Adlar Ve Marmara Havzasında Deniz Kirliliği Yönetimi: Mevcut Uygulamalar, Küresel Stratejiler Ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Analizi

Adlar Ve Marmara Havzasında Deniz Kirliliği Yönetimi: Mevcut Uygulamalar, Küresel Stratejiler Ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Analizi
Yayınlama: 30.11.2025
A+
A-

1. YÖNETİCİ ÖZETİ VE GİRİŞ

İstanbul’un ekolojik ve kültürel mirasının en kırılgan parçalarından biri olan Prens Adaları, özellikle de Büyükada, antropojenik baskıların ve deniz kirliliğinin kesişim noktasında yer almaktadır. Yakın dönemde İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki İSTAÇ tarafından Adalar kıyılarında yürütülen kapsamlı temizlik çalışmaları, yerel yönetimlerin çevre koruma reflekslerini göstermesi açısından kritik bir vaka analizi sunmaktadır. İSTAÇ ekiplerinin planlı ve koordineli saha uygulamalarıyla tamamlanan bu süreç, kıyı şeridinde biriken atıkların toplanması, yüzey kirliliğinin giderilmesi ve görsel peyzajın iyileştirilmesi hedeflerine ulaşmıştır. Dalga hareketleriyle kıyıya taşınan atıklar, hem manuel ekipler hem de yüzey temizleme araçları kullanılarak ayrıştırılmış ve ekosistemden uzaklaştırılmıştır.   

Ancak, bu operasyonel başarı, beraberinde derinlikli ve çok katmanlı soruları da gündeme getirmektedir. “Bu çalışmalar yeterli mi?”, “Kıyılar nasıl temizlenmeli?”, “Bu çalışmalar göstermelik mi?” ve “Bilim insanları ne diyor?” gibi sorular, aslında küresel çevre literatüründe tartışılan “Kaynakta Azaltım” (Source Reduction) ile “Kirlilik Giderme” (Cleanup) stratejileri arasındaki gerilimi işaret etmektedir. Bu rapor, Büyükada örneğinden hareketle, deniz kirliliği ile mücadelenin teknik, ekolojik, sosyolojik ve hukuki boyutlarını irdelemeyi; mevcut uygulamaların bilimsel yeterliliğini sorgulamayı ve dünya genelindeki en iyi uygulamalar ışığında Türkiye için bir yol haritası çizmeyi amaçlamaktadır.

Raporun kapsamı, sadece fiziksel atıkların toplanmasıyla sınırlı kalmayıp, temizlik yöntemlerinin (mekanik vs. manuel) kumul ekosistemleri üzerindeki etkilerini, “yeşil aklama” (greenwashing) kavramının kurumsal sosyal sorumluluk projelerindeki yerini ve Marmara Denizi’nin kendine has hidrografik yapısının bu süreçteki belirleyiciliğini kapsamaktadır. Analizimiz, temizliğin bir “çözüm” değil, entegre bir yönetim planının “son savunma hattı” olduğu tezi üzerine kuruludur.

2. BÜYÜKADA ÖRNEĞİNDE MEVCUT DURUM VE OPERASYONEL METODOLOJİ

2.1. İSTAÇ ve Deniz Yüzeyi Temizleme Operasyonları

Marmara Denizi gibi yoğun nüfuslu ve sanayileşmiş bir havzada, deniz kirliliği ile mücadele, yüksek kapasiteli lojistik bir operasyon gerektirir. İSTAÇ tarafından yürütülen çalışmalar, atığın karakteristiğine ve kıyının morfolojisine göre özelleşmiş araç ve yöntemleri içermektedir. Büyükada operasyonunda kullanılan temel ekipmanlar ve yöntemler şunlardır:

  • Deniz Yüzeyi Temizleme Tekneleri (DYTT): İSTAÇ envanterinde bulunan ve yerli mühendislik ürünü olan bu tekneler (örneğin NB28 serisi), özellikle kıyıya yakın sığ sularda ve iskele altlarında manevra yapabilme kabiliyetine sahiptir. Katamaran gövde yapısına sahip bu araçlar, yaklaşık 13-14 metre boyunda olup, “sübye” adı verilen konveyör bant sistemleri aracılığıyla su yüzeyindeki yüzer atıkları haznesine alarak süzmektedir. Bu tekneler, özellikle rüzgar ve akıntıların etkisiyle koy, liman ve dalgakıran içlerinde biriken (sink zones) atıkların toplanmasında hayati bir rol oynamaktadır.   
  • Kıyı ve Plaj Temizliği: Denizden erişimin zor olduğu kayalık bölgeler ve plajlarda, dalga hareketiyle karaya vuran atıkların (beach wrack) temizlenmesi manuel iş gücü ile sağlanmaktadır. İSTAÇ verilerine göre, bu bölgelerden toplanan atıklar arasında poşetler, teneke kutular, sigara izmaritleri, ambalaj atıkları, strafor (EPS) parçaları ve pet şişeler çoğunluktadır.   
  • Mekanik Destek: Plajlarda yoğun olarak biriken yosun ve atık karışımları için amfibi temizlik araçları, lastik tekerlekli kazıyıcı yükleyiciler ve römorklu traktörler kullanılmaktadır. Bu araçlar, insan gücünün yetersiz kaldığı tonajlı atıkların ve biyokütlenin (yosun) uzaklaştırılmasında hız kazandırmaktadır.   

2.2. Atık Karakterizasyonu ve Marmara’nın Hidrodinamiği

Büyükada kıyılarına vuran atıkların analizi, sorunun kaynağını anlamak için kritik veriler sunar. Bilimsel modeller, plastik atıkların deniz ortamına girdikten sonra rüzgar, yağış ve akıntılarla taşındığını ve belirli bölgelerde biriktiğini göstermektedir. Marmara Denizi’nin çift tabakalı akıntı sistemi (üstte Karadeniz’den Ege’ye, altta Ege’den Karadeniz’e) ve hakim rüzgarlar, İstanbul’un anakara kıyılarından ve gemi trafiğinden kaynaklanan atıkları Adalar bölgesine taşımaktadır.   

Toplanan atıkların polimer yapısı üzerine yapılan incelemeler, kara kökenli atıkların baskın olduğunu doğrulamaktadır. Sigara izmaritleri adet bazında en yüksek kirletici olsa da, hacimsel olarak pet şişeler ve strafor kutular (balıkçılık kaynaklı) daha büyük bir sorun teşkil etmektedir. Bu atıkların toplanması, sadece estetik bir kaygı değildir; aynı zamanda bu makro-plastiklerin fotodegradasyon (güneş ışığı ile parçalanma) ve mekanik aşınma yoluyla mikroplastiklere dönüşmesini engellemek için zamana karşı bir yarıştır.   

3. KRİTİK ANALİZ: TEMİZLİK ÇALIŞMALARI YETERLİ Mİ?

Kullanıcının “Bu çalışmalar yeterli mi?” sorusu, deniz bilimleri literatüründeki en temel tartışmalardan birine, “tedavi edici” (curative) ve “önleyici” (preventive) yaklaşımlar arasındaki farka işaret etmektedir.

3.1. “Sisyphus Sendromu”: Kaynakta Azaltım vs. Temizlik

Bilim insanları ve çevre ekonomistleri, kaynağı kesilmemiş bir kirliliğin temizlenmeye çalışılmasını, “musluk açıkken yerleri paspaslamaya” benzetmektedir. The Ocean Cleanup ve diğer uluslararası kuruluşların verilerine göre, nehirler ve karasal deşarj noktaları, plastiklerin okyanuslara taşınmasında ana arterlerdir. Büyükada’da yapılan çalışma, kirlilik denize ulaştıktan sonra yapılan “reaktif” bir müdahaledir.   

  • Yetersizlik Argümanı: Eğer İstanbul’un dereleri, yağmur suyu kanalları ve kanalizasyon sistemleri (CSO) atık taşımaya devam ediyorsa, İSTAÇ’ın temizlik çalışmaları sonsuz bir döngüye dönüşecektir. Bu durum, mitolojik Sisyphus’un kayayı tepeye taşıması ve kayanın her seferinde tekrar aşağı yuvarlanması gibidir. Marmara Denizi Eylem Planı kapsamında atılan adımlar olsa da, havza bazlı bir “Sıfır Atık” politikası tam anlamıyla uygulanmadan kıyı temizliklerinin kalıcı çözüm olması imkansızdır.   
  • Gereklilik Argümanı: Öte yandan, temizlik çalışmalarının tamamen etkisiz olduğu iddiası da yanlıştır. Norce Araştırma Enstitüsü’nün bulgularına göre, kıyı şeridinden büyük plastik parçalarının (makroplastik) toplanması, o bölgedeki mikroplastik kirliliğini bir yıl içinde %99,5 oranında azaltabilmektedir. Çünkü kıyıda bekleyen her bir pet şişe, zamanla milyonlarca mikroplastik parçacığına dönüşerek besin zincirine karışma potansiyeli taşır. Bu nedenle, temizlik çalışmaları “yeterli” olmasa da, mevcut kirlilik yükünü azaltmak ve ikincil kirliliği (mikroplastikleşme) önlemek için “zorunlu”dur.   

3.2. Yeşil Aklama (Greenwashing) Riski ve Göstermelik Faaliyetler

Kullanıcının “Bu çalışmalar göstermelik mi?” şüphesi, küresel ölçekte giderek artan “Yeşil Aklama” (Greenwashing) olgusuyla örtüşmektedir. Yeşil aklama, kurumların çevresel performansları hakkında yanıltıcı bir algı yaratarak, asıl kirletici faaliyetlerini gizlemeleri stratejisidir.   

  • Kurumsal Suç Ortaklığı: Dünyada tütün endüstrisi ve büyük içecek üreticileri (örneğin Nestlé, Coca-Cola), ürünlerinin ambalaj tasarımını değiştirmek veya depozito sistemleri kurmak yerine, plaj temizleme etkinliklerine sponsor olmayı tercih etmektedir. Filipinler’de yapılan bir denetimde, toplanan atıkların önemli bir kısmının temizliği finanse eden şirketin ürünleri olduğu, ancak şirketin üretim modelinde hiçbir değişikliğe gitmediği tespit edilmiştir. Bu tür etkinlikler, sorunu “sistemik bir üretim hatası” olmaktan çıkarıp, “bireysel bir atma davranışı” sorununa indirgemektedir.   
  • Kamu Yönetimi Açısından Risk: Büyükada örneğinde, İSTAÇ bir kamu kurumudur ve asli görevi temizliktir. Ancak, eğer yerel veya merkezi yönetimler, altyapı eksikliklerini (örneğin yetersiz biyolojik arıtma, denetimsiz sanayi deşarjı) maskelemek için kıyı temizliği fotoğraflarını bir “başarı hikayesi” olarak sunuyorsa, bu da bir tür “politik yeşil aklama” olarak değerlendirilebilir. Bilim insanları, temizlik teknolojilerinin regülasyon olmaksızın kullanılmasının, toplumda “teknoloji bizi kurtaracak” yanılgısı yaratarak asıl çözüm olan tüketim azaltımını geciktirebileceği uyarısında bulunmaktadır.   

4. KIYILAR NASIL TEMİZLENMELİ? EKOLOJİK VE TEKNİK KARŞILAŞTIRMA

Deniz kıyıları, sadece kum ve taştan ibaret fiziksel alanlar değil, kendine has biyolojik döngüleri olan canlı ekosistemlerdir (psammolittoral zon). Bu nedenle, “nasıl temizlendiği” sorusu, en az “ne kadar temizlendiği” kadar önemlidir.

4.1. Mekanik Temizlik (Mechanical Grooming) vs. Manuel Temizlik

Dünya genelinde belediyeler, geniş plajlarda hızı artırmak ve maliyeti düşürmek için kum eleme makineleri ve tırmıklar kullanmaktadır. Ancak ekolojik çalışmalar, bu yöntemin ciddi zararları olduğunu kanıtlamıştır.

Aşağıdaki tablo, mekanik ve manuel temizlik yöntemlerinin ekolojik ve operasyonel farklarını özetlemektedir:

ÖzellikMekanik Temizlik (Araçlı)Manuel Temizlik (Elle)
Kapasite ve HızÇok Yüksek. Geniş alanları kısa sürede tarar.Düşük. Çok sayıda personel/gönüllü gerektirir.
SeçicilikDüşük. Plastiklerle birlikte doğal materyalleri de toplar.Yüksek. Gözle seçerek sadece antropojenik atıklar alınır.
Biyoçeşitlilik EtkisiYıkıcı. Kumul ekosistemindeki omurgasızları (örn. hayalet yengeçler), kuş yuvalarını ezer ve habitatı yok eder.Minimum. Canlılara ve doğal yapıya zarar verme riski çok azdır.
Erozyon RiskiYüksek. Kumu tutan bitki ve yosunları kaldırdığı için rüzgar erozyonunu artırır.İhmal edilebilir düzeydedir.
MaliyetYoğun kirlilikte ve turistik plajlarda birim maliyeti düşüktür.Hassas ve az kirlilik olan bölgelerde daha ekonomiktir.

İskoçya ve Kaliforniya’da yapılan araştırmalar, mekanik olarak temizlenen plajlarda, kum içinde yaşayan organizmaların (makroinvertebratlar) tür çeşitliliğinin ve popülasyon yoğunluğunun dramatik şekilde azaldığını göstermiştir. “Mavi Bayrak” gibi ödül sistemleri, ne yazık ki bazen belediyeleri “beyaz ve pürüzsüz kum” estetiğine zorlayarak, ekolojik açıdan ölü ama görsel açıdan “temiz” plajlar yaratılmasına neden olmaktadır.   

4.2. “Wrack” (Kıyı Döküntüsü) Yönetimi: Çöp mü, Gübre mi?

Kıyı temizliğinde yapılan en büyük hatalardan biri, denizden gelen her şeyin “çöp” (litter) olarak algılanmasıdır. Oysa deniz çayırları (Posidonia oceanica), algler ve doğal odun parçaları, “kıyı döküntüsü” (beach wrack) olarak adlandırılır ve ekosistemin hayati bir parçasıdır.

  • Ekolojik İşlev: Kıyı döküntüleri, kumul bitkileri için besin kaynağıdır, böcekler ve kuşlar için barınma alanı oluşturur ve en önemlisi kumu stabilize ederek kıyı erozyonunu önler.   
  • Yönetim Hatası: İSTAÇ raporlarında “yosun vb. atıkların toplandığı” belirtilmektedir. Eğer bu yosunlar, ötrofikasyon sonucu aşırı artan ve koku yapan türler (örneğin müsilaj veya aşırı deniz marulu) değilse, doğal deniz çayırlarının toplanması bilimsel açıdan yanlıştır. Almanya ve Litvanya’da yapılan “ekosistem hizmetleri” analizleri, doğal döküntülerin kaldırılmasının biyolojik çeşitliliği azalttığını, ancak turist memnuniyeti (kültürel hizmetler) için yapıldığını ortaya koymaktadır. İdeal yöntem, “yama temizliği” (patch cleaning) uygulanarak, sadece yoğun kullanım alanlarının temizlenmesi, diğer bölgelerin doğal haline bırakılmasıdır.   

5. DÜNYA ÜLKELERİNDE BU ÇALIŞMALAR NASIL YAPILIYOR?

Türkiye’deki uygulamaları global standartlarla kıyaslamak, eksiklikleri ve gelişim alanlarını belirlemek için elzemdir. Avrupa Birliği ve Japonya, bu konuda iki farklı ancak başarılı model sunmaktadır.

5.1. Avrupa Birliği (AB) Modeli: Mevzuat ve Döngüsellik

AB, deniz çöpleriyle mücadeleyi bir “atık toplama” işinden çıkarıp, “döngüsel ekonomi” (circular economy) stratejisinin merkezine yerleştirmiştir.

  • Deniz Stratejisi Çerçeve Direktifi (MSFD): Bu direktif, üye ülkeleri deniz çöplerini izlemek, miktarını belirlemek ve azaltmak için bağlayıcı hedefler koymaya zorlar. Ortak Araştırma Merkezi (JRC) tarafından yayınlanan izleme kılavuzları sayesinde, toplanan her çöp parçasının kategorisi (balıkçılık, turizm, hijyen vb.) kaydedilir. Bu veri, hangi sektörün daha çok kirlettiğini ortaya çıkararak nokta atışı yasakların gelmesini sağlar.   
  • Tek Kullanımlık Plastikler Direktifi (SUP): Temizlik çalışmalarının yükünü azaltmak için, plajlarda en sık bulunan 10 plastik ürünün (kulak çubuğu, pipet, plastik çatal-bıçak vb.) pazara sürülmesi yasaklanmıştır. Bu, “musluğu kapatma” stratejisinin en somut örneğidir.   

5.2. Japonya Modeli: Teknoloji ve Toplumsal Bilinç (Satoyama)

Japonya, G20 dönem başkanlığında ortaya koyduğu “Mavi Okyanus Vizyonu” ile 2050 yılına kadar deniz plastik kirliliğini sıfıra indirmeyi hedeflemiştir.   

  • 3R ve Teknoloji Transferi: Japonya, atık yönetiminde “Azalt, Yeniden Kullan, Geri Dönüştür” (3R) prensibini benimsemiş ve özellikle atıktan enerji üretimi konusunda yüksek teknolojiye sahiptir. Ayrıca ASEAN ülkelerine bu teknolojileri ihraç ederek bölgesel kirliliği önlemeye çalışmaktadır.   
  • Toplumsal Katılım: Japonya’da çevre temizliği, sadece belediyenin görevi değil, toplumun ortak sorumluluğudur. Yerel yönetimler, STK’lar ve vatandaşlar arasındaki işbirliği, “Satoyama” (insan ve doğanın uyumu) felsefesiyle desteklenir. Gönüllü temizlikleri, veriye dayalıdır ve sonuçlar ulusal veri tabanlarına işlenir.

6. İNSAN FAKTÖRÜ: BİLİNÇLENDİRME VE EĞİTİM

“İnsanlar bilinçlendirilmeli mi?” sorusu retorik bir soru gibi görünse de, bilimsel araştırmalar bu bilinçlendirmenin nasıl yapılması gerektiğine dair ilginç veriler sunmaktadır.

6.1. Temizliğin Psikolojisi: Farkındalık vs. Mutsuzluk

Yapılan psikolojik araştırmalar, plaj temizliği etkinliklerine (beach clean-up) katılan gönüllülerin, deniz kirliliği konusunda daha yüksek bir farkındalığa (marine awareness) ulaştığını ve gelecekte çevre dostu davranışlar sergileme eğilimlerinin arttığını (Ocean Citizenship) göstermektedir.   

Ancak paradoksal bir durum da söz konusudur: Sahilde sadece yürüyüş yapan veya kaya havuzlarını inceleyen kişilerle kıyaslandığında, çöp toplayan gönüllülerin o ortamdan aldıkları “psikolojik iyileşme/yenilenme” (restorativeness) hissi daha düşüktür. Yani, doğadaki insan kaynaklı kirlilikle yüzleşmek, bireyde stres ve üzüntü yaratabilir. Bu durum, temizlik etkinliklerinin bir “eğlence” aktivitesi olarak değil, ciddi bir “eğitim ve yüzleşme” süreci olarak tasarlanması gerektiğini ortaya koyar.   

6.2. Türkiye’de STK’ların Rolü: TURMEPA Örneği

Türkiye’de deniz kirliliği bilincinin oluşturulmasında DenizTemiz Derneği / TURMEPA öncü bir rol oynamaktadır. “Sınırsız Mavi” ve “Deniz Eğitim Atölyeleri” gibi projelerle, sadece atık toplama değil, denizin ekolojik önemi (aldığımız iki nefesten birinin denizlerden gelmesi) üzerine eğitimler verilmektedir. Fethiye ve Göcek gibi bölgelerde yürütülen projeler, yerel halkı ve turizm sektörünü (tekne sahipleri, oteller) sürece dahil ederek, sorunun ekonomik boyutunu da vurgulamaktadır. Büyükada gibi turistik bölgelerde, ziyaretçilerin sadece “tüketici” değil, “koruyucu” olarak konumlandırılması için bu tür eğitim modellerinin yaygınlaştırılması şarttır.   

7. MARMARA DENİZİ ÖZELİNDE BİLİMSEL PERSPEKTİF

Büyükada’daki temizlik çalışmaları, Marmara Denizi’nin 2021 yılında yaşadığı müsilaj (deniz salyası) felaketi ve devam eden oksijen azlığı (hipoksi) krizi bağlamında değerlendirilmelidir.

7.1. Yüzey Temizliği Dipteki Sorunu Çözer mi?

Marmara Denizi Eylem Planı kapsamında yüzey temizleme araçlarının sayısı artırılmış ve denetimler sıkılaştırılmıştır. Ancak ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü gibi bilimsel kurumların raporları, yüzeydeki iyileşmenin yanıltıcı olabileceğine dikkat çekmektedir. Marmara’nın yüzeyi, Karadeniz’den gelen akıntıyla dönemsel olarak temizlenebilir; ancak denizin “hafızası” olarak nitelendirilen alt tabakalarda (25 metre ve altı) oksijen seviyeleri kritik eşiğin altındadır.   

Bilim insanları, yüzeyden toplanan plastiklerin ekolojik faydasını kabul etmekle birlikte, asıl tehdidin evsel ve endüstriyel atıksulardan gelen azot ve fosfor yükü (besin tuzu) olduğunu vurgulamaktadır. İSTAÇ’ın kıyı temizliği, fiziksel kirliliği alır; ancak denizin biyokimyasal yapısını bozan kirlilik için İleri Biyolojik Arıtma Tesisleri’nin tam kapasiteyle çalışması gerekmektedir.

7.2. Akıntı ve Birikim Alanları

Marmara’nın karmaşık akıntı sistemi, Büyükada gibi adaları doğal birer “çöp kapanı” (trap zone) haline getirmektedir. Rüzgar ve yüzey akıntıları, yüzer plastikleri belirli kıyılara yığmaktadır. Bu nedenle Büyükada’da yapılan temizlik, sadece o adanın çöpü değil, tüm İstanbul’un ve hatta Karadeniz’den gelen atıkların yönetimidir. Bu durum, temizlik çalışmalarının sürekliliğini zorunlu kılmaktadır.

8. SONUÇ VE ÖNERİLER: GELECEĞİN KIYI YÖNETİMİ

Büyükada kıyılarında yürütülen temizlik çalışmaları, “gerekli ama yetersiz” bir çevre müdahalesidir. Bu çalışmaların göstermelik olmaktan çıkıp kalıcı bir çözüme dönüşmesi, ancak aşağıdaki adımların atılmasıyla mümkündür:

  1. Metodoloji Değişikliği: Kıyı temizliklerinde mekanik araç kullanımı minimize edilmeli, “Wrack” (doğal döküntü) ile “Litter” (çöp) ayrımı yapan, biyoçeşitliliği koruyan manuel yöntemler esas alınmalıdır.
  2. Veri Odaklı Yönetim: İSTAÇ, topladığı atıkların miktarını ve türünü (marka denetimi dahil) şeffaf bir veri tabanıyla paylaşmalı; bu veriler “Kirleten Öder” prensibi gereği üretici firmalara sorumluluk yüklemek için kullanılmalıdır.
  3. Bütünleşik Yaklaşım: Temizlik çalışmaları, havza bazlı kirlilik önleme planlarıyla (dere ıslahları, arıtma tesisi revizyonları) eşgüdümlü yürütülmelidir. Kaynağı kesilmeyen kirlilik için yapılan temizlik, kaynak israfıdır.
  4. Eğitimde Derinleşme: Bilinçlendirme çalışmaları, “çöp atmayın” uyarısının ötesine geçmeli; tüketim alışkanlıklarını değiştirmeyi hedefleyen, deniz ekosisteminin işleyişini anlatan pedagojik bir temele oturmalıdır.
  5. Samimiyet Testi: Yerel yönetimler, temizlik çalışmalarını bir PR aracı olarak değil, bir kriz yönetimi olarak sunmalı; temizlenen çöp miktarıyla değil, denize ulaşması engellenen atık miktarıyla (önleme başarısı) övünmelidir.

Denizlerimiz, temizlik işçilerinin süpürgeleriyle değil, toplumun topyekûn zihniyet devrimi ve kararlı politikalarla temizlenecektir. Bilim, teknolojinin tek başına kurtarıcı olamayacağını, doğayla uyumlu bir yaşam modelinin zorunluluk olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Adlar Ve Marmara Havzasında Deniz Kirliliği Yönetimi: Mevcut Uygulamalar, Küresel Stratejiler Ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Analizi

Adlar Ve Marmara Havzasında Deniz Kirliliği Yönetimi: Mevcut Uygulamalar, Küresel Stratejiler Ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Analizi

Adlar Ve Marmara Havzasında Deniz Kirliliği Yönetimi: Mevcut Uygulamalar, Küresel Stratejiler Ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Analizi

Adlar Ve Marmara Havzasında Deniz Kirliliği Yönetimi: Mevcut Uygulamalar, Küresel Stratejiler Ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Analizi

Adlar Ve Marmara Havzasında Deniz Kirliliği Yönetimi: Mevcut Uygulamalar, Küresel Stratejiler Ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Analizi

Adlar Ve Marmara Havzasında Deniz Kirliliği Yönetimi: Mevcut Uygulamalar, Küresel Stratejiler Ve Ekolojik Sürdürülebilirlik Analizi

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.