AdaTarihin Tozlu Sayfalarından Prens Adaları: Efsaneler, Hazineler ve Unutulmuş Gerçekler

AdaTarihin Tozlu Sayfalarından Prens Adaları: Efsaneler, Hazineler ve Unutulmuş Gerçekler
Yayınlama: 10.09.2025
A+
A-

Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinden günümüze ulaşan notlar, İstanbul’un incisi Prens Adaları’nın bir zamanlar ne denli zengin ve gizemli bir hayata ev sahipliği yaptığını gözler önüne seriyor. Kaptan Paşa eyaletine bağlı, bostancı başının hükmündeki bu yedi adanın her biri, kendine has özellikleriyle tarihe damgasını vurmuş. İşte o tarihi kayıtlardan adalara dair çarpıcı detaylar ve dilden dile dolaşan Karun Hazineleri efsanesi.

İspanyol Donanmasını Yutan Fırtına ve Adalıları Zengin Eden Hazine
Anlatılanlara göre, adaların dillere destan zenginliğinin ardında büyük bir deniz faciası yatmaktadır. Yanvan Tarihi’nde kaydedildiğine göre, İspanyol donanması İstanbul’u yağmaladıktan sonra Ayasofya’nın paha biçilmez heykelleri ve hazineleriyle dolu yedi yüz gemiyle yola çıkar. Ancak, bu gemiler Kızıl Adalar (Prens Adaları) açıklarında Allah’ın emriyle patlak veren korkunç bir fırtınaya yakalanır ve sulara gömülür.

Tarihi metin, batan bu gemilerdeki Karun Hazineleri değerindeki mücevherlerin ve eşyaların, dönemin ada sakinleri olan Rumlar tarafından çıkarıldığını ve adalıların bugüne uzanan zenginliğinin temelini bu olayın oluşturduğunu aktarıyor.

Adaların Kimlikleri: Kaleden Tavşana, Kızıl Topraktan Hayat Suyuna
Metinde her adanın kendine özgü bir kimliği olduğu görülüyor:

Burgazada: Adını, Fatih Sultan Mehmed döneminde teslim olan ve deniz kıyısındaki yalçın kayalar üzerine inşa edilmiş dikdörtgen şeklindeki küçük kalesinden alır. Türkçede “kale” anlamına gelen “burgaz” kelimesi adanın isminin kaynağıdır. 11 millik çevresiyle verimli topraklara sahip olan adada, tamamı bağ ve bahçeli, hayat suyu kuyusu bulunan üç yüz adet ev olduğu belirtilir. Ada halkının zenginliği, “gayet zengin reisler” olarak tanımlanmalarıyla vurgulanır.

Heybeliada: Dokuz mil genişliğindeki bu mamur ada; bağlı, bahçeli yapısı, “hayat suyu” dağıttığı söylenen kuyusu ve adeta simgesi haline gelmiş alaca tavşanları ile betimlenir.

Kınalıada: Üsküdar’a yakınlığı ile bilinen ada, adını dağlarının kızıl renginden alır ve bu yüzden asıl adının “Kızılada” olduğu belirtilir. Sekiz mil genişliğindeki adada iki yüz kadar bakımlı Rum hanesi, bir kilise, bağlar, bahçeler ve dört tarafını çevreleyen balık dalyanları bulunur.

Tavşanlı Adası: Üzerinde yerleşim olmayan bu ada, 11 millik çapıyla dikkat çeker. Adını, bolca bulunan alaca tavşanlarından alır. Diğer adalara ait keçilerin de burada otlatıldığı ve adaya özgü “Rakıta” ağacının burada yetiştiği kaydedilmiştir.

İstanbul’a on sekiz mil uzaklıkta, Yalova önünde bir gerdanlık gibi dizilmiş olan bu yedi ada, tarihi boyunca hem doğal güzellikleri hem de sakladığı sırlar ve efsanelerle her zaman ilgi odağı olmuştur.

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.