Adalar, İstanbul’un güneydoğusunda, Marmara Denizi’nde bulunan bir grup adadan oluşan bir ilçedir. Tarihi 2000 yıl öncesine kadar uzanan Adalar , Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları dönemlerinde önemli bir rol oynamıştır. Adalar’ın tarihi, İstanbul ve onu yöneten imparatorlukların tarihiyle iç içe geçmiştir . Adalar, zaman zaman bu imparatorlukların siyasi, sosyal ve dini değişimlerini yansıtan bir mikrokozmos görevi görmüştür. Toprağının kırmızımsı renginden dolayı Osmanlılar tarafından “Kızıl Adalar” olarak da adlandırılan bu adalar grubu , bu eşsiz özelliğini toprağındaki demir okside borçludur. Bu makalede, Adalar ilçesinin tarihini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.
Adalar’ın karasal gelişimi, jeolojik olarak Paleolojik Dönemin birinci alt zamanında (Silüryen – Devoniyen / 400-350 milyon yıl önce) başlamıştır . O dönemde bu bölgeyi de kapsayan Tethys Denizi’nin içinde bulunan Adalar, Permiyen Döneminde (250-270 milyon yıl önce) denizlerin alçalıp yükselmesiyle ve Pangea’nın (kıtaların hareketi) etkisiyle değişik formasyonlar geçirmiştir. Bölgenin geçirdiği son değişim ise Miyosen’den sonra gelen Pliyosen’de (yaklaşık 5 milyon yıl öncesinden 2 milyon yıl öncesine kadar geçen süre) gerçekleşmiştir . Küresel soğuma devam ederek buzullar büyümüş, deniz seviyesi düşmüş ve akarsular tarafından yontulmuş düzlükler (Peneplen) oluşmuştur. Trakya-Kocaeli düzlüğünün yer yer alçalıp yükselmesi ve özellikle güney bölümünün deniz suları altında kalması nedeniyle bu düzlükler üzerinde bulunan yüksek kısım ve tepeler bugünkü adaları meydana getirmiştir . Bu jeolojik oluşum, Adalar’ın tarihini ve gelişimini etkilemiştir. Örneğin, adaların volkanik yapısı, Bizanslılar ve Osmanlılar tarafından inşa edilen yapıların malzemesini sağlamıştır.
Adalar’ın bilinen tarihi, MÖ 298 yılında Büyük İskender’in komutanlarından Antigonos’un oğlu Dimitrios Poliorkites’in Burgazada’da bir kale inşa ettirmesiyle başlar . O dönemde Panormos (Emin Liman) olarak adlandırılan Burgazada, bu kale sayesinde Antigoni adını almıştır. 1860 yılında Burgazada’da bulunan Helenistik döneme ait Latince yazılı bir mezar taşı, adanın bu dönemdeki önemini göstermektedir . Ayrıca, 1930 yılında Büyükada’da bulunan ve Büyük İskender’in babası II. Filip’e ait 207 sikkeden oluşan define, adanın Helenistik dönemdeki zenginliğine işaret etmektedir .
Adalar, Bizans İmparatorluğu döneminde sürgün yeri ve manastırlar bölgesi olarak kullanılmıştır . Roma İmparatoru Constantinus’un 330 yılında İstanbul’u başkent yapmasından sonra, adalarda Roma tapınaklarının üzerine inşa edilmiş birçok manastır ve kilise bulunmaktaydı. Adaların Bizans tarihindeki önemi, 567 yılında İmparator II. Justinus’un Büyükada’da bir saray yaptırmasıyla artmıştır . Bu dönemde adalarda birçok dini yapı inşa edilmiş ve önemli şahsiyetler buraya sürgüne gönderilmiştir. Örneğin, 1071 Malazgirt Savaşı’nda Selçuklulara yenilen Bizans İmparatoru Romen Diyojen, VII. Mihail tarafından gözlerine mil çektirilip Kınalıada’daki Metamorfoz (Başkalaşım) Manastırı’na sürgüne gönderilmiş ve 4 Ağustos 1072’de burada ölmüştür .
Adalar, Bizans döneminde sadece sürgün yeri ve dini merkez olarak değil, aynı zamanda zenginlikleri nedeniyle sık sık yağmalanan bir bölge olarak da bilinmektedir. 1204 yılında IV. Haçlı Seferi sırasında Venedik Doju Enrico Dandolo, askerlerine ikmal için Trakya yerine Adaları yağmalamalarını emretmiştir . 1302 yılında ise Giritli ve Eğribozlu korsanlar, İstanbul surlarını aşamayınca adalardaki manastırları yağmalamış ve keşişleri fidye karşılığında serbest bırakmışlardır .
Bizans İmparatorluğu’nun zayıflamasıyla birlikte, Osmanlı İmparatorluğu İstanbul’u ele geçirmek için harekete geçti. Bu süreçte Adalar da Osmanlıların hedefindeydi. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u kuşatması sırasında, Adalar Osmanlı egemenliğine geçmiştir . Kaptan-ı Derya Baltaoğlu Süleyman Bey komutasındaki Osmanlı donanması, Kınalıada, Burgazada ve Heybeliada’yı kolayca ele geçirmiş, ancak kale ile çevrili Büyükada’nın fethi daha uzun sürmüştür. Adalar, İstanbul’un fethi sırasında Osmanlı İmparatorluğu’nun topraklarına katılmıştır .
Fetihten sonra adalardaki manastırlar boşaltılmış ve Rum halkının çoğu göç etmiştir . Ancak daha sonra keşişler yavaş yavaş adalara geri dönmüş ve Osmanlı döneminde patrikhaneye adalarda toprak kullanım ve mülkiyet hakları verilmiştir. 18. yüzyılın sonlarına kadar Adalar, savaşlar, korsan saldırıları, donanma tayfalarının ve yeniçerilerin zorbalıkları, devlet müsadereleri ve zorunlu göçler nedeniyle sürekli bir değişim içinde olmuştur . Evliya Çelebi, Seyahatname adlı eserinde Büyükada’da iki, Kınalıada’da ise bir balıkçı köyünün varlığından bahsetmektedir .
Adalar, 1854 yılında kurulan İstanbul Şehremaneti’ne bağlı 7. Daire-i Belediye olarak 1861 yılında belediye şubesi, 1867 tarihli Vilayet Nizamnamesi ile İstanbul’un bir ilçesi konumuna gelmiştir . Adalar’ın ilk Kaymakamı Mustafa Bey, Belediye Başkanı ise sonradan Sadrazam olan Küçük Said Paşa’dır .
Bu dönemde Adalar’da birçok köşk ve konak inşa edilmiştir. Büyükada, bu dönemde özellikle popüler hale gelmiş ve “Prens Adaları” arasında yüzölçümü bakımından en büyük ada olması nedeniyle “Büyükada” adını almıştır . Bizans döneminde ise Yunanca “Prens” anlamına gelen “Prinkipo” adıyla anılmıştır . Bu isim, adanın Bizans döneminde soylular ve prensler için sürgün yeri olarak kullanılmasından kaynaklanmaktadır.
Adalar ilçesi, birbirinden farklı özelliklere sahip dokuz adadan oluşmaktadır . Bu adaların her biri, kendine özgü tarihi ve doğal güzellikleriyle ziyaretçilerini cezbetmektedir.
Büyükada (Prinkipos): Adalar’ın en büyüğü ve en çok bilineni olan Büyükada, doğal güzellikleri, tarihi yapıları ve turistik mekanlarıyla ünlüdür. Adanın kuzey bölümü geniş bir kumsala sahiptir ve özellikle iş insanları tarafından tercih edilen doğal bir yerleşim merkezidir .
Heybeliada (Halki): Adalar’ın ikinci büyük adası olan Heybeliada, Bizans döneminde sürgün yeri olarak kullanılmıştır . Adada, tarihi Ruhban Okulu ve Deniz Lisesi gibi önemli yapılar bulunmaktadır.
Burgazada (Antigoni): Adalar’ın en küçük adası olan Burgazada, Bizans döneminde de sürgün yeri olarak kullanılmıştır . Adada, tarihi Hristos Manastırı’nın kalıntıları ve Bayrak Tepesi gibi önemli noktalar bulunmaktadır.
Kınalıada (Proti): Adını toprağının kına renginden alan Kınalıada, makilerle kaplı tepeleri ve denize girmek için uygun koylarıyla bilinir.
Sedef Adası (Terebinthos): Adını terebentine benzeyen yağ elde edilen ağaçtan alan Sedef Adası, 1956 yılından sonra yerleşime açılmıştır .
Yassıada (Plati): Arazisi düz olduğundan “Plati” adını alan Yassıada, yakın tarihte siyasi duruşmaların yapıldığı yer olarak bilinir . Sonrasında İstanbul Üniversitesi Hidrobiyoloji Bölümü Araştırma Adası olarak hizmet veren ada, bugün farklı projelerle konaklama tesisleri gibi hizmetler sunmaktadır.
Sivriada (Oksio): En yüksek tepesi 90 metre olan Sivriada, meskun bir ada değildir .
Kaşık Adası (Pita): Burgazada’nın kuzeydoğusunda bulunan özel mülkiyete ait küçük bir adadır.
Tavşan Adası (Neandros): Büyükada’nın güneyinde bulunan küçük bir adadır.
Adalar ilçesi, zengin tarihi boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış ve bu medeniyetlerden kalan tarihi yapılar günümüze kadar ulaşmıştır. Bu yapılar, Adalar’ın tarihine ışık tutan önemli kaynaklardır.
Sivastopol Köşkü: 1900’lerin başında yapıldığı tahmin edilen bu köşk, mermer döşeli bir köprü ile girilir ve orta sofalı planlıdır . Köşk, I. Dünya Savaşı’ndan sonra Hazineye intikal etmiş ve İstanbul’un işgali sırasında “Büyük Emperyal Oteli” olarak kullanılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra ise Hükümet Konağı olarak kullanılmaya başlanmıştır (1929) .
Ruhban Okulu: Heybeliada’daki Aya Triada Manastırı’nda 1844 yılında Patrik IV. Germanos’un destekleriyle açılan Ruhban Okulu, 1894 yılındaki büyük depremde yıkılmış ve II. Abdülhamit’in izniyle yeniden yapılmıştır .
Büyükada Rum Yetimhanesi: Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise ikinci büyük çok katlı monoblok ahşap binası olan Büyükada Rum Yetimhanesi, 1898-1899 yılları arasında otel olarak inşa edilmiştir . 1902 yılında Eleni Zarifi tarafından satın alınan bina, Sultan Abdülhamid’in izniyle Rum yetimhanesine dönüştürülmüştür.
Büyükada Hamidiye Camii: II. Abdülhamit tarafından yaptırılan bu cami, 1895 yılında ibadete açılmıştır .
Con Paşa Köşkü: Büyükada’da bulunan bu köşkün mimarı Achileus Policis’tir . Con Paşa’nın yöneticisi olduğu İdare-i Mahsusa, ilk Kadıköy-Adalar seferlerini başlatmıştır.
Adalar ilçesi, tarihi ve kültürel zenginliğinin yanı sıra, çeşitli efsanelere ve hikayelere de ev sahipliği yapmaktadır. Bu efsaneler ve hikayeler, Adalar’ın mistik ve gizemli atmosferine katkıda bulunmaktadır.
Korsanlar ve Keşişler: 1302 yılında İstanbul surlarını aşamayan Giritli ve Eğribozlu korsanlar, adalardaki manastırları yağmalamış ve keşişleri fidye karşılığında serbest bırakmışlardır . Bu olay, Adalar’ın tarih boyunca korsan saldırılarına maruz kaldığını göstermektedir.
Tamara ve Çoban: Akdamar Adası’nda anlatılan bir efsaneye göre, adada yaşayan Ermeni baş keşişin Tamara adında güzel bir kızı vardır . Adanın çevresindeki köylerde çobanlık yapan bir genç, Tamara’ya aşık olur ve her gece adaya yüzerek gider. Tamara ise karanlıkta yerini belli etmek için bir fenerle bekler. Ancak bir gece fırtına çıkar ve çoban boğulur. Tamara ise üzüntüsünden kendini kayalıklardan atarak intihar eder.
Adalar ilçesi, zengin tarihi ve kültürel mirası ile İstanbul’un önemli bir parçasıdır. Helenistik dönemden Bizans ve Osmanlı İmparatorlukları’na ve günümüze kadar uzanan tarihi boyunca Adalar, farklı kültürlerin etkileşim içinde olduğu bir yerleşim yeri olmuştur. Sürgün yeri, dini merkez, yazlık mekan ve turistik merkez olarak kullanılan Adalar, İstanbul’un tarihine tanıklık etmiş önemli bir bölgedir. Adalar’ın tarihi, aynı zamanda adaların bugünkü kimliğini, kültürünü ve çevresini de şekillendirmiştir. Günümüzde Adalar’da devam eden tarihi araştırmalar ve koruma çalışmaları, bu zengin mirasın gelecek nesillere aktarılmasını sağlamaktadır.