O Alex değil. Alex Tataryan!
Hayko gibi usta bir sanatçının oğlu olarak dünyaya “Merhaba” dedi.
Sahne deneyimini ilk babasından kazandı.
Çocuk yaştayken sahneye çıktı ve babasına eşlik etti.
Askerden geldiğinde 90’lı senelerde bazı kliplerde reklamlarda boy gösterdi!..
2000’li yıllarda ilk albümünün hit şarkısı ile “Bana seni seven bir kalp bırakmadın dedi” duygulandırdı.
En sevilen şarkısı “Aşk senin adın” ve en dikkat çeken işlerinden biri de “Depresif Pollyana” oldu. Bu şarkısı için 2008 yılında Konya’ya gitti ve Tuz Gölü’nün üzerinde motor kullandı, kuraklığa dikkat çekmek istiyordu ve artık dünya depresif biz sadece polyanacılık oynuyoruz diyordu sanki.
Oyuncu Birce Akalay ile birlikte “Manidar” şarkısına hayat verdi! Bu şarkı çok dikkat çekti
Sosyal medya’da birçok kişi tarafından tekrar tekrar yorumlandı.
Ayrılık çocukları için “Masum” şarkısını besteledi ve kız kardeşi Aslı Mavitan ile beraber yorumladı.
Müzik adına hep daha kalıcı şarkılar yapmak istedi ve birçok denemeler yaptı bu isteğinin devamını getireceğine emin.
Müziğin için de olduğu kadar, magazinin uzağında bir hayat kurdu kendisine!..
Gün geldi milyonları sesine hayran bıraktı! Gün geldi “İstediği mekânda konser bile veremedi”…
Ve bazen de sustu Alex! Sanat dünyasında “sabun köpüğü” gibi var olmadı ve kaybolmadı da!
Röportajımız sırasında “Hayata dair donanımlı bir adam gördüm”.
“Herkes etrafını görür, zor olan kendini görmek. Sağlıklı yol alabilmek için dışa dönük değil içe dönük olmamız gerekir, içimize bakmalıyız özümüze.” cümlesinden etkilendim.
Klasik bir soruyla başlamak istiyorum röportajımıza; Dinleyici olarak uzun zamandır seni ekranlarda göremiyoruz, nerelerdesin?
Aslında çalışıyorum! Şarkı sözü yazıyorum ve beste yapıyorum. Sahne çalışmalarım oluyor. Beni izlemek görmek isteyenler @alexsahnede hesabımdan takip edebilirler. Televizyon ve müzik kanalları diyorsanız oralarda pek yokum. Müzik kanalları da kapandı zaten artık her şey cebimizdeki ekranlarda. Eğer güzel bir şey yaparsan ve dikkat çekebilirsen tıklanıyor ve takip ediliyorsun.
Yine yeni bir çalışma içindeyim yakında dikkatinizi çekerim, güzel şeyler gelecek.
Tanınmış bir sanatçının çocuğu olarak müzik piyasasına giriş yapmak avantaj gibi gözükse bile genellikle o çocuklar anne ve babalarının gölgesinde kalıyorlar ama sende böyle bir olay yaşanmadı. Hayko gibi çok sevilen bir sanatçının oğlu olduğun halde bile kendi farkını ve tarzını müzik piyasasına ve dinleyiciye kabul ettirdin. Diğer sanatçı çocuklarıyla seni karşılaştırmak gerekirse piyasa da Hayko’nun oğlu yerine sanatçı Alex olarak anılmayı nasıl başardın?
Yakın çevrem ve babamın jenerasyonu için her zaman Hayko’nun oğlu oldum. Babam iyi bir sahne sanatçısı ve işinde ilklere imza atmış bir duayen. Ben farklı anılmak için özel bir çaba sarf etmedim, içimden geldiği gibi oldum. Belki de besteci ve söz yazarlığı kimliğimle söylediğim şarkıların tarzı ve yorumumla değişik gelmiş olabilirim insanlara.
Alex! ithal sanatçı furyasından fırlamış gibi bir havan vardı. Fakat şarkıları Türk sanatçılar gibi aksansız okuyordun, dinleyici ilk başta seni yabancı sandı Alex adını yadsıdı daha sonra şarkılarına tutunup seninle bağdaştı. Müzik piyasasın da ters köşe yapıp başarılı olan çok az isim vardır. Alex olarak kendini dinleyiciye nasıl kabul ettirdin?
Farklı denemeler yaptım: kendi müziğimi, kendi dilimi ve içimdeki melodileri bulmaya yordum kafayı. Örneğin “Ekşi sözlük”te bir entry’de şöyle yazıyor benim için!
“İçindeki iyi niyeti ve insan sevgisini müziğine de yansıtmaktadır.” Belki bu yüzdendir!
Müzik çalışmalarına Alex diye biliniyorsun ama artık Alex Tataryan olarak da biliniyorsun! İlk çıkış yaptığın dönemlerde neden soyadını kullanmadın?
Ben 1996 yılından beri sahnelerdeyim ne bir albümüm vardı nede bir şarkım. Kulüplerde, Barlarda ve özel gecelerde sahne alıyordum. Ne zaman ki söz yazarlığım ve besteci kimliğim oluşmaya başladı soyadımı da kullanmaya başladım.
Müzik dünyasında hırslı görmüyorum Alex’i.
Olabilir! Popüler kültürün içinde fazla görünmediğim için olabilir. Ben mesleğimi sevdiğim için yapıyorum müzik benim hobim.
Mesela hala sağlıklı sayıda istediğim yerlerde konserler veremiyorum. Konser verecek performansa fazlasıyla sahibim fakat bunlar için doğru bağlantılara sahip değilim şu an kendi işimi kendim yapıyorum ve reklam gücüm bu kadar. Fakat her zaman yeni fırsatlar arıyor ve değerlendirmeye çalışıyorum.
Son teklin “Bye Bye” çok eğlenceli bir şarkı klibi de kıpır kıpır olmuş çok beğendim. İtiraf etmeliyim dans etmek sana yakışıyor devam etmen gerektiğini düşünüyorum. Klip çekiminden önce dans eğitimi aldığın haberleri doğru mu yoksa spontane mi gelişti?
Evet, sevenler oldu. Eğlenceli bir şarkı fakat kimsenin benden böyle bir şarkı beklemediğini fark ettim.
Şarkı için dansçı arkadaşlarımla biraz çalıştık. İlk defa kızlarla dans ettiğim bir klibim oldu.
Bu şarkının bestesi bana, sözleri ise Tolga Arslaneli’ye ait. Ben zorlasaydım da benden “Bye Bye” sözü çıkmazdı.
Dürüstçe söylemem gerekirse: Bu işimden gelen geri dönüşle, bundan sonra nasıl bir yol çizeceğimi anlamış oldum.
Yeni albüm için çalışmalar başladı mı? Dinleyiciyi ne gibi sürprizler bekliyor?
Bu yıl içinde sürpriz bir isimle yeni bir düet hazırlığı var. Şu aralar çok iyi bir şarkı ile yenilenip karşınıza çıkmaya çalışıyorum. Ardından da benim tekli şarkılarım gelecek.
Albüm için de kafamda bir konsept var onu gerçekleştirmek istiyorum.
“İz” albümünle sonra dikkat çeken düet projelerine imza attın. Kimlerle düet yaptın ve bu düet projeleri nasıl gerçekleşti?
İz albümü ilginç bir albümdü. Müzikal çeşitliliği oldukça zengin olan, rock’danjazz’a uzanan içerisinde eski bir Ermenice şarkının da yer aldığı farklı bir albümdü.
Düetler şöyle:
İlki Birce Akalay ile ‘’Manidar’’ oldu. Şarkının sözlerini beraber yazdık, bestesi yine bana ait. Onun da ilk stüdyoda şarkı söyleme denemesiydi gayet de başarılı oldu. Sanırım kendisi yeni bir çalışma hazırlıyormuş, yolu ve şansı açık olsun.
Ardından kız kardeşimle birlikte şarkı söylemek istiyorduk. İkimizde ayrılık çocuğuyduk ve şarkının adı “Masum’’ oldu.
Bugüne kadar yaptığınız albüm ve single’ları kronolojik sırayla sıralar mısınız?
Albümler:
– 2005’de “Çok Zor” albümü ve en hit şarkısı “Aşk senin adın” ile başladı. Şarkıda geçen “Bana seni seven bir kalp bile bırakmadın” sözleri slogan haline geldi.
– 2007 “Alextronika” EP
– 2008 “Depresif Polyanna” EP
– 2010 “İz” Albümü
– 2012 “Bilmece” EP
– 2015 “Sev” EP
Tekliler
– 2016 “Gidelim Buralardan” (Nazan öncel şarkısına cover)
– 2016 “Manidar”
– 2017 “İki Kalp Mesafesi”
– 2018 “Masum”
– 2019 “Bye Bye”
Son dönem de şöyle bir algı var; “ne kadar çok magazinde gözükürsen, hakkında ne kadar çok haber olursa” sanki sen o kadar çok iş yapıyormuşsun gibi bir durum söz konusu… Müzik piyasasının çöküşünü, sanatçının başarısını magazinle eş değerde tutanlar mı tetikledi?
Sanal dünyanın gelişmesi ile her alanda olduğu gibi dijital dönüşüm dünyasında da algılar değişti. Bunları çok iyi değerlendiren arkadaşlar var ve hızlı bir şekilde ünlenenler de oldu.
Zaten bu elimizdeki ekranlarda her şey var ne yok ki? Artık hayat çok bireysel ve herkes istediği müziği dinliyor, filmi izliyor ve takip ediyor.
Ticari bakacak olursak elindeki işini iyi pazarlayabilirsen, sana geri dönüşü de iyi oluyor. Sanatın magazinsel tarafını soracak olursan ben orada pek yokum.
Ve gerçekten de Türk pop müziği bitti mi?
Bitmez! “Pop sabun köpüğü gibidir”.
Esaslı bir rock’n roll gazetecisi, “Simon Frith” der ki “pop müzik asla evlenilmeyecek bir kadındır, sevişebilirsin!” der.
Pop müzikte şekil ve algılar değişebilir, pazarında değişikliklere ihtiyacı vardır. Zaten değişmeyen tek şeyde değişimin ta kendisi değil midir?
Pop, people’dan geliyor. İnsan ayırt etmez, herkes dinleyebilir.
“Rap’çilerin politik bakış açısı var”
Hip-hop ve rap müziğin altın çağını yaşadığı bir dönemdeyiz. Hip-hop ve rap tarzının yükselişini nasıl değerlendiriyorsun? Alex Tataryan’da alternatif olarak hip-hop ve rap tarzına yönelir mi?
Müzik piyasası kendini şu anda rap müzikle döndürüyor.
Şimdi Rap popüler oldu, bazı iyi rap’çiler bundan hoşnut olmayıp endişe bile duyuyorlar sanki. Eğlendiren rap’çiler var, hüzünlendiren rap’çilerde ayrıca politik olan rap’çilerde var. Örneğin: Ezhel bir rap şarkıcısı fakat popüler olabilecek çok samimi bir şarkı yaptı adı da “felaket” bir diğeri “Susamam” böyle çalışmaları seviyorum. Kafalar çok karışık müzikle kitlilere ulaşabiliriz. Şu an isyan zamanı, tüm dünya haykırmakta… Rap sevmeyenlere popüler kültürde kafayı çevirtebilmek önemli. Dedim ya zaman biraz isyan zamanı içinde bulunduğumuz coğrafya olsun şartlar olsun, arabesk ruhumuz zaten buna teşne.
Arabesk, rap’in popüler kültüre daha da yayılmasına sebep oldu ve piyasa bu yönde ilerliyor. Her popüler olan şeyin tükenme ihtimali vardır. Dilerim doğru değerlendirilir. Yeraltından su yüzüne çıkan rap müzik en iyi zamanını yaşıyor. Rap’çiler iyi para kazanıyorlar, kazansınlar da herkes kazansın. İnsanlar Türkçe pop müziğin sığ sözlerinden sıkılmışlardı.
Şunu da eklemek isterim ki: Aşkta lazım Dansta lazım “insan’ın alışkanlıklarından vazgeçmesi kolay değildir”. Hepimizin duygulandığı sözler içselleştirdiğimiz şarkılarımız vardır. Bazen müziğine bazen sözlerine, şarkının genel ahengine kapıldığımız örnekler vardır, onları duymak ve söylemek isteriz, sakince ve huzurla dinlemek ve o hissettiğimiz duyguyu paylaşmak isteriz. Türkçe pop içinde 80’ler olsun 90’lar olsun hatta 2000’lerin başında bile yazılmış olan çok güzel sözler ve besteler vardır. Onlar hala yaşıyorlar ama daha çok sahneleri ayakta tutuyorlar diyebilirim. Ben sahne performanslarımda bu şarkılara yer veriyorum ve repertuarım o yönde oldukça geniş.
Benim rap söylememle ilgili kısmına gelecek olursak: Ben rap sanatçısı değilim. Fakat Rap ve hip-hop tarzında şarkı söyleyen bir arkadaşımla şarkı söyleyebilirim. Yorumumla kendisine katkıda bulunabilirim. Müzikte her şey olur, işin akışı önemli.
Affedersin ama Alex müzik piyasası iğrenç bir hal aldı! Sokaktan geçeni şarkıcı yapıyorlar!.. Youtuber, manken, zengin sevgilisi olan ve salak saçma olaylardan fenomen olan herkes şarkıcılığa soyunuyor. Nota bilmeyene sanatçı deniliyor, konservatuar mezunu olmuş müziğin doktorasına yapmış insanlara ise şarkıcı olarak hitap ediliyor. Müzik piyasasının böyle bir sürecinde sen kendini nerede konumlandırıyorsun? Ayrıca bu iğrenç dönemden nasıl kurtula biliriz?
Evet, olabilir ama ben kötü bakmıyorum çünkü biliyorum ki herkesin içinde şarkı söyleme arzusu vardır. Şarkı söylemek büyük bir haz verir insana. Örneğin bir oyuncu arkadaşım “Ben rollere giriyorum fakat şarkı söylediğim zaman kendim oluyorum” demişti. Şöyle bir şeyde var ki: İnsanın iyi şarkı söylemesi nota bilgisinden daha çok kulağının iyi olması ile ilgili, hissetmesi daha önemli. Şarkı söylemek bir bütünlük işi her şeyden önemlisi şarkıyı duygusunda hissederek söylemek, bazen iyi olur bazen daha iyi. Diğerlerine fazla bir şey diyemem. Tercih meselesi başarılı olur veya olmaz zaten dinleyici zaman içinde cevabını verir. İyi olan sivrilir ve “ben buradayım” der. Kimi kalıcı olur kimi olmaz.
Müzik eleştiriye çok açıktır çünkü herkesin içinde müzik vardır. Müzik doyumdur. Nasıl ki fast-food yerken keyif alıyoruz popüler müziğinde böyle bir tarafı var. Dinlerken keyif verse de bazen kulağımızı kirletebilir. Samimi olmak önemli…
Bana gelecek olursan benim sahne enerjim bir başka, severek yapıyorum işimi, eğleniyorum orda hissettiğim şarkıları söylemeye çalışıyorum. Sen eğlenirsen herkes eğlenir.
“Manidar” şarkımızdan örnek vereyim. Başarılı bir kadın oyuncuyla şarkı söyledim gayet de iyi bir sonuç çıktı ortaya. Mesleği şarkıcılık olmasa da kalbinden söyledi ve hissettirdi. İkimizde uyum içindeydik şarkıyı söyledik ve denize attık, çok sevildi. Su akar yolunu bulur, popüler camiada her zaman her şey yapılır ve eleştirilir. İyi yapılanlar kalıcı ve örnek olurlar, diğerleri de tuzu biberi olur.
Ermeni asıllı bir Türk vatandaşı olarak sanat dünyasında engellerle karşılaştın mı?
Meslek hayatımda yaşadığım bazı gariplikler oldu vaktinde babamın da olmuş. Onun zamanı daha da zormuş. Mesela şarkımı döndürmeyen radyoda gördüm sonra o radyo sahibi gelip beni dinlerken de gördüm. Bu tamamen politik durumlardan ve bakış açılarından ibaret. Zamanında çıkar ilişkileri yüzünden herkes doğru yanlış yerli yersiz nasibini almış.
Ben bu topraklarda doğdum ve büyüdüm. Toprağımın dili ile aşık oldum, öğrendim, sevdim, arındım ayıklandım arkadaşlıklarım, dostluklarım oldu, güldüm, eğlendim, ağladım ve hüzünlendim. Bu duygular insana has duygular ve her dilde her coğrafya da olabilecek şeyler. Hepimiz insanız önce kendimizi bilelim.
Hiç umutsuz değilim! Bence artık daha iyi anlaşılıyoruz, bakış açıları daha mantıklı birçok insan daha çok sorguluyor konulara objektif bakıyor. Artık birbirimize daha anlayışla yaklaşıyoruz. Taşları gediğine koyuyoruz. Konuşmalar yaklaşımlar daha da düzeliyor, en azından bazı karşılaştığım insanlardan tatlı itiraflar samimi dostluklar güzel hikayeler ve güzel komşuluklar kuruyoruz. Kin ve kibir insana hiç bir zaman iyi gelmedi tarihimizi ve geçmişimizi daha iyi bilmeliyiz yoksa ayağımıza saman çöpü hep takılır, Ortadoğu burası sürekli karıştırırlar, huzur vermezler rant peşinde koşan politikalar bunlar! Yalan dolan ne duyarsak inanıyoruz buna teşneyiz, sarılmamız ve birlik olmamız ortak payda da bulaşabilmek gerekiyor yaşanılanları kabul etmemiz gerekiyor. Olumsuzluklara direndikçe daha da güçlenip karşımıza çıkıyorlar. Herkes etrafını görür zor olan kendini görmek, sağlıklı yol alabilmek için dışa dönük değil içe dönük olmamız gerekir, içimize bakmalıyız özümüze.
“Ortadoğu Türkiye’ye, Türkiye Avrupa’ya göç ediyor”
Günümüz şarkılarında ruh yok! Dinleyici kadar sanatçılarında yeni şarkılardan memnun olmadığını düşünüyorum.
Güzel şarkılar var ama çok azaldı. Dijital dünya ruhumuzu köreltti, Artık dünya da daha fazla bilgi akışı var ama daha az sohbet ediyoruz. Dokunmak, paylaşmak azaldı herkesin boynu bükük herkesin elinde tuttuğu bir şey var!
Herkes istediği şeyi izliyor ve dinliyor bu geçiş haliyle bir şeyleri bozabiliyor. Aşkta artık düzgün yaşanmıyor, şekil değiştirdi ve başkalaştı ruhumuz bundan zarar görüyor. İsyan var ve değer yargıları da değişti. Örneğin rap popüler oldu artık daha politik bir bakış açısı var.
Dünya değişiyor değişirken de herkes aynı ölçüde gelişemiyor, sabit fikirler dar bakış açıları ile yozlaşabiliyor. Ruhumuzu öldürüyoruz ve kendimizi kaybediyoruz. Hızlı olmak her konuda iyi değil, insan doğası bu kadar hızlı değişimi hazmedemiyor. Düşünsenize son 10 yılda hayatımıza neler girdi neler değişti hemen adapte olurken başka bir şey çıkıyor karşımıza çok büyük bir değişim var.
Ortadoğu Türkiye’ye, Türkiye Avrupa’ya göç ediyor. İnsanlar kendi topraklarında yabancılaşıyorlar dostluklar arkadaşlıklar şekil değiştirmiş durumda herkes kendi ülkesinde kendini azınlık hissetmeye başladı ve bu durum farkındalığı yüksek kesimi daha da olumsuz etkiliyor.
Seninle ilgili röportajları okurken bir cümlen çok dokundu bana! demişsin ki! “Yaşadığım özel şeylerde babam yanımda olamadı.” Bize bu konuda ne diyebilirsin?
Ayrılık çocukları farklı deneyimler yaşıyor. Bu yüzden farklı tecrübelere sahibim. Babam da olsa, herkes olması gerektiği gibi “Her aile evlatlarına doğru veya yanlış, iyi niyetleriyle yola çıkıyor. Kimse kötü değil. Bazen yanlış baskılar, bazen gereksiz ilgi ve ilgisizlik dengeyi kaybettiriyor”. Evlatlarda bu sınavlardan nasibini alıyor, iyi tarafından bakıp içinden güzel dersler alabiliyorsan iyisin. Bazen sitemlerim oluyor hayata, bazen yalnızlıklarım. İçinde bulunduğun duygu durumlarından yoruluyorsun sonra yazıyorsun söylüyorsun, sanatçıların dertleri hep olur, acı ile araları iyidir, daha gerçek gülerler. Ben hep ayakta kalmaya çalıştım, sarıldım hayata ve çok sevdim. İnsan sevmek zor zanaat “Seni seveni bir zehir olsa yut” demiş Mevlana.
Peki şu anda baba oğul ilişkiniz nasıl?
Senaryo! Sanatçı evladı olmak ilginç bir hal… Zihnimizin değil kalbimizin sesini dinlememiz daha iyi.
Aşk Alex’in hayatının neresinde?
O içimizde her yerde, birinde aramana gerek yok, o zaman hastalanıyorsun.
Bazen insanlara duymak istedikleri şeyi söyleyeceksin.
Mesela Siri’ye kötü bir şey sor, sana cevap olarak “önemli olan senin fikrin” diyor. (Gülüyor)
İleri ki planlarının arasında bir babalık düşünüyor musun?
Evet, olabilir. Akışa bırakıyorum.
Yıllar geçiyor sen hiç değişmiyorsun, özel bir sırrın var mı?
Şeker, paketli gıda ve birde fast-food’u bırak gitsin. Hareket et ve kendini sev.
Kendinle alakalı geriye dönüp baktığında en çok eleştirdiğin ama hala değiştiremediğin bir nokta var mı?
Bazen sert ve patavatsız olabiliyorum.
Issız bir adaya gittiğini düşün 3 tanede ünlü arkadaşın yanında olacak kimleri alırdın yanına?
Cem yılmaz, Okan Bayülgen ve Yasemin Sakallıoğlu.
Dünyaya tekrar gelseniz şarkıcı olur musunuz? Bu mesleği tercih ettiğiniz için pişmanlık duydunuz mu?
Olurum, pişman değilim. Müzik olmazsa olmazım! Psikoloji ile ilgili bir şey yapardım.
Sosyal medya’nın gereksiz eleştiri ve hakaretine maruz kalmayan ünlü yok! Bu olumsuz yorumlar Alex Tataryan’ı nasıl etkiliyor?
Bu konularla meşgul olanlar ya tatmin ya da rahatsız oluyorlar.
Yaş-Boy-Kilo: 47-1.81-71
Burcu: Yay
Ayakkabı numarası: 43-44
Göz rengi: Yeşil
Saç rengi: Koyu kumral
Arabası: Yok. Motorum var
Kullandığı parfüm: İncense kyoto
Sevdiği renk: Turuncu-mavi-siyah-beyaz
Sevdiği yemek: Karnıyarık
Sevdiği içki: Cin. Sohbet olursa ortamına göre rakı ve şarap
En sevdiği tatil yeri: Dostlarımla olduğum ve sevdiğimle gittiğim her yer
En sevdiği sanatçılar: Şener şen-Cem yılmaz-Okan Bayülgen
İlk ve son hit parçası: Aşk senin adın-Manidar
İdeal tipi: Esmer
Tuttuğunuz takım: Beşiktaş
Ne tür müzik dinlersiniz: Ruhuma iyi geleni dinlerim
En sevdiğiniz şarkı ve nedeni: Olur ya, Pervane, Git
Yaptığınız en büyük çılgınlık: Alextronika (Gülüyor). Mesela Tuz gölünde
motosiklet kullandım. Köpeğimle motorla uzun yolculuğa çıktım
Sevdiğiniz için neleri göze alırsınız: Her şeyi
Sizi sevenin sizin için neler yapması hoşunuza gider: Gözleri ile konuşsun,
dost olsun, dürüst olsun, aksın. Birbirinin mutluluğu ile mutlu olan insanları
seviyorum
Şu an ruhunun olmak istediği yer: Deniz ve rüzgâr
İzlemekten keyif aldığın TV programları neler: Uykusuzlar kulübü ve Netflix
Hayatta en çok kıymet verdiğin insan: Annem. Kıymet bilen insanlar, gerçek
dostlar ve kadınım olacak dişi
Hayvan besliyor musunuz: Evet bir köpeğim bir kedim var
Aşk her şeyi affeder mi: Affeder
Benzetildiğiniz biri var mı: Keller birbirine benzer
Beğendiğiniz ve Beğenmediğiniz huyunuz: Dürüst ve patavatsız olmam
Sizi en mutlu eden iltifat hangisi: Kalpten söylenen bir söz
Röportaj: MURAT FIRAT