Uzun zamandır birlikte çalıştığım, İz radyo danışmanı Mert Ulus aracılığı ile Berk Göknil ile tanışma fırsatı yakaladım. Sohbetimiz esnasında Berk’in “kargo şirketinin” olduğunu ama içinde büyük bir aşk olan müziği de hobi olarak yapmaya çalıştığını, kaliteli besteler hazırlayıp ve duygusal sözlere imza attığını öğrendim. İlk profesyonel çalışması olan “İyi Ki Varsın” şarkısını dinletmek istediği zaman dürüst olmak gerekirse, beni bu kadar derinden etkileyecek bir şarkı olacağını inanın hiç tahmin etmemiştim.
Görüşme sonrası cafeden çıkıp, biraz sahilde yürümek istemiştim. Hava kasvetli, deniz biraz dalgalı ve içimde biraz buruktu… Yolculuk boyunca defalarca “İyi Ki Varsın” şarkısını dinledim, kafamda ise hep şu soru vardı: hayatımda kime “iyi ki varsın” dedim ve şu an yanımda kim var! Eminim bu şarkıyı dinlediğiniz zaman siz de kendinize bu soruyu çok soracaksınız.
Eve gelip biraz dinlendikten sonra “Berk Göknil ile röportaj yapmalıyım.” düşüncesi beynime yerleşti ve telefonu elime alıp Berk’i aradım. “Senin hikâyeni dinlemek istiyorum.” dediğim zaman hiç kırmadan seve seve kabul etti. Ve “Bir çocuğun gölgesinde Berk Göknil’in hikâyesi” başlamış oldu.
En son ne zaman kendine, kim olduğunu sordun. Berk Göknil sen kimsin?
Bu soruyu kendime her gün soruyor ve her gün farklı cevaplarla yüzleşiyorum. Hepimiz gibi birçok sorumluluğa sahip, telaşları ve kaygıları ile hayatta var olmaya çalışan bu coğrafyanın bir insanıyım. Çoğu zaman kendimi iyi ya da kötü, yaşadığım ve ömrüm yeterse yaşayacaklarımın o özel eşiğinde yalnız bir şövalye olarak tanımlıyorum.
Çocukluk döneminize gitmek istiyorum: Berk nasıl bir çocuktu?
Aslında Berk babasını kaybettiği 12 yaşına kadar normal bir çocuktu. 12 yaşında babasını kaybedince yaşıtlarından farklı olarak koca bir adam olmaya sürüklendi. Hep hayal kuran ve o hayal kuran çocuğun peşinde koşmaya kendini adadı. Ve hala o küçük çocuğun gölgesinin peşinde koşmaya devam ediyor. Aslında iç dünyam bana şöyle sesleniyor.”O çocuğu hissettiğin ve kaybetmediğin kadar varsın.”
Müzikal yolculuğunuz nasıl başladı? Aileniz destek oldu mu?
Bizim akraba topluluğumuzda güzel sanatlar ile ilgilenmiş herhangi bir büyüğümüz yok. En azından benim bildiğim ve tanıdığım yok. Nasıl oldu ben de bilmiyorum fakat sanırım bu eğilimi ben başlattım. Hatta kız kardeşim İmge Ecem’de şu anda opera ve şan bölümünde eğitimine devam ediyor.
Evet, gerek annem gerek kardeşlerim gerekse eşim hep yanımda oldu.
“İyi Ki Varsın” cümlesinin, kalbinizdeki yansıması nedir?
Bana çoğunlukla şu soru soruluyor. Kim için “iyi ki varsın” diyorsunuz. Ellerinden öpülesi analarımız, babalarımız, kardeşlerimiz, eşlerimiz, aşklarımız, sevdiklerimiz, dostlarımız ve sevdiğimiz herkese iyi ki varsın demek istedim. Çünkü öyle egolu insanlarız ki bu negatif duygunun esiri oluyoruz. Örneğin birbirini seven bir çift çok ufak bir sebepten tartışmaya başladı ama tartışmayı oluşturan şey çok ufak bir konu. Onu çözmek için asıl duygumuza yani “iyi ki varsın” demeye inemiyoruz. Hırslarımıza yeniliyoruz.
Şarkıyı üretme evresinde ise kalbimden bir köşesinden kulaklarıma şu fısıltı geldi. “Umarım bu şarkı birbirine küsmüş insanları tekrar bir araya getirebilir.”
”İyi Ki Varsın” single çalışmanız nasıl başladı?
Bir sabah çok değerli aranjör dostum Uğurcan Sezen ile telefon sohbeti gerçekleştirirken “hadi kardeşim” dedi ve bir anda kendimi stüdyoda ve kamera karşısında buldum. Ve bunların hepsi 10 gün gibi kısa bir sürede tamamlandı.
Kimlerle çalıştınız? Hangi isimler teşekkürü hak etti?
Öncelikle değerli müzisyen ve aranjör kardeşim Uğurcan Sezen’e, akabinde aranjörümüz Berk Eyüpoğulları’na, yönetmenimiz Cansu Bağuşlu’ya, mix ve master’da Sarp Özdemiroğlu ağabeyime, kardeşlerim Bertuğ ve İmge Ecem’e, anneciğime, eşim Burcu’ya ve kader dostum Olcay Aslan’a buradan en kalpten teşekkürlerimi iletmek isterim.
Ayrıca bu projemizde emeklerini esirgememiş ve heyecanıma ortak olmuş isimlerini sayamadığım tüm arkadaşlarıma da sonsuz teşekkürler.
“İyi Ki Varsın” tekliniz dinleyiciden nasıl tepkiler alıyor? Geri dönüşlerden memnun musunuz?
Gerek gitarla yorumlamaya çalıştığım demo halinden, gerekse geldiği şu haline kadar çevremden çok büyük bir eleştiri almamıştım. Elbette eksiklerimiz vardır ve olacakta. Hiç bir şey mükemmel değildir. O eksikliklerimizi de her yeni çalışmada gidermeye çalışmak doğru olandır.
“İyi Ki Varsın” şarkısının klip hikayesi nedir?
Bu şarkım aslında zaman, mekân, isimler, enerjiler ve olayların enteresan bir şekilde kesişmesi ile son halini aldı.
Birbirini seven bir çiftin ufacık yanlış bir anlaşılma neticesinde ayrılma noktasına gelmesi ve ardından barışmaları. Sevgili Cansu kısa film tadında olmasını hayal etti. Ekibimiz ile elimizden gelen tüm gayreti gösterdik. Umarım youtube kanalımda yayında olan klibimizi dinleyicilerimizde beğenirler.
“Yaşım derken! Çok genç bir delikanlıyım.”
Yaşınızı göz önünde bulundurursak tekli ya da albüm çıkarmak konusunda biraz geç kalmadınız mı?
Yaşım derken! Çok genç bir delikanlıyım. (Gülüyor)
Hitap etmek istediğiniz, dinleyici kitlesini nasıl tanımlarsınız?
Kim istemez ki ortaya çıkarılmış melodilerin ve sözlerin her daim profesyonel mecralarda dinleyiciler ile buluşmasını.
Ama sevgili Murat ülkemizde ürettiğimiz ya da üretmeye çalıştığımız şeylerin dinleyici ya da izleyicilerle buluşması sende çok iyi bilirsin ki birçok parametreye bağlı. Belki geç ve güç oldu. Fakat ne mutlu bana geç ve güç olsa da sevgili dinleyicilerimizle buluşma şansı yakaladım.
Gerek bu şarkımın, gerekse önümüzde ki zamanlarda çıkarmayı düşündüğüm diğer şarkılarımın çok dinlenilmesini, çok beğenilmesini elbette isterim. Ama benim bazen hüzünlendiğim bazen sevindiğim durum şu; çok ama çok zor şartlarda büyüyen bir çocuğun o yaşlarda kurduğu imkânsız gibi gözüken hayalinin aslında o kadar da imkânsız olmadığı.
Dolayısı ile hitap etmek istediğim kitle için “hayal kuran ve onların peşinde koşan herkes” diyebilirim.
Sosyal medya’da paylaştığınız, “Bu Gece De Ölmedim” şarkınız beni çok etkiledi! Şarkıyı söylemiyor, adeta yaşıyorsunuz… Özel değilse hikâyesini dinlemek isterim?
Sabahın üçünde çok ama çok derin bir offff çektirttin Murat’çım. Benim için çok kıymetli ve iç dünyamda ki duygusunu anlatmaya kelimeler yetmez bu şarkımın. Detaya inip kıymetli dinleyicilerimizin derinlerde kalmış acılarının ortaya çıkmasına sebep olan kişi olmak istemem.
Gerçekten ölmek istediğim ve hatta bu eylemin %75’ine kadar gelmişken ayaklarımı geri attığım çok karanlık bir gecenin sabahında çıkan bir bestemdir. Allah kimseye ölmek istediği karanlık geceler yaşatmasın.
“Sanata meslek gözüyle bakılmasına karşıyım!”
Dünya’ya tekrar gelseniz, müziği hobi olarak mı yaparsınız yoksa asıl mesleğiniz olarak mı?
Doğduğunuz ve var olmaya çalıştığınız coğrafyaya göre değişir aslında bu sorunun cevabı.
Ben şahsen sanatın herhangi bir dalına meslek gözüyle bakılmasına karşıyım. Yaşam felsefemde şu var. Sanatta özgürlüğümüzü sonuna kadar korumalıyız. Korumalıyız ki iç dünyamızda yaşadığımız her şeyi tüm naifliği ile ortaya çıkartmaya imkânımız olsun. Yani çok satsın, çok dinlensin, çok izlensin gibi ticari kaygılar ile bir işe başlamak bana göre değil.
Örneğin çok değerli müzisyen büyüklerimiz var. Hem çok önemli eğitimler alıp alanlarında parmakla gösterilen kişiler olmuşlar hem de bizlere yaptıkları müzikler ile ilham vermişler. Yani ikisini de aynı anda yapmak mümkün diye düşünüyorum.
Peki, gelecekle ilgili müzik severleri ne gibi projeler bekliyor?
Şu anda ikinci şarkımıza başladık. Yıl sonuna kadar çeşitli tarzlarda dinleyicilerimizle buluşturmak için heyecanlandığım bestelerim mevcut. Umarım imkânlarımız, ömrümüz ve daha da önemlisi nefesimiz yeter.
Başkalarından güzel şeyler duyduğunuzda bunu ilham verici veya ürkütücü buluyor musunuz?
Sanatın herhangi bir kolunda kendi alanında üretim ve değer üreten her sanatçı elbette güzel şeyler duymak ister. Fakat bizim gibi insanları bir ileri taşıyan şey kendimce duyduğumuz negatif yorumlardır. Ben genelde ne yapmaya çalıştıysam negatif yorumları daha dikkate alıyorum. Negatif yorumlar eğer güven duyduğum kişi ya da kişilerden geliyorsa bana kendimi ifade etmek için çok daha farklı ilhamlar veriyor ve olaylara başka açılardan bakmamı sağlıyor.
Müziğe ilk başladığın Berk karşına gelse ona ne söylerdin?
Sonuna kadar ne yaşıyor ve ne hissediyorsan bu duygularını melodi ve sözlere dökmeye çalış ve bundan vazgeçme her ne pahasına olursa olsun.
Bu zamana kadar ödediğiniz en büyük bedel nedir?
Çocukluğum ve gençliğim. Yaşıtlarım gibi yaşayamadığım ve her zaman özlemini duyduğum çok kıymetli, değerli, zamanlar ve anlar…
“Sezen Aksu’nun bir şarkısında tüm içtenliği ile haykırdığı gibi…”
Bir sanatçı olarak pandemi sürecini değerlendirmenizi istesem, okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Sn. Sezen Aksu’nun bir şarkısında tüm içtenliği ile haykırdığı gibi “Geçer geçer daha öncekiler gibi buda geçer neler neler geçmedi ki.”
Sizi hayatta tutan yaşam felsefeniz nedir?
Gerek özel gerek iş gerekse müzikal taraflarımı yaşadığım olaylarla birleştirip bir süzgeçten geçirdiğimde yaşam felsefemi “amaçlarımız, hedeflerimiz ve başardıklarımızdan mutluluk duyup hayata sıkıca tutunmak” olarak tanımlayabilirim. Bir taraftan da yeni yeni öğrenmeye çalıştığım geçmiş ile hesaplaşmak ya da gelecek kaygılarımızla kavga etmek değil. Anlarımızın kıymetini bilip anlarımızdan mutluluklar çıkarmak.
Evlilik tam olarak nedir?
Birbirini seven bir çiftin kamusal düzenin yüklediği sorumluluklara ve toplumumuzun kâğıt üzerine imza atmayan çiftlere negatif anlamlar yüklemesine hayır diyememesi.
Evlilik sözleşmesi hakkında ne düşünüyorsun?
Gülüp geçiyorum. O kadar çıkar ve menfaat kokuyor ki bana göre değil.
Eşine ilk gün ki gibi aşık mısın?
12 yaşlarında bilim insanı olma hayali yerine başka bir yolculuğa çıkartılmış bir adamın tüm arızalı taraflarına hala katlanan, hayallerinden vazgeçmek zorunda bırakılmış o yalnız çocuğun hep yanında olduğu için evet.
Buraya ayrıca naçizane bir notta eklemek isterim müsaadenle. İnsan önce kendine aşık olmalı. Yani aynaya baktığında kendini sevmeli. Ve ben kendimi sevmeyi geldiğim 42 yaşımda yeni yeni öğrenmeye çalışıyorum. (Gülüyor)
“Çocuk sahibi olma yaşlarını aştık.”
Eşiniz ile çocuk sahibi olmak veya olmamak ve nasıl ebeveynlik yapacağınız söz konusu olduğunda aynı değerleri paylaşıyor musunuz?
Sevgili dostum biz çocuk sahibi olma yaşlarını aştık. Tek hayalim var Ege’de benim gibi zor şartlarda hayatta kalmaya çalışan çocuklara sahip çıkacak ve onları çağdaş eğitim ile birleştirecek köy enstitüsünü kurmak. Bir çocuğun değil birçok çocuğun amcası, ağabeyi olmak.
“Bir sofranın etrafında kaynaşmak” hala ailevi beraberlik ve bağlılığımızda çok etkili… Bu güzel adet ve yaşam biçimi hakkında neler söylemek istersiniz?
Bir sofra değil aslında o sofrada olmayı hak edenler ile bir ömrü beraber paylaşmak daha kıymetli bir felsefi görüş benim açımdan. Sofrada sadece soğan ve ekmek varsa? Ve bu sofraya kimler geliyor? Ben bu sorunuzun o tarafındayım.
Evli olmak mı daha iyi bekar olmak mı?
İki durumunda kendine özel insanda yaşattığı duygular var. Ama şunu söylemek isterim. Evlenmeden önce bireyler muhakkak bekârlığında hissettirdiği tüm duyguları yaşamalı. Kendi alışverişini yapmak, kendi çamaşırını yıkamak, kendi yemeğini yapmak, yatağında yalnız uyanıp keşke yanımda bir sevdiğim olsaydı demek. Sanırım anlatabildim.
Berk Göknil’in bir günü nasıl geçiyor ?
Uzun yıllar yazılımcı ve bilişimci kimliğimden dolayı hep geceleri çalıştım. Bu elbette kötü ve benim gündüz insanı olmamı engelledi. Geç yatıp geç kalkan biriyim. Neyse ki toplamda 3 şirket ve 200’ü aşan ekip arkadaşlarım da benim bu durumuma alıştılar. Değerli iki kardeşim Olcay ve Bertuğ bu konuda beni idare ediyorlar. Hatta çok özel durumlar dışında bizim müşterilerimiz ile yaptığımız toplantılar benim yüzümden genellikle öğleden sonra oluyor. (Gülüyor) Murat’çım ikizler burcu olduğum için böyle tuhaflıklarımız var işte.
Öğlen gibi ofiste oluyorum. Günlük rutin toplantılar, projeler ile akşamı yapıyoruz. Bu aralar ortağı olduğum Lojistik şirketimin işleri sebebiyle şehirlerarası ziyaretlerim sıkça oluyor. Ayın 1-2 haftası İstanbul’da olamıyorum.
Bir taraftan sahibi olduğum teknoloji şirketimin işleri ile de bir hayli meşgulüm.
Müziğe ne zaman vakit ayırıyorsunuz dersen? İnan bende bilmiyorum. Ya uçakta, ya arabada, ya da kalktığımda ilk elime gitarı alıyorum. Gece eve geç gitmemden dolayı bazen de gecenin 1’inde. Ya da sabaha karşı 5’te kendimi masanın üzerinde boş bir A4’e söz karalarken buluyorum.
Yani bir günüm çokta normal geçmiyor.
Sosyal medya ile aranız nasıl? Dinleyicileriniz size nasıl ulaşabilir?
Çok aktif bir sosyal medya kullanıcısı değilim. Biraz instagram’ı kullanıyorum. Fakat Berk Göknil isimli youtube kanalımda gerekse berkgoknil kullanıcı adı ile diğer sosyal medya kanallarından dinleyicilerimiz beni takip edebilir ve ulaşabilirler. Olabildiğince mesajları kendim cevaplamaya çalışıyorum.
Geleceğimizin en büyük mirası olan gençlerimize neler söylemek istersiniz?
Naçizane önerilerim olabilir. Öncelikle soru sormayı ve sorgulamayı. Yani gazetecilikte önemli tabirlerden biri 5N 1K. “Ne, Niçin, Nasıl, Nerede, Ne zaman, Kim”. Ben şu yaşıma kadar hep bu soruları sordum ve sormaya da devam ediyorum. Ve en önemlisi merak etmek, yani bireyin kendi merak duygusu olmazsa ona istediğiniz kadar bilgiyi tecrübeyi aktarmaya çalışın. İnanın sonu hüsrandır. Ayrıca her türlü eğitimlerine olabildiğince önem göstersinler. Çocuklarımızı çağdaş uygarlık seviyesine birkaç adım daha yaklaştıracak her türlü pozitif bilimin ve sanatın peşinden yılmadan koşsunlar.
90’lar tadında sorular…
Yaş: Boy: Kilo: 42.182.78
Burcu: İkizler
Ayakkabı numarası: 43
Göz rengi: Kahve
Saç rengi: Siyah
En büyük korkunuz nedir: Acı çekerek ölmek
En beğenmediğiniz özelliğiniz hangisi: Hırs, bazen çok konuşmak ve dostlarıma büyük gibi gözüken ama kendimce haklı ufak egolarım
Başka insanlarda en beğenmediğiniz özellik hangisi: Samimiyetsizlik
Şu an hayatta olan ve en çok hayranlık duyduğunuz kişi kim: Annem
En büyük müsrifliğiniz nedir: Müsrif bir insan değilim.
Şu anki halet-i ruhiyeniz nedir: Selectra 100mg ile flört
Hangi durumlarda yalan söylersiniz: Çok nadir. Sevdiğim insanı üzmemem gereken durumlarda.
Dış görünüşünüzle ilgili en sevdiğiniz şey nedir: Burnum.
Şu an hayatta olan ve en hoşlanmadığınız kişi kim: Yanımdaymış gibi gözüküp en kötü zamanlarımda ortadan kaybolanlar.
Bir erkekte en sevdiğiniz özellik hangisi: Cesaret
Bir kadında en sevdiğiniz özellik hangisi: Her iyi özellikten yeteri kadar.
En çok kullandığınız kelime ya da cümle nedir: Bro, kanka, yavrucan, ”Sırada çözülmesi gereken hangi problem var.”
Hayatınızın en büyük aşkı kim ya da ne: Annem ve kardeşlerim.
Hangi yeteneğe sahip olmak isterdiniz: Espri yapabilme.
En büyük kabiliyetinizin ne olduğunu düşünüyorsunuz: Problem çözme yeteneğim.
Eğer ölüp tekrar dünyaya gelecek olsaydınız, kim ya da ne olmak isterdiniz: Müzik yine olsun isterdim. Müziğin yanında Bilim insanı ya da F16 pilotu.
En çok nerede yaşamak isterdiniz: Ege’nin naif ve samimi insanlarıyla dolu küçük bir kasabasında.
Sahip olduğunuz en kıymetli şey nedir: Ukalalık olarak algılanmasını istemem ama zekam ve azmim.
Sefaletin en alt sınırı sizce nedir: Metrobüs’e binecek paranızın olmayıp geçen insanlardan akbil basmalarını rica etmek. Çiğ patates yemek. Bir anne’nin evin kırılmış camlarını poşet ve bezlerle örtmeye çalışması.
Favori işiniz nedir: Yazılım Teknolojileri.
En belirgin karakteristik özelliğiniz nedir: Problemlerden kaçmamak.
Arkadaşlarınızda en değer verdiğiniz şey nedir: Samimiyet.
Favori yazarlarınız kimler: Cemal Süreya, Attila İlhan, Özdemir Asaf.
Favori kurgu kahramanınız kimdir: He-man
Kendinizle en çok özdeşleştirdiğiniz tarihi figür hangisi: Ukalalık yapmış olurum.
Gerçek hayattaki kahramanlarınız kimdir: Atatürk ve silah arkadaşları, Annem ve kardeşim Bertuğ.
En sevmediğiniz şey nedir: Kabak tatlısı, yüzüme değil arkamdan konuşanlar, kendi kazanmadığı parayla hava satanlar, hiçbir bedel ödemeden torpille bir yerlere getirilenler.
En büyük pişmanlığınız nedir: Üniversite okuyamamak.
Nasıl ölmeyi istersiniz: Acı çekmeden.
Mottonuz nedir: “Simple thing, simplelive”.”Basit düşün, basit yaşa”
Röportaj: Murat Fırat