altın kaybediyor. Siz bu 5,5 çeyrek altını nerede kaybettiyseniz orada arayacaksınız, siz bunu bir seçim sandığında kaybettiniz, 31 Mart’ta sandıkta arayacaksınız.”

“16 KİLO KIYMA EKSİLDİ”

“Gelelim kasaba. 2015, 7 Haziran seçimleri. O güne kadar emekliye ikramiye diye bir şey yok. Kim söyledi ilk? Kemal Kılıçdaroğlu. Kemal Bey emekliye ikramiye dedi, arkadaşlar veremezsin, kaynak yok dedi. Verilir, her şeye para buldun da buna mı bulamadın dedik. 7 Haziran’da çoğunluğu kaybetti, 1 Kasım’da ben de vereceğim dedi. Verdi mi? 3 sene vermedi. 6 ikramiyeniz hala onlarda. 3 kurban, 3 Ramazan bayramı. 6 bayram vermedi. Ne zaman 2018 seçimleri geldi, sözü aklına geldi. Bin lira verdi. Biz olmaz dedik, bir maaş ver dedik, 1 maaş kadar ver, bin lira yetmez dedik. Bizim o beğenmediğimiz bin lira ile ablam 24 kilo dana kıyma alıyordu. Şimdi 3 bin lira yaptılar, 2 Nisan’da yatacak. Parayı çekecek, kasaba gidecek, kaç kilo kıyma alıyor? 6 kilo alıyor. Ramazan mübarek gün. Allah oruçlarınızı kabul etsin. Ramazanınızı mübarek etsin. Ama 30 Ramazan, 30 sahur, 30 iftar. Arkadan bayram. Bayram sofrasından, sahur sofrasından, iftar sofrasından evladınızın, torununuzun kursağından tam 16 kilo kıyma eksildi. Sırf bayram ikramiyesi ile. Bakın bu emekliye yapılan haksızlık. Bu emekliye yapılan zulüm. Başkasına yapılmıyor. Sırf ikramiyeden 18 kilo kıyma. Kim kime veriyor. Hadi git bir kilo kıyma iste bakalım birinden. Hakkın olan 18 kilo kıymayı mutfağından, dolabından, sofradan çaldılar. Yazıklar olsun böyle düzene. Yazıklar olsun. O yüzden hep birlikte mücadele edeceğiz.”

“EMEKLİ İTTİFAKINDA BULUŞTUK”

“Biz emeklilerin durumunu anlatırken, o şehirden örnek veriyoruz Türkiye’ye. Geçen gün televizyon programında, KRT televizyonunda canlı yayındaydım. Orada hemşeriniz var. İnan Bey, dedi ki Artvin’e gidince ne hesabı yapacaksınız? Dedi ki İnan Bey Artvin’e gidince hemen şurada bal hesabı yapacaksınız. Bal hesabına vuruyorsun, 5’ken 3 çıkıyor. Yani o zamanın parası ile 5 alıyorsan, 3’e iniyor. Rize’ye geliyorsunuz, Rize’de çay hesabı yapmaya. Tabi sizden 11,5 liraya alıyorlar ama geçen sene çayın kilosu markette 100 liraydı, şimdi 190 lira. En düşük emekli maaşı. Geçen sene 75 kilo çay alıyordu. Bu sene 52 kilo çay alıyor. 75 nerede, 52 nerede? Hesap ortada, emeklinin çilesi ortada. Önceden tek başına ben söylüyordum. Biz kalabalıklaştık, arttık. Siz geldiniz, ses yükselttiniz, herkes emekliyi söylemeye başladı. Gazeteler emekliyi yazıyor. Televizyonlar emekliyi söylüyor. Siyasi partiler konuşuyor. En son ben çok uğraştım, Meral Hanım ittifak kurmamıştı. En son ittifakta buluştuk, emekli ittifakında buluştuk. Herkes emekliyi konuşuyor. Hakkınızı alacağız hep beraber.”

“SANDIKTA HESAPLAŞIRIZ”

“Bana geçen gün diyor ki hatta Tayyip Bey şöyle söylemiş. Gidiyor meydanlarda emekliyi kışkırtıyor. Tayyip Bey benimle kavga yapmak istiyor, ben onunla kavga yapmak istemiyorum. Ben onunla emeklinin sorununu konuşmak, kavga yapacaksam etnik siyaset kavgası, mezhep kavgası, din kavgası, hepimiz din kardeşiyiz, hepimizin inancı var, hepimiz birbirimize saygılıyız. Ama ben emeklinin ekmek kavgasını yapmak istiyorum. Bunun için ben buraya, Pazar’a kavga yapmaya, kimseye hakaret etmeye gelmedim ama ben buraya emeklilerle sözleşmeye geldim. 31 Mart’ta siz emekliler olarak gücünüzü gösterin. Siz Türkiye’nin en büyük ittifakısınız. En güçlü ittifakısınız. Hep birlikte sesinizi yükseltirseniz Türkiye’nin en büyük korosusunuz. Eğer emekliler 31 Mart’ta sarı kartı gösterirse, emekliler güçlerini gösterirse, emekliler bizi görmeyeni biz de görmeyiz, bizi unutanı biz de unuturuz, bizi hesap etmeyenle sandıkta hesaplaşırız derse vallahi de billahi de hakkınızı alacağım. Gelelim işin ittifak tarafına. Bir tarafta AKP ve MHP kurdular bir ittifakı, yanlarına aldılar Hüda-Par’ı. O Hüda-Par’a bir şey demeyim, Ramazan mübarek gün. Kadınlarımızı üzüyorlar. Geçmişte o domuz bağcıların avukatlığını yaptılar. İçlerinden bazılarını affettiler belediye başkan adayı yaptılar. Yok efendim bekar kadınları sokak hayvanları gibi sahiplendirelim diyorlar. AKP ile MHP de bunlarla bir oluyorlar. Birisi ayrıldı, Yeniden Refah. Ona da demediğini bırakmıyorlar. İp cambazı diyorlar, zübük diyorlar. Hocanın oğludur demiyorlar. Ağır konuşuyorlar. Biz ne diyoruz, eski dosttan düşman olmaz diyoruz.”

“SADECE SOSYAL DEMOKRATLAR DEĞİL…”

“Biz iyi insanları severiz diyoruz. Biz sadece sosyal demokratlar değil milliyetçi demokratlar, muhafazakar demokratlar, haramdan ve yalandan korkan, bu işlerden uzak duran muhafazakar demokratlarla beraber bu memleketin varlığını, birliğini savunan herkesle birlikte bir ittifak kurduk. Onların ittifakının adı Cumhur İttifakı. Bizim ittifakımızın adı Türkiye ittifakı. Kim var Türkiye ittifakında, Türkiye ittifakında milli takım gol atınca sevinip ayağa kalkan herkes var. Filenin sultanlarını biliyor muyuz? Onlar dünya şampiyonu olunca bayrağımız gönlere çekilirken, İstiklal Marşı okunurken, filenin sultanları ağlaya ağlaya İstiklal Marşı okuyor ya, onlarla bir ağlayan herkes Türkiye ittifakındadır. Hakkını alamayan çay üreticisi, esnafın siftahsız dükkan kapatıp borcunu ödeyemeyeni. Atanmayan öğretmen, 10 bin lira ile geçinemeyen emekli, hakkını alamayan emekçi, hepsi Türkiye ittifakındadır. Türkiye ittifakı renklerini ay yıldızlı al bayraktan almaktadır. Türkiye ittifakının renkleri kırmızı, beyaz. En büyük Türkiye. Göreceksiniz Neşet Çakır kazanacak Pazar kazanacak. Ercüment Çervatoğlu kazanacak, Fındıklı kazanacak. Necati Topaloğlu kazanacak, Rize kazanacak. Türkiye ittifakı kazanacak, Türkiye kazanacak. Adaylarımızı size emanet ediyorum. Her birinize güveniyor ve inanıyorum. Şunu ifade etmek istiyorum. CHP Cumhuriyetin kurucu partisi, bu ülkenin temel direği, Atatürk’ün baba ocağıdır. Kapıları herkese açıktır. Tapusu ne bendedir, ne Kemal Beyde. Ne Ecevit’te vardı, ne İsmet İnönü’de. CHP ki baba ocağıdır. Tapusu bir kişiye kayıtlıdır. O da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Hepinizi saygı ve sevgi ile selamlıyorum. Pazar ben seçimden sonra bir daha geleceğim. İl ve ilçe başkanımla Pazar Belediyesine gideceğim. Orada bir sade kahve söyleyeceğim, çıkışta tekrar size hitap edeceğim.”

Bir Yorum Yazın

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.