Agopyan Köşkü: Büyükada’nın Mimari Belleği Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme

Agopyan Köşkü: Büyükada’nın Mimari Belleği Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme
Yayınlama: 07.12.2025
A+
A-

İstanbul’un kentsel tarihinde, Prens Adaları’nın (Adalar) geçirdiği dönüşüm, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki sosyo-kültürel ve mimari dönüşümünün en kristalize olmuş örneğini teşkil eder. 19. yüzyılın ortalarına kadar, dış dünyaya nispeten kapalı, balıkçı köyleri ve manastır topluluklarından ibaret olan bu takımadalar, Tanzimat sonrası reformların getirdiği mülkiyet hakları, batılı yaşam tarzının benimsenmesi ve en önemlisi buharlı gemi teknolojisinin ulaşımı demokratikleştirmesiyle birlikte, başkentin en prestijli sayfiye merkezine dönüşmüştür. Bu dönüşümün en anıtsal tanıklarından biri, Büyükada’nın (Prinkipo) siluetine 1903 yılından itibaren damgasını vuran, mimari literatürde Agopyan Köşkü (veya sonraki işleviyle Çankaya Oteli) olarak bilinen yapıdır.

Bu araştırma yazsı, Agopyan Köşkü’nü merkeze alarak, yapının sadece fiziksel varlığını değil, aynı zamanda temsil ettiği dönemin ruhunu, banisi Marten Agopyan’ın ticari ve sosyal profilini, mimarı Leon Gurekian’ın üslup tercihlerini ve yapının günümüze kadar geçirdiği mülkiyet evrimini kapsamlı bir şekilde incelemeyi amaçlamaktadır. Agopyan Köşkü, 22 odalı devasa kütlesi, üç katlı ihtişamlı yapısı ve cephesindeki Art Nouveau ile Ampir üsluplarının cesur senteziyle, sivil mimarlık tarihinin okunması gereken bir metni gibidir.

Agopyan Köşkü’nün incelenmesi, yalnızca tekil bir yapı analizi olmanın ötesinde, Osmanlı burjuvazisinin 20. yüzyıl başındaki yaşam standartlarını, estetik beğenilerini ve sermaye birikimini anlamak için bir pencere açar. Yapının, bir aile konutundan otele, oradan da kurumsal mülkiyete uzanan serüveni, Türkiye’nin iktisadi tarihinin mikro ölçekte bir özeti niteliğindedir.

Tarihsel ve Kentsel Bağlam: Büyükada’nın (Prinkipo) Altın Çağı

Agopyan Köşkü’nün inşa edildiği 1903 yılı, Prens Adaları’nın “Belle Époque” (Güzel Dönem) olarak adlandırılabilecek altın çağının zirvesine işaret eder. Bu dönemi ve yapının konumlandığı bağlamı anlamak için, adanın kentsel gelişim dinamiklerine yakından bakmak gerekmektedir.

Ulaşım Devrimi ve Demografik Dönüşüm

1846 yılında Şirket-i Hayriye’nin kurulması ve düzenli vapur seferlerinin başlaması, Adalar’ın kaderini değiştiren en önemli faktördür. İstanbul’un Pera ve Galata gibi finans merkezlerinde çalışan gayrimüslim tüccarlar, bankacılar ve elçilik mensupları, ulaşımın kolaylaşmasıyla birlikte Adalar’ı daimi bir yazlık yerleşim alanı olarak tercih etmeye başlamışlardır. Agopyan Köşkü’nün banisi Marten Agopyan’ın da, Eminönü Bahçekapı’daki Agopyan Han’ın sahibi olması, iş yeri (Tarihi Yarımada) ile konut (Büyükada) arasındaki bu yeni mekansal ayrışmanın tipik bir örneğidir.

Büyükada, bu süreçte sadece bir dinlenme yeri değil, aynı zamanda bir sosyal statü göstergesi haline gelmiştir. İnşa edilen yapılar, sahiplerinin ekonomik gücünü ve batılı estetik anlayışa olan hakimiyetlerini sergileyen birer prestij nesnesine dönüşmüştür. Agopyan Köşkü, adanın Nizam ve Maden bölgelerinde yoğunlaşan bu “köşk” tipolojisinin, ölçek ve süsleme programı açısından en iddialı örneklerinden biridir.

Parselasyon ve Yerleşim Dokusu

Büyükada’nın yerleşim dokusu, İstanbul’un diğer semtlerinden farklı olarak, topografyaya uyumlu, geniş bahçeler içinde konumlanmış ayrık nizam yapılardan oluşur. Agopyan Köşkü’nün inşa edildiği parsel, denizle görsel temas kurabilen, ferah ve havadar bir konumdadır. Bu dönemde adada uygulanan parselasyon planları, yapıların birbirinin manzarasını kesmeyecek şekilde konumlanmasını öngörmüş, bu da Agopyan Köşkü gibi çok katlı yapıların çevreye hakim birer anıt gibi yükselmesine olanak tanımıştır.

“Grand Hotel” ve Pansiyon Kültürünün Doğuşu

  1. yüzyıl sonu, dünya genelinde turizmin ve otelcilik endüstrisinin kurumsallaştığı bir dönemdir. İstanbul’da Pera Palace ve Tokatlıyan gibi otellerin yükselişi, bu kültürün Adalar’a da sıçramasına neden olmuştur. Agopyan Köşkü’nün henüz inşa edildiği dönemde veya çok kısa bir süre sonra “otel” işlevi görmeye başlaması (Hotel Beler, Hotel Çankaya), yapının sadece bir aile evi olarak değil, aynı zamanda ticari bir yatırım aracı olarak da kurgulandığını düşündürmektedir. 22 odalı plan şeması, bu ticari öngörünün mimari tasarıma yansımasıdır.

Banisi ve Mülkiyet Tarihçesi: Marten Agopyan ve Sonrası

Agopyan Köşkü’nün hikayesi, onu inşa ettiren Marten Agopyan’ın vizyonuyla başlar ve günümüze kadar uzanan karmaşık bir mülkiyet zinciriyle devam eder. Bu zincir, İstanbul’daki sermaye el değiştirmelerinin de bir haritasını sunar.

Marten Agopyan: Tüccar, Otelci ve Vizyoner

Araştırma verileri, Marten Agopyan’ın dönemin önemli bir iş insanı olduğunu ortaya koymaktadır. Agopyan, sadece Büyükada’daki bu köşkün sahibi değil, aynı zamanda İstanbul’un kalbi Eminönü’ndeki Agopyan Han’ın da mülk sahibidir. Bir han sahibi olmak, Osmanlı iktisadi yapısında ciddi bir ticari hacme ve sermaye birikimine işaret eder.

Daha da önemlisi, Marten Agopyan’ın Ankara Palas ve Beler Otel işletmecisi olduğu belirtilmektedir. Bu bilgi, Agopyan Köşkü’nün mimari programını anlamak için hayati bir anahtardır. Ankara Palas (İzmir veya Ankara’daki tarihi otellerle karıştırılmamalıdır; burada kastedilen muhtemelen İstanbul’daki dönemdaş bir işletme veya Galata bölgesindeki bir oteldir) gibi prestijli işletmelerin yöneticisi olan birinin, kendi şahsi mülkünü inşa ettirirken otelcilik deneyimlerini tasarıma yansıtması kaçınılmazdır. Köşkün çok odalı yapısı, geniş salonları ve servis alanları, Agopyan’ın “misafir ağırlama” konusundaki profesyonel yaklaşımının bir tezahürüdür.

Mülkiyetin Kronolojik Analizi ve El Değiştirmeler

Agopyan Köşkü’nün mülkiyet tarihçesi, aşağıdaki tabloda detaylandırıldığı üzere, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecindeki sosyo-ekonomik dalgalanmaları yansıtır:

DönemMalik / SahipSosyo-Ekonomik Bağlam ve Analiz
1903 – 1931Marten Agopyan, Yosif, EleniKurucu Dönem: Yapının inşa edildiği ve Agopyan ailesi tarafından kullanıldığı, aynı zamanda “Hotel Beler” ve “Hotel de Princes” adlarıyla işletildiği dönem. Gayrimüslim burjuvazinin adadaki hakimiyet dönemi.
1931 – 1950Sofia AlıcıoğluCumhuriyetin İlk Yılları: Mülkiyetin Alıcıoğlu ailesine geçişi. 1930’lar, İstanbul’da gayrimüslim nüfusun mülklerini elden çıkarmaya başladığı veya Türk burjuvazisinin adaya yerleşmeye başladığı bir geçiş evresidir.
1950 – 1966Emilia, Heraklia, Anastas AlıcıoğluSavaş Sonrası Dönem: 6-7 Eylül olayları (1955) ve Varlık Vergisi (1942) sonrası süreçte, mülkiyetin hala eski sahiplerinin soyundan gelenlerde veya gayrimüslim kökenli vatandaşlarda kaldığı görülmektedir.
1966 – 1971Ahmet Celalettin TarlanTürkleşme Süreci: Mülkiyetin Türk bir şahsa geçmesi, adadaki demografik ve mülkiyet yapısının değişiminin bir göstergesidir.
1971 – 1985Öztürk TanrıverdiYatırım Dönemi: Yapının şahıs mülkiyetinde kaldığı ve muhtemelen otel veya pansiyon olarak işletilmeye devam edildiği dönem.
1985 – GünümüzDoğu-Batı Sanayi Ürünleri A.Ş.Kurumsallaşma: Yapının bir şirket aktifine geçmesi. Doğu-Batı Sanayi, Akkök ve Yıldız Holding ile ilişkili büyük bir yapıdır. Bu durum, köşkün bir “prestij binası” veya “şirket misafirhanesi” olarak değerlendirilmiş olabileceğini gösterir.
HalenFahri UzluGüncel Durum: Yapının tekrar şahıs mülkiyetine geçtiği veya şirket adına kayıtlı olsa da Fahri Uzlu tarafından temsil edildiği anlaşılmaktadır.1

Doğu-Batı Sanayi Ürünleri A.Ş. ve Kurumsal Mülkiyetin Anlamı

1985 yılında mülkiyeti devralan Doğu-Batı Sanayi Ürünleri İhracat ve İthalat A.Ş., Türkiye’nin sanayileşme tarihinde önemli bir yere sahip olan Akkök Grubu ile bağlantılıdır. Kaynaklar, bu şirketin yönetim kurulunda Robert Koleji mezunu Rifat Hasan gibi isimlerin bulunduğunu ve şirketin 1974 yılında kurulduğunu belirtmektedir. Bir sanayi ve ticaret şirketinin Büyükada’da tarihi bir köşk satın alması, genellikle iki amaca hizmet eder:

  1. Kurumsal Prestij ve Temsil: Şirket misafirlerini ağırlamak, yönetim kurulu toplantılarını izole bir ortamda yapmak.
  2. Yatırım: Gayrimenkul portföyünü çeşitlendirmek.Bu dönem, yapının bakımının kurumsal bütçelerle yapılması sayesinde fiziksel kondisyonunun korunmasına katkı sağlamış olabilir.

Mimarın Portresi: Leon Gurekian (Levon Güreğyan)

Agopyan Köşkü’nün estetik kimliğinin yaratıcısı, Ermeni kökenli mimar Leon Gurekian‘dır (Levon Güreğyan). Osmanlı mimarlık tarihinde Balyan ailesi kadar popüler olmasa da, Gurekian ailesi (özellikle Leon ve diğer aile üyeleri), 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında İstanbul ve İtalya hattında çalışan önemli bir mimar hanedanıdır.

Eğitim ve Üslup

Leon Gurekian’ın mimari dili, dönemin Avrupa’sındaki akademik eğitim ve avangard arayışların bir sentezidir. Gurekian, İstanbul’daki Levanten ve azınlık mimarların çoğu gibi, eğitimini muhtemelen Avrupa’da (İtalya veya Fransa) tamamlamış veya batılı yayınları yakından takip etmiştir. Agopyan Köşkü’ndeki tasarımı, onun sadece bir uygulayıcı değil, aynı zamanda farklı üslupları (Art Nouveau ve Ampir) entelektüel bir süzgeçten geçirebilen bir tasarımcı olduğunu kanıtlar.

Gurekian’ın İmza Yaklaşımı

Gurekian’ın Agopyan Köşkü’ndeki yaklaşımı “kontrollü eklektisizm” olarak tanımlanabilir. Raimondo D’Aronco’nun Huber Köşkü’nde veya Botter Apartmanı’nda sergilediği coşkulu ve tamamen Art Nouveau çizgisinin aksine, Gurekian daha “ağırbaşlı” bir modernizm peşindedir. O, Art Nouveau’nun dekoratif hafifliğini, Ampir üslubunun klasik ağırlığı ile dengeleyerek, müşterisi Marten Agopyan’ın “ciddiyet” ve “itibar” beklentisine yanıt vermiştir. Bir otelci ve tüccar olan Agopyan için köşk, çok “uçarı” olmamalı, ancak yeterince “modern” ve “süslü” olmalıdır. Gurekian bu dengeyi ustalıkla kurmuştur.

Görsel ve Mimari Analiz: Fotoğraftan Okumalar

Görsel ve araştırma verileri ışığında, Agopyan Köşkü’nün mimari analizi, yapının neden “adanın en fazla cephe süslemesi olan binalarından biri” olarak nitelendirildiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Kütle Kurgusu ve Siluet

Fotoğrafta görülen yapı, üç ana kattan oluşan, heybetli bir kütleye sahiptir. Yapının ana aksı, merkezi bir simetri üzerine kurulmuştur ancak cephedeki çıkmalar ve süslemelerle bu simetriye hareket kazandırılmıştır.

  • Dikeylik Vurgusu: Yapı, geniş saçaklarına rağmen dikey hatların (plasterler, sütunlar, uzun pencereler) baskın olduğu bir ifadeye sahiptir. Bu dikeylik, yapıyı olduğundan daha yüksek ve anıtsal gösterir.
  • Merkezi Cumba ve Balkon: Yapının giriş aksı üzerindeki merkezi bölüm, dışa doğru taşarak (cumba) ana girişin üzerini örter ve üst katlarda balkonlaşır. Bu, geleneksel Türk evi plan şemasındaki “hayat” veya “sofa” çıkmasının, batılı bir yorumla cepheye yansımasıdır.

Cephe Fenomenolojisi: Art Nouveau ve Ampir Çatışması

Agopyan Köşkü’nün en çarpıcı özelliği, kaynaklarda da belirtildiği üzere, iki farklı üslubun bir arada kullanılmasıdır.

Ampir (Empire) Üslubunun İzleri

Fotoğraftaki detaylarda, özellikle kat geçişlerinde ve pencere aralarında kullanılan plasterler (duvara yapışık sütunlar) ve kolon taklitleri, Ampir üslubunun karakteristik özellikleridir.

  • Otorite Sembolü: Ampir üslubu, Napolyon dönemi Fransa’sında doğan ve Roma imparatorluk gücünü simgeleyen bir tarzdır. Agopyan Köşkü’nde bu üslubun kullanılması, yapı sahibinin gücünü ve köklü duruşunu vurgular.
  • Sütunçeler: Pencereleri ayıran ve köşeleri belirginleştiren sütunçeler, ahşap malzemenin taş mimarisini taklit edecek şekilde işlendiğini (mimesis) gösterir.

Art Nouveau (Yeni Sanat) Dokunuşları

Ampir’in katı geometrisine karşılık, Gurekian yapının detaylarında Art Nouveau’nun akışkanlığını kullanmıştır.

  • Balkon Payandaları (Eliböğründe): Fotoğrafta balkonları taşıyan payandaların, geleneksel düz payandalar yerine, kıvrımlı, bitkisel formları andıran bir estetikle şekillendirildiği görülür. Bu, 20. yüzyıl başında İstanbul’da çok moda olan bir detaydır.
  • Pencere Kepenkleri ve Doğramalar: Yapının pencereleri, uzun ve dar oranlara sahiptir ve ahşap panjurlarla (kepenk) donatılmıştır. Bu kepenkler, Büyükada’nın güneşli iklimine karşı işlevsel bir çözüm sunarken, cepheye ritmik bir doku kazandırır.
  • Çatı Saçağı ve Alınlık: Fotoğrafın en üst kısmında görülen çatı hareketleri, düz bir saçak yerine kavisli veya kademeli bitişler, Art Nouveau’nun yapıyı gökyüzüyle buluşturma arzusunun bir yansımasıdır. Merkezi aksın üzerindeki taçlanma, antik üçgen alınlık yerine daha yumuşak, belki de dairesel hatlı bir formdadır.

Malzeme ve Teknoloji

Büyükada’daki diğer köşkler gibi Agopyan Köşkü de büyük olasılıkla ahşap karkas sistemiyle inşa edilmiştir. Ancak cephedeki yoğun süslemeler ve kolon taklitleri, Bağdadi tekniğinin (ahşap çıtalar üzerine sıva) veya ahşabın çok detaylı işlenerek (yalı baskı, profiller) taş görünümü verilmesi yönteminin kullanıldığını düşündürmektedir.

  • Ahşap İşçiliği: Cephedeki dekoratif paneller, frizler ve saçak altı süslemeleri, dönemin Ermeni ve Rum ustalarının ahşap işçiliğindeki virtüözlüğünü sergiler. Bu süslemeler, prefabrikasyonun olmadığı bir dönemde, tamamen el işçiliğiyle üretilmiştir.

Fotoğraftan Mekansal Çıkarımlar

Görseldeki pencere düzeni, iç mekan hakkında da ipuçları verir:

  • 22 Oda Gerçeği: Cephedeki sık pencere dizilimi ve yapının derinliği, 22 oda bilgisini doğrular niteliktedir. Her pencere aksı muhtemelen bir odaya karşılık gelmektedir.
  • Zemin Kat: Zemin kattaki pencereler ve giriş düzeni, buranın bir kabul alanı, lobi veya yemek salonu olarak kullanıldığını, üst katların ise yatak odalarına ayrıldığını işaret eder. Girişin yükseltilmiş olması (su basman kotu), yapıyı nemden korumak ve heybetini artırmak içindir.

İşlevsel Dönüşüm: Konuttan “Grand Hotel”e

Agopyan Köşkü’nün tarihsel serüveninde en ilginç kırılma noktası, konut işlevinden otel işlevine geçişidir. Bu dönüşüm, yapının mimari esnekliğini kanıtlar.

Hotel Beler ve Hotel Çankaya Dönemleri

Yapı, kaynaklara göre Hotel Beler, Hotel Çankaya ve Hotel de Princes isimleriyle hizmet vermiştir.

  • Turizmin Mekanı: 1918 sonrası dönemde, İstanbul işgal altındayken veya Cumhuriyet’in ilk yıllarında, Adalar’daki oteller, batılı askerlerin, bürokratların ve yeni zenginlerin kaçış noktasıydı. Agopyan Köşkü, “Hotel de Princes” adıyla muhtemelen frankofon bir müşteri kitlesini hedeflemiştir.
  • İsimlerin Semiyotiği: “Çankaya” isminin kullanılması, Cumhuriyet döneminde Ankara’nın başkent olmasıyla yükselen “Çankaya” imgesinin prestijinden yararlanma çabası olabilir. Bu, yapının politik rüzgarlara göre kimlik değiştirebildiğini gösterir.

Mekansal Adaptasyon

Bir konutun otele dönüşmesi, iç mekanda bazı değişiklikleri zorunlu kılar. 22 odalı yapıda, muhtemelen odalara lavabo eklenmesi, ortak banyoların artırılması ve servis alanlarının (mutfak, çamaşırhane) genişletilmesi gerekmiştir. Ancak yapının özgün plan şeması (orta sofalı plan), odaların bir koridor veya sofa etrafında dizilmesi sayesinde, otel fonksiyonuna kolayca uyum sağlamıştır.

Agopyan Köşkü’nün Mimari Envanterdeki Yeri ve Karşılaştırma

Yapıyı Büyükada’nın diğer anıtsal yapılarıyla kıyaslamak, onun özgünlüğünü daha iyi anlamamızı sağlar.

Diğer Köşklerle Mukayese

  • Mizzi Köşkü: Kırmızı tuğlalı, kuleli ve çok daha eklektik/gotik bir yapı olan Mizzi Köşkü’ne kıyasla, Agopyan Köşkü daha “beyaz”, daha ahşap ağırlıklı ve daha klasik (Ampir) duruşludur. Mizzi Köşkü bir şato (chateau) gibiyken, Agopyan Köşkü bir malikane (mansion) karakterindedir.
  • Splendid Palace Oteli: Adanın en ünlü oteli olan Splendid Palace ile Agopyan Köşkü (Çankaya Oteli) benzer bir dönemin ürünleridir. Her ikisi de Art Nouveau ve oryantalist detayları kullanır, ancak Splendid Palace baştan otel olarak tasarlanmıştır ve avlulu planı vardır. Agopyan ise konut ölçeğinden otele evrilmiştir.
  • Hacopulos Köşkü: Agopyan Köşkü, Hacopulos Köşkü’ne göre daha fazla cephe süslemesine sahiptir. Hacopulos daha neoklasik ve sadedir; Agopyan ise dekoratif anlamda daha “barok” bir yoğunluk sunar.

“Adanın En Süslü Binası” İddiası

Nigan Bayazıt’ın araştırmalarında belirttiği gibi, Agopyan Köşkü’nün “adanın en fazla cephe süslemesi olan binalarından biri” olması, onu mimarlık tarihi açısından özel kılar. Bu süslemeler, sadece estetik değil, aynı zamanda bir zanaat gösterisidir. Dönemin ahşap ustalarının, marangozların ve sıva ustalarının (kalemkarların) yeteneklerini sergiledikleri bir tuval gibidir.

Koruma Durumu ve Gelecek Projeksiyonu

Günümüzde “Erişilebilir” durumda olduğu belirtilen yapı, Adalar’ın sit alanı olması nedeniyle koruma altındadır. Ancak ahşap yapıların karşılaştığı en büyük riskler yangın ve biyolojik bozulmadır.

  • Risk Analizi: Agopyan Köşkü gibi yoğun süslemeli cephelerde, süslemelerin arasına giren su, ahşabın çürümesine neden olabilir. Özellikle Art Nouveau tarzı kıvrımlı detayların bakımı zordur.
  • Fonksiyonel Sürdürülebilirlik: Yapının tekrar otel olarak kullanılması veya bir kültür merkezi/müze işlevi görmesi, bakım masraflarının karşılanması açısından konut kullanımına göre daha sürdürülebilir olabilir. Fahri Uzlu mülkiyetindeki yapının güncel durumu, periyodik bakımların yapılıp yapılmadığına bağlıdır.

Eklektik Bir Başyapıtın Belleği

Agopyan Köşkü, Büyükada’nın mimari repertuvarında, Leon Gurekian’ın tasarım dehası ve Marten Agopyan’ın ticari vizyonunun kesiştiği noktada duran bir başyapıttır. 1903 tarihli bu yapı, Ampir üslubunun ciddiyeti ile Art Nouveau’nun zarafetini aynı cephede eritmeyi başarmış nadir örneklerden biridir.

Yapının tarihçesi, sadece tuğla ve ahşabın tarihi değil, aynı zamanda İstanbul’un sosyo-kültürel tarihidir. Ermeni bir tüccarın yazlık konutundan, uluslararası bir otele (Hotel de Princes), oradan Cumhuriyet dönemi Türk ailelerinin mülküne ve nihayetinde büyük sanayi holdinglerinin prestij yapısına dönüşen Agopyan Köşkü, adeta canlı bir tarih kitabıdır.

Görsel analizler, yapının anıtsallığını, 22 odalı kapasitesini ve cephesindeki yoğun bezeme programını doğrulamaktadır. Bugün Büyükada sokaklarında yürüyen bir ziyaretçi için Agopyan Köşkü, geçmişin ihtişamını, kozmopolit yapısını ve estetik arayışlarını fısıldayan, korunması ve anlaşılması gereken hayati bir kültür varlığıdır.

Veri Tabloları ve Özet Bilgiler

Aşağıdaki tablolar, raporda tartışılan verilerin sistematik bir özetini sunmaktadır.

Tablo 1: Agopyan Köşkü Mimari Kimlik Kartı

ÖzellikAçıklama
Yapı AdıAgopyan Köşkü (Çankaya Oteli)
KonumBüyükada, Adalar, İstanbul (Marmara Bölgesi)
Yapım Tarihi1903 (20. Yüzyıl Başı)
Bani (Yaptıran)Marten Agopyan (Tüccar, Otelci)
MimarLeon Gurekian (Levon Güreğyan)
Mimari ÜslupEklektik (Ampir ve Art Nouveau Sentezi)
Kat Adedi3 Katlı
Oda Sayısı22 Oda
Yapı TürüSivil Mimari, Köşk / Otel / Yalı
Kültürel AidiyetErmeni / Osmanlı / Levanten Etkileşimi

Tablo 2: Agopyan Köşkü Cephe Elemanları Analizi

Mimari ElemanÜslup KökeniFonksiyon ve Estetik Yorum
Plasterler (Duvar Sütunları)Ampir (Empire)Cepheyi dikey bölümlere ayırır, taş mimarisi etkisi yaratır, otoriter ve klasik bir hava katar.
Balkon PayandalarıArt NouveauTaşıyıcı elemanları sanatsal objeye dönüştürür. Bitkisel, kıvrımlı hatlarla cepheye hareket katar.
Kolon TaklitleriAmpirGiriş bölümünü ve balkonları vurgular, yapının anıtsallığını artırır.
Pencere KepenkleriGeleneksel/Akdenizİklimsel kontrol sağlar, cepheye ritmik doku ve gölge-ışık oyunu katar.
Çatı Saçağı ve AlınlıkEklektikYapıyı gökyüzüne bağlar, Art Nouveau etkili kavisli formlarla binanın siluetini yumuşatır.

Tablo 3: Mülkiyet ve İşlev Kronolojisi

Yıl AralığıİşlevSahip / İşletmeciÖnemli Notlar
1903 – 1918Konut (Köşk)Marten AgopyanAile kullanımı ve prestij amaçlı inşa.
1918 – 1930’larOtelAgopyan Ailesi / İşletmeciler“Hotel Beler”, “Hotel de Princes” adlarıyla turizm kullanımı.
1930’lar – 1960’larOtel / KonutAlıcıoğlu Ailesi“Çankaya Oteli” dönemi.
1966 – 1985Konut / YatırımTarlan ve Tanrıverdi AileleriŞahıs mülkiyeti dönemi.
1985 – GünümüzKurumsal / ÖzelDoğu-Batı Sanayi A.Ş. / Fahri UzluŞirket varlığı ve güncel şahıs temsili.
Agopyan Köşkü: Büyükada'nın Mimari Belleği Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.