İstanbul’un incisi Adalar, son dönemde araç trafiği, usulsüz olduğu iddia edilen araç toplama işlemleri ve yetki karmaşasıyla çalkalanıyor. Uzmanlar ve Ada sakinleri, mevcut durumu üç ana başlık altında değerlendiriyor: Kamu gücüyle araçlara el konulmasının hukuki altyapısı, UKOME’nin SİT alanı olan Adalar’daki trafik düzenleme yetkisinin sınırları ve Adalar’daki genel araç trafiğinin hukuki boyutu.
1984 yılında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında alınan kararla Adalar’ın trafiğe kapatıldığı açıkça belirtilmişken, elektrikli araçların (M sınıfı araçlar) adalarda kullanımı ve bu araçlara el koyma süreçleri, kanunlara aykırılık iddialarını gündeme taşıyor.
Adalar’da özel mülkiyete ait akülü araçlara yönelik el koyma işlemleri, hukuki tartışmaların odağında yer alıyor. İddialara göre, bir mala el konulabilmesi için temel hukuk prensibi olarak mahkeme kararı (hakim kararı) gerekiyor. Kanunla düzenlenmiş istisnai durumlar (örneğin dilencinin parasına tutanakla el konulması) dışında, özel mülkiyete müdahale ancak yargı kararıyla mümkün.
Adalar’da yapılan el koyma işlemlerinde ise hangi kanuna (İcra İflas Kanunu, TCK, Karayolları Trafik Kanunu vb.) dayanıldığı belirsizliğini koruyor. Karayolları Trafik Kanunu’na göre araçların trafikten men edilmesi için ehliyetsizlik, yanlış park gibi kesinleşmiş kurallar bulunurken, bu kuralların Adalar’ın “karayolu” statüsünde olmayan bölgelerinde nasıl uygulanacağı soru işareti. Tıpkı bir çiftçinin tarlasındaki traktörüne karayoluna çıkmadığı sürece el konulamayacağı gibi, Adalar’daki araçlara da bu gerekçelerle müdahale edilemeyeceği savunuluyor.
El koyma işlemleri sırasında trafik polisinin varlığına rağmen, toplanan araçlara idari para cezası kesilmediği, vatandaşlara herhangi bir belge verilmediği ve araçların Polis Vakfı’nin çekicileri yerine usulsüz yöntemlerle (“karga tulumba”) toplandığı öne sürülüyor. Toplanan araçların Valilik kararına aykırı olarak Şehir Hatları vapurlarıyla taşınması ve en yakın yediemin yerine başka ilçelere götürülmesi de eleştirilen diğer önemli noktalar arasında. Adalar’da yediemin olmamasının gerekçesi olarak zaten araç trafiğine kapalı olması gösterilse de, bu durumun mevcut el koyma işlemlerindeki usulsüzlükleri haklı çıkarmayacağı belirtiliyor.
Ulaşım Koordinasyon Merkezi’nin (UKOME) trafik düzenleme yetkisi genel kabul görmekle birlikte, bu yetkinin Adalar gibi özel statülü, kurul kararıyla SİT alanı ilan edilmiş bölgelerdeki sınırları tartışma konusu. Vurgulanan en önemli nokta, 1984 yılında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından alınan ve kanun hükmünde olduğu belirtilen kararla Adalar’ın genelinin trafiğe kapalı alan ilan edilmiş olması. Bu karara göre, kamu hizmeti veren araçlar (itfaiye, ambulans, temizlik vb.) dışında hiçbir binek aracın Adalar’a sokulamayacağı açıkça ifade ediliyor.
UKOME’nin alacağı kararların ve çıkaracağı yönergelerin, kanun hükmündeki bu kurul kararına ve ilgili yasalara aykırı olamayacağı, aksine bunlara uygun olması gerektiği vurgulanıyor.
1984 tarihli Kurul kararı, Adalar’daki araç trafiği tartışmalarının temelini oluşturuyor. Bu karara göre Adalar, özel araç trafiğine kapalı. Ancak 2017’de Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılan düzenleme ile “M sınıfı araç” olarak tanımlanan elektrikli araçlara plaka ve tescil verilerek trafiğe çıkabilir hale getirildi. Bu durum, 1984 kararıyla çelişki yaratıyor. Hukukçulara göre, eğer M sınıfı bir araç TC plakasıyla Adalar’a girebiliyorsa, anayasal eşitlik ilkesi gereği B sınıfı (otomobil) araçların da girebilmesi gerektiği, ancak asıl doğru olanın 1984 kararı uyarınca M sınıfı dahil hiçbir özel aracın Adalar’a sokulmaması olduğu savunuluyor.
Toplu taşıma amacıyla Adalar’a getirilen “azmanbüs” veya golf arabası benzeri araçların durumu da tartışmalı. Bu araçların bir kısmının zorunlu trafik sigortası ve yolcu sigortası olmadığı, bu durumdaki araçların kanunen trafikten men edilmesi gerektiği belirtiliyor. İETT’nin sigortasız araçlarla yolcu taşımasının kanuna aykırı olduğu ve suç teşkil ettiği iddia ediliyor.
Faytonların kaldırılması süreci de eleştirilerden payını alıyor. Kurul’un faytonlarla taşımacılığa izin veren kararlarının hala yürürlükte olduğu, faytonların kaldırılmasıyla kanuna aykırı hareket edildiği, kamunun zarara uğratıldığı ve getirilen yeni araçlarla suç işlendiği öne sürülüyor. Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle bu araçların Adalar’a getirildiği söylense de, bu yönde yazılı bir kararname olmadığı biliniyor.
SONUÇ: “HERKES DERİN UYKUDA”
Adalar’daki mevcut durum, ilgili kanun ve yönetmeliklerin açık olmasına rağmen yetkili makamların duyarsız kaldığı, hukuki süreçlerin göz ardı edildiği ve denetimsizliğin hakim olduğu yönünde ciddi endişelere yol açıyor. Konunun uzmanları, yaşananların hukukun üstünlüğü ilkesiyle bağdaşmadığını belirterek, yetkilileri bir an önce yasalara ve kurallara uygun hareket etmeye çağırıyor.
Adalar’daki bu hukuki kaos, yetkili makamların sessizliğiyle daha da büyüyor. Uzmanlar, “Kanunlar açıkken, Adalar’da herkes kör, derin bir uykuda” diyerek durumu özetliyor. Araçların toplanmasında kullanılan yöntemlerin hukuka aykırılığı, el koyma işlemlerinde mahkeme kararının olmaması ve araçların adalar arasında kanunsuz taşınması, ciddi bir denetimsizlik sorununa işaret ediyor. Vatandaşlar, “Hukukun üstünlüğü nerede?” sorusunu sorarken, İBB ve ilgili kurumların bu çelişkileri çözmek için adım atması bekleniyor.
Adalar’daki araç trafiği ve el koyma süreçleri, hem hukuki hem de idari açıdan ciddi sorunlar barındırıyor. Kanunların açıkça çiğnendiği bu durum, Adalar’ın doğal ve kültürel dokusunu koruma mücadelesini de zora sokuyor. Yetkili makamların, bu hukuksuzlukları acilen ele alması ve Adalar’ı kanunlara uygun bir şekilde yönetmesi gerekiyor. Aksi takdirde, bu kaos hem ada sakinlerini hem de ziyaretçileri mağdur etmeye devam edecek.
Uygulama hukuka aykırı