Erol Özlevi’nin yönettiği “Sürgün”de, Tolgahan Sayışman, Saadet Işıl Aksoy, Mahir Günşiray ile Ruhsar Öcal izleyici karşısına çıkacak.
Rıdvan Akar’ın eserinden sinemaya uyarlanan filmin senaryosunu, Selin Tunç kaleme aldı.
Filmde, Büyükadalı zengin bir Rum ailenin kızı olan Eleni ile babası faytoncu olan Sedat arasındaki çocukluk yıllarında başlayan imkansız aşk hikayesi anlatılıyor.
Tolgahan Sayışman ve Saadet Işıl Aksoy’un başrollerini paylaştığı ‘Büyük Sürgün’ isimli filmin çekimleri Büyükada’da gerçekleşti.
Erol Özlevi’nin yönettiği film; 1964 yılında, Rum ‘Eleni’ ile adalı bir faytoncunun oğlu olan ‘Sedat’ın, Büyükada’da geçen imkansız aşkını anlatıyor.
Türker İnanoğlu’nun sahibi olduğu Erler Film’in yapımcılığını üstlendiği “Büyük Sürgün” filmi vizyona girdi. Senaryosunu Selin Tunç’un yazdığı film, ünlü oyuncular Tolgahan Sayışman ve Saadet Aksoy’u bir araya getirdi. Rıdvan Akar’ın eserinden uyarlanan filmin yönetmeni ise Erol Özlevi…
Film, Büyükadalı zengin bir Rum ailenin kızı olan Eleni ile faytoncunun oğlu Sedat’ın çocukluk yıllarında başlayan imkansız aşklarını, ayrıca onların gözünden Bakanlar Kurulu’nun 16 Mart 1964 tarihli “sürgün” kararı sonrası yaşanan trajediyi beyazperdeye yansıtacak.
Büyük Sürgün’ün konusu şöyle: O yıllarda Büyükada’da, Rumlar ve Türkler barış içinde yaşarlar. Herkes birbirinin inancına saygı duyarak komşuluk ilişkilerini sıcak bir ortamda yürütür. Adada yaşayan ve edebiyat fakültesinde okuyan Eleni, Sedat, Nazlı ve Sotiri yakın arkadaşlardır. Çocukluklarından beri birbirlerine aşık olan Eleni ve Sedat mezun olmalarına kısa süre kala evlenmeye karar verirler. Ancak Sedat yoksul bir faytoncunun oğlu, Eleni ise varlıklı bir babanın kızıdır.
Sedat ve babası Eleni’yi istemeye giderler ancak büyük bir hayal kırıklığı yaşanır. Çünkü Eleni’nin babası Stavro, inanç farklılıklarını ve Sedat’ın yoksulluğunu öne sürerek bu aşka şiddetle karşı çıkar. Ülkede, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin gerginliği herkesi huzursuz eder. Hükümet, Yunan pasaportlu vatandaşlara sürgün kararı çıkartır. Stavro da sürgün edilecekler arasındadır ve birkaç gün içinde yanında bir valiz ve az miktarda parayla sınır dışı edilir. Eleni ve annesi, Türk pasaportları olduğu için Eleni’nin okulu bitene kadar İstanbul’da kalır.
Atina’ya gitmekle sevdiği adamın yanında kalmak arasında seçim yapmakta zorlanan Eleni çok mutsuzdur. Bu arada Stavro’nun fabrikası satışa çıkar. Fakat fabrikanın parasını iki kadının tek başına yurtdışına çıkartmaları imkansızdır. Sedat onlara yardım etmeyi teklif eder. Aynı zamanda profesyonel yüzücü olan Sedat, Eleni ve annesiyle beraber sınıra gelir. Fabrikanın satışından sağlanan parayı balıkadam giysilerinin içine saklayarak nehrin karşı yakasına, Stavro’ya ulaştırır. Ancak dönüşte yakalanır. Casuslukla suçlanır ve hüküm giyer. Cezaevindeyken ona Ada isimli bayan bir avukat yardımcı olur. Ada, bir yandan Sedat’ın suçsuzluğunu kanıtlamaya çalışırken, öte yandan Eleni ile birbirlerine ulaşmalarına da engel olur. Çünkü o da Sedat’a aşıktır. Stavro da bu aşka karşı çıkmaya devam eder. Eleni Atina’da, Sedat hapiste, yıllarca birbirlerinden ayrı düşerler.
Sedat hapis yıllarında hikayesini yazmaya başlar. Kalemi sağlam olan bu edebiyat fakültesi mezunu gencin “Sürgün” isimli kitabı, cezaevi yıllarında basılır. Kitap, Stavro’nun da eline geçer ama kızı Eleni’den saklar. Atina’ya gittiklerinde hamile olduğunu öğrenen Eleni’nin Ege isminde bir oğlu dünyaya gelir. Eleni, Ege 13 yaşındayken, Stavro’nun sakladığı kitabı bulur ve oğlunu da yanına alarak, hiç unutamadığı aşkını, oğlunun babasını bulmak için Atina’dan İstanbul’a gelir. Ancak kendisini bekleyen acı sürprizden habersizdir.