İstanbul’un kalabalığından ve gürültüsünden uzaklaşmak isteyenlerin gözdesi Prens Adaları’nın en büyüğü ve en popüler olanı Büyükada, tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlüdür. Adada Bizans ve Osmanlı döneminden kalma birçok yapı bulunur ve bunlar arasında en dikkat çekici olanlardan biri de Hocopoulo Köşkü’dür.
Bu makale, Hocopoulo Köşkü’nün tarihçesi, mimari özellikleri ve günümüzdeki durumunu ele almaktadır. Bilgiler, çevrimiçi kaynaklardan, tarihi kayıtlardan ve görsel materyallerden derlenmiştir. Araştırma sürecinde, köşkün geçmişine ışık tutan belgeler incelenmiş, mimari özellikleri detaylı bir şekilde araştırılmış ve restorasyon çalışmaları hakkında güncel bilgiler toplanmıştır. Ayrıca, köşkün görsel bir kaydını oluşturmak için fotoğraflar ve videolar da incelenmiştir.
Hocopoulo Köşkü, 1890’lardan Birinci Dünya Savaşı sonlarına kadar “Imperial Hotel” olarak biliniyordu. Uzun yıllar eski belediye başkanı Con (John) Hacopulos’un konağı olan bu yapı, adanın en gözde mekanlarından biriydi. Con Paşa olarak da bilinen Trasiyolos Yannaros, 1880 yılında Midilli’de doğmuş ve Venedik kökenli bir aileden geliyordu. Kadıköy – Adalar arasında vapur seferlerini ilk başlatan İdare-i Mahsusa şirketinin yöneticisi olan Con Paşa, adanın ulaşımına önemli katkılarda bulunmuştu. Tarihi kayıtlarda, köşkün içinde bir zamanlar değerli masalar ve avizeler bulunduğu belirtiliyor, ancak bu eşyalar daha sonra İstanbul’a taşınmış.
Con Paşa’nın vefatından sonra köşk, eşi ve çocuklarına kaldı. Osmanlı Devleti’nin Berlin Büyükelçisi Osman Niyazi Paşa, Con Paşa’nın kızı ile evliydi. Birinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla aile dağıldı ve savaş sonrasında kendilerinden haber alınamadı. Bunun üzerine Maliye Bakanlığı köşke el koydu ve satışa çıkardı. Köşk, sırasıyla şu kişilere geçti:
Sahibi | Dönem |
---|---|
Trasiyolos Yannaros (Con Paşa) | |
Eşine ve çocuklarına | |
Emanuel Karasu | |
Hristo Draganis | |
Dr. Michal Kuromenos | |
Ahmet Borovalı | |
Müzehher Borovalı |
Cumhuriyetin ilanından sonra 1927’de Hükümet Konağı’na dönüştürülen yapı bugün halen Adalar Kaymakamlığı ve diğer resmi daireleri barındırıyor. İstanbul’un işgali sırasında (1919-1923) kiraya verilen Hocopoulo Köşkü, bir süre de otel olarak kullanıldı.
Hocopoulo Köşkü, 1800’lü yılların ikinci yarısında inşa edildi. Çift cidarlı çatısının iki ucundaki konik kuleleriyle orta çağ şatolarını andıran köşk, mimari detaylarıyla da ilgi çekiyor. 2010 metrekarelik bir alan içinde yer alan köşkün etrafı ahşap sütunlu balkonlarla çevrili. Çatı kuleleri ve ahşap süslemeleri göz alıcı. Mermer döşeli bir köprü ile girilen bu görkemli yapı, dönemin mimari akımlarını yansıtan seçkin bir görünüme sahip. Bahçe kapısında, Kiryako Hacopulo’nun ad ve soyadının ilk harflerinin iç içe geçmiş “KH” monogramları bulunuyor.
Kâgir iki bodrum kat üzerinde 3 ahşap kattan oluşan yapının girişe göre sol taraftaki kulesinde bir seyir balkonu bulunuyor. Zemin katındaki tavanlar kabartma kalem işi nakışlarla süslü. Köşkün duvar ve tavan süslemelerinden bir bölümü, barok-rokoko ve ampir geçiş dönemlerine işaret ediyor. Hareketli cepheleri ve cephelerde bulunan ahşap silme ve sütunceler binanın en önemli özelliklerinden. Sütunlar, sütun başlıkları, pencerelerin oturduğu kemerli boşluklar, pencere üstlerinde kullanılan üçgen ve dairesel alınlıklar, kat aralarındaki yalın kat silmeleri ampir dönemi yansıtıyor.
Köşkün bahçesinde ise bir kış bahçesi, üç yuvarlak bahçe havuzu ve heykeller bulunuyor. Köşk toplam beş kuleden oluşuyor: Köşelerde birer, ana merkezde ve köşkün ön cephesinde bir ana kule. Zemin hariç iki katlı olan köşkün bahçesinde, dış desenleri köşkün desenleriyle aynı olan ufak bir kulübe de yer alıyor. Bahçeden köşke çıkışlarda merdivenlerin haricinde hafif meyilli bir rampa da bulunuyor. Köşkün ana yüzünün hemen altında ise bir mermer çeşme ve bu çeşmeyi destekleyen, diğer havuzlardan ayrı ufak bir havuz daha var.
Hocopoulo Köşkü’nün mimari tarzı, eklektik olarak tanımlanabilir. Bu, yapının farklı dönemlere ve stillere ait mimari unsurları bir araya getirdiği anlamına gelir. Örneğin, dış cephede ampir döneminin etkisi görülürken, iç mekanlarda barok-rokoko ve ampir geçiş dönemlerine ait süslemeler dikkat çeker. Bu eklektik yaklaşım, 19. yüzyılın sonlarında İstanbul’da yaygın olan bir trenddi ve köşkün sahibinin zevkini ve dönemin mimari anlayışını yansıtıyordu.
Hocopoulo Köşkü, 2014 yılına kadar Adalar Kaymakamlığı binası olarak kullanıldı. 2019 yılında İstanbul Valiliği tarafından restorasyon çalışmaları başlatıldı. Restorasyon çalışmaları kapsamında, yapının kapatılan tarihi dokusu yeniden ortaya çıkarılıyor ve orijinal yapıların güçlendirmeleri yapılıyor. 50 kişilik özel bir restorasyon ekibi, yapıda her şeyin orijinal ve özgün halinde bırakılması için çalışıyor.
Çalışmalar tamamlandığında, tarihi bina kaymakamlık binası işlevine devam edecek. Ayrıca köşkte, köşk tarihi ve ada tarihi ile ilgili eserlerin yer aldığı bir bölüm yapılması planlanıyor. İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Valiliğinin destekleriyle yürütülen restorasyon çalışmalarının 2023 yılında tamamlanması hedefleniyor. 16. İstanbul Bienali’nin en çok ziyaret edilen sergi mekanlarından biri olan Hocopoulo Köşkü restorasyon sonrası da kültürel etkinliklere ev sahipliği yapmaya devam edecek gibi görünüyor.
Büyükada’da Hocopoulo Köşkü dışında da birçok tarihi köşk bulunmaktadır. Bunlardan bazıları şunlardır:
Hocopoulo Köşkü, Büyükada’nın mimari ve tarihi zenginliğini yansıtan önemli bir yapıdır. 19. yüzyılın sonlarında inşa edilen ve farklı mimari stilleri bir arada barındıran köşk, adanın geçirdiği değişimlere tanıklık etmiştir. Özellikle Con Paşa’nın Kadıköy – Adalar arasında vapur seferlerini başlatması, adanın gelişiminde önemli bir rol oynamış ve Hocopoulo Köşkü de bu dönemin ihtişamını yansıtan bir sembol haline gelmiştir. Günümüzde Adalar Kaymakamlığı binası olarak kullanılan köşk, restorasyon çalışmalarının ardından tarihi ve kültürel bir merkez haline gelmesi planlanmaktadır. Bu sayede hem adanın tarihi dokusu korunacak hem de ziyaretçilere zengin bir kültürel deneyim sunulacaktır. Hocopoulo Köşkü gibi yapıların korunması ve gelecek nesillere aktarılması, Büyükada’nın kültürel mirasının yaşatılması açısından büyük önem taşımaktadır.