İstanbul’un kentsel tarihinde, Prens Adaları’nın (Adalar) geçirdiği dönüşüm, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki sosyo-kültürel ve mimari dönüşümünün en kristalize olmuş örneğini teşkil eder. 19. yüzyılın ortalarına kadar, dış dünyaya nispeten kapalı, balıkçı köyleri ve manastır topluluklarından ibaret olan bu takımadalar, Tanzimat sonrası reformların getirdiği mülkiyet hakları, batılı yaşam tarzının benimsenmesi ve en önemlisi buharlı gemi teknolojisinin ulaşımı demokratikleştirmesiyle birlikte, başkentin en prestijli sayfiye merkezine dönüşmüştür. Bu dönüşümün en anıtsal tanıklarından biri, Büyükada’nın (Prinkipo) siluetine 1903 yılından itibaren damgasını vuran, mimari literatürde Agopyan Köşkü (veya sonraki işleviyle Çankaya Oteli) olarak bilinen yapıdır.
Bu araştırma yazsı, Agopyan Köşkü’nü merkeze alarak, yapının sadece fiziksel varlığını değil, aynı zamanda temsil ettiği dönemin ruhunu, banisi Marten Agopyan’ın ticari ve sosyal profilini, mimarı Leon Gurekian’ın üslup tercihlerini ve yapının günümüze kadar geçirdiği mülkiyet evrimini kapsamlı bir şekilde incelemeyi amaçlamaktadır. Agopyan Köşkü, 22 odalı devasa kütlesi, üç katlı ihtişamlı yapısı ve cephesindeki Art Nouveau ile Ampir üsluplarının cesur senteziyle, sivil mimarlık tarihinin okunması gereken bir metni gibidir.
Agopyan Köşkü’nün incelenmesi, yalnızca tekil bir yapı analizi olmanın ötesinde, Osmanlı burjuvazisinin 20. yüzyıl başındaki yaşam standartlarını, estetik beğenilerini ve sermaye birikimini anlamak için bir pencere açar. Yapının, bir aile konutundan otele, oradan da kurumsal mülkiyete uzanan serüveni, Türkiye’nin iktisadi tarihinin mikro ölçekte bir özeti niteliğindedir.
Agopyan Köşkü’nün inşa edildiği 1903 yılı, Prens Adaları’nın “Belle Époque” (Güzel Dönem) olarak adlandırılabilecek altın çağının zirvesine işaret eder. Bu dönemi ve yapının konumlandığı bağlamı anlamak için, adanın kentsel gelişim dinamiklerine yakından bakmak gerekmektedir.
1846 yılında Şirket-i Hayriye’nin kurulması ve düzenli vapur seferlerinin başlaması, Adalar’ın kaderini değiştiren en önemli faktördür. İstanbul’un Pera ve Galata gibi finans merkezlerinde çalışan gayrimüslim tüccarlar, bankacılar ve elçilik mensupları, ulaşımın kolaylaşmasıyla birlikte Adalar’ı daimi bir yazlık yerleşim alanı olarak tercih etmeye başlamışlardır. Agopyan Köşkü’nün banisi Marten Agopyan’ın da, Eminönü Bahçekapı’daki Agopyan Han’ın sahibi olması, iş yeri (Tarihi Yarımada) ile konut (Büyükada) arasındaki bu yeni mekansal ayrışmanın tipik bir örneğidir.
Büyükada, bu süreçte sadece bir dinlenme yeri değil, aynı zamanda bir sosyal statü göstergesi haline gelmiştir. İnşa edilen yapılar, sahiplerinin ekonomik gücünü ve batılı estetik anlayışa olan hakimiyetlerini sergileyen birer prestij nesnesine dönüşmüştür. Agopyan Köşkü, adanın Nizam ve Maden bölgelerinde yoğunlaşan bu “köşk” tipolojisinin, ölçek ve süsleme programı açısından en iddialı örneklerinden biridir.
Büyükada’nın yerleşim dokusu, İstanbul’un diğer semtlerinden farklı olarak, topografyaya uyumlu, geniş bahçeler içinde konumlanmış ayrık nizam yapılardan oluşur. Agopyan Köşkü’nün inşa edildiği parsel, denizle görsel temas kurabilen, ferah ve havadar bir konumdadır. Bu dönemde adada uygulanan parselasyon planları, yapıların birbirinin manzarasını kesmeyecek şekilde konumlanmasını öngörmüş, bu da Agopyan Köşkü gibi çok katlı yapıların çevreye hakim birer anıt gibi yükselmesine olanak tanımıştır.
Agopyan Köşkü’nün hikayesi, onu inşa ettiren Marten Agopyan’ın vizyonuyla başlar ve günümüze kadar uzanan karmaşık bir mülkiyet zinciriyle devam eder. Bu zincir, İstanbul’daki sermaye el değiştirmelerinin de bir haritasını sunar.
Araştırma verileri, Marten Agopyan’ın dönemin önemli bir iş insanı olduğunu ortaya koymaktadır. Agopyan, sadece Büyükada’daki bu köşkün sahibi değil, aynı zamanda İstanbul’un kalbi Eminönü’ndeki Agopyan Han’ın da mülk sahibidir. Bir han sahibi olmak, Osmanlı iktisadi yapısında ciddi bir ticari hacme ve sermaye birikimine işaret eder.
Daha da önemlisi, Marten Agopyan’ın Ankara Palas ve Beler Otel işletmecisi olduğu belirtilmektedir. Bu bilgi, Agopyan Köşkü’nün mimari programını anlamak için hayati bir anahtardır. Ankara Palas (İzmir veya Ankara’daki tarihi otellerle karıştırılmamalıdır; burada kastedilen muhtemelen İstanbul’daki dönemdaş bir işletme veya Galata bölgesindeki bir oteldir) gibi prestijli işletmelerin yöneticisi olan birinin, kendi şahsi mülkünü inşa ettirirken otelcilik deneyimlerini tasarıma yansıtması kaçınılmazdır. Köşkün çok odalı yapısı, geniş salonları ve servis alanları, Agopyan’ın “misafir ağırlama” konusundaki profesyonel yaklaşımının bir tezahürüdür.
Agopyan Köşkü’nün mülkiyet tarihçesi, aşağıdaki tabloda detaylandırıldığı üzere, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecindeki sosyo-ekonomik dalgalanmaları yansıtır:
| Dönem | Malik / Sahip | Sosyo-Ekonomik Bağlam ve Analiz |
| 1903 – 1931 | Marten Agopyan, Yosif, Eleni | Kurucu Dönem: Yapının inşa edildiği ve Agopyan ailesi tarafından kullanıldığı, aynı zamanda “Hotel Beler” ve “Hotel de Princes” adlarıyla işletildiği dönem. Gayrimüslim burjuvazinin adadaki hakimiyet dönemi. |
| 1931 – 1950 | Sofia Alıcıoğlu | Cumhuriyetin İlk Yılları: Mülkiyetin Alıcıoğlu ailesine geçişi. 1930’lar, İstanbul’da gayrimüslim nüfusun mülklerini elden çıkarmaya başladığı veya Türk burjuvazisinin adaya yerleşmeye başladığı bir geçiş evresidir. |
| 1950 – 1966 | Emilia, Heraklia, Anastas Alıcıoğlu | Savaş Sonrası Dönem: 6-7 Eylül olayları (1955) ve Varlık Vergisi (1942) sonrası süreçte, mülkiyetin hala eski sahiplerinin soyundan gelenlerde veya gayrimüslim kökenli vatandaşlarda kaldığı görülmektedir. |
| 1966 – 1971 | Ahmet Celalettin Tarlan | Türkleşme Süreci: Mülkiyetin Türk bir şahsa geçmesi, adadaki demografik ve mülkiyet yapısının değişiminin bir göstergesidir. |
| 1971 – 1985 | Öztürk Tanrıverdi | Yatırım Dönemi: Yapının şahıs mülkiyetinde kaldığı ve muhtemelen otel veya pansiyon olarak işletilmeye devam edildiği dönem. |
| 1985 – Günümüz | Doğu-Batı Sanayi Ürünleri A.Ş. | Kurumsallaşma: Yapının bir şirket aktifine geçmesi. Doğu-Batı Sanayi, Akkök ve Yıldız Holding ile ilişkili büyük bir yapıdır. Bu durum, köşkün bir “prestij binası” veya “şirket misafirhanesi” olarak değerlendirilmiş olabileceğini gösterir. |
| Halen | Fahri Uzlu | Güncel Durum: Yapının tekrar şahıs mülkiyetine geçtiği veya şirket adına kayıtlı olsa da Fahri Uzlu tarafından temsil edildiği anlaşılmaktadır.1 |
1985 yılında mülkiyeti devralan Doğu-Batı Sanayi Ürünleri İhracat ve İthalat A.Ş., Türkiye’nin sanayileşme tarihinde önemli bir yere sahip olan Akkök Grubu ile bağlantılıdır. Kaynaklar, bu şirketin yönetim kurulunda Robert Koleji mezunu Rifat Hasan gibi isimlerin bulunduğunu ve şirketin 1974 yılında kurulduğunu belirtmektedir. Bir sanayi ve ticaret şirketinin Büyükada’da tarihi bir köşk satın alması, genellikle iki amaca hizmet eder:
Agopyan Köşkü’nün estetik kimliğinin yaratıcısı, Ermeni kökenli mimar Leon Gurekian‘dır (Levon Güreğyan). Osmanlı mimarlık tarihinde Balyan ailesi kadar popüler olmasa da, Gurekian ailesi (özellikle Leon ve diğer aile üyeleri), 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında İstanbul ve İtalya hattında çalışan önemli bir mimar hanedanıdır.
Leon Gurekian’ın mimari dili, dönemin Avrupa’sındaki akademik eğitim ve avangard arayışların bir sentezidir. Gurekian, İstanbul’daki Levanten ve azınlık mimarların çoğu gibi, eğitimini muhtemelen Avrupa’da (İtalya veya Fransa) tamamlamış veya batılı yayınları yakından takip etmiştir. Agopyan Köşkü’ndeki tasarımı, onun sadece bir uygulayıcı değil, aynı zamanda farklı üslupları (Art Nouveau ve Ampir) entelektüel bir süzgeçten geçirebilen bir tasarımcı olduğunu kanıtlar.
Gurekian’ın Agopyan Köşkü’ndeki yaklaşımı “kontrollü eklektisizm” olarak tanımlanabilir. Raimondo D’Aronco’nun Huber Köşkü’nde veya Botter Apartmanı’nda sergilediği coşkulu ve tamamen Art Nouveau çizgisinin aksine, Gurekian daha “ağırbaşlı” bir modernizm peşindedir. O, Art Nouveau’nun dekoratif hafifliğini, Ampir üslubunun klasik ağırlığı ile dengeleyerek, müşterisi Marten Agopyan’ın “ciddiyet” ve “itibar” beklentisine yanıt vermiştir. Bir otelci ve tüccar olan Agopyan için köşk, çok “uçarı” olmamalı, ancak yeterince “modern” ve “süslü” olmalıdır. Gurekian bu dengeyi ustalıkla kurmuştur.
Görsel ve araştırma verileri ışığında, Agopyan Köşkü’nün mimari analizi, yapının neden “adanın en fazla cephe süslemesi olan binalarından biri” olarak nitelendirildiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Fotoğrafta görülen yapı, üç ana kattan oluşan, heybetli bir kütleye sahiptir. Yapının ana aksı, merkezi bir simetri üzerine kurulmuştur ancak cephedeki çıkmalar ve süslemelerle bu simetriye hareket kazandırılmıştır.
Agopyan Köşkü’nün en çarpıcı özelliği, kaynaklarda da belirtildiği üzere, iki farklı üslubun bir arada kullanılmasıdır.
Fotoğraftaki detaylarda, özellikle kat geçişlerinde ve pencere aralarında kullanılan plasterler (duvara yapışık sütunlar) ve kolon taklitleri, Ampir üslubunun karakteristik özellikleridir.
Ampir’in katı geometrisine karşılık, Gurekian yapının detaylarında Art Nouveau’nun akışkanlığını kullanmıştır.
Büyükada’daki diğer köşkler gibi Agopyan Köşkü de büyük olasılıkla ahşap karkas sistemiyle inşa edilmiştir. Ancak cephedeki yoğun süslemeler ve kolon taklitleri, Bağdadi tekniğinin (ahşap çıtalar üzerine sıva) veya ahşabın çok detaylı işlenerek (yalı baskı, profiller) taş görünümü verilmesi yönteminin kullanıldığını düşündürmektedir.
Görseldeki pencere düzeni, iç mekan hakkında da ipuçları verir:
Agopyan Köşkü’nün tarihsel serüveninde en ilginç kırılma noktası, konut işlevinden otel işlevine geçişidir. Bu dönüşüm, yapının mimari esnekliğini kanıtlar.
Yapı, kaynaklara göre Hotel Beler, Hotel Çankaya ve Hotel de Princes isimleriyle hizmet vermiştir.
Bir konutun otele dönüşmesi, iç mekanda bazı değişiklikleri zorunlu kılar. 22 odalı yapıda, muhtemelen odalara lavabo eklenmesi, ortak banyoların artırılması ve servis alanlarının (mutfak, çamaşırhane) genişletilmesi gerekmiştir. Ancak yapının özgün plan şeması (orta sofalı plan), odaların bir koridor veya sofa etrafında dizilmesi sayesinde, otel fonksiyonuna kolayca uyum sağlamıştır.
Yapıyı Büyükada’nın diğer anıtsal yapılarıyla kıyaslamak, onun özgünlüğünü daha iyi anlamamızı sağlar.
Nigan Bayazıt’ın araştırmalarında belirttiği gibi, Agopyan Köşkü’nün “adanın en fazla cephe süslemesi olan binalarından biri” olması, onu mimarlık tarihi açısından özel kılar. Bu süslemeler, sadece estetik değil, aynı zamanda bir zanaat gösterisidir. Dönemin ahşap ustalarının, marangozların ve sıva ustalarının (kalemkarların) yeteneklerini sergiledikleri bir tuval gibidir.
Günümüzde “Erişilebilir” durumda olduğu belirtilen yapı, Adalar’ın sit alanı olması nedeniyle koruma altındadır. Ancak ahşap yapıların karşılaştığı en büyük riskler yangın ve biyolojik bozulmadır.
Agopyan Köşkü, Büyükada’nın mimari repertuvarında, Leon Gurekian’ın tasarım dehası ve Marten Agopyan’ın ticari vizyonunun kesiştiği noktada duran bir başyapıttır. 1903 tarihli bu yapı, Ampir üslubunun ciddiyeti ile Art Nouveau’nun zarafetini aynı cephede eritmeyi başarmış nadir örneklerden biridir.
Yapının tarihçesi, sadece tuğla ve ahşabın tarihi değil, aynı zamanda İstanbul’un sosyo-kültürel tarihidir. Ermeni bir tüccarın yazlık konutundan, uluslararası bir otele (Hotel de Princes), oradan Cumhuriyet dönemi Türk ailelerinin mülküne ve nihayetinde büyük sanayi holdinglerinin prestij yapısına dönüşen Agopyan Köşkü, adeta canlı bir tarih kitabıdır.
Görsel analizler, yapının anıtsallığını, 22 odalı kapasitesini ve cephesindeki yoğun bezeme programını doğrulamaktadır. Bugün Büyükada sokaklarında yürüyen bir ziyaretçi için Agopyan Köşkü, geçmişin ihtişamını, kozmopolit yapısını ve estetik arayışlarını fısıldayan, korunması ve anlaşılması gereken hayati bir kültür varlığıdır.
Aşağıdaki tablolar, raporda tartışılan verilerin sistematik bir özetini sunmaktadır.
| Özellik | Açıklama |
| Yapı Adı | Agopyan Köşkü (Çankaya Oteli) |
| Konum | Büyükada, Adalar, İstanbul (Marmara Bölgesi) |
| Yapım Tarihi | 1903 (20. Yüzyıl Başı) |
| Bani (Yaptıran) | Marten Agopyan (Tüccar, Otelci) |
| Mimar | Leon Gurekian (Levon Güreğyan) |
| Mimari Üslup | Eklektik (Ampir ve Art Nouveau Sentezi) |
| Kat Adedi | 3 Katlı |
| Oda Sayısı | 22 Oda |
| Yapı Türü | Sivil Mimari, Köşk / Otel / Yalı |
| Kültürel Aidiyet | Ermeni / Osmanlı / Levanten Etkileşimi |
| Mimari Eleman | Üslup Kökeni | Fonksiyon ve Estetik Yorum |
| Plasterler (Duvar Sütunları) | Ampir (Empire) | Cepheyi dikey bölümlere ayırır, taş mimarisi etkisi yaratır, otoriter ve klasik bir hava katar. |
| Balkon Payandaları | Art Nouveau | Taşıyıcı elemanları sanatsal objeye dönüştürür. Bitkisel, kıvrımlı hatlarla cepheye hareket katar. |
| Kolon Taklitleri | Ampir | Giriş bölümünü ve balkonları vurgular, yapının anıtsallığını artırır. |
| Pencere Kepenkleri | Geleneksel/Akdeniz | İklimsel kontrol sağlar, cepheye ritmik doku ve gölge-ışık oyunu katar. |
| Çatı Saçağı ve Alınlık | Eklektik | Yapıyı gökyüzüne bağlar, Art Nouveau etkili kavisli formlarla binanın siluetini yumuşatır. |
| Yıl Aralığı | İşlev | Sahip / İşletmeci | Önemli Notlar |
| 1903 – 1918 | Konut (Köşk) | Marten Agopyan | Aile kullanımı ve prestij amaçlı inşa. |
| 1918 – 1930’lar | Otel | Agopyan Ailesi / İşletmeciler | “Hotel Beler”, “Hotel de Princes” adlarıyla turizm kullanımı. |
| 1930’lar – 1960’lar | Otel / Konut | Alıcıoğlu Ailesi | “Çankaya Oteli” dönemi. |
| 1966 – 1985 | Konut / Yatırım | Tarlan ve Tanrıverdi Aileleri | Şahıs mülkiyeti dönemi. |
| 1985 – Günümüz | Kurumsal / Özel | Doğu-Batı Sanayi A.Ş. / Fahri Uzlu | Şirket varlığı ve güncel şahıs temsili. |
