TÜRKİYEMİZİN CARİ AÇIĞININ KAPANMASINDA YAPTIĞI ALTIN İHRACATI İLE BAŞ ROL OYNAYAN, BOĞAZDAKİ MEŞHUR YALISI İLE DE AYRICA ÜNLÜ ZARRABIMIZ DAHİ ADALAR BELEDİYESİNİN ALDIĞI ENCÜMEN KARARINI KISKANMIŞ VE KENDİSİ İÇİN BENZER KARARI ÇIKARTAMAYAN, NÜFUSUNU KULANAMAYAN BAKANLARA, HÜKÜMET YETKİLİLERİNE KÜSTÜĞÜNÜ VE BİR DAHA CARİ AÇIĞIMIZI KAPATMAYA GAYRET ETMEYECEĞİNİ KEŞKE ONUN YERİNE ADALAR BELEDİYESİNİN BÜTÇE AÇIĞINI KAPANMASI İÇİN RESMİ GAYRİ RESMİ BAĞIŞLAR YAPSAYDIM DİYE SÖYLENMİŞ VE ALDIKLARI HER TL,$,€’YU HAKETMİŞLER BRAVO VALLA DEMİŞŞŞŞ MİŞŞŞ……MİŞŞŞ
Sayın Adalılar yukardaki manşet halinde verdiğimiz haber doğruysa iyimi oldu şimdi diye düşünmemek elde değil. Hükümet ve hatta Reisicumhur destekli sevilen ve hatta gazetemizin de çok sevdiği bir iş adamımız 2. Derece tarihi eser olan yalısına yasa gereği çivi bile çakılması yasakken, kaçak kat çıktı, iki bina arasına asansör, otomatik iskele yaptırdı diye kıyametler kopmuştu. Üstelik Lücien Arkas’ın yaptığı gibi yalısının önünde deniz dibi derinleştirmeleri, dolgusu,iskeleler,rıhtımlar bodrum katların, çatının tam çatı katı haline dönüştürülmesi veya sahil şeridindeki çok çok çok eski zamanlarda ama ne zamanlarda yapıldığı belli olmayan müştemilatların yeniden tamir adı altında apart yazlık misafirhane şeklinde yaşam mahallerine dönüştürülme ihlalleri söz konusu değilken. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın envanterinde “2’nci derece tarihi Mehmet Arif Bey Yalısı” olarak kayıtlı bulunan yalıyı Rezza Zarrap satın alır almaz yalının çürümüş ahşap korkulukların söktürerek yerine cam taktırdığı, boğaza açılan bahçelerin ise tamamen birleştirdiği , bu alana deniz araçlarının rahat yanaşabilmesi için otomatik açılıp kapanan, basamak haline gelen elektrikli iskele sistemi kurdurduğu için bir çay bardağı boğaz suyunda fırtınalar koparıldı ulusal basın günlerce yazdı, çizdi Reza Zarrab’ın ne ihracatı, ne ünlü sevilen şarkıcı olan karısı Ebru Gündeş’in hayatı nede Bakanlar ile ilişkilerinin mahremiyeti kalmamıştı. Yazılı Basının bazılarında Rezza Zarrab’a karşı nerdeyse linç operasyonu düzenlendi. Özel hayatı didik didik araştırıldı yalan/yanlış/doğru birbirine karıştırıldı ve medya ve yazılı basın vasıtası ile kamuoyu günlerce meşgul edilerek siyasi propaganda yapılarak Hükümet ve dolayısı ile Reisicumhurumuz yıpratılmak istenmişti. Yinede yazılan çizilenlerin onda biri doğru olsa bile Rezza Zarrap’ın yalısı için böylesine bir AKLAMA kararı çıkmaması Adalar Belediyesinin bu alanda işte usulsüzlük, gözü karalık işte böyle olur dercesine her türlü aksine olan belgelere rağmen aldıkları encümen kararını gecikmelide olsa yayınlamaları üzerine teşbihte hata olmaz diyerek ve affımızı dileyerek aklımıza gelen ve cuk oturan ilk Atasözü “ Eceli gelen Köpek Cami duvarına işer ” olmaktadır.
Öyle ya Adalardaki Arkas Holding sahibi Lucien Arkas’ın Büyükada’daki seri emlak alımlarını uç uca ekleyerek almış olduğu parselleri ada bazına çevirme gayretlerini ( 8-9-10-11 ve 5 nolu parseller sırası ile kendisi tarafından milli piyangodan amortiyi garantilemek için seri bilet alırmışçasına almıştır.) ve ona legal/illegal her türlü yardımcı olan Adalar Belediyesi yetkililerinin yaptıklarını bir bir belgeleri ve Bilirkişi raporları ile yazmıştık.Acaba bu parsellerin alınmasında emlakçı komisyon tutarını Belediyedeki yetkililere yada Belediyeye mi bağış yapıyor da böylesine can siperhane, nerdeyse makamlarını önüne sererek kollanmaktadır onu da anlayabilmiş değiliz. Adalar Belediyesi mıntıka mühendislerinin tuttuğu tutanakları İBB Anadolu Yakası Zabıta Müdürlüğüne bağlı teknik elemanların tuttukları tutanaklarca ve yapılan işlerin çekilen fotoğrafları ile nasıl yalanlandığını Adalar Belediyesi mühendislerinin sanki Lucien Arkas’ın avukatı gibi tutanaklar hazırladıklarını, yasalara karşı gelerek taraflı tuttukları tutanaklar ile nasıl bir çifte standart içinde olduklarını, istedikleri kişileri kayırmanın en üst seviyede sahte/yanıltıcı denilecek tutanaklarla nasıl yapıldığını bu parselde gözler önüne sermiş idik. . Gazetemizce yasa dışı inşaii çalışmalar olduğu belgeler ve Bilirkişi Raporu ile ispatlanmış olan 130 ada 5 parseldeki yapılanları “BOĞAZIN ZARRAFI VARSA ADALARINDA ARKASI VAR ” 13/08/2015 ve 18/08/2015 tarihli yazılarımızda belgeleri bir bir incelettirerek açıklamıştık. Bu yazılarımızdan sonra Gazetemiz olarak özellikle Belediyenin WEB sitesindeki Encümen kararlarını takibe almıştık. Çünkü bu yazılarımızdan sonra merak ile Lucien Arkas hakkında çıkacak Encümenden çıkacak karardan makamların rantın önüne serilip serilmediğini anlayacaktık. Ve çıkan Encümen Kararını artık sadece Kamuoyunun vicdanına değil adli makamların incelemesine ve eski sahiplerinin 60 yıldır Belediye ile nasıl dans ettiğini,kanunları hiçe sayarak adeta alay edercesine verdikleri dilekçeler ile yasa dışı işlerini zaman aşımına soktuklarını ve yeni sahipleri Lucien Arkas’ında aynı yoldan tam gaz devam ettiğini ruhsatsız yaptığı inşaat işleri resimler ile belgelenmişken bile Belediye yetkililerinin resimler için nerdeyse fotomontaj deyip geçeceklerini şahit olmuştuk. Yinede belki bu kadar RİSK almazlar ,kendilerini de,makamlarını da tehlikeye atmazlar deyip Encümen Kararından öncelikle İPÇ sonrasında YIKIM ve peşi sıra TCK’nın 184 Md. Göre yargılanmak üzere Adalar Başsavcılığına suç duyurusu kararı çıkabilir diye ümit ediyorduk. Normal şartlarda Encümen kararı Adalar Belediyesi WEB sayfasında en geç 7 gün içerisinde açıklanması gerekmektedir.Gazetemizin söz konusu haberi yapması üzerinden Encümen kararlarının yayını gecikince yaptığımız araştırmalar neticesinde bu sıkıntının Gazetemize çıkan haber kaynaklı olduğunu anladık. Encümen Kararlarının 10/7/2015 tarihinden yaklaşık 3 ay sonra bugünlerde yayınlanmış olması da söylentileri doğrulamaktadır. Yine Meclis kararlarının da yayınlanmaması ayrıca komisyon kararlarının da 5393 S.Belediye Yasasında belirlenen sürelerde yayınlanmıyor olması Adalar Belediyesinin yaptığı iş ve işlemlerde bir karartma içinde olduğunu,şeffaf belediyecilikten karartma uygulaması yapan bir Belediye haline geldiğini ve Belediyenin uymakla mükellef olduğu yasalara aykırı davranmasını üzülerek seyretmekte ve bir an önce İçİşleri Bakanlığının bu yasaları saymayan Belediyeyi keyfi istedikleri gibi yöneten, zengin işadamlarına yapılan çifte standartların bir an önce soruşturmalarının yapılarak açığa çıkartılmasını ve bu gidişe dur demelerini ümit etmekteyiz. Belediye çok konuda yaptığı delil karartmalarını bu dosyada da tamamlamadan İçişleri Bakanlığının müfettişlerini devreye sokmalı duruma derhal el koymalıdır.
5393 sayılı yasaya göre Belediyelerin uymakla zorunlu oldukları kanun maddelerindeki süreçler aşağıda sıralanmış olup Adalar Belediyesi bu süreçler içinde basın,yayın,web siteleri dahil çeşitli yöntemlerle halka duyurmak ZORUNDADIR.
5393 sayılı yasaya göre Belediyenin halka duyurmak zorunda olduğu süreçler aşağıdaki gibidir.
Madde 21- Belediye Meclisinin gündemi her ayın ilk günündeki belediye meclis gündemi belediye başkanı tarafından belirlenerek en az üç gün önceden üyelere bildirilir ve çeşitli yöntemlerle halka duyur
Madde 23- Kesinleşen Komisyon Raporları ve Kesinleşen meclis kararlarının özetleri yedi gün içinde uygun araçlarla halka duyurulur.
Madde 24- İhtisas komisyonlarının Komisyon raporları alenîdir, çeşitli yollarla halka duyurulur ve isteyenlere meclis tarafından maliyetlerini aşmamak üzere belirlenecek bedel karşılığında verilir.
Madde 55- Belediyelerde iç ve dış denetim yapılır. Denetim, iş ve işlemlerin hukuka uygunluk, malî ve performans denetimini kapsar.
İç ve dış denetim 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümlerine göre yapılır.
Ayrıca, belediyenin malî işlemler dışında kalan diğer idarî işlemleri, hukuka uygunluk ve idarenin bütünlüğü açısından İçişleri Bakanlığı tarafından da denetlenir.
Belediyelere bağlı kuruluş ve işletmeler de yukarıdaki esaslara göre denetlenir.
Denetime ilişkin sonuçlar kamuoyuna açıklanır ve meclisin bilgisine sunulur.
Madde 56- Belediye başkanı, 5018 sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanununun 41 inci maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen biçimde; stratejik plân ve performans programına göre yürütülen faaliyetleri, belirlenmiş performans ölçütlerine göre hedef ve gerçekleşme durumu ile meydana gelen sapmaların nedenlerini ve belediye borçlarının durumunu açıklayan faaliyet raporunu hazırlar. Faaliyet raporunda, bağlı kuruluş ve işletmeler ile belediye ortaklıklarına ilişkin söz konusu bilgi ve değerlendirmelere de yer verilir.
Faaliyet raporu nisan ayı toplantısında belediye başkanı tarafından meclise sunulur. Raporun bir örneği İçişleri Bakanlığına gönderilir ve kamuoyuna da açıklanır. Demektedirler.
Maalesef Adalar Belediyesi yukarıdaki kanun maddelerinin hiçbirisinin süreçlerine uymamakta meclisinde, encümeninde, komisyonlarında alınan kararları yasalar çerçevesinde belirlenen sürelerde açıklamamakta, keyfi süreçlerde açıkladıkları kararların bazılarının ise anlaşılmaz şekilde kısaltılarak kararın özünün ne olduğu hakkında dahi fikir yürütülememesine neden olmakta, sanki kararların karartılmasında kasıtlı davranıldığı kanısına varılmasına sebebiyet vermektedirler. Devletin bir Kamu Tüzel Kişiliği olan Adalar Belediyesinin şeffaf olması gereken yapısından uzaklaşıp meclisindeki, encümenin deki, komisyonlarındaki yayınlanacak raporların halka açık yayınlanmaması ile bu raporların halkın içinde olabilecek işi bilen uzmanlarca kontrolünün yapılamamasının sağlanmasının amaçlandığını ve açıklarının ortaya çıkartılabileceği endişesi ile olduğunu kamuoyuna düşündürmektedir. Bu düşüncede Belediye nezdinde halkımızın Devletimize olan güvenin sarsılmasına sebebiyet verir ki en tehlikeli sonucu da budur aslında. Çünkü Halkımız Devletine güvenmek ister. Bu güvenin de Belediye tarafından şüpheye düşürülmesi dahi yargının affetmemesi, Belediyedeki sorumluların üzerine gitmeleri gereken husustur kanaatimizce.
Aşağıda Adalar Belediyesi resmi Web sayfasından alınan iki adet Encümen kararının irdelenmesi yine Bilirkişilerimize danışılarak hazırlanmış olup Adalar Belediyesinin istediği takdirde bir Encümen kararında, yaptıkları insaat işleri ile kanunları bu denli ihlal eden kişilerin işledikleri suçları nasıl çarpıtarak suçsuz hale getirdiklerini,verilecek cezanın tümünün nasıl istedikleri kişilere yüklettirdiklerinin en çarpıcı örneklerinden biri olmuştur.
Açıkça Lucien Arkas’ı suçsuz gösterebilmek için tanzim edilen Encümen kararında 130 ada 5 parseldeki binanın Ruhsat dışı eklentilerinin ne zaman yapıldığı anlaşılamadığı gerekçesi neredeyse hikaye anlatır üslup kullanılmış (“çok çok eski zamanlarda ne zaman yapıldığı belli olmayan bir zamanlarda 130 ada 5 parselde bir bina vardı Adalarda vb” ) ve binanın ruhsatlı ilk haline göre çok eskiden yeniden yapıldığını ileri sürerek Bodrum+Zemin+1. Kat+Çatı Katı haline getirildiğini ama söz konusu parseli ve binayı 29/04/2014 tarihinde Lucien Arkas aldığı için ana binadaki ruhsata aykırı eklentilerden ve kaçak bodrum katı ile kaçak çatı katından sorumlu olamayacağı kararını vermişlerdir. Bu kararlarına neden olarak binanın çok eskiden kendilerinin de tespit edemeyeceği bir tarihten önce yapılmış olduğunu ama tespit edebilecekleri tarihin ise sadece Lucien Arkas’ın satın alma tarihinden önce olabileceğinin tespitini yaparak açıkça belli olan Lucien Arkas taraflı encümen kararını almışlardır. Yine “ancak çok eskiden olmak üzere söz konusu binanın yeniden yapılmış olduğunun anlaşıldığı, bahçede yine çok eskiden olmak üzere 2 ayrı müştemilat ve yanları açık üstü kapalı bir bölüm oluşturulmuş olduğu “ tespitlerinde ise bahçedeki müştemilatların, parselin SAHİL ŞERİDİNDE yapılmış olan müştemilatlar olduğu ve zaten 6321 S.K göre öncesinden yada sonrasından sonra yapılmış olmasınında kıyı kanunu gereği bir önemi de yoktur. Lucien Arkas’ın bakım onarım kapsamındaki inşaatı gayrimenkülü satın almadan öncesinde yada sonrasında yapılmış olması kanununun işleyişi olarak sadece şu farklılığı olacaktır. Her iki halde de sahil şeridi olduğu için derhal encümende YIKIM KARARI alınıp uygulanması gerekir. Farkı ise öncesinde olupta Lucien Arkas tadilat yapıp yenilemese verilecek İPÇ,YIKIM ve TCK184.Md’den yargılanmak üzere Adalar Başsavcılığına ihbar edilmesi sadece eski sahibine uygulanacaktı. Ama Lucien Arkas’ın Kurulun teknik elemenlarının tuttuğu raporlar ve Anadolu Yakası Zabıta Md’nün tuttuğu raporlar ile ana binanın birinci katını komple yıktığının tespitinin yapılması ve sahil şeridinde yaptığı ruhsatsız uygulamalar ile İPÇ,YIKIM ve TCK 184. Md’den yargılanmak üzere Adalar Başsavcılığına ihbar edilmesi Lucien Arkas’a da uygulanmalıydı. Encümende bu cezanın Lucien Arkas’a verilmemesi için Encümen kararı karmaşık anlaşılmaz yazılarak geçiştirilmiş ancak bilerek resmi evrakta gerçek dışı karar yazılmış ve uygulamaya sokulmuştur. Bu kararda imzası olan Encümen Başkanı olan Adalar Belediye Başkanı olayı tüm ayrıntıları ile bilmesine rağmen tüm Encümen üyelerini bu olaya alet etmiş olduğu anlaşılmaktadır. Maalesef hiçbir şeyden haberi olmayan; pafta,ada,parsel numaralarından ve Belediyenin teknik elemanlarının 27/05/2015 tarihinde tuttukları yanlı/yanlış raporların (Bilirkişi raporu 21. md ve Resmi Belge no: 15 ) Anadolu Yak. Zabıta Müd. Tuttuğu raporlar (Bilirkişi raporu 16. ve 17. md ve Resmi Belge no: 4 ve 9) ve V numaralı Tabiat ve Kültür Varlıkları Kurulunun teknik elemanlarının raporları(Bilirkişi raporu 13. md ve Resmi Belge no: 2 ) ile yalanladığını bilmedikleri içinde yine Belediye Başkanının talimatı ile olsa gerek İmar Müdürünün hazırlayıp önlerine servis ettikleri Encümen kararını imzalamakta sakınca görmedikleri ve Encümen Kararlarını tüm encümen üyelerinin imzaladıkları anlaşılmaktadır. Encümen üyelerinin tek suçu teknik personel olan İmar Müdürüne itimatları ve Adalar Belediye Başkanına güvenleridir. Ama bu itimat ve görevleri gereği yeteri kadar araştırmadan atmış oldukları imza onları yargının karşısına çıkaracaktır.Encümen üyeleri büyük bir suça ortak edilmişlerdir.
Sahil Şeridinde yapılan Müştemilatların çok eskiden yapılmıştır savunması da geçerli olamaz. Ayrıca Encümen kararındaki Lucien Arkas’ı aklama çabalarından en tuhaf gerekçede “mevcut denize inen patika yolun kısmen çelik konstrüksiyon olarak yenilenmiş olduğu Elektrik deposu haline getirilen su deposu olduğu tespit edilmiş olup, işgalli olduğundan mühürlenememiştir. ” bahanesi olmuştur. Bu açıklamaların da bahaneleri de anlaşılır değildir. Zaten anlaşılır olmasını da istemedikleri cümlenin başı ile sonunun yolun mu çelik konstürüksiyon yapıldığını yoksa su deposunun elektrik deposu haline getirilmesinin mi çelik kontürüksiyon yapıldığı ve bu nedenle mi yolun kapatıldığı muamması Encümen kararının başka bir soru işaretidir. Her ne olursa olsun denize inen yolun ortasına mı su deposu mu yapılmıştır ki denize inen yoldan hiç geçiş kalmamıştır. Denize inen Yoldan, denize geçiş yoksa da parselin yanından denize inen yolun ağzının (girişinin) demir parmaklıklarla kapatılmasının gerekçesi olabilir mi. Encümen kararında ceza verilen parselin eski sahibi Yıllardır denize inen yolun girişini demir parmaklıklar ile kapattı da yeni sahibi olan Lucien Arkas denize inen yola girişi atçımı ki de temize çıktı. Tek suçlu encümen kararında eski sahibi mi oldu. Ayrıca yolun işgalli olmasının Belediyenin mühürleyememesi için gerekçe olması karar da nasıl yer alır. O vakit vatandaşlar gitsin Büyükada’nın ana caddelerinden olan 23 Nisan Caddesi yada Nizam caddesinin tüm yaya,fayton trafiğini kapatacak şekilde baraka koyup su satış büfesi kursunlar ve Belediye işgalli diye mühürleme yapamasın veya kırıp kaldırıp yolu açamasın. Bu encümen Kararı Adalar Belediyesinin yüz karası,çok büyük ayıbı olmuştur. 3 aya yaklaşan bir süre boyunca Belediyenin WEB sitesinde Meclis, Encümen ve Komisyonların kararlarının neden yayınlanmadığı anlaşılmaktadır. Demek ki Adalar Belediyesi Lucien Arkas ve ona benzer 2863-3194-3621 S.K aykırı yasa dışı inşaii faaliyetleri ört bas edecek şekilde çözümler içinde olduklarını, yapılan illegal iş ve işlemleri yumuşatacak gerekçeler ve kelime oyunları üreterek geçiştirmeye çalıştıklarını ancak yapılan işlemin çok sıkıntılı, riskli ve başlarını belaya sokabilecek nitelikte olduğunun da farkında olduklarını, sonucunda Encümen kararına imza atanlar dahil olmak üzere Encümene Başkanlık yapan Adalar Belediye Başkanı dahil olmak üzere hepsini sorumlu tutacak gerçekleri yansıtmayan bir karardan dolayı yargılanabileceklerinin bilinci ile Encümen kararının yayınlanmasını ne kadar geciktirebilirse aşağıda Bilirkişi raporları ile tek tek irdelenmiş 130 ada 5 parselin yasa dışı iş ve işlemlerini kamuoyunun dikkatinden kaçırabileceklerini düşündükleri anlaşılmaktadır. Ama nereye kadar derseniz işte encümen kararının yayınlandığı güne ve gazetenizin encümen kararını mercek altına alıncaya kadar.
Encümen Kararında; 130 ada 5 numaralı parselin yanından denize inen ve parsel sahibi tarafından sahil şeridine inen yolun girişini (şair celal Sk) demir parmaklıklar ile kapatılması, yolun atıl hale getirilip kullanılmayan yol statüsüne düşürülmesi de suçunu da çok eskiden yapılmıştır diye tespit etmeleri ile tekrar tekrar Lucien Arkas’ı aklamışlardır. Tek suçluyu hala hayatta olup olmadığı belli olmayan eski sahiplerini ilan etmişlerdir. Adalar Belediyesinin yaptığı bu davranış sanki “Kahrolsun Eski Kral Yaşasın Yeni Kral” mantığı gibi olmuştur. 130 ada 5 parselin Bilirkişi raporları ve resmi kurumlar arasındaki yazışmalar incelendiğinde anlaşıldığı kadarı ile Eski sahibinin gelmiş geçmiş tüm Belediye Başkanları tarafından net bir şekilde kollandığını, deniz dolgusu yaptığını itiraf edip ve daha sonrada kendisinin bizzat yapıp üstüne demirli beton döküp betonarme rıhtım ve iskele yapmış olduğu denizden kazanılan dolgu alanı kiralamaya çalışmasına, ve de ilgili tüm kurumlardan deniz dolgusundan kazanılan alanın ve sahil şeridindeki yapılan tüm inşaatların yıkılması ve sorumluları hakkında 3621-3194-2863 S.K göre gerekli işlemlerin yapılmasının talimatını o süreçlerde görevli olan Adalar Belediyesi Başkanlarına bildirmelerine rağmen Belediye Başkanlarının hiçbir işlem yapmaması,60 senedir halkın sahil şeridine girmesini önleyen bir duvarı dahi yıkmaması ile göstermektedirler. Ancak eski sahibi olan eski kral mülkünü satıp mülkün yeni sahibi olan Lucien Arkas bir anda artık yeni Kral pozisyonuna geçtiği encümen kararından anlaşılmaktadır. Artık eski kralın 60 senedir bir duvarı dahi yıkılmıyorsa encümen kararında yeni krala bir TL dahi ceza verilmesini bu mantık ile hiç beklemek gerekmektedir. Artık Lucien Arkas’ında en az bir 60 yılı vardır bu yasa dışı işleri düzeltmesi için gibi bir sonuç çıkmaktadır. Paranın gözü kör olsun demekten başka bir şey elden gelmiyor demeyelim umudumuzu kaybetmeyelim SAYIN ADALILAR,MÜCADELEMİZE GAZETENİZ OLARAK BİZ DEVAM EDECEĞİZ TAKİ SONUÇ ALINCAYA KADAR HİÇ DEĞİLSE BUNDAN EMİN OLUNUZ.
Ayıplı Encümen kararında “. Anayasa Mahkemesinin 10.01.2013 tarih ve 2013/8 sayılı kararında; V Esasın İncelenmesi başlığı altında bulunan ‘’….dolayısıyla yapının sahibi ibaresiyle yukarıda sayılan inşai faaliyetleri gerçekleştiren kişiler ifade edilmektedir. Başka bir deyişle yapının sahibi ibaresinden ister yapının mülkiyetine sahip kişiler isterse kiracı, yapı malikinin yakını, intifa hakkı sahibi gibi üçüncü kişiler olsun inşai faaliyeti yapan kişiler anlaşılmaktadır. Danıştay’ın istikrar kazanan içtihatlarından da yapının sahibi ibaresinden, mevzuata aykırı yapıyı inşaa eden kişinin anlaşılacağı belirtilmiş olup, uygulamada idarelerce gerekli araştırma yapılarak mevzuata aykırı inşaatı yapan kişi tespit edilmeksizin doğrudan yapının mülkiyet sahibine para cezası verilmesi yasanın amacı ve anlamı ile bağdaşmayan bir sonuç doğurur….’’ İfadesi” öne sürülerek 2014 yılında satın aldığı sebebi ile Lucien Arkas’a da gayrimenkülün eski sahibine verildiği gibi en azından İPÇ bile verilmemeside Lucien Arkas’ın ne derece kollandığının açık kanıtı olmuştur. Aslında gayrimenkülün eski sahibine sadece İPÇ verilmesi TCK’nın 184. Maddesine göre işlem yapılması için Adli makamlara ihbarda bulunulmaması ilerde olabilecek itirazlar ile aynı cezanın Lucien Arkasa’da verilmek zorunda kalınacağı için istenmemiş olabileceğini ihtimalindendir diyede düşünmekteyiz.
Lucien Arkas 130 ada 5 parseli aldığı tarihten itibaren yeni mülkünde istediği değişiklikleri yaptırabilmek için çeşitli çözümler aradığını ve Adalar Belediyesi ile nasıl yapabileceği hakkında bir çok toplantılar ,bu toplantılara Arkas Holdingin avukatları Genel Müdürleri, Belediye Başkanı,bu işlerde uzman diye getirilen haftanın iki günü oruçlu dolaşıp her Cuma en yakın camide saf tutan,yaptığı icraatlardan dolayı halada yargılanması süren Yaşar KIROĞLU ve yine yargılanıp 5 ay hapis cezasının kararını hükmün açıklanmasını ileriye bıraktıran Hulusi ŞENOCAK ve bu ekibe sonradan katılıp çok çabuk kaynaşan İmar Müdürü Neslihan Hm katılmakta olduklarını Adalarda bilmeyende kalmadı. Nihayetinde çözümü şöyle buldular. İlk adım olarak Ruhsatsız eklentilerinin olduğu bilinen 130 ada 5 parseldeki tadilatların Adalar Belediyesi tarafından basit bakım onarım ruhsatı ile yapılamayacağını Tabiat ve Kültür Varlıkları Kuruluna müracaat edilmesi ancak takibinin kendilerince yapılacağı sebebi ile gerekli kolaylığın sağlanacağı,yapılanlara göz yumulabileceği,görmezden gelineceğini söyleyerek işe başlattılar. Ancak yapılan şikayetler üzerine işlerin seyri değişti. Sonuçta bugünkü ayıplı encümen kararına kadar geldiler. Tabi encümen kararındaki Anayasa Mahkemesi kararları Lucien Arkas’ın avukatlarının buluşu olarak kararda yer aldı.Belediyenin anılan parseldeki yazışmalarına,tutanaklarına bakılınca Lucien Arkas ile aralarında gizli bir sözleşmenin/anlaşmanın varlığı olduğu anlaşılmaktadır. Adalar Belediyesinin mıntıka mühendislerince tutulan tutanaklar adeta Lucien Arkas’ın avukatlarının kaleminden çıkmışçasına hazırlandığı tüm bu tutanakları yalanlayan V numaralı Tabiat ve Kültür Varlıkları Kurulu Teknik elemanlarının tuttukları tutanaklar ile anılan parseldeki yapılan yasa dışı inşaii faaliyetlerin durdurulmasının yazılarını Adalar Belediyesine yazıları ile bildirmelerine rağmen Adalar Belediyesinin ısrar ile işi yasa dışı iş ve işlemleri durdurmadığı, mühürleme yapmadıkları için Kurul bu defa icrai işlemi yaptırmak üzere çareyi Anadolu Yakası Zabıta Müdürlüğüne yazı yazmakta bulmuş ve yasa dışı işi durdurmalarını ve inşaatın mühürlenmesini talep etmek zorunda kalmışlardır. Anadolu Yakası Zabıta Müdürlüğünün tuttukları tutanaklarda Adalar Belediyesinin tuttukları tutanakları geçersiz/yalanlayacak sayacak tespitlerde bulunmuş akabinde mühürleme yaparak görevlerini eksiksiz yerine getirmiş oldukları ilgili evrakların incelenmesinden anlaşılmaktadır. (Bilirkişi raporu madde 14 belge no 2’de net bellidir)
Sonuç olArak aşağıda belediyenin WEB sayfasından alınan meşhur Encümen kararını yayınlamış bulunmaktayız. Kararda sözü edilen Anayasa mahkemesinin kararını da yayınlamaktayız. Anayasa mahkemesinin kararının içeriğini okuduktan sonra Belediyenin yüz karası diyeceğimiz Encümen Kararına uyup uymayacağını, uymadıysa neden kararın içinde geçirildiğini, kararın içinde geçirildiği takdirde kararın doğru olacağından şüphe duyulmamasının mı amaçlandığının takdirini sizlere bırakıyoruz. Söz konusu Anayasa Mahkemesi kararında konu olan;
“ruhsat ve eklerine aykırı olarak pasta-fırın imalat işi için gerekli olan kırmızı tuğladan fırın imali ile fırın için metal borudan yapılan havalandırmanın yani ruhsat ve projeye aykırılık fiilinin diğer bir deyişle suçun mülk sahibi olan davacı tarafından değil de davacının kiracısı tarafından inşa edildiği (yani suçun işlenildiği) tartışmasız ise de, davalı idarece 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42/2. maddesindeki “ (…) ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere(…) idari para cezaları uygulanır” hükmü uyarınca mülk sahibi olan davacıya, yapı sahibi olarak değerlendirilerek suç isnadıyla idari para cezası verilmesi konu edilmektedir 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5940 sayılı Yasa ile değişik 42. maddesinin 2. fıkrasındaki “yapının sahibine,…” ibaresi uygulamada mülk sahibi ile ruhsat veya projeye aykırı inşai faaliyette bulunanın yani suçu işleyenin tespit edilmesinde karışıklık yaratmakta olduğundan, idare teknik elemanlarınca, yapı sahibi ibaresinin ruhsat veya projeye aykırı inşai faaliyeti yapmayan mülk sahiplerini de suçlu tespiti ile idari para cezası verilmesi yoluna gidildiği bu durumun da Anayasanın 38. maddesindeki “Ceza sorumluluğu şahsidir” hükmüne aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.” Yani bahse konu kiralık mülke her gelen ayrı işletmeci kiracıların yaptıkları değişikliklerden (kuru temizlemeci,kasap,cafe,köfteci,kuaför v.b işlerine özel tadilatlarından dolayı mülk sahibinin yeri için herhangi bir değer artışı olmamaktadır ki cezaya tabi olsun) mülk sahibi olarak İPÇ’ye maruz kalmamalarını istemek haklı bir taleptir. Ancak kiracının yaptığı bir eylemden dolayı mal sahibinin mülkünde değer artışı oluyor ve sebepsiz zenginleşme mal sahibi lehine oluşuyorsa kiracılarının bu tasarrufundan dolayı Anayasa Mahkemesinin bu kararı ile kendisinin cezadan muaf tutulacağı olması anlamına gelmeyecektir. Sebepsiz zenginleşme hükümleri içinde kendisinin bilerek bu olaya sessiz kaldığı hatta teşvik ettiği münasebeti kurulacak ve cezadan aynı şekilde kendi payına düşene katlanmak durumunda kalacaktır. Son yayınlanan Adalar Belediyesi Encümen kararlarının hemen hepsinde matbu şablon olarak yer alan Anayasa Mahkemesinin bu kararı encümen kararlarının pek çoğuna uymamakta olup Belediyenin encümen kararlarının yanlış olanlarını mevzuata boğarak örtbas etmekte alet edildiğini düşünüyoruz. Adalar Belediyesinde son Encümen Kararlarında adeta şablon olarak kullanılan anılan Anayasa Mahkeme Kararının mesnet gösterilmesi yanlıştır. Anılan karar her kararda matbu halde olması yanlıştır. Bu yanlış kopyala yapıştır uygulamasından derhal vazgeçmeleri gerekmektedir.
Yine de mademki Arkas Holding avukatları ile Belediyedeki malum,ünlü ekip arkadaşlarının uzun bir zamandır teşriki mesai yaparak, organize çalışmanın ortak bir ürünü olarak ortaya çıkan Encümen Kararının yanlışlıklarını tespit edecek gazetemizin öyle avukatlar ordusu olmasa da Sit alanlarındaki konulara hakim,ada gönüllüsü, profesyonel, tarafsız anlayışlı avukat danışmanımızdan aldığımız destek ile konuya ışık tutacak, örnek olacak YARGITAY KARARINI yayınlamaktayız. Bu emsal karara göre sorumlulukları olan kurumların işlem yapması gerekmekte olduğunu ne kadar hatırlatmaya gerek yok desek de Adalar Belediyesinin umursayacağını da beklemiyoruz.Neden derseniz 130 Ada 5 Parsel ile ilgili yaptığımız açıklamalar ve Bilirkişi raporuna rağmen Adalar Belediye Encümeninin 154 sayılı Kararı ortada olup Adalar Belediye Başkanı Lucien Arkasa Göbeğinden bağlı olduğunu Encümen kararına başkanlık yaparak belli etmiştir. Türkiye’nin yıllardır en zengin 100 ailesi arasında yerini alan Lucien Arkas’ın yasa dışı yaptığı Anadolu Yakası Zabıta Müdürlüğü ve V numaralı Tabiat ve Kültür Varlıkları Kurulu Raportörlerinin tuttuğu raporlar ,inşaat sırasında çekilen fotoğraflar tespit edilmişken halada kendi memurluklarını ateşe atarak bu Lucien Arkas lehine rapor düzenlemenin tek nedeni olabilir. O neden ise imza sahiplerinin hepsini birden yargı karşısına çıkartıp ceza almalarının.memurluklarının yanmasına neden olacak gibi gözüküyor. Herhalde memurlukları yanan tüm imza sahiplerine şirketleriniz de daha dolgun maaşlı iş vereceğinizi ve mağduriyetlerini telafi edeceğinizi ikna etmişsiniz ki böylesine gözü kara tutanaklar ve encümen karalarını hazırlayıp altına da imzalarını atabiliyorlar. Yada her ne teklif edildiyse artık deyip geçiyoruz. Gerisi yargının ortaya çıkartacağı konulardır. Hani binanın yeniden yapılmasını tespit edemeyen Belediyenin teknik adamlarına diyecek tek lafımız ise yargı konuya el attığı takdirde günü gününe,saati saatine o tarihi ortaya çıkacaktır merak buyurmayınız. Türkiye’nin zenginlerinden biri olabilirsiniz ama kanunlardan üstün olamazsınız Lucien Arkas. Bakınız sizleri ve sizin gibi halkın faydalanması gereken sahilleri kendi menfaatleriniz için kapatanlar bizim gözümüzde ancak SAHİL TALANCILARI SIRALAMASINA GİRERLER. Aşağıda Sahil talancılarını ilgilendirecek Yargıtay kararları mevcuttur. Belediyedeki meşhur ekibinizle beraber okumanızı kıssadan hisse çıkartmanızı, sahile inen yolun girişini kapatan demirleri kaldırmanızı,halkın sahile geçişini engelleyen yıkım kararı olan duvarı yıkmanızı ve devletin tasarrufunda olan sahil şeridini halka açmanızı ümid ediyor yasalara aykırı olan kaçak çatı katınız, bodrum katınızla ve müştemilatlarınız ile ilgili hiçbir şey demiyoruz. Binanız ile ilgili halkın faydalanması söz konusu değil çünkü. O yaptıklarınız Devletin yasalarına aykırı olan ve cezasını mutlaka çekeceğinize inanmak istediğimiz suçlar olup sahili kapatmanız halkın haklarına karşı işlenen suça girmekte olup zaman geçirmeden bu halkımızın mahrumiyetine neden olan yasa dışı uygulamaları kaldırmanız gerektiğini düşünüyoruz. Adalar Belediyesinden artık böyle bir talebimiz yok artık. Belli ki SERMAYE NE İSTERSE onu yapıyorlar maalesef. Üç ay gecikmeli zoraki yayınlayabildikleri Encümen kararlarına Anayasa Mahkeme kararını ekleyip ne kadar kanunlara riayet ettiklerini vurgulamaya çalışanlan artık organize hareket ettiklerine karşı en ufak şüphemiz kalmayan Adalar Belediyesi encümen başkanı ve encümen üyelerine yine bilmek zorunda oldukları Anayasamızdan cevap vererek kendilerini sermayeye esir etmemelerini,kanunlara harfiyen riayet etmelerini,kanunların boşluklarını arayıp o boşluklardan sermayeye uygun kararlar çıkartmamalarını aksi takdirde ağır sonuçlarına katlanmak zorunda kalacaklarını bildiriyoruz. Bilindiği üzere kanunları bilmemek yargı karşısında mazeret sayılmamaktadır. Hele hele Devletin Kamu Tüzel Kişiliği olan Belediyelerde her iş ve işlem kanunlara uygun yapılmak zorundadır. Hiçbir şekilde kanunları esnetip,iyi niyet ile böyle uygulanmasını münasip gördüm gibi bir savunmanın kabul görmeyeceğini,kanunlara aykırı davranmaktan ceza alınabileceğini akıllardan çıkartmamak Belediyedeki her memurun ve en başta Belediye Başkanının bilmesi gerekmektedir. Öyleyse
1982 Anayasası’nın 43 üncü maddesindeki; “Kıyılar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Deniz, göl ve akarsu kıyıları ile deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyılarla sahil şeritlerinin kullanım amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir.” hükmü ile kıyıların korunması ve kullanımı anayasal güvenceye bağlanmıştır.
Kıyı alanlarını ilgilendiren çok sayıda yasal düzenleme bulunmaktadır. Bu düzenlemelerin görev verdiği farklı kurumların kıyı alanlarında değişik açılardan denetim yapması, aralarında koordinasyonun sağlanamaması denetimin etkinliğini azaltmaktadır. Aynı kıyı alanında denetim yapan kurumlar, kıyı ihlallerinin giderilmesine yönelik uygulamaları diğerlerinden beklemektedir. Kıyı ihlallerinin kaldırılması konusunda kurumlar arasında uzun zaman alan yazışmalar yapılmakta ve bu durum kıyı alanlarındaki usulsüz eylemlerin yıllarca devam etmesine yol açmaktadır. İşte Adalar Belediyesi de Kanunlar bu kadar net belliyken bu yazışma trafiğini anılan parselde 60 yıla yakın süredir devam ettirmekte ve basit bir duvarın yıkımını bile başka kurumlara yazarak suçların zaman aşımına girmesine olanak sağlamakta ve neticede halkın sahillerden faydalanamamasının baş sorumlusu olmaktadır. Bu dosyadaki yazışmalarda imzası olan ve bu süreç içerisinde görev yapmış olan tüm Belediye Başkanları suç işlemişlerdir. Şu andaki mevcut Belediye Başkanı da bu suçu devam ettirmektedir. Alınan Encümen kararı da parsel sahibi ile gizli bir anlaşmanın var olduğunun ve suça devam edildiğinin kanıtı olmuştur.Geçen dönemin yine CHP’li başkanı olan Farsakoğlu büyük yaygara yaparak meşhur LİDO nun yıkılışını büyük başarı gibi gösterip iş makinaları kiralayıp bando mızıka ile yıkımı yaptırtmış ve Adaların göğsüne saplanan yıkım kararı olmasına rağmen 20 yıldır yıkımı yapılmayan arbede şeklindeki hançeri çıkartık diyerek basın açıklamalarında bulunmuş ama aynı başkan basit bir duvarın yıkımı için ödenek,ekip,ekipman yokluğunu bahane ederek yine yıkmaması da yıllardır devam eden suçun nasıl sürdüğünü göstermektedir. Parsel içindeki binanın 1. Katından itibaren yıkılmış ve yeniden yapıldığının 2015 yılı İBB And. Yak.Zab. Md. zabıtları ortadayken çok eskiden ne zaman yapıldığı belli olmayan ifadelerinin Encümen kararında yazılmış olması aralarındaki gizli anlaşmanın varlığını aleni hale getirdiği ortaya koymaktadır.
K.K.Ç ile bilinmesi gerekenleri kısaca hatırlatırsak;
Sahil şeridi, deniz, tabiî ve sunî göllerin kıyı kenar çizgisinden itibaren kara yönünde yatay olarak en az 100 metre genişliğindeki alandır.
kıyı çizgisi, deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda taşkın durumları dışında, suyun karaya değdiği noktaların birleşmesinden oluşan çizgiyi,
kıyı kenar çizgisi, deniz, tabii ve suni göl ve akarsularda, kıyı çizgisinden sonraki kara yönünde su hareketlerinin oluşturduğu kumluk, çakıllık, kayalık, taşlık, sazlık, bataklık ve benzeri alanların doğal sınırını,
kıyı,kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasındaki alanı, ifade eder.
Kıyı Kanunu’na göre; kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için KKÇ’ nin tespiti gerekir. Adalar Belediyesinin 130 Ada 6 Parselde 20mt olarak onaylamaları ile Adaların K.K.Ç haritasının ellerinde olduğu anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere onaylı kıyı kenar çizgisi bulunmayan alanlardaki tespit işlemlerinin valiliklerce yıllık tespit programları dâhilinde gerçekleştirilmesi gerekmekte olup, ilgililerin talebi halinde, yıllık programda olup olmadığına bakılmaksızın talep tarihini takip eden üç ay içinde tespit yapılması zorunludur.Dolayısıyla Adalar Belediyesinin sahil şeridi 130 Ada 6 parseldeki 20mt uygulamasıyla olması gerekenden 80 mt daha parsel sahiplerinin LEHİNE BİR UYGULAMAYI ADALARDA YAPTIRMAKTADIR. Bu mesafe doğal K.K.Ç den itibaren 20 mt olarak gösterilmekteyse bu mesafe Teklif Vaziyet planlarında işli ve Belediye tarafından onaylı olmasına rağmen bu 20 mt’lik sahil şeridi mesafesine bile uyulmadığı sahil şeridinde, müştemilatlar yapıldığı,denizden doldurulan alanlarda ise yüzme havuzları yapıldığını(130 ada 5 parselde olduğu gibi) ve Belediyenin yine yasal işlem yapmadığını yasa dışı sahil uygulamalarına göz yumduğunu ve suça göz yummak ile suç işlediği dosya incelemelerinden anlaşılmaktadır.
Kıyılar Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğundan, özel mülkiyete konu edilemezler. KKÇ tespiti yapıldıktan sonra, KKÇ ile kıyı çizgisi arasında kalan alandaki özel mülkiyette kalan taşınmazlarla ilgili tapu iptal işlemleri ilgili Maliye teşkilatınca yürütülmektedir. KKÇ kesinleştiğinde, buna ilişkin bir pafta sureti de ilgili defterdarlığa (malmüdürlüklerine) iletilmektedir. Malmüdürlükleri genellikle kadastro müdürlükleri ile işbirliği yaparak ya da kendi teknik elemanları vasıtasıyla KKÇ’nin deniz tarafında kalan mülkiyetleri belirlemektedir. Kıyıda kalan alanların belirlenmesinden sonra bu alan için tapu iptal davası açılmak üzere evraklar ilgili hazine avukatlığına gönderilmektedir. Uygulanması gereken prosedür bu olmasına karşın yerinde yapılan çalışmalarda tapu iptal davalarının genellikle denetim elemanlarınca yapılan tespitler ve şikâyetler üzerine açıldığı görülmüştür.
Örneğin “Karasu’da, 1950’li yıllarda belediye tarafından sahil şeridinde düzenlenen ve satılan 675’şer metrekarelik yaklaşık 2000 parsel, 1980’li yıllarda yürürlüğe giren yasayla kıyı şeridi içinde kaldı. Kıyıların özel mülkiyete konu olamayacağı, devletin hüküm ve tasarrufu altında olması gerektiği hükmüne dayanan yasa dolayısıyla Hazine tarafından yaklaşık 1 yıl önce bölgedeki tapuların iptali davaları açılmaya başlandı. Karasu Sulh Hukuk Mahkemesi de baktığı bir başka davada, davalıya ait taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını tespit etti. Mahkeme, parselin bu bölümünün tapusunun iptaline ve kıyı olarak terkinine karar verdi. Bu kararın temyiz istemini görüşen Yargıtay 14. Hukuk Dairesi ise yerel mahkeme kararını (Davalı: Hakkı Başak. Esas no: 2009/3319, Karar no: 2009/4437), oy birliğiyle onadı ”
Adalar Belediyesine “Kıyı Kanunu’nun 5’inci maddesi;“Kıyılar herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır.” MADDESİNİ TEKRAR HATIRLATIYOR BU KANUNA AYKIRI İŞ VE İŞLEMLERDEN KAÇINILMASI GEREKTİĞİNİ UYARIYORUZ
Anlayana VERDİĞİMİZ YARGITAY KARARINI saz anlamayana bu köşelerde ne kadar yazsak,çizsek az diyoruz ve yorumu sizlere bırakıyoruz sevgili okurlar.
164 adet Belgelerin incelenmesi zaman aşımı sınırı dikkate alınarak,sınırın üst sorumluluk süresinden itibaren başlayarak bugüne kadar olan belgelerin incelenmesine yoğunlaşılmıştır. Çok çok eski tarihlere gidilmesinin yasal olarak faydasının olmayacağı düşünülmüşse de YIKIM kararlarında zaman aşımı süresinin olmadığını da belirtmek isteriz. Dosyadaki yıkım kararı olan duvarın zaman aşımına girmesi mevzu bahis değildir. 32 maddede sıralanmış olup ilgili kanunlar ve uygulamada olan yönetmelikler bakımından 29 Pafta, 130 Ada, 5 parselde ruhsatsız yapıldığı için yıkım kararı olan duvarın ve yine ruhsatsız yapıldığı tespit edilmesine rağmen yıkım kararı verilmemiş olan iskele ve rıhtım ile Kıyı kenar çizgisinin değiştirilmesi,sahil dolgusunun yapılması,kamuya ait olması gereken sahil şeridinin parsel kullanımına dahil edilmesi Kamunun kullanımına açık olması gereken Belediyeye ait yolun kullanılmama gerekçesi ile parsel sahibi tarafından demir parmaklıklar ile kapatılarak halkın yolu kullanarak sahil şeridine dolayısıyla kendi parselin önündeki kıyı şeridine inilmesinin engellenmesi ile 3621 S.K ve 3194 S.K aykırı yapılan iş ve işlemlerin irdelemesini bilirkişi raporunu tıklayarak okuyabilirsiniz.
Aşağıda yayınladığımız yol Encümen kararında yazıldığı patika yola benzer hali var mı? Encümen kararında iddia edildiği gibi elektrik ve depo haline getirilmiş su deposu yolun neresine duruyor ki işgalci olduğundan mühürlenememiş diye encümen kararı yazılmaktadır.
01/09/2015 tarihli Encümen kararının Kamunun menfaatlerini gözetmediği açıktır. Aksine Adalar Belediyesinin Encümen kararında söz konusu parselin yeni sahibi olan Lucien Arkas’ın açık bir şekilde kollandığı,parseldeki 3194 S.İmar Kanununa ve 3621.S.Kıyı Kanununa aykırı iş ve işlemleri kendilerince ustalık ile kaleme alarak Lucien Arkas’ı savundukları görülmektedir.
ANAYASA MAHKEMESİ KARARIAdalar Belediye Encümen kararlarının son üç aydır yayınlanmayan, çoğunlukla şaibeli parsellere ait çıkan Encümen kararlarına mesnet yapılan Anayasa Mahkeme Kararı…
(28.Mart.2013 gün ve 28601 sayılı R.G.)
Esas Sayısı : 2012/93, Karar Sayısı: 2013/8,Karar Günü: 10.01.2013
İTİRAZ YOLUNA BAŞVURAN : İstanbul 7. İdare Mahkemesi
İTİRAZIN KONUSU : 3.5.1985 günlü, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9.12.2009 günlü, 5940 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle değiştirilen 42. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…yapının sahibine,” ibaresinin Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülerek iptaline karar verilmesi istemidir.
I- OLAY
Malik olunan taşınmazda ruhsat ve eklerine aykırı değişiklik yapıldığından bahisle 3194 sayılı Kanun’un 42. maddesi uyarınca idari para cezası verilmesine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, itiraz konusu kuralın Anayasa’ya aykırı olduğu kanısına varan Mahkeme, iptali için başvurmuştur.
II- İTİRAZIN GEREKÇESİ
Başvuru kararının gerekçe bölümü şöyledir:
“İtiraz yolu ile Sayın Mahkemeniz huzuruna getirilen ve iptali istenilen 3194 sayılı Yasa’nın 42/2.maddesinde yer verilmiş olan “…yapının sahibine…” ibaresi uygulamada idareleri gerekli inceleme yapmadan, ruhsata veya projeye aykırı yapıyı inşa eden ile mülk sahibini ayırt etmeden işlem tesisinde keyfi tutuma sevk etmektedir.
İdareler “yapının sahibi” tespitini yaparken hem mülk sahibi hem de mülk sahibinden ayrı olarak inşai faaliyeti yapan kişiye ceza verilmesi yoluna gitmektedir.
Böylesi durumlarda suçlu olan da suçlu olmayan da cezalandırılmaktadır.
Bu tablo, imar para cezaları tesis olunurken yasanın belirsizliği sebebiyle suç ve cezada şahsilik ilkesinin ihlali sonucunu doğurmaktadır.
Anayasa’nın 2. maddesinde, “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “Hukuk Devleti”nin temel ilkesinden biri de “belirliliktir.”
Bu ilke uyarınca yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması gerekmektedir.
Ayrıca kamu otoritelerinin keyfi uygulamalarına karşı koruyucu önlem içermesi de oldukça önemlidir.Yasa kuralı, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak şekilde düzenlemelidir.“Öngörülebilirlik şartı” olarak nitelendirilen bu ilkeye göre yasanın uygulamasında takdirin kapsamı ve uygulama yöntemi ile suçlunun doğru tespit edilip cezalandırılması keyfi ve öngöremeyecekleri müdahalelerden koruyacak düzeyde açıklıkla yazılmalıdır.Belirlilik, kişilerin hukuk güvenliğini korumakla birlikte, idareye güven duygusunu da pekiştirecektir.Yasa koyucu, kamu düzeninin korunması amacıyla ceza hukuku alanında hangi eylemlerin suç sayılacağı ve suç sayılan bu eylemlerin kimler tarafından işlenmiş olduğunun tespitinde takdir yetkisine sahip değildirler.Cezaların şahsiliği ile yasallığı ve hukuksal güvenlik ilkelerinin gereği olarak farklı ve keyfi uygulamalara neden olmamak için imar hukukuna uygun geçerli tespit yapılıp bu tespit ile fiili işleyenin ayırt edilmesi ile cezalandırılması yasada çok açık ve net olarak belirtilmesi gerekmektedir.Hukuk kuralları, yargının yorumuna ihtiyaç göstermeyecek ve uygulayıcılar tarafından anlaşılabilecek şekilde açık ve belirgin olmak, uygulayıcılara güvence vermek zorundadır.
Davacının sahibi olduğu yapıda bulunan dükkanı 01.04.2011 tarihinde pasta-fırın imalat işi için kira sözleşmesiyle kiraya verdikten sonra davalı idareye yapılan ihbar sonucunda söz konusu taşınmazda 20.06.2011 tarihinde yapılan kontrollerde ruhsat ve eklerine aykırı olarak pasta-fırın imalat işi için gerekli olan kırmızı tuğladan fırın imali ile fırın için metal borudan yapılan havalandırmanın yani ruhsat ve projeye aykırılık fiilinin diğer bir deyişle suçun mülk sahibi olan davacı tarafından değil de davacının kiracısı tarafından inşa edildiği (yani suçun işlenildiği) tartışmasız ise de, davalı idarece 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42/2. maddesindeki “ (…) ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere(…) idari para cezaları uygulanır” hükmü uyarınca mülk sahibi olan davacıya, yapı sahibi olarak değerlendirilerek suç isnadıyla idari para cezası verildiği anlaşıldığından; 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5940 sayılı Yasa ile değişik 42. maddesinin 2. fıkrasındaki “yapının sahibine,…” ibaresi uygulamada mülk sahibi ile ruhsat veya projeye aykırı inşai faaliyette bulunanın yani suçu işleyenin tespit edilmesinde karışıklık yaratmakta olduğundan, idare teknik elemanlarınca, yapı sahibi ibaresinin ruhsat veya projeye aykırı inşai faaliyeti yapmayan mülk sahiplerini de suçlu tespiti ile idari para cezası verilmesi yoluna gidildiği bu durumun da Anayasanın 38. maddesindeki “Ceza sorumluluğu şahsidir” hükmüne aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.
Yukarıda yer verilen gerekçeler veri alındığında uyuşmazlıkta uygulanacak Kanun maddesi olan 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 42/2. maddesindeki “… yapının sahibine,” ibaresinin Anayasanın 38. maddesine aykırı olduğu kanaatine varılarak konunun incelenmesi için dosyadaki belgelerin onaylı örneklerinin yer aldığı dosyanın bir örneğinin Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilmesine 26.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
III- YASA METİNLERİ
A- İtiraz Konusu Yasa Kuralı
3194 sayılı İmar Kanunu’nun itiraz konusu ibareyi de içeren 42. maddesi şöyledir:
“Madde 42- (Değişik: 9/12/2009-5940/2 md.)
Bu maddede belirtilen ve imar mevzuatına aykırılık teşkil eden fiil ve hallerin tespit edildiği tarihten itibaren on iş günü içinde ilgili idare encümenince sorumlular hakkında, üstlenilen her bir sorumluluk için ayrı ayrıolarak bu maddede belirtilen idari müeyyideler uygulanır.
Ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere yapının mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre, beşyüz Türk Lirasından az olmamak üzere, aşağıdaki şekilde hesaplanan idari para cezaları uygulanır:
a) Bakanlıkça belirlenen yapı sınıflarına ve gruplarına göre yapının inşaat alanı üzerinden hesaplanmak üzere, mevzuata aykırılığın her bir metrekaresi için;
1) I. sınıf A grubu yapılara üç, B grubu yapılara beş Türk Lirası,
2) II. sınıf A grubu yapılara sekiz, B grubu yapılara onbir Türk Lirası,
3) III. sınıf A grubu yapılara onsekiz, B grubu yapılara yirmi Türk Lirası,
4) IV. sınıf A grubu yapılara yirmiüç, B grubu yapılara yirmibeş, C grubu yapılara otuzbir Türk Lirası,
5) V. sınıf A grubu yapılara otuzsekiz, B grubu yapılara kırkaltı, C grubu yapılara elliiki, D grubu yapılara altmışüç Türk Lirası,
idari para cezası verilir. Bu miktarlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında bir Türk Lirasının küsuru da dikkate alınmak suretiyle artırılarak uygulanır.
b) Mevzuata aykırılığı yapı inşaat alanı üzerinden hesaplanması mümkün olmayan, yapının cephelerini ve diğer yapı elemanlarını değiştiren veya yapı malzemesi için öngörülen gereklere aykırı bulunan uygulamalar için, Bakanlıkça yayımlanan ve aykırılığa konu imalatın tespiti tarihinde yürürlükte bulunan birim fiyat listesine göre ilgili idarece belirlenen bedelin % 20’si kadar idari para cezası verilir.
c) (a) ve (b) bentlerine göre cezalandırmayı gerektiren aykırılığa konu yapı;
1) Hisseli parselde diğer maliklerin muvafakati alınmaksızın yapılmış ise cezanın % 30’u,
2) Kamuya veya başkasına ait bir parselde yapılmış ise cezanın % 40’ı,
3) Uygulama imar planında veya parselasyon planında “Kamu Tesisi Alanı veya Umumî Hizmet Alanı” olarak belirlenmiş bir alanda yapılmış ise cezanın % 60’ı,
4) Mevcut haliyle veya öngörülen bir afet tehlikesi karşısında can ve mal emniyetini tehdit ediyor ise cezanın % 100’ü,
5) Uygulama imar planı bulunan bir alanda yapılmış ise cezanın % 20’si,
6) Yapılaşmaya yasaklanmış bir alanda yapılmış ise cezanın % 80’i,
7) Özel kanunlar ile belirlenmiş özel imar rejimine tabi bir alanda yapılmış ise cezanın % 50’si,
8) Ruhsatsız ise cezanın % 180’i,
9) Ruhsatı hükümsüz hale gelmesine rağmen inşaatı sürdürülüyor ise cezanın % 50’si,
10) Yapı kullanma izin belgesi alınmış olmakla birlikte, ruhsat alınmaksızın yeni inşaî faaliyete konu ise cezanın % 100’ü,
11) İnşaî faaliyetleri tamamlanmış ve kullanılmıyor ise cezanın % 10’u,
12) İnşaî faaliyetleri tamamlanmış ve kullanılıyor ise cezanın % 20’si,
13) Çevre ve görüntü kirliliğine sebebiyet veriyor ise cezanın % 20’si,
(a) ve (b) bentlerinde belirtilen şekilde tespit edilen para cezalarının miktarına göre ayrı ayrı hesap edilerek ilave olunur. Para cezalarına konu olan alanın hesaplanmasında, aykırılıktan etkilenen alan dikkate alınır.
18, 28, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 40 ve 41 inci maddelerde belirtilen mükellefiyetleri yerine getirmeyen veya bu maddelere aykırı davranan yapı veya parsel sahibine, harita, plan, etüt ve proje müelliflerine, fenni mesullere, yapı müteahhidine ve şantiye şefine, ilgisine göre ayrı ayrı olmak üzere ikibin Türk Lirası, bu fiillerin çevre ve sağlık şartlarına aykırı olması halinde dörtbin Türk Lirası, can ve mal emniyetini tehdit etmesi halinde altıbin Türk Lirası idari para cezası verilir.
Yapıldığı tarih itibarıyla plana ve mevzuata uygun olmakla beraber, mevcut haliyle veya öngörülen bir afet tehlikesi karşısında can ve mal emniyetini tehdit ettiği veya edeceği ilgili idare veya mahkeme kararı ile tespit olunan yapılara, ilgili idarenin yazılı ikazına rağmen idarece tanınan süre içinde takviyede bulunmayan veya bu yapıları 39 uncu madde uyarınca yıkmayan yapı sahibine onbin Türk Lirası idari para cezası verilir.
27 nci maddeye göre il özel idaresince belirlenmiş köy yerleşme alanı sınırları içinde köyün nüfusuna kayıtlı olan ve köyde sürekli oturanlar tarafından, projeleri il özel idaresince incelenerek fen, sanat ve sağlık şartlarına uygun olmasına rağmen muhtarlık izni olmaksızın konut ve zatî maksatlı tarım ve hayvancılık yapısı inşa edilmesi halinde yapı sahibine üçyüz Türk Lirası idari para cezası verilir. Bu yapılardaki diğer aykırılıklar ve ruhsata tabi tarım ve hayvancılık maksatlı yapılardaki aykırılıklar için verilecek olan idari para cezası, üçyüz Türk Lirasından az olmamak üzere, ikinci fıkraya göre hesaplanan toplam ceza miktarının beşte biri olarak uygulanır.
Yukarıdaki fıkralarda belirtilen fiil ve hallerin, yapının inşa edilmesi süreci içinde tekrarı halinde, idari para cezaları bir kat artırılarak uygulanır.
Yukarıdaki fıkralar uyarınca tahsil olunan idari para cezaları, aynı fiil nedeniyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesine göre mahkûm olanlara faizsiz olarak iade edilir.
Yapının bu Kanuna, ilgili diğer mevzuata, plana, ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere uygun hale getirilmesi için idarenin yazılı izni dahilinde yapılan iş ve işlemler mühür bozma suçu teşkil etmez.
Müelliflerin, fenni mesul mimar ve mühendislerin, yapı müteahhitlerinin, şantiye şefi mimar ve mühendislerin, imar mevzuatına aykırı fiillerinden dolayı verilen cezaları ve haklarındaki kesinleşmiş mahkeme kararları, kendi kayıtlarına işlenmek ve ilgili mevzuata göre cezai işlem yapılmak üzere, üyesi bulundukları meslek odasına ve Bakanlığa ilgili idarece bildirilir. Bu kişiler, verilen ceza süresi içinde yeni bir iş üstlenemez.
Yapı müteahhidinin yetki belgesi;
a) Yapım işinin ruhsata ve ruhsat eki etüt ve projelere aykırı olarak gerçekleştirilmesi ve 32 nci maddeye göre verilen süre içinde aykırılığın giderilmemesi halinde beş yıl,
b) Yapım işinde ruhsat eki etüt ve projelere aykırı olarak gerçekleştirilen imalatın can ve mal güvenliğini tehdit etmesi halinde on yıl,
c) Bakanlıkça olumsuz kayıt değerlendirmesi yapılan hallerde bir yıl,
süreyle Bakanlıkça iptal edilir. Yapı müteahhidinin, yapım işlerinden doğan vergi ve sigorta primi borçlarını ödememesi ve diğer sorumluluklarını yerine getirmemesi hallerinde yetki belgesi bir yıldan az olmamak üzere Bakanlıkça iptal edilir ve bunlara sorumluluklarını yerine getirinceye kadar yeni yetki belgesi düzenlenmez. Yetki belgesi iptal edilen yapı müteahhidi yeni yetki belgesi düzenleninceye kadar yeni iş üstlenemez, ancak mevcut işlerini tamamlar. Yetki belgeli yapı müteahhidi olmaksızın başlanılan yapının ruhsatı iptal edilir ve yapı mühürlenir.”
B- Dayanılan Anayasa Kuralları
Başvuru kararında, Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine dayanılmıştır.
IV- İLK İNCELEME
Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü uyarınca Haşim KILIÇ, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Serdar ÖZGÜLDÜR, Osman Alifeyyaz PAKSÜT, Zehra Ayla PERKTAŞ, Recep KÖMÜRCÜ, Burhan ÜSTÜN, Engin YILDIRIM, Nuri NECİPOĞLU, Hicabi DURSUN, Celal Mümtaz AKINCI, Erdal TERCAN, Muammer TOPAL ve Zühtü ARSLAN’ın katılımlarıyla 20.9.2012 gününde yapılan ilk inceleme toplantısında dosyada eksiklik bulunmadığından işin esasının incelenmesine, OYBİRLİĞİYLE karar verilmiştir.
V- ESASIN İNCELENMESİ
Başvuru kararı ve ekleri, işin esasına ilişkin Raportör Erhan TUTAL tarafından hazırlanan rapor, itiraz konusu Yasa kuralı, dayanılan Anayasa kuralları ve bunların gerekçeleri ile diğer yasama belgeleri okunup incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
Başvuru kararında, itiraz konusu ibarenin uygulamada idareleri gerekli inceleme yapmadan, ruhsata veya projeye aykırı yapıyı inşa eden ile mülk sahibini ayırt etmeden işlem tesisinde keyfi tutuma sevk ettiği, idarelerin yapının sahibi tespitini yaparken hem mülk sahibine hem de inşai faaliyeti yapan kişiye para cezası verdikleri, bu durumun suçlu olmayanın da cezalandırılmasına sebebiyet verdiği, itiraz konusu ibarenin bu yönüyle hukuk devletinin ilkelerinden olan belirlilik ilkesine aykırı olduğu, öte yandan suçlu olmayanın da cezalandırılmasının Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan “Ceza sorumluluğu şahsidir.” hükmüne aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
İtiraz konusu “yapının sahibine,” ibaresi, ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapı yapma eyleminin karşılığı olarak cezai müeyyide uygulanacak kişileri ifade etmektedir.Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına saygılı, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık olan devlettir.Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devletinin temel ilkelerinden birisi de “belirlilik”tir. Bu ilkeye göre, yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır ve uygulanabilir olması gerekir. Belirlilik ilkesi, bireylerin hukuksal güvenliğinin sağlanması bakımından da önem arz etmektedir.Anayasa’nın “Suç ve cezalara ilişkin esaslar” kenar başlıklı 38. maddesinin yedinci fıkrasında, “Ceza sorumluluğu şahsidir.” hükmü yer almaktadır. Ceza sorumluluğunun şahsiliği ceza hukukunun temel kurallarındandır. Cezaların şahsiliğinden amaç, bir kimsenin işlemediği bir fiilden dolayı cezalandırılmamasıdır. Başka bir anlatımla bir kimsenin başkasının fiilinden sorumlu tutulmamasıdır. Anayasa’nın 38. maddesinde idari ve adli cezalar arasında bir ayrım yapılmadığından idari para cezaları da bu maddede öngörülen ilkelere tabidir.Kanun’un 42. maddesinin 2. fıkrası hükmü, ruhsat alınmadan, ruhsat veya eklerine veya imar mevzuatına aykırı olarak yapının yapıldığı yönündeki idarenin tespiti üzerine fıkrada belirtilen kıstaslar çerçevesinde yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığını altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere para cezası verilmesini öngörmektedir.
3194 sayılı İmar Kanunu’nun 5. maddesinde yapı, karada ve suda, sürekli ya da geçici, resmi ve özel, yerüstü ve yeraltı inşaatı ile bunların eklerini, değişikliklerini, onarımlarını, sabit ve hareketli tesislerini içine alan bir kavram olarak tanımlanmaktadır. Görüldüğü üzere, ister sabit olsun, ister hareketli olsun sadece ana yapı değil, ana yapıya ek olarak yapılan yapılar (ilaveler), ana yapı üzerinde yapılan değişiklikler; onarımlar (tamirler) da yapı olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla “yapının sahibi” ibaresiyle, yukarıda sayılan inşai faaliyetleri gerçekleştiren kişiler ifade edilmektedir. Başka bir deyişle “yapının sahibi” ibaresinden ister yapının mülkiyetine sahip kişiler isterse kiracı, yapı malikinin yakını, intifa hakkı sahibi gibi üçüncü kişiler olsun inşai faaliyeti yapan kişiler anlaşılmaktadır.Danıştay’ın istikrar kazanan içtihatlarında da yapının sahibi ibaresinden, mevzuata aykırı yapıyı inşa eden kişinin anlaşılacağı belirtilmiş olup, uygulamada idarelerce gerekli araştırma yapılarak mevzuata aykırı inşai faaliyeti yapan kişi tespit edilmeksizin doğrudan yapının mülkiyet sahibine para cezası verilmesi, yasanın amacı ve anlamı ile bağdaşmayan bir sonuç doğurur.Öte yandan, idarelerce gerekli araştırma yapılarak mevzuata aykırı inşai faaliyeti yapan kişi tespit edilerek idari yaptırımın bu kişiye uygulanması gerektiğinden bu anlamda söz konusu ibare Anayasa’nın 38. maddesinde yer alan “Ceza sorumluluğu şahsidir.” hükmüne aykırı değildir.Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu ibare Anayasa’nın 2. ve 38. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir.Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Muammer TOPAL bu görüşe katılmamışlardır.
VI- SONUÇ
3.5.1985 günlü, 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 9.12.2009 günlü, 5940 sayılı Kanun’un 2. maddesiyle değiştirilen 42. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “…yapının sahibine,” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olmadığına ve itirazın REDDİNE, Serruh KALELİ, Alparslan ALTAN, Fulya KANTARCIOĞLU, Mehmet ERTEN, Zehra Ayla PERKTAŞ ile Muammer TOPAL’ın karşı oyları ve OYÇOKLUĞUYLA, 10.1.2013 gününde karar verildi.
Şükrü ABANOZ