Ali Topuz’un sözleri

Ali Topuz’un sözleri
Yayınlama: 01.11.2012
A+
A-

Günlük yazılabilir, ama günlük düşünülemez. Düşünmek dünü yarını dikkate almadan olmaz.

Bir televizyon programında Ali Topuz’un şöyle dediğini duydum: “Sanki siyasiler de darbeyi bir çözüm gibi görüyorlardı, bazen öyle düşünesim geliyor.” Belki bir kelime farkı olabilir, ama anlamı tastamam bu olan bir cümleydi. Ve bu cümle beni uzun uzun düşündürdü.

Ecevit ve Demirel gururdan bir araya gelmiyor değillerdi. Bir araya gelmeleri partilerinin “yapısı ve ilişkileri” bakımından zordu. O zorluğu aşmaya çalışmaları halinde ise, kalan güçleriyle bir çıkış yolu bulabileceklerine inanmıyorlardı. Bir açmaza düşmüş gibiydiler… Böyle bir manzara vardı.. Son kanaatleri olarak Demirel “gittiği yere kadar gider”, Ecevit ise “Allah’ın dediği olur” diyordu. Bunlar, onlar için çaresizlik sözleridir. Demirel “çare tükenmez” türü şeyler söyleyemiyordu; Ecevit’in ise öyle bir söz söylediği daha önce hiç duyulmamıştı (Arcayürek). Darbenin geliyor olduğunu göremez anlayamaz olmaları mümkün değildi. Açıkça söylüyordu Evren. “Bir daha mektup falan yazmayız, başka türlü konuşuruz” diyordu resmen… Mektup olayından sonra, doğudaki tatbikat sırasında… Ne düşünemiyor olmaları mümkündü, ne de karşı çıkmaya mecalleri ve niyetleri vardı. Ben o zamanlar günlük yazıyordum. Zihnimde her şey çok canlı…

Öyle bir çaresizliğe düşülmüştü. Ecevit sol baskı altındaydı, partisi içinde de, DİSK gibi parti dışı odaklarca da. AP ile koalisyonun olabilirliğine, olsa bile sonuç alacağına inanmıyordu. Kavga şartları ve ilişkileri çok girift hale gelmişti; Ecevit’i ve Demirel’i aşmıştı. Bir araya gelebilmeleri için, iki partinin de, bazı kayıpları ve engelleri göze alarak yenilenmesi gerekirdi; bunun da gerçekleşmesi onca olan bitenden sonra mümkün değildi. Hele Ecevit hiç yapamazdı. CHP dağılırdı. Çok zor zamanlardı. Basit ve şabloncu izahlar hiçbir şey ifade etmez. İş olsun diye söylüyorlar, derinlemesine düşünerek değil. Arşive bakın, 12 Eylül’den bir gün önce 17 kişi, iki gün önce 15 kişi öldürülmüş. Öldürenler kendilerini biliyorlardı. (Sadece bireysel değil, grupsal olarak biliyorlardı.) “Birileri geldi yaptı” hikâyesi her yerde geçmez. Bunları yapacak, militan potansiyellerinin var olduğunu toplumun içine bakabilen herkes biliyordu. Ve bu hal, o şartlarda önlenebilecek, bitirilebilecek gibi değildi. Fraksiyonlar bile birbirini boğazlıyordu. Günlük yazanlar günlük düşünüyordu. Siyaset kendinden geçmişti. Üniversite, milli eğitim, polis dağılmıştı; yargı korkuyordu…  Demokrasiyi geçin, devlet yok gibiydi. Ama birileri günlük düşünmeye devam ediyordu. Ben o zamanlar bırakın her günü, farklı imzayla günde iki yazı yazıyordum. Yazdıklarım arşivdedir. Kalaşnikoflular bahçemde dolaşıyor, ben yazı yazıyorum. Annem bütün gün dua ediyor.. Bir cumhurbaşkanı seçilemiyor, Meclis’te boş turlar devam edip duruyordu. En son tur 12 Eylül’e ertelenmişti! Tam bir kilitlenme yaşanıyordu.

… Ali Topuz’un cümlesinden etkilendim. Demirel’in de Ecevit’in de, müdahaleyi bir zaruret gibi görmeye ve düşünmeye başlamış olmaları ihtimal dahilindedir. Çünkü bitkin ve çaresizdiler.  “Gittiği yere kadar gider” ve “Allah’ın dediği olur” sözleri de bunu gösteriyor. Mecalleri kalmamış gibiydi.

Günlük düşünülmemeli; öyle düşünülmüşse onlar arşivde bırakılmalı. Ama şimdi de günlük düşünmeye devam edenler bunu yapamıyor. Ali Topuz, daha önce de, Ecevit’in başbakan olduğunda acemi doktor gibi nasıl bir şaşkınlığa düştüğünü çok ilginç ve doğru sözlerle anlatmıştı. Hatıralarını ilk fırsatta okuyacağım.

Ahmet Selim

Bir Yorum Yazın

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.